İlkbaharın şarabı. Hasadın şarabı. Yoldaşlar,
tropik yaprakların düşeceği bir masa verin bana,
ve bırakın dünyanın büyük ırmaklarının benzi atsın
ve çağıldasın uzağında şarkılarımızın.
İyi bir yoldaşım ben.
Bu eve senin varlığından bir parça koparmak için
girmedim. Tam tersine alıyorsun
benden bir parçayı giderken sen, alıyorsun
kestaneleri, gülleri ya da seninle paylaşmak istediğim
güvenliğini köklerle taşıtların, yoldaş.
Benimle birlikte şarkı söyle kupalar taşıncaya
ve masada müsrif bir eflatun bırakana dek.
Bu bal topraktan, karanlık üzümlerinden
ulaşacak ağzına.
Nasıl da özlüyorum onları, şarkının gölgelerini,
sevdiğim ve alnımı önlerinde eğdiğim yoldaşları,
o benzersiz hayatımı, uyguladığım erkeksi bilimi,
kaba şefkatin koca ormanı arkadaşlığı bıraktığım zaman.
Elini ver bana, görelim birbirimizi,
çok basit, çıplak bir bitkinin kokusundan gayrı
başka şey arama sözcüklerimde.
Niçin bir işçiden daha fazlasını bekliyorsun benden?
Biliyorsun halbuki vura vura oluşturdum
gömülmüş aletimi
ve yalnızca kendi dilimin lisânını konuşacağım.
Bilge kişilere başvur, eğer memnun etmiyorsa rüzgâr seni!
Toprağın gürültücü şarabıyla şarkı söyleyeceğiz gene de,
Hasadın tasıyla kadeh tokuşturacağız,
ve varolmayan ırmakların aşk dilinde
tapınılan anlamsız dizeleri
tutkuyla iletecek gitar ya da sessizlik.
Pablo Neruda
"Yo soy - Canto General'den"