O, Tanrıbilimin en doruğa varmış,
Serpilmiş olduğu bulunmaz çağlarmış,
Derler ki en ulu bilgelerden biri,
- Zorlayıp duygusuz, sağır yürekleri,
Sarsarak derin geceleri içinde,
Göksel ünlere doğru kendisinin de
Bilmediği yollardan aşıp, saf, ince
Ruhlar varabilen yerlere yetince, -
Çok yükseğe çıkıp korkan adam gibi,
Haykırmış, içinde şeytansı bir kibir:
"İsa'cık! Yükseğe çıkardım seni çok!
Ama, saldırsaydım üstünde zırhın yok
İken, utancına eş olur görkemin,
Sonunda gülünç bir dölüte dönerdin!"
O anda yitirmiş usunu böylece.
Örtmüş o parlak güneşi bir tülle gece.
Bir vakitler dirlik, düzen barınağı,
Gözler kamaştıran o som tapınağı,
O zekayı sarmış bir büyük kargaşa.
Tutmuş sessizlikle gece baştan başa
Anahtarı yitik bir zindan yerine.
Dönmüş başıboş sokak köpeklerine,
Ve, karıştırarak yazları kışlarla,
Geçti mi kırlardan bomboş bakışlarla,
Yıpranmış bir nesne gibi çirkin, murdar,
Ardından alayla gülermiş çocuklar.
Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri
1850
Serpilmiş olduğu bulunmaz çağlarmış,
Derler ki en ulu bilgelerden biri,
- Zorlayıp duygusuz, sağır yürekleri,
Sarsarak derin geceleri içinde,
Göksel ünlere doğru kendisinin de
Bilmediği yollardan aşıp, saf, ince
Ruhlar varabilen yerlere yetince, -
Çok yükseğe çıkıp korkan adam gibi,
Haykırmış, içinde şeytansı bir kibir:
"İsa'cık! Yükseğe çıkardım seni çok!
Ama, saldırsaydım üstünde zırhın yok
İken, utancına eş olur görkemin,
Sonunda gülünç bir dölüte dönerdin!"
O anda yitirmiş usunu böylece.
Örtmüş o parlak güneşi bir tülle gece.
Bir vakitler dirlik, düzen barınağı,
Gözler kamaştıran o som tapınağı,
O zekayı sarmış bir büyük kargaşa.
Tutmuş sessizlikle gece baştan başa
Anahtarı yitik bir zindan yerine.
Dönmüş başıboş sokak köpeklerine,
Ve, karıştırarak yazları kışlarla,
Geçti mi kırlardan bomboş bakışlarla,
Yıpranmış bir nesne gibi çirkin, murdar,
Ardından alayla gülermiş çocuklar.
Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri
1850