6.Cadde’de miydik, bilmiyorum-
Sheraton’da tuhaf bi gece-
Kaçtığım onca şey izimi sürmekte-
bir de kaçmadıklarım var,
kaçmayı istemediklerim,
ama beni çılgınlığın eşiğine
sürükleyecekler neredeyse,
tıpkı Nietzsche’nin sütçü beygiri gibi,
bunu asla hak etmeyenler,
tüzenin yokluğunu kanıtlayanlar,
bütün nedensellik zincirleri, bütün
erdemler, bütün inançlar
bu boşlukta arınmak zorundalar-
Üsküdar Meydanı’ndaki kör satıcı
beynimde bi çınlama olarak duruyor,
başka kimse için anlam taşımayabilir,
boktan bi öyküsü olabilir,
saçmalamış olabilirim,
ama o kör uzanış, o tedirgin avuç, o yılgın
tutamak
kafamda vızıldayan bi burgaç olarak
kalacak
-aynı burgaç yıllar sonra bi şölen
salonunda çalıştı yeniden,
Sheraton garsonları, hepsi yaşlı, hepsi
huysuz, hepsi titrek, hepsi
umursamaz
-beni o umursamazlık kurtardı-
biri var ki gözlükleri ardında yorgun
gözler,
titreyen eliyle ciddiye almakta işini bana
kalırsa,
taşıyamayacağı bi tepsiye ha babam tabak
yığmakta,
en az 65, belki de yanıldım, erken çökmüş,
en fazla 55, neyse ne,
kafamda vızıldayan burgacı çalıştırdı yine,
gövdesinin duruşu, elinin uzanışı, tepsiyi
tartışı,
herşey bi anlamsızlığa evrilmekte,
oysa burgaç anlamsızlık içre çalışmıyor,
oysa burgaç boşluk içre çalışmıyor,
gözlüklerin ardında işliyor burgaç,
Aysun elimi tutmasa, gözlerimin içine
bakmasa
kendimi kapıp koyvereceğim burgaca,
herşey işliyor,
Heidegger’in ilenciyle birlikte herşey
işliyor,
gevşeyin, herşey işliyor, tıkının, herşey
işliyor,
esenlikle çiğneyelim lokmaları,
gövdeye indirelim kırmızı şarabı, aptalca
bi şakaya gülelim,
herşey işliyor,
otelden çıkıp otoparka yönelince
anlıyorsunuz bunu,
herşey işliyor, araba için sıra var, gülünç
suratlar, herşey işliyor,
en iyisi sokağa çıkmak, herşey işliyor,
onca beklemek yerine,
Heidegger’in izini sürmek yerine, herşey
işliyor, el etmek gelen taksiye,
serin bi hava, dingin bi yağmur, cızırdayan
lastikler, yaklaşan taksi,
duruyor, biz binelim diye,
esrik değiliz, oysa olmalıydık, bağrış çağrış
konuşuyoruz,
Liza bizimle, yarı İngilizce, yarı Türkçe,
taksici “kestirmeden giderim abi” diyor,
Türkçe,
NY’ta el ettiğimiz ilk taksi, Türkçe,
Taksici Ali götürüyor bizi 54.Sokak’la
1.Cadde’nin köşesine,
o sıra üstünü değişen
bi iskelet
New Jersey’e gitmek için metro
istasyonuna inecek,
gözlüklerin ardında burgaç,
bekleyecek
“kestirmeden giderim abi!”
kestirmeden git,
kestirmeden gidiyoruz eve,
kestirmeden,
yoksa,
C. Hakan Arslan
15.05.04, New York - 20.05.04, Ankara
Sheraton’da tuhaf bi gece-
Kaçtığım onca şey izimi sürmekte-
bir de kaçmadıklarım var,
kaçmayı istemediklerim,
ama beni çılgınlığın eşiğine
sürükleyecekler neredeyse,
tıpkı Nietzsche’nin sütçü beygiri gibi,
bunu asla hak etmeyenler,
tüzenin yokluğunu kanıtlayanlar,
bütün nedensellik zincirleri, bütün
erdemler, bütün inançlar
bu boşlukta arınmak zorundalar-
Üsküdar Meydanı’ndaki kör satıcı
beynimde bi çınlama olarak duruyor,
başka kimse için anlam taşımayabilir,
boktan bi öyküsü olabilir,
saçmalamış olabilirim,
ama o kör uzanış, o tedirgin avuç, o yılgın
tutamak
kafamda vızıldayan bi burgaç olarak
kalacak
-aynı burgaç yıllar sonra bi şölen
salonunda çalıştı yeniden,
Sheraton garsonları, hepsi yaşlı, hepsi
huysuz, hepsi titrek, hepsi
umursamaz
-beni o umursamazlık kurtardı-
biri var ki gözlükleri ardında yorgun
gözler,
titreyen eliyle ciddiye almakta işini bana
kalırsa,
taşıyamayacağı bi tepsiye ha babam tabak
yığmakta,
en az 65, belki de yanıldım, erken çökmüş,
en fazla 55, neyse ne,
kafamda vızıldayan burgacı çalıştırdı yine,
gövdesinin duruşu, elinin uzanışı, tepsiyi
tartışı,
herşey bi anlamsızlığa evrilmekte,
oysa burgaç anlamsızlık içre çalışmıyor,
oysa burgaç boşluk içre çalışmıyor,
gözlüklerin ardında işliyor burgaç,
Aysun elimi tutmasa, gözlerimin içine
bakmasa
kendimi kapıp koyvereceğim burgaca,
herşey işliyor,
Heidegger’in ilenciyle birlikte herşey
işliyor,
gevşeyin, herşey işliyor, tıkının, herşey
işliyor,
esenlikle çiğneyelim lokmaları,
gövdeye indirelim kırmızı şarabı, aptalca
bi şakaya gülelim,
herşey işliyor,
otelden çıkıp otoparka yönelince
anlıyorsunuz bunu,
herşey işliyor, araba için sıra var, gülünç
suratlar, herşey işliyor,
en iyisi sokağa çıkmak, herşey işliyor,
onca beklemek yerine,
Heidegger’in izini sürmek yerine, herşey
işliyor, el etmek gelen taksiye,
serin bi hava, dingin bi yağmur, cızırdayan
lastikler, yaklaşan taksi,
duruyor, biz binelim diye,
esrik değiliz, oysa olmalıydık, bağrış çağrış
konuşuyoruz,
Liza bizimle, yarı İngilizce, yarı Türkçe,
taksici “kestirmeden giderim abi” diyor,
Türkçe,
NY’ta el ettiğimiz ilk taksi, Türkçe,
Taksici Ali götürüyor bizi 54.Sokak’la
1.Cadde’nin köşesine,
o sıra üstünü değişen
bi iskelet
New Jersey’e gitmek için metro
istasyonuna inecek,
gözlüklerin ardında burgaç,
bekleyecek
“kestirmeden giderim abi!”
kestirmeden git,
kestirmeden gidiyoruz eve,
kestirmeden,
yoksa,
C. Hakan Arslan
15.05.04, New York - 20.05.04, Ankara