Antarktik, güneysi taç, donmuş
fenerlerin salkımı, toprağın derisinden
sökülmüş buzdan oluşan
külün kabuğu, saflıktan
yıkılmış kilise, o beyaz
katedrale konan yelkenli gemi,
çatlayan kristal için kurban yeri,
gecesel karın duvarlarına doğru
parçalanan fırtına,
uzat bana o çift göğsünü, o saldıran
yalnızlığın üzerinde öfkelenmiş,
o korkutan rüzgâr için rota
tekmil kakımın taçyapraklarıyla maskeli
tekmil gemi batışlarının sis düdükleriyle
ve dünyaların beyaz zararıyla,
ya da sun bana berrak bir parça kuvars gibi
soğuğu temizleyen huzurunun memesini,
ve nefes almamışı, o sınırsız
berrak maddeyi, o özgür havayı,
topraksız yalnızlığı ve yoksulluğu.
En katı öğle zamanlarının denetimi,
buzun mırıldanan harpı, kımıltısız,
yakınında o düşman yıldızların.
Tekmil denizler mükemmel denizindir senin.
Tekmil okyanusun direnç kuvveti
toparladı kendi berraklıklarını sende,
ve tuz doldurdu seni kendi şatolarıyla,
inşa etti kentleri buz, kristalden
bir iğne üzerinde yükseldi, rüzgâr
tuzlu yabanıl püskürtün arasından hızla geçti
karla yanmış bir kaplan gibi.
Kubbelerin doğdu tehlikeden
fırtına rüzgârlarının holünde,
ve ıssız sırtında dinleniyor hayat
denizin altındaki bir asma bahçesi gibi,
tükenmeden yanarak, saklayarak ateşi
karın ilkbaharı için.
fenerlerin salkımı, toprağın derisinden
sökülmüş buzdan oluşan
külün kabuğu, saflıktan
yıkılmış kilise, o beyaz
katedrale konan yelkenli gemi,
çatlayan kristal için kurban yeri,
gecesel karın duvarlarına doğru
parçalanan fırtına,
uzat bana o çift göğsünü, o saldıran
yalnızlığın üzerinde öfkelenmiş,
o korkutan rüzgâr için rota
tekmil kakımın taçyapraklarıyla maskeli
tekmil gemi batışlarının sis düdükleriyle
ve dünyaların beyaz zararıyla,
ya da sun bana berrak bir parça kuvars gibi
soğuğu temizleyen huzurunun memesini,
ve nefes almamışı, o sınırsız
berrak maddeyi, o özgür havayı,
topraksız yalnızlığı ve yoksulluğu.
En katı öğle zamanlarının denetimi,
buzun mırıldanan harpı, kımıltısız,
yakınında o düşman yıldızların.
Tekmil denizler mükemmel denizindir senin.
Tekmil okyanusun direnç kuvveti
toparladı kendi berraklıklarını sende,
ve tuz doldurdu seni kendi şatolarıyla,
inşa etti kentleri buz, kristalden
bir iğne üzerinde yükseldi, rüzgâr
tuzlu yabanıl püskürtün arasından hızla geçti
karla yanmış bir kaplan gibi.
Kubbelerin doğdu tehlikeden
fırtına rüzgârlarının holünde,
ve ıssız sırtında dinleniyor hayat
denizin altındaki bir asma bahçesi gibi,
tükenmeden yanarak, saklayarak ateşi
karın ilkbaharı için.
Pablo Neruda
Büyük Okyanus
Evrensel Şarkı