Şiir, Sadece: Aşk
Aşk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Aşk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Ağustos 2018 Pazartesi

Aşk

Sevgilim sabahın erkenini seviyor,
ben geceyi ve esmerliğini onun,
o dorukları seviyor, korkuyor bundan
ben rüzgarla buluşan tepeyi, tuhaflığı,
ona bir yeşil gülümsüyor,
ben, hayatı delice sevdiysem nasıl,
diyorum, seni de öyle.
O kendi boşluğunda oyalanan günlerde
canı sıkılan bir çocuk gibi uyuyor,
ben göğe bakıyorum geceden,
kendi çukurunu bulmuş deniz gibiyim
diyorum, yanında,
o sabahları eğilip öpüyor denizi.

Çıplağın çıplağımda, rüzgârın dağımda olsun,
esmerliğin gecemde, öyle kal.
"Bulutlara bak, gidiyorlar, hızla" diyorsun,
yağmur bir yalıyor yüzümü,
bir duruyor. Sabahları eğilip yüzüme
öpüşün geçiyor bir, bir duruyor aklım.

Su ve rüzgar, dağ ve doruk, sonsuz hepsi,
oysa camdaki sardunya gibi üşür
bana biçtiğin ömür, ölüm geliyor aklıma bir
bir, çıplağın çıplağımda.

Rüzgârın dağımda olsun esmerliğin gecemde
öyle kal, sana sonsuz sarıldığımda.


Birhan Keskin
Adam 1999 Şiir Yıllığı

19 Mayıs 2017 Cuma

Aşk

Gün yaş döker... Çiseler çayırın üzerine
Oğlanlar ve kızlar bağlamaya giderler ot demetlerini

Dönmezler geri
Çayır yeşildir gözler mavi
gözleri tıpkı bir tutam menekşe demeti
Oğlanlar ve kızlar sarmaş dolaş
Aşar başlarını menekşenin mavisi

Aşkla ve orakla yaşamak zor gelir bize
Aşkı yaralar keskindir orak
Çanın sesi duyulunca avlularda
Gözlerin bunca güzelliği kalmayacak

Er geç saat gelecek
gecenin içinde solan peygamber çiçekleri için
gelecek mutluluk saati
Küçük bir çocuk kaldırır başını yastığından
anne tutsaktır aynanın içinde

Acıdan ve güzellikten çatlar
acıdan çiçeklenir güzellik
Gökyüzü yıldızlarla dolu püskürtme
Gül rengi bulutlar döner otlamaya çayırda

Gece yaş döker... çiseler çayırın üzerine
Oğlanlar ve kızlar otların arasında öpüşmeye gitmişlerdi

Sabah çocukları açacak onlara kapıları
Döner mi oğlanlarla kızlar
Dönmezler geri


Vitezlav Nezval
Çeviren: Eray Canberk

20 Mart 2017 Pazartesi

Aşk

İşte hikayemiz böyle dostlarım
Şu parasız yapılan alışveriş
İşte borç kartımız, çakıverin imzayı
Yorgan daima kısa gelirmiş
Bu uç, şu uca ulaşamazmış
Diyebilir misiniz amma da iş

Aramak onu ufukların ardında
Arada düşmüş yaprakları tekmelemek
Ovmak bir çıplak ayağı
Bütün yürekleri kiraya vermek
Ya da bir aynalı odada
Bir otomobilde
Kaporta aya doğru dikilmiş
Masumluk, duruversin istediği yerde
Nerede başlatırsa başlatsın cümbüşünü
Sesler tiz perdeden kadıncıl ve sonsuz
Bir başkalık belirir her seferinde

Gişelerin önünde, henüz açılmamış
Kenetlenmiş eller durmadan çıtırdar
Kuyrukta süngüsü düşmüş bir adam
Bir zayıf yaşlı bayan
Ve sinemadaki filim
Bir büyük aşkı ilan eder neonlu ışıklar
Çarşaf gibi reklamlarda
Senaristin de garantisi var


Günter Grass
Çeviren: Sıtkı Salih Gör

26 Aralık 2016 Pazartesi

Aşk

Düş görüyorum öyleyse yoğum

Birinin kapıyı kırdığını düşlüyorum
laf olsun diye değil politik cinayet

Düş görüyorum öyleyse yoğum

Öldüğümü düşlüyorum
laf olsun diye değil bir hiç için

Bir tek ben olduğunu düşlüyorum

Yediğimi içtiğimi düşlüyorum
laf olsun diye değil ama senin için biraz da


Lucebert
Çeviren: Özdemir İnce

16 Aralık 2016 Cuma

Aşk

Aşk
Öyle keskin
Öyle ince
Öyle umutsuz
Aşk
Gün gibi güzel
Hava gibi de kötü
Kötü havada
Aşk öyle gerçek
Aşk öyle güzel
Öyle mutlu
Öyle sevinçli
Öyle iğneleyici
Karanlıkta korkudan titreyen bir çocuk gibi
Rahat bir adam gibi gecenin ortasında
Öyle kendine güvenli
Başkalarını korkutan
Konuşturan
Solduran aşk
Gözetlenmiş aşk
Gözetliyorduk onları çünkü
Dehlenmiş yaralanmış ayaklar altına alınmış tüketilmiş
     hiçe sayılmış unutulmuş aşk
Dehledik yaraladık ayaklar altına aldık tükettik
     hiçe saydık unuttuk aşkı çünkü
Aşk tümünlen
Gene öyle diri
Güneşli hepten
Senin aşkın
Benim aşkım
Bir vakitlerin aşkı
Hep yeni olan hani
Hiç değişmeyen
Bitki denli gerçek
Kuş denli titrek
Yaz denli sıcak yaz denli diri
Gidebilirdik ikimiz
Gelebilirdik
Unutabilirdik
Uyuyabilirdik sonra
Gerçekleşebilirdik de
Orda kalsın aşkımız
Keçi gibi inatçı
İstek gibi oynak
Bellek gibi zorba
Üzüntüler gibi budala
Anı gibi tatlı
Mermer gibi soğuk
Gün gibi güzel
Çocuk gibi çıtkırıldım
Gülümseyerek bakıyor
Bize söylüyor bir şey demeksizin
Titreye titreye dinliyorum
Sesleniyorum sonra
Senin için
Benim için
Yalvarırım sana
Senin için benim için bütün sevişenler için
Bütün sevişmişler için
Evet aşka sesleniyorum
Senin için benim için
Tanımadıklarım için
Kal orda
Kımıldama
Gitme
Sevişen bizler
Unuttuk seni
Sen unutma bizi
Senden başka nemiz kalmıştı
Bırakma bizi soğumayalım
Çok daha ötelerde
Nerde olursa
Anımsat bize hep yaşadığımızı
Çok daha sonra bir korunun bir kuytusundan
Bellek ormanından
Fırla birden
Uzat bize elini
Kurtar bizi


Jacques Prevert
Çeviren: Teoman Aktürel

15 Temmuz 2015 Çarşamba

Aşk

Açınca baharın dişi gülleri, 
Bir başka rüzgâr eser bahçelerde.
Dinle çılgınca öten bülbülleri; 
Sarına niçin düştüğünü bu derde.

De ki: - Aşktır şâdeden gönülleri; 
Perişan, berbat eden gönülleri.
Aşk söyletir en yanık türküleri, 
Ay buluta girdiği gecelerde.


Cahit Sıtkı Tarancı
Otuz Beş Yaş

13 Kasım 2014 Perşembe

Aşk

Bunca gün, ah, bunca gün
görmeyi seni böyle kırılgan, böyle yakın,
nasıl öderim, neyle öderim?

Uyandı kana susamış
ilkbaharı koruların,
çıkıyor tilkiler inlerinden
çiylerini içiyor yılanlar,
ve ben gidiyorum seninle yapraklarda
çamlar ve sessizlik arasında,
sorarak kendime nasıl, ne zaman
ödeyeceğim diye şu bahtımı

Bütün gördüklerim içinde
yalnız sensin hep görmek istediğim
dokunduğum her şey içinde
senin tenindir hep dokunmak istediğim:
seviyorum senin portakal kahkahanı
hoşlanıyorum uykudaki görüntünden

Ne yapmalıyım, sevgilim, sevdiceğim
bilmiyorum nasıl sever başkaları
eskiden nasıl severlerdi,
yaşıyorum, bakarak, severek seni,
aşk tabiatımdır benim

Her ikindi daha da hoşuma gidiyorsun.

Nerde o? Hep bunu soruyorum
kaybolduğunda gözlerin
Ne kadar geç kaldı! Düşünüp inciniyorum,
yoksul, aptal, kasvetli duyuyorum kendimi
geliyorsun sen, bir esintisin
şeftali ağaçlarından uçan.

Bu yüzden seviyorum seni, bu yüzden değil
o kadar neden var ki, o kadar az,
böyle olmalı aşk
kuşatan, genel
üzgün, müthiş,
bayraklarda donanmış, yaslı,
yıldızlar gibi çiçek açan,
bir öpüş kadar ölçüsüz.


Pablo Neruda

Aşk

Armağanlarınla beraber verdin bana, İspanya,
o yılmaz aşkı.
Beklediğim şefkat geldi bana
ve benimle hâlâ, en derin öpüşü
sunuyor ağzıma.
Fırtınalar
alamadı benden bunu,
ve uzaklık o zamandan beri gömemedi
birlikte fethettiğimiz sevgi mekanını,
Görmüştüm savaş yangınından önce giysilerini
İspanya’nın cesur tarlaları arasında,
sonra gördüm her şeyin bozulduğunu, belirsiz ışıkta,
ve acılı bir ifade kayıp gitti yüzünden
yitirilmiş taşa düşene dek.

Kaskatı bir ağrıyla, zıpkınlarla delik deşik
daldım senin sularına, sevgilim,
tıpkı hiddetin ve ölümün arasından
dört nala giden ve birdenbire
sabah tazesi bir elma verilen bir at gibi, vahşi ormanın
titreyişinden oluşan bir çağlayan gibi.

Hayatımı belirleyen o ıssız ovalar
o zamanlardan tanıyorlar seni, sevgilim benim,
o karanlık okyanus izliyor beni
ve o müthiş sonbaharın kestaneleri.

Kim görmedi ki seni, sevda yüklüm, kavgada
hemen yanımda duran şefkatim benim,
bir yıldızın türlü türlü işaretlerini
göstermesi gibi? Kim bulmadı ki seni,
beni aradığında ordunun içinde,
çünkü ben insanlığın tahıl ambarında bir tohumum,
kim bulmadı seni köklerime dayanmış,
kanımdaki şarkıyla beslenen, kim?

Bilmiyorum, sevgili, zamanım ve mekanım olur mu
tekrar betimleyebilmek ve yazdığım kağıtlara yayabilmek
senin o hoş gölgeni, gelinim benim:
bu günler oldukça çetin ve parıltılı,
ve bunlardan toparlamalıyız şirinliğimizi,
çamurdan bir göz kapağı ve dikenlerin arasında.
Neredeyse unutuyordum, ne zaman oluştuğunu:
sen sevdadan önce bulunuyordun,
kaderin güçleriyle geldin,
ve hemen senden önce yalnızlığım senindi,
belki o senin dinlenen saçlarındı.
Bugün, anmayacağım adını,
sen benim sevdamın arzusu,
benim günlerimin yol göstericisi, sen tapılansın,
ve zamanın mekanında günü içine alıyorsun
evrenin sahip olduğu tüm ışığı.


Pablo Neruda
Yo soy
Canto General

Aşk

Onca gün, ah, onca gün görürüm seni.
Nasıl öderim, neyle öderim
onca somut ve onca yakın oluşunu?

Kana susamış ilkbahar
ormanlarda uyanır.
Yakında çıkar tilkiler inlerinden,
çiyi içer yılanlar,
ve çamlarla sessizliğin arasında
yürürüm seninle yapraklarda,
bu talihimi nasıl ve ne zaman
öderim diye sorarım kendime.

Gördüğüm her şeyden
görmek istediğim sensin hep,
dokunduğum her şeyden
dokunmak istediğim tenindir hep:
severim portakal gülüşünü,
seni uyurken izlemekten hoşlanırım.

Ne yapmalıyım, sevgilim, sevdiğim?
Bilmem nasıldır diğer aşklar
ya da geçmişteki sevdalılar,
yaşarım, izlerim, severim seni,
sevmek doğamda var benim.

Hoşlanırım senden ikindileri.

Nerededir şimdi? Gözlerin yittiğinde
sorarım hep.
Ne de uzun oyalandı diye düşünüp yaralanırım.
Zavallı, aptal ve üzgün hissederim kendimi,
ve varıp ışıldarsın,
yükselirsin şeftali ağaçları üzerinde.

Bundandır seni sevmem, ve bundan değil.
Onca nedeni var, ve onca nedeni yok,
ve böyle olmalı aşk dediğin,
kapsayan ve olağan,
özel ve dehşetli,
bayraklı ve gamlı,
yıldızlar gibi çiçeklenmiş
ve bir öpüş gibi ölçümsüz.


Pablo Neruda
Estravagario

12 Kasım 2014 Çarşamba

Aşk

Derdin ne, derdimiz,
neler oluyor bize?
Oy, bizi bağlayan ve yaralayan
öyle sert bir iptir ki aşkımız,
birbirimizden ayrılıp
kurtulmak istediğimizde yaralarımızdan,
bir düğüm daha atar aşk ve birlikte kanamaya
ve birlikte yanmaya mahkûm eder bizi.

Derdin ne senin? Bakıyorum sana
ve diğer gözlere benzeyen yalnızca iki göz
buluyorum sende, öptüğüm daha güzel
bin ağız arasında yitmiş bir ağız,
bedenimin altında kaymış
o bedenlere benzeyen
çoktan unutulmuş bir beden.

Ve nasıl da boş dolandın durdun dünyada
buğday renkli bir çömlek gibi
havasız, sessiz, içeriksiz!
Durmaksızın toprağın altını kazan
kollarım için boş yere aradım
derinliği sende:
teninin altında, gözlerinin altında
hiçbir şey,
neredeyse kabarmayan
memelerin altında
niçin şakıyarak acele ettiğini bilmeyen
kristal berrağı türünden bir akıntı.
Niçin, niçin, niçin,
aşkım, niçin?


Pablo Neruda
Kaptanın Dizeleri
1952

10 Kasım 2014 Pazartesi

Aşk, Erkeğin ve Kadının Aşkı

Aşk, erkeğin ve kadının aşkı,
eğer gittilerse onlar, nereye gittiler?

Dün, dün sordum gözlerime:
ne zaman göreceğiz birbirimizi tekrar?

Ve değiştirirsen görüntüyü
çıplak mıdır ellerin yoksa eldivenli mi?

Nasıl kokar göğün söylentisi
şakırken suyun mavisi?


Pablo Neruda
Sorular Kitabı

12 Şubat 2013 Salı

Aşk

İki ağaç gövdesiyiz biz, aynı yıldırımın yaktığı
İki aleviz, gece yarısı ormanında.
İki göktaşıyız, kayan, karanlıkta;
İki çatallı bir okuz, aynı yazgının fırlattığı.

Tek bir elin dizginlediği iki atız
Mahmuzunu tek bir elin vurduğu:
Bir çift gözüz biz, aynı bakışla dolu,
Aynı düşün, titreyen iki kanadıyız.

Bir çift acılı gölgeyiz;
O eski güzelliğin uyuduğu
Tanrısal mezarın mermeri üstünde.

İkimiz tek bir Sfenkiz kendimize
Aynı gizin, iki sesli ağzıyız biz,
Aynı çarmıhın iki kolu.


Vyaçeslav İvanov
Türkçesi: Ataol Behramoğlu

4 Ağustos 2012 Cumartesi

Aşk

Sen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin,
Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin.
Bir ısıtır, bir üşütür, bir ağlatır bir güldürür;
Sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin.


Özdemir Asaf

27 Nisan 2012 Cuma

Bana Seni Gerek Seni

Aşkın aldı benden beni bana seni gerek seni
Ben yanarım dünü günü bana seni gerek seni

Ne varlığa sevinirim ne yokluğa yerinirim
Aşkın ile avunurum bana seni gerek seni

Aşkın aşıklar öldürür aşk denize daldırır
Tecelli ile doldurur bana seni gerek seni

Aşkın şarabın içem Mecnun olup dağa düşem
Sensin dünü gün endişem bana seni gerek seni

Sufılere sohbet gerek ahılere ahret gerek
Mecnun'lara leylı gerek bana seni gerek seni

Eğer beni öldüreler külüm göğe savuralar
Toprağım anda çagıra bana seni gerek seni

Yunus'durur benim adım gün geldikçe artar odum
İki cihanda maksudum bana seni gerek seni


Yunus Emre

10 Kasım 2011 Perşembe

Dörtlükler VI

Biz gerçekten bir kukla sahnesindeyiz: 
Kuklacı Felek usta, kuklalar da biz. 
Oyuna çıkıyoruz birer, ikişer ikişer; 
Bitti mi oyun, sandıktayız hepimiz. 

 
Dünya üç beş bilgisizin elinde; 
Onlarca her bilgi kendilerinde. 
Üzülme; eşek eşeği beğenir: 
Hayır var sana kötü demelerinde. 

 
Dedim: artık bilgiden yana eksiğim yok;  
Şu dünyanın sırrına ermişim az çok. 
Derken aklım  geldi başıma, bir de baktım: 
Ömrüm gelip geçmiş, hiç bir şey bildiğim yok. 

 
Cennette huriler varmış, kara gözlü; 
İçkinin de ordaymış en güzeli. 
Desene biz çoktan cennetlik olmuşuz: 
Bak, bir yanda şarap, bir yanda sevgili. 

 
Sen sofusun, hep dinden dem vurursun; 
Bana da sapık, dinsiz der durursun. 
Peki, ben ne görünüyorsam oyum: 
Ya sen? Ne görünüyorsan o musun? 

 
Varlık yokluk derdini aklından sil; 
Bırak öteleri de kendini bil. 
Doldur şarabı, geniş bir nefes al: 
Kaç nefes alacağın belli değil. 

 
Bir elde kadeh, bir elde Kuran; 
Bir helaldir işimiz, bir haram. 
Şu yarım yamalak dünyada 
Ne  tam kafiriz, ne tam müslüman! 

 
Ey kör! Bu yer, bu gök, bu yıldızlar boştur boş! 
Bırak onu bunu da gönlünü tut hoş! 
Şu durmadan kurulup dağılan evrende 
Bir nefestir alacağın, o da boştur boş! 

 
Leyla isteyen kişi Mecnun olmalı; 
Kendinden de, dünyasından da geçmeli. 
Sevenlerin sofrasına çağrılınca 
Ben körüm, ben dilsizim demeli. 

 
Öldürmek de, yaşatmak da senin işin; 
Bu dünyayı gönlünce düzenleyen sensin. 
Ben kötüyüm diyelim, kimde kabahat? 
Beni böyle yaratan sen değil misin? 


Ömer HAYYAM

4 Kasım 2011 Cuma

Dörtlükler IV

Dün geldi: Nedir aradığın? dedi bana: 
Bensem, ne bakarsın o yana bu yana? 
Kendine gel de düşün, içine iyi bak: 
Ben senim, sen ben; aranıp durma boşuna! 


Sabah doldu göklere mavi mavi; 
Doldur, ışık döker gibi, kaseyi! 
Acı olmasına acıdır şarap: 
Ama gerçek acıdır demezler mi? 


Adam olduysan hesap ver kendine: 
Getirdiğin ne? Götüreceğin ne? 
Şarap içersem ölürüm diyorsun: 
İçsen de öleceksin, içmesen de! 


Camiye gittim, ama Allah bilir niye: 
Ne namaz kılmaya, ne dua etmeye. 
Eskiden bir kilim aşırmıştım camiden: 
O eskidi gittim yenisini yürütmeye. 


Kimi dinde imanda buldu yolu 
Kimi akıl, bilim yolunu tuttu. 
Derken ses geldi karanlıklardan: 
Gafiller! Doğru yol ne odur, ne bu! 


Her gece aklım dalar gider engine. 
Ağlarım, inciler  dolar eteğime. 
Sevdalıyım, şarap dayanmıyor bana: 
Kafam baş aşağı çevrik bir tas mı ne! 


Dünya ne verdi sana? Hep dert, hep dert! 
Güzel canın da bir gün elbet. 
Toprağında yeşillikler bitmeden 
Uzan yeşilliğe, gününü gün et. 


Şarap sen benim günüm güneşimsin! 
Öyle bir dolsun ki seninle içim. 
Bir bildik görünce beni sokakta: 
Ne o şarap nereye böyle? desin. 


Ben ne camiye yararım, ne hayvana! 
Bir başka hamur benimki, başka maya. 
Yoksul gavur, çirkin orospu gibiyim: 
Ne din umrumda, ne cennet, ne dünya! 


Bir kuş gördüm yüce Tus kalesinde, 
Keykavus'un kafa tası pençesinde. 
Sorup duruyor kafaya: Hani? Nerde? 


Ömer HAYYAM

16 Haziran 2011 Perşembe

Aşk

Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git
Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler.
Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin

Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık
Sevgideydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı
Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü
Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti
Yoktu dünlerde evelsi günlerdeki yoksulluğumuz
Sanki hiç olmamıştı
Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu
Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı

                                                            İstanbullar
Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların
                                                            dünyaların
Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek
Ki Karaköy köprüsüne yağmur yağarken
Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
Çünkü iki kişiydik

Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu
İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra

Sonrası iyilik güzellik.


Cemal Süreya

15 Ocak 2009 Perşembe

Aşk

İşitin ey yârenler,
Kıymetli nesnedir aşk.
Değmelere bitinmez,
Hürmetli nesnedir aşk.

Hem cefadır hem safâ
Hamza'yı attı Kaf'a.
Aşk iledir Mustafa,
Devletli nesnedir aşk.

Dağa düşer kül eyler,
Gönüllere yol eyler,
Sultanları kul eyler,
Hikmetli nesnedir aşk.

Kime kim vurdu ok?
Gussa ile kaygu yok.
Feryad ile âhı çok,
Firkatli nesnedir aşk.

Denizleri kaynatır,
Mevce gelir oynatır.
Kayaları söyletir,
Kuvvetli nesnedir aşk.

Akılları şaşırır,
Deryalara düşürür.
Nice ciğer pişirir,
Key odlu nesnedir aşk.

Miskin Yunus n'eylesin?
Derdin kime söylesin?
Varsın dostu toylasın,
Lezzetli nesnedir aşk.


Yunus Emre
Seçme Şiirleri