Şiir, Sadece

Siz bana Dökümcü Niko, diyorsunuz, sizin beni gördüğünüzün dışında Pek denenmemiş bir duruşum var Günün “her şey”lerini geçiyorum şimdi, ke...

Hepsini bitirdin mi’ye kadar vaktim var Varsa var, ben koca götlü bir kadınım alt tarafı, cam bölmeleri siliyorum Binlerce cam bölmeyi sili...

Sanki bir öyküm varmış, herkes bir öykü bilir de ondan Benim öyküm yok Çayımı içtim, ekmeğimi unuttum, dik bir yokuşu usulca indim Kıyıya v...

Ölümüm yeni bir şey olmadı, vardı. Ben tıraş olduğum zaman saat on üçtü, diyebilirim Kolacıdan gömleğimi aldığımda saat on sekiz Saat yirmi...

Anlatırım. 444'e benzer bir bahçenin ortasındayım Böyle çok ağaçlı bir bahçenin ortasındayım Diyerek: Köpeklerin siyah günüdür, denizle...

humour, diyordu İranlı Celal ve gayrı ciddi olmak bir korunma biçimidir yahut yaşamak saat on dört sularında idi, içkimizi içiyorduk idi ki...

sordular. sorular benim insanlarımdır. siz bana dökümcü Niko, diyorsunuz kendimi açıklıyorum, ölçümse kendimin derinliklerinden sanırım b...

siz bana dökümcü Niko, diyorsunuz, İzzet'in yaylı arabasının yanında çok güzel bir duruşum var günün evlerini geçiyorum şimdi kendime i...

Sanırım hiçbir şeyin öyle pek tamamlanmadığı Bir çağda yaşıyordum. Ve bütün eksik kalmaların Sessiz ve ünü olmayan bir tanığıydım ben Ben, ...

Hiçbir şeyin hiçbir şeyliği gibi bir şeydim. Bir ara Hiç kimselerin tutmadığı oyunlara giderdim Tiyatrolar ki benim en sevdiğim boşluklarım...

Ben denizin kumları üzerinde durdum Bir heykel tadında olan ve bunu geçen Bir şekilde denizin kumları üzerinde durdum Durdum ki, şehrin son...

üç kişi iniyor, üç kişi biniyor, biz kendi yarattığımız bir yola sapıyoruz dağlarda dağ çiçekleri öylece kalıyor ve tuhaf bir şekilde bir u...

çok eski bir avukat yazıhanesine şöyle bir uğruyoruz ben kendi yarattığım yoldan kendimi getirerek eski bir Avusturya kasasının üstüne yumr...

bir mezarlığın önüne geldik, bu taş ustası kim taşları bu kadar iyi bilen bu taş ustası kim onları yonta yonta böyle bu taş ustası ben tela...

üç kişi iniyor, üç kişi biniyor, ben artık bir pencere kenarına oturuyorum bir açık pencerenin kenarına ben sessizce oturuyorum. bir kır fi...

Doğanın unuttuğum ya da hiç rastlamadığım parçaları Bir bir oluyor Ben kendi yarattığım bir yoldan geçiyorum Yolun üstünde kurumuş bir cadı...

Kurbağalara bakmaktan geliyorum. Ben Yakup Bunu Yakup söyledi Yıkanmış çamaşırlar duruyordu odamın penceresinde Gök işte bu beyazlıktan azı...

Kurbağalara bakmaktan geliyorum Dedi Yakup, bunu kendine üç kere söyledi Masalarda oturmuşlardı. Ben oradan geliyorum Yazı makineleri, kağı...

Kurbağalara bakmaktan geliyorum Dedi Yakup, bunu kendine üç kere söyledi Telaşlı, açgözlü kurbağalara Bakmaktan geliyorum. Ben sanki Yusuf ...

Kurbağalara bakmaktan geliyorum, dedi Yakup Bunu kendine üç kere söyledi Onlar ki kalabalıktılar, kurbağalar O kadar çoktular ki, doğrusu b...