Şiir, Sadece: Allen Ginsberg Şiirleri
Allen Ginsberg Şiirleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Allen Ginsberg Şiirleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Mart 2019 Cumartesi

Dawlishli Punklara

Elektrikli saçlarınızın altın sarısı güzelliği Blake'in Kutlu Gün çocuğu gibi,
sanayi çarmıhı için açıyorsunuz kollarınızı
Üretim hattında kazandığınız haftada 45 sterlin
15'i vergiye gidiyor, Bayan Thatcher'ın nükleer dölyatağı kabarıyor yavaşça
Demir Leydi öküz gibi yiyor erkinizle saatlerinizi sterlinlerinizle onurunuzu
radyoaktif çişini fışkırtıyor mantarlarla bezeli koyun otlaklarınıza.
"Kentsoylulara Karşı!" bayrak açıyor küstahlığınız, o biçim giysileriniz
Paranın Yerleşik Düzeni’ne karşı pata küte takılıyonuz garajlarda filan döktüren gruplarla
Elektronik fabrikasındaki gırgır köleliğin ardından
gümüş iğneleri takıyonuz burnunuza, kulağınıza altın küpeleri
muhabbet ediyonuz Plymouth trenindeki profesörle, hani şey diye soruyordu
"Gazetelerde yazdığı, televizyonda hep söylenip durduğu gibi beyinlerinizi haşat ediyo mu
harbiden marihuana?"
Anası bellenmiş ilençli bebeler tepinip duran bi vagonda Cornwall Kıyı Hattında, Uğurlar ola
danseden devriminize!
Altın sarısı Oxford hanımefendilerininki denli güzel mi güzel gövdelerinizle-
Sizin üşütük öfkeniz Cambridge'deki öyle dudak büzmeli falan kesip durmalardan daha
yalınkat, daha çelebi be,
sizin ağzınızda daha sıkı argo var, daha çok öpücük helal Eton'da çayını ayıla bayıla
yudumlayan nükteci molozlardan
çörekler ve geleneksel kaymağınız üzerine fısıldaşan şu hıyarlar hani
müziğinizi yönlendirip el emeğinizi vergilendirmeyi bi Resmi Sırlar Yasası’yla kıyak küstah
dilinizi yola getirmeyi tasarlayan sinsi sinsi.


Allen Ginsberg
Cornwall, 18 Kasım 1979
Çeviren: C. Hakan Arslan

22 Mart 2019 Cuma

G. S. Princeton'da Şiir Okuyor

Altın sarısı sakalı Çin yalazı gibi kıvır kıvır sapsarı saçlar arkadan bağlanmış bi güzel -altın
sarısı gümüşe döner yakında- yüzü yorgun genç alnı buruşmuş, kemiklerini dışa çıkaran
          gülümsemesi,
ufacık gökmavisi bi küpe, firuze yüzük, ucunda fildişinden bi kafatası olan Paramita tespihi-
Geyik Dağı'nda, geminin demirden karnında, bağdaş kurup oturmuş Princeton'da bi divana,
gövdesinden gelen ses gürül gürül seslendiriyor Ayı Sutra'yı genç benlere -şu genç kız uzun
          saçları ta halıya değen, oturuyor tam lotus duruşunda;
ya da şu yarı Kızılderili oğlan yüzü acayip ciddi dertleniyor ağacın çektiği acılarla, yeni yeni
          kalkmaya başlayan sikine gösterdiğinden çok daha
sevecenlik dolu ayıya, kokarcaya, geyiğe, kurda, baldırana, balinaya. Ey Kertenkele Dharma
nedir soluğun, memeli kafatasında uğuldadığınca gürül gürül karaağaç dalında, kayalık
          kanyon boyunca çınlayan şu Omların nedir söylediği ilahi
gönülleri goncalanan kafalara, şimdilerde çoğalıp duran gezegenin okullarında
hani nasıl da çoklar, şu avurtları çökmüş dik bakışlı sevecenlikle, Fitzgerald bile gözyaşlarına
          boğulurdu görmek için
göksel öğrenci yüzlerini, uzun saçlı meleksel Varlıklar nice insan gözünü yoklamak uğruna
          sarsalayanlar gezegeni-?
Bengilik içre Princeton! Uzun yıllar gerilerde kalıyor, Aralık vakti kar içinde ağaçlar
Eski ozanlar yarım yüzyıl önce kemikleri ufalanıp gitmiş ölümle
alkol çalkanıp duruyor ölümsüz gözlerde, ağlıyor işte Fitzgerald'la Kerouac, bi vakitler
          yeryüzünde-
yeryüzünün sesi devindiriyor zamanı, anımsanmış eski adaklar, eski gizdeyiler, dağ duaları
          yinelenmiş,
Gary'nin sesi yankılanıp duruyor yuvarlak lambaların altında.


Allen Ginsberg
1970
Çeviren: C. Hakan Arslan

24 Aralık 2018 Pazartesi

Kali'yi Sikiyim

Kali’yi sikiyim
bütün Hindu Tanrıçalarını sikiyim
çünkü hepsi orospu
sikmeyi seviyorum
tüm Hindu tanrıçaları
orospudur
Anne Kali’yi sikiyim
Meryem bir fahişe değildi çünkü
bakireydi
Hristiyanlar
Hindular gibi
tapınmazlar orospulara
Anne Kali’yi sikiyim
Hindu Tanrıçalarını sikiyim
çünkü hepsi orospu
Hindu tanrıçalarını sikmeyi seviyorum


Allen Ginsberg
Çeviri: Melis Oflas

12 Nisan 2017 Çarşamba

Ölüm Korkusu

Neyim var benim böyle olup olacağım bu mu?
Öncenin ve sonranın sinir çizgilerinden
Kurtulmuş bir varlık yok mu? Bugün pencere açık

Hava dolu içeri, eteklerinde
Piyano ezgileriyle, sanki "Bak, John;" diyor,
"Sana şunları şunları getirdim" - yani
Birkaç Beethoven, biraz Brahms,

Birkaç seçme nota Poulenc'ten ... Evet,
Yeniden özgür olmak bu, hava, dönüp gelecektir hep
Çünkü sadece bu işe yarar.
Onun yanından ayrılmayacağım, korku yüzünden

Kimi merdivenlerden yukarı çıkamıyorum,
alamıyorum kimi kapıları, yaşlılık korkusundan
Bir kuru başıma, yolun akşam sonunda
Beni ters bir baş selamıyla karşılayan

Öteki benliğimden başka kimse bulamayacağım diye:
"Nicedir görüşemedik, ama yine birlikteyiz ya, önemlisi bu."
Yolumun üstündeki hava, kısaltabilirsin bunu,
Ama esinti kesildi ve sessizlik son söz:


Allen Ginsberg
Çeviren: Talat Sait Halman

Walt Whitman'ın Bir Tema'sı Üstüne Aşk Şiiri

Sessizce gireceğim odaya, evlilerin arasına süzüleceğim
gökten inmiş gövdeler çevremde, uzanmış çıplak ve
hırçın beklerken, kollarıyla gözlerini kapatacaklar
karanlıkta,
kafamı sokacağım omuzlarının ve göğüslerinin arasına,
enselerini, ağızlarını öpeceğim, derilerinin kokusunu içime
çekerek tanıyacağım sırtlarını, acılı karanlıkta kamışın
dikliğini karşılamaya hazır gergin bacakları okşayacağım,
delikten, kaşınan kafaya dek keyifle devinen kamışı da
çıplak titreşen kilitli gövdeler, sıcak dudaklar, kalçalar
birbirine vidalı
ya gözler, parlak ve sevimli, bakışlarda ayrılıkta büyüyen
gözler!
devinimdeki burukluk, sesler, eller saçlarda kalçalarda gezinen,
yaş dudakların yumuşaklığını tadan eller
çarşafa düşene dek yoğun aklık, karınların uyumlu
gelgiti...
sonra kadın bağış diler
erkekteyse tutku gözyaşları
birden kalkıyorum yataktan ardımda içtenlikten son
ayrılık öpücükleri
bilincim uyanmadan oldu bütün bunlar pancurların,


Allen Ginsberg
Çeviren: Salih Bozok

Amerika

Amerika her şeyimi verdim sana, şimdi bir hiçim
17 Ocak 1956 ve iki dolar yirmi-yedi sent.
Kendi kafam bile bir destek değil bana.
İnsanlarla savaşı ne zaman sona erdireceğiz Amerika?
Al şu atom bombasını da kıçına sok.
Kafam bozuk, Amerika, bir de sen üstüme varma,
Kafam yerine gelene dek şiir miir de yazmayacağım.
Söyle bana Amerika ne zaman melekleşeceksin sen?
Ne zaman bakacaksın mezarlıktan Amerika?
Ne zaman milyonlarca troçkistine yakışır olacaksın?
Amerika, kitaplıkların niçin gözyaşı ile dolu?
Amerika, Hindistan'a yumurtalarını ne zaman yollayacaksın?
Amerika bu senin kılı kırk yarmalarından bıktım artık.
Ne zaman süpermarket'e gidip, şu güzel gözlerim için
gerekenleri alabileceğim?
Amerika, her şeyin bir yana, eksiksiz olan bir sen varsın
bir de ben, öbür dünya değil.
Şu makinelerine de dayanasım kalmadı Amerika, bil.
Bende bir ermiş olmak isteğini sen uyandırdın
Bu tartışmayı çözmek için bir başka yol olmalı.
Burrouhs şimdi Tancada, sanmıyorum ki geri dönsün
korkunç bir şey olurdu bu
Sen de korkunç musun Amerika yoksa bir oyun mu bu?
Saplantımdan döneceğimi sanıyorsan aldanıyorsun.
Öyle üstüme varma Amerika, ne yaptığımı biliyorum ben.
Amerika, erikler çiçek döküyor.
Aylardır gazete okuduğum yok, her gün cinayetten birisi
kodesi boyluyor.
Amerika, Wobblie'lere tutkunum ben.
Küçükken tüf ektim Amerika, özür mözür de dinlemiyorum
şimdi her fırsatta esrar çekiyorum.
Günlerce evde oturup iş olsun diye kilerdeki gülleri
seyrediyorum.
Chinatown'a gittiğimde kafayı çekiyorum ölesiye, ama
hiç kimselerle yatamıyorum.
Bu işin içinde bir şamata olduğunu sanıyorum.
Ah! sen beni Marx okurken görmeliydin Amerika.
Ruh doktorum hiçbir şeyin yok diyor.
Hiçbir şeyim yok gerçekten, Tanrı'ya yakarma dahil.
Mistik görünümlerim ve kozmik titreşimlerim var yalnız.
Amerika, daha sana Max Amcam Rusya'dan döndükten sonra
ona yaptıklarından söz açmadım.
Sana sesleniyorum Amerika
Heyecanlarının daha Time eliyle yönetilmesine göz yumacak mısın?
Ben Time'a tutkunum Amerika.
Her hafta bir tane alıp okuyorum.
Köşe başındaki şekercinin yanından geçerken kapağı beni gözlüyor.
Onu Berkeley Halk Kitaplığı'nın bodrum katında okuyorum.
Sana hep sorumluluktan söz ediyor. İşadamları ciddi.
Film yapımcıları ciddi. Herkes ciddi, ben hariç.
Zaman zaman Amerika ben değil miyim diye düşündüğüm oluyor.
Yeniden kendi kendimle konuşmaya başladım işte.
Asya bana karşı ayaklanıyor Amerika
Bir meteliklik talihim yok.
En iyisi ulusal kaynaklarımı inceleyip, onlara dönmek.
Ulusal kaynaklarım, biliyorum, iki parça esrar,
binlerce cinsiyet organı, saatte 11000 mil hızla giden
bir özel basılmaz edebiyat ve yirmi beş bin tımarhane.
Cezaevlerimden ve beş bin güneş ışığı altında saksılarda
yaşayan fakir fukaradan söz etmiyorum.
Fransa'daki kerhaneleri kaldırdım, şimdi sıra Tanca'da.
Katolik olmasına katoliğim ama gene de Başkan olmak istiyorum.
Amerika senin bu alık ve çılgın havanda nasıl kutsal bir
yakarma yazabilirim?
Dörtlüklerime Henry Ford gibi devam edeceğim, yazdıklarım
onun çıkardığı otomobiller kadar kişisel,
üstelik her biri değişik cinsiyetten.
Amerika dörtlüklerimi peşin para 2.500 dolardan satarım sana,
eski dörtlüklerimi de 500 eksiğine alırım.
Amerika Tom Mooney'i serbest bırak.
Amerika İspanyol cumhuriyetçilerini kurtar.
Amerika Sacco ve Vanzetti ölmemeli.
Amerika ben scottsboro çocuklarıyım
Amerika, yedi yaşımdayken anam hücre toplantılarına
götürdü beni, orda bize leblebi satarlardı, bir karneye
bir avuç leblebi beş sent ve söylev beleşti herkes
bir melekti orda Amerika ve işçilere karşı iyi
duygularla doluydu herkes içtendi Amerika ve bilemezsin
parti 1833'te nasıl iyiydi ve Scott Nearing ne hoş
bir ihtiyardı Bloor Ana bir seferinde nasıl da
ağlatmıştı beni bir kez İsrael Amter'i de görmüştüm.
Orda. Her biri birer casus olmalıydı onların.
Amerika biliyorum gerçekten savaşmak istemiyorsun.
Amerika onlar Rus haydutları biliyorum.
Ruslar onlar Ruslar ve Çinliler. Ve Ruslar. Ve Ruslar.
Ruslar bizi canlı gövdeye indirmek istiyor. Lüpletmek istiyor.
Gücünden çılgına dönmüş Moskof. Elimizden
arabalarımızı ve garajlarımızı almak istiyor
Chincago'yu ele geçirmek istiyor. Onun kızıl Reader Digest'a
ihtiyacı var. Bizim otomobil fabrikalarımızı
Sibirya'ya taşımak istiyor. Benzin istasyonlarımızı
o büyük iğrenç bürokrasi yönetsin istiyor.
İyi bir şey değil bu. O kızılderililere okuma yazma
öğretmek istiyor. Onun büyük güçlü kuvvetli zencilere
ihtiyacı var. Bizi günde on-altı saat çalıştırmak
istiyor. İmdat,
kapalı kapıların gerisinde
içindekilerin gece doyumsuz dolaştığı,
çıplak gölgelerin sessizce birbirini aramaya çıktığı
ışıksız bir evde
Amerika bu iş ciddi.
Amerika ben bunları televizyona bakarak çıkarıyorum.
Amerika doğru mu bunlar?
Hemen çalışmaya başlamam iyi olacak. Öyle görülüyor.
Ama orduya yazılmak istemiyorum, ne de fabrikalarda
tasviye tekerleği çevirmek, miyobun biriyim,
üstelik de kafadan çatlak.
Amerika dönsün çark. Nasılı masılı yok. Şu oğlan
omuzlarımızla dönsün.


Allen Ginsberg
Çeviren: Orhan Duru - Ferit Edgü