Şiir, Sadece: Armağan
Armağan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Armağan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Şubat 2018 Cumartesi

Armağan

Bunca yıl çok ışık birikti avuçlarımda
Senin olsun
Esinlen sevgi dokuyan ellerimden
Bunca yıl şiirin, kardeşliğin, kavganın
Has bahçelerinde yarattım bu gerçeği.
Sabrım senin olsun.
Aşkım senin olsun.

Acıların sütüyle büyüttüğüm umutlar
Mahpushane avlularında boy verdi,
Dolunay menekşelendi kirli kara camlarda.
Her görüşte yeniden vurulduğumuz ana evren
Özgürlüğe boyadı saksımdaki çiçeği
Senin olsun.

Biz ki acılar döneminden
Ellerimizi kirletmeden geçtik.
Direncim senin olsun,
Sevgim senin olsun.


Şükran Kurdakul
Acılar Dönemi

10 Eylül 2016 Cumartesi

Armağan

Yolların çakılları üstündeki
güneş
Gümüş yaprakları titreten
rüzgar
ve dereler,
ılık toprağın damarlarından akan ...
Bütün bunlar bir armağandır sana
oğlundan.
Uzak
çocukluk zamanlarından,
derin düşlerinden sana uzanan.
Bir yaşam isteğiyle
keskin ve buyurgan
durmadan canlanan
anılarından.
Mısır çiçeklerinden bir taçtır bu,
oğlunun alnına koyduğu
senin bayramında
senin gününde, ana!
Haylazlıklarımı bağışladığın
günlerdeki gibi
tıpkı o zamanlardaki gibi
işte geldim gene bugün
başımı göğsüne koymaya.
Uyumaya, salınarak
gözlerindeki dalgaların
uzaklardan taşıdığı
ninnilerle dalmaya
kollarından doğan düşlere doğru.
işte,
ana,
yorgun ayaklarının
Ağaçlar
dallarının çiçekleriyle donatıyor kollarını
ve gölgesine sarıyor seni
umutsuz bir dinlenişin.
Doğduğun
toprakların armağanı
dereler
akıyor gövdenin vadisinden
yıkayarak ellerini.
İşte benim gelen
ana!..


Marcelino Dos Santos
Çeviren: Onat Kutlar

4 Kasım 2014 Salı

Armağan

I

ölümsüzlük yalan, diyordu zaman
dinle bak, içindeki o lacivert uçurum
derin bir kuyunun hüzünlü şarkısıyla
çağırıyor seni hiç usanmadan

ama sen ölüm yokmuş gibi sev
ve dinle sevincin şarkılarını
hayat ağacının yapraklarından

çünkü yapraklar da uçuşur bir gün
sensiz de eser rüzgâr çıplak ağaçlarda

an kısadır ve aşk bir armağandır sana


II

duyuyordum, dinlemeyen ruhumdu
kalbim yalnız bir savaşçının korkularıyla
uçurum kadar derin bir hayat arıyordu

ve gerçek, melankolik bir anın aynasında
söndürdü kalbin ışıklarını
simsiyah labirentte meşalesini yakan
zamansız bir tanrı gibi belirdi zaman

ölüm, dedi tendeki sureti içindeki aynanın
alnında gezdirirken yalnızlık ellerini
an lacivert bir yalandır kendi zehrine tapan
acımadan emzirir zehriyle düşlerini

sordum ona, gerçek hangi yüzün senin?
dedi; ben gerçeğim, senden başka yüzüm yok
ölüm sensin ve ölüm tek sevgilimdir benim


III

kristal bir fanusa kapattım çığlığımı
sunmak için sonsuz tapınağın ilahlarına
hep birlikte girdik anın lacivert kapısından
ben, yıkılmış düşlerim ve aşk ve yalan

sunak taşında sessizce bekleyen zaman
merhamatle baktı uzun uzun yüzüme
dedi; acelen ne, şimdi gerçeksin, bu an
ölüm ülkesinden senin için çaldığım
ve sana verdiğim tek armağan

unutma düşlerini, kalbindeki gerçeği
çünkü yalan olacaksın birazdan


Ayten Mutlu

9 Ocak 2013 Çarşamba

Armağan

Ne mutlu bir gün
Sis erkenden kalktı. Bahçede çalıştım.
Kırlangıçlar konuyordu çiçek açmış hanımeline.
Benim olsun diye can attığım bir şey yoktu dünyada.
Kimse imrenmeye değmezdi bence.
Unuttum acısını çektiğim kötülüklerin.
Eskiden de aynı adam olduğum, tedirgin etmedi beni.
Ağrı sızı duymadım bedenimde.
Doğrularken masmavi gökle yelkenleri gördüm.


Czeslaw Milosz
Çeviren: Talat Sait Halman