Şiir, Sadece: Abdullah Anar
Abdullah Anar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Abdullah Anar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Eylül 2010 Pazar

Varoluşçu

Sen bana vardığında,
ben sana vardım.

sen bana var
ben sana yok
olamazdı
çünkü vardım.

var olmanın
sınırsız sevinci
sevgi seli
sevgiliye

hiçbir şey
yoktan var olamazdı

Sen bana varmadan
önce de vardın

yokların arasında
sen beni gördün
ve bana vardın

var oluşçu sendin
var eden sen oldun

seni sevmek,
sana varmak,
ya da var olmak
hepsi aynı aslında.



Abdullah ANAR

Ulaşın Düşü ya da Düşüşü

Düşünün ulaştığı
Ulaşın düşündüğü
ile aynı olmaması
Ulaş'ı düşündürdü

Ulaş düşündü
düşünü söyledi,
düşü ütopya
düşü Tanrı
Tanrısı düştü

Düşündü
düşüncenin ulaştığı
noktayı ötelemek
için.

İçine sığmayan
düşünü
söyledi
suçlandı,
bozduğundan
alışılmış düşleri

Şimdi içerde
yine düşünüyor
düşünceyi ötelemek için
buraya düşmeye
değer miydi?



Abdullah ANAR

Seni Beklerken

Seni beklerken
birtanem,
Bir tane düşündüm.

Gözlerin kadar güzel,
ışığın kadar aydınlık

Bulamadım.

Seni beklerken bir tanem
düşümü bekledim
gerçeğimi yaşadım.

En güzel beklemek
en güzeli beklemek
idi
seni beklemek.

Ve en güzel dut ağacının altında
beklerken seni bir tanem
dünü düşündüm
evvelsi günü

Dün Hiroşima
evvelsi gün tiner
ve sevgisiz eller.
Ellerini düşündüm bir tanem
seni beklerken
bir çocuk düşü kadar yumuşak
ve sevgi dolu

Beklerken seni bir tanem
bir tane düşledim
ellerin
bir gerçeğimiz
çocuklar
ve yüreğimizde
umutlar

Seni beklemek
sana kavuşmak bedelli
en güzel işti
yaptığım.



Abdullah ANAR

Quo Vadis

Bizi düşünüyorum
beni bırakıp
hangi kavşakta rastladık birbirimize
ve çarpıştı arabalarımız karakolluk olduk

hangi paralel iki çizgi kesişti
hangimiz dik kenardı
hangimiz yatay

hangi dağda vurulduk
üç beş gram metal vücutlarımızda
aşkımızdan bir kan damlası
düştü kimliklerimize

hangi çocuğun gözlerinde ışıktık
öğrendik sevmeyi yalınayak
bir gece yarısı
yukarda ay ışığı
özlemlerimiz

hangi ülkede anıt
kule yada mabet oldu aşkımız
efsaneler yazılan uğruna
yürekler tarafından

quo vadis
nereye gidiyoruz
beraber el ele
yalın ayak yüreğimiz
gülümseyen yüzlerimizle

bilmiyoruz
bilmekte istemiyoruz.



Abdullah ANAR

Özlem

Özlemi indirdik falezlerden,
yüreğimize ellerimizle.

Gecenin karanlığı
6 yürekten gelen ışıkla aydınlandı.
ve her yer gündüz
ve özlemlerimiz
indirdiğimiz, sevgimizin tam ortasına.

Bin öykü yaşamış özlemimiz küsmüştü
ki tüm insanlığa
bir el verdik.
elimizi tuttu.
aşağı indi.

aşağı indi
çünkü çok yukarıdaydı.
çünkü biz çok aşağıdaydık.
uyuyabildik özlemimizi hissedemeden günlerce.
biz çok aşağıdaydık ve o çok yukardaydı.

özür diledik.
af istedik.
sorumsuzluğumuzdan utandık.
direnişini örnek aldık.
özlemimiz direndi biz direnemedik.

Sadece direnişini örnek aldık.
O her şeye rağmen dedi.
ve bizi affetti.
affedildik.
affetmeyi öğrendik.
Adı neden özlemdi.
neye özlemdi.
neden özlemler bitti
ve özlem rafa kaldırılır gibi falezlerde bırakıldı.
bilemedik.
şaşkındık.
şaşkınlığımız uzun sürdü.
konuşamadık.
karanlığa alışan gözlerimizle seslenmeye başladık.
seslendik.
söz verdik.
Hayallerimiz vardı.
özlemlerimiz kadar önemli.
sınırsız sanırdık.
Görülen gece hayallerimiz sınırlarını aştı.



Abdullah ANAR

Otuz Sekiz Ömür

Yaş Otuzu geçti mi
fark etmez

Her yılın aynı heyecana
bir ilave
kat sadece

Söylenmez otuzundan sonrası
ömrün,
gizlenir.

Bazen yaşlanma korkusu,
bazen artan kırışıklık
bazen beğenilememe

Deprem gibi otuz
ve otuzdan sonrası

Depremde evi yıkıldı
ve umudun altında
kaldı ise
binlerce can
ve yaşlanamadı
ve diyemedilerse
Denmesi zor yaşları
ve gizleyemedilerse
otuzundan sonrasını
ömrün

Yani ömürleri topyekün
gizlendi ise
Üzerlerine yıkılan
umutları altında

Sen söyle !
Bir zaferi anımsatan
30 ağustostaki doğumunu
her yılıyla hemde

hemde her günü
her düşü
ve her gülüşüyle
gülümseyerek söyle
otuz sekiz yaşının
otuz sekiz ömre
bedel olduğunu.



Abdullah ANAR

On Can

Ulucanlarda
uluyacan diyenlere
direnen
on can
can verdi
toprağa, suya
Işık oldu
güneşe.

Ulucanlarda
ışık oldu
on can
uyuyacan diyenlerin
emrine
uyarken
biz
çoğunluk
sessiz.



Abdullah ANAR

Ne Olacak

Ne olacak söyleyeyim,

Öncelikle aşık olacağız her gün yeniden.
Her gün birine yada başka birine.
Hep anlamlar yükleyeceğiz güne ve düne.

Özgür olacağız örneğin düşünürken
Bırakacağız şu teknik adam yalın bakışını
En yalın yaşamımızı dahi süsleyeceğiz ve
Anlamlandıracağız yaşamı en anlamsız anında dahi

Ve aşık olacağız yeniden her gün
Birine yada başka birine

Kendimize putlar yapacağız tapacak,
Bir vuruşta yıkacağız ertesi gün yaptığımız putları
Yeni putlar gelecek ertesi gün
Ve daha ertesi
Yıkılması an meselesi

Yani aşık olacağız yeniden her gün
Birine yada başka birine

Doğaya bakacağız, çevreci şefkatini bırakıp
Bir parçası olduğumuz sorumluluğu ile
Bir parça olmaktan öteye gitmeyecek iddiamız.

Hep birşeyler bekleyeceğiz
Çok şey olacak
Önce biz çoğalacağız ve çok olacağız

Yani aşık olacağız yeniden her gün
Birine yada başka birine



Abdullah ANAR

Korku

Her öykü
en az bir kötü
içerir,
içermeli

İçermeli
ve içerlememeli
kötü düşüncelere,
katılmadığımız
söylemlere
kaygılara.

Kaygı yada korku
insana tanrıdan birer armağan.

kendinden
farklı olsun istemiş
ve oldurmuş
tanrı yada tanrılar.

Ve insan korkuya
korkuda insana dair

işte demiş tanrı yada tanrılar
belki de Sokrates.
bu noktada sen başlıyorsun.
yüzleşmek ve aşmak.
aşmak yada aşmamak
olmak yada olmamak

sen,
olmanın mücadelesini
verdin ve kazandın.

bizde kazanmak
keyif değil bir tanem
yepyeni mahkumiyetler

bizde varmak;
yeni hedefe
bilet almak için verilen
kısa bir mola,
ve sonsuza dek mücadele
sürüyor ve sürecek
beyinde
evinde
sokakta

aşmak yada aşmamak
olmak yada olmamak
işte
bütün mesele



Abdullah ANAR

Hiroşima'dan Carettalara

Dün hiroşimada
bin insan
bin candı
Bir insan tetiğe bastı
bin canı aldı

ve bin yıldız oldu bin can.

Gel bugün
bin yıldız
altında

başka bin yıldızın
bin cana dönüşünü izleyelim.
ve onlardan
sevda alalım denize duyulan
umut alalım yaşama dair.



Abdullah ANAR

Çürüdü Zaman

Zaman yoktu,
biz var ettik.

Var ettik
ve yok olduk
zaman içinde.

oysa
zaman yoktu
evvel zaman içinde.
zaman bir kavram,
bir icat bizden.
bir tanrı oldu belki
bize hükmeden.

oysa,
zaman yoktu.
Ne geç
ne de erken idik
hiçbirşeye
ve herşeye.

ancak
zaman yoktu
bunları değerlendirmeye
ve anlamaya,
anlaşılmaya,
yarını kurmak adına,
ki yarın zamanın bir parçası
ve biz yarının.

zamanın yaratıcısı
ve zamanın bir parçası biz,
bir zaman bulup
düşünemedik
düş kurmak için
zamana gerek olmadığını.

düşünemedik
düşlerde zaman olmadığını.

düşlemeye zaman yok.

çürüdü her şey
her şey çürüdü
zamanın varlığında
yokluğumuzu fırsat bilip.



Abdullah ANAR

Belki Sen Yoksun

Belki de sahiden bırakacaksın beni.
belki de ben bırakılması elzem
en zararlı alışkanlığım.

Belki bir hata idi benle olmak
ve hayaller kurmak.

hayallerin hepsi de
işkembe-i kübradan sallanmış şeyler
ki sırf belki de sırf
senin ellerini tutmak
ve ensene arkadan
bir öpücük kondurmak için
belki de.

belki de dünya zaten dönmüyor,
ve Pakistan'da binlerce kişi ölmedi depremde
ve donmuyor kalanları.



Şırnak'ta sevgi yok belki de,
elleri ve yüreği olan bir sevgi.

belki de küre zaten yok
ve zaten ısınmamakta yüreği,
erimemekte buzulları,
yükselmemekte denizleri.

Telef edilmiş kuşlar,
ve hatta kuş gribi yok belki de.

Belki gökyüzü bile yok.

Belki sen yoksun,
belki de ben.
Belki ve belli ki
biz yokuz sade bu dünyada,
sevgi var bizden öte
öteden beri.



Abdullah ANAR