Şiir, Sadece: Özkan Mert
Özkan Mert etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Özkan Mert etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Temmuz 2011 Perşembe

Yıldızların Nerede Amsterdam?

Bir kente, bir insana nasıl başlanır,
takvimlerden düşmekte olan soluk bir pazartesiye,
taraçalarda -gaz tenekelerine yerleştirilmiş-
mor karanfillere, taş basamaklara...

Yeşil bir su akıyor gecenin içinden.
Asitlemniş kuleleri ve yorgun parkları kentin
yaralı. Saat kaç olursa olsun.
Umutsuz bir ilişki değildir gökyüzü.

Bir güvercin kadar hafif kelimelerle konuşalım isterseniz,
kıyasıya mutluluklar dileyelim birbirimize.
Ama sonra herkes, döksün kimliklerini ve sıfatlarını ortaya.
Çünkü hayatı temizleyeceğiz.

Anlatacaklarım hepinizi ilgilendiriyor:
Hiçbiriniz kaçınamazsınız söyleyeceklerimden,
ben yanan bir bulut parçası olayım, siz de yıldızlar,
Işıldatın yeryüzünü. Rüzgarları yıkayalım.

Hızla akıyor yaşamım güneşe doğru.
Avrupa'nın en ünlü katedrallerinin önünden geçiyorum.
Duvar yazıları, duvar resimleri, hayatın en çıplak şiiri.
Çırılçıplak bir kentin içinde çırılçıplak yüzler.

Bir bakışta tanırsınız onları:
Toprağından sökülüp atılmış ağaçlar gibi,
cıgaradan düşen bir kül gibidir onlar:
Ama bir bıçak kadar keskindir gözleri.

Bir davulun derisi kadar gergin yaşamımız. Ve
karlar altında kalan bir mücevher kadar soğuk belki kalbin.
Rüzgarlara ve acıya hükümlüsün.
Ama biliyorsun. Acısız ve sevdasız gidilecek bir yol yok.

Saat kaç olursa olsun. Umut vardır.
Dikkat! Hazin bir aşkın başlangıcıdır belki de bugün.
Hazin de olsa bu aşk, karanlıkta da olsa umut, inan bana,
kesindir! Hayatı yıkayacağız .

Kanal boyunca yürüyorum Amsterdam'da.
Dudaklarımda lacivert bir tango.
Akşam mı oluyor? Ben mi yüzüyorum hüzünler denizinde?
Gece ılık. Ve kalbim kanıyor galiba.

Küçük bir çocuğun oyuncak torbasına doldurulmuş evler.
Kocaman camlı pencereleri merakla bakıyorlar bana.
Bulutları kesen bir terziyim ben.
- Peki ama, yıldızların nerede Amsterdam?

Bir ton yıldızla geleceğim sana gene,
Takacağım yıldızları bir bir saçlarına.
Unutma! Sarı tramvayların, lalerin kenti Amsterdam ,
- Sevgilim oldun.

Tanıdık bir yüz elimi sıkıyor:
Kırmızı sakallı, kulağı kesik dostum Van Gogh.
Günaydın! Tablolarını rüzgar ve ateşle boyayan adam,
tanrının ikiz kardeşi, renklerin şeytanı.

Ah! Lacivert bir yağmur yağıyor Paris'e.
Ve lacivert bir tango dudaklarımda.
Sein nehri, hüzünlü kızım benim.
Tül bir perde sermişler toprağa. Paris olmuş.

Mavi bir mektup yazmak istiyorum memleketime.
Mavi bir şiir... Tarçın koksun her kelimesi.
İmbat rüzgarları uçursun a'ları, a'sız bir şiir olsun.
Ama tuzlu serseriliğim benim, eksik olmasın.

- Bir kadeh de rakım.


Özkan Mert

27 Temmuz 2011 Çarşamba

Mavi Zenciler

Seni öpüyorum sevgili dünyamız
ışıklarla yıldızlarla dolu bir alan'da.
Kalbim... Dünyanın ortasında bir menekşe.

Dudaklarımda ıslak bir tango
yaşam mı beni avlıyor, ben mi yaşamı
portakal renkli Gökyüzünün altında.

Turuncu saatlerle kuşatılmış
bir İskandinav kentinin kahvehanelerinde
hiçbir şeyi yönetmiyorsun. Kalbini bile.

Bu Kuzey kentlerinde hüzün
bir likör tadında,
ve ne zaman öpsem bir Fin güzelini boğazından
katiyen hoyrat bir kırmızı dudaklarında.

Ey sürgünler, esrik düşlerin oğulları kızları
mavi akşamların mavi zencileri
bu gemiler nereye götürüyor yüreklerinizi sizin?
Kim kutsayacak sizi karların altında?

Duman duman üstüne oturmuş
ve bir güvercin yuvası olmuş kalbim.
Güvercinler mi uçuruyorum? Acılar mı?
Kim çarmıhta şarkı söyleyen? Ben miyim?

Kucak dolusu öpücük sunuyonım sana
sevgili dünyamız
ılık bir şarap gibi yürürlükte bugün de yaşamımız.
Ve biraz Akdeniz her yağmur sonrası Stockholm.


Özkan Mert
Stockholm'de Mavi Saatler

Hayatımızdan

Şubat l969
Kış
Berrak
Güneşli hava.
Bir paket sigaram
Ve güzel düşlerim var
Dünyadan.
Duvar dibinde yanan
Bir kağıt parçası gibi
içimde sevda.
Nergislerin ve sıcacık ekmeğin
Kokusu geliyor burnuma.
Param yokmuş
Açmışım
Yalnızmışım
Vız geliyor.
Nice nice dostlukları
Nice nice iyi, kötü günleri

Burjuva şairlerini
Geçip gitmişiz.
Ey elimi
Elinin üstüne,
Kalbimi
Kalbinin üstüne
Koyduğum sevgilim.
İzmir 1961 yılıydı
Genç ve diri
Aptal ve çılgın
Bir sevgi vardı içimde
Sonsuz güzel bahar.
Ben şaşılacak kadar
Bahar delisiyimdir
Vurgunumdur dünyaya
Bu yüzdendir içimdeki kin.
Nasıl unuturum
Anamın son nefesinde
Odanın ortasına
Kan gibi fırlattığı çığlığı.
Nasıl unuturum
O solgun, sapsarı benizlerini
Yeni doğan çocukların

Hayır Arkadaş
Bir sinek gibi
Ölüp gidemez
insan
Yaşanacak güzel günler varken.
Söyleyecek sözlerimiz var
Bir kavgamız var
Dünyaya dair.
(Kar yağıyor, kar yağıyor
Kızak kayıyor çocuklar.
Benim de içi saman dolu
Bir atım vardı küçükken,
Şükran diye bir sevgilim.
O dünyalar güzeli
Bense bir elimde kılıcım
Asi
Atıp onu
Atımın terkisine tahtadan
Kaf dağının arkasındaki
Herkesin mutlu olduğu
Ülkeme götürürdüm
Günaydın günaydın diyerek
Sıhhatli bir çocuk yüzü gibi
Sokak aralarından
Fışkıran
Şafağa.)

Şimdi düşünüyorum da dostlar
Ne kaf dağı çocukluğumun
Ne sırça köşkü, ne de Şükran.
Bir şey var anlatmak istediğim: Hayat
İnsanlar mutluluğa aç
İnsanlar güzel günlere özlemli

Yirmibeş yıl var yaşıyorum
Oysa sorsalar bana
Dün doğdum derim daha
Ve zaten yaşamak
Hergün
Yeniden
Yeniden
Doğmak değil midir
Biraz da.
Bir taksi geçiyor yanımdan
Çamurlu sular sıçratarak üzerime
Bu bile ne güzel.
Bu gün işe gitmesem
Olmaz mı?
Acaba
Çıkıp sokaklara
Hiç tanımadığım insanlarla
Konuşsam
Marilyn Monroe'li bir film
Belki de
Akşama.

Şubat 1969
Kış
Berrak
Güneşli hava
Bir paket sigaram
Ve güzel düşlerim var
Dünyadan.
Çamurdan bir heykelmiş gibi dünyaya
Şekil verebilmek hayat.
Ve birden
Dönüp yüzümü
Dünyaya
Diyorum ki
Arkadaş:
Yaşarsa
Havaya sıkılı
Bir yumruk gibi
Yaşamalı insan


Özkan Mert
Kuracağız Herşeyi Yeniden

26 Temmuz 2011 Salı

Diren Ey Kalbim

Diren Ey kalbim
Diren Hayasızlığa
Namussuzluğa
Diren Kötüye
Çirkine, yanlışa
Diren Yenilme.

Ne güzeldir yaşamak
Bir ırmak gibi coşkunca
Dağların üzerinde yürümek
Bulutlara değdirmek başımızı
Sıcacık ak bir somun
Koltuğumuzun altında
Kırlara çıkmak
Karışmak insanların arasına
Milyonların arasına.

Ben öylesine severim
Savaşmayı ve sevişmeyi
Anlatmayı insanlara
Durmadan, bıkmadan anlatmayı.
Çiçekler nasıl fışkırır dallarda
Balıklar nasıl yavrular
Bir çocuk ki nasıl açar
Gözlerini dünyaya
İşte ben öyle yaşamak isterim
Bir tren rayların üzerinden
Nasıl kayar gider
Öyle yaşamak isterim.

Cesurum Ey hayat
Cesurum Ey namussuzlar
Genç bir yürekle
Karşı çıkıyorum dünyaya
Eskimiş potinlerim benim
Güveniyorum sizlere
Büyük bir coşkuyla
Yürüyorum sokaklarda
Yumruklarım sıkılı
Türkü söylüyorum haykırarak
Haykırarak yaşıyorum.

Diren Ey kalbim
Diren Yenilme
Sen benim silahımsın
Aşkımsın.

Yollarda yaprak döküntüleri
Çocuk ölüleri
Ve göğsümüzde
Bir kefen olarak taşıdığımız
Bahar.
Kuşlar uçardı
Tarhana kokularının
Göğe yayıldığı
Küçücük evlerin üzerinden
İnsanlar ağlardı durmadan
Sokaklar kıpkırmızı olurdu
Kahır ve acıdan
Ve insanın
Etine sokulmuş
Bir bıçaktır
Artık
Yaşamak
Yaşamak.

Diren Ey kalbim
Diren Yenilme
Sen benim silahımsın
Aşkımsın.

Güzel bir dünya için yavrum
Sıcacık ak bir somun için
Tertemiz sevdalarımız için
Direnmeliyiz!
Direnmeliyiz!

Cesurum Ey hayat
Cesurum Ey namussuzlar.
Dağ gibi bir sevda bitti
Birer çocuk mezarı artık
Toprak damlı küçücük evler
Ve bir dal kadar
İncecik bedenleri
Bombalanıyor genç insanların
Dünyanın her yerinde.
Benim tek sevdam özgürlük
Kaynar bir su gibisin içimde
Çiçeklenmiş taptaze bir fidansın
Yaşanmamış güzel günlerimsin.

Diren Ey kalbim
Diren Yenilme
Sen benim silahımsın
Aşkımsın.


Özkan Mert
Kuracağız Herşeyi Yeniden