Şiir, Sadece: Bir Ayrılık Bir Yoksulluk Bir Ölüm
Bir Ayrılık Bir Yoksulluk Bir Ölüm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bir Ayrılık Bir Yoksulluk Bir Ölüm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Ağustos 2018 Salı

Cizre Yolunda Güneşe Bakan Asker

Kuşatılmışlığa kar yağıyordu
Toprağın mayınlı şakağı ürkek
Ve sabahın yeni renginde bir asker
Cizre yolunda güneşe bakıyordu

Herkes bir dünya konuşurken dilinin yordamıyla
En önce aşklar bitiyordu Cizre yolunda
Sonra sigara paketleri ve sofralar
Sonra mevsimler
Çocuklar ergenliğe bitiyordu.

Kar beyaz, bembeyazdı morarmanın dilini bilmiyordu
Cizre'de havalar o gün ayazdı
Neredeydi o alabalık sürüleri, turna katarı
Nerede bulurduk çılgınlıklarla yonttuğumuz
Ve karlar gibi eriyip yiten baharı

/Cizre yolunda güneşe bakan asker sesini nerde bulur?/

Özlemler biraz kalsın, bırak
Bırak her özlem önüne bir yol bulur
Sen de o fısıltıya savrulma asker,
Cizre ellerimize
Hayat düşlerimize yeter.


Yılmaz Odabaşı
Bir Ayrılık Bir Yoksulluk Bir Ölüm
1985

6 Ağustos 2018 Pazartesi

Fire Veren Coğrafyada

O düğün gecesi Mardin'de çektirdiğimiz resim benden söz eder.
Yüzüm, bu öksüz ülkenin bütün sabrını kuşanmış
Örtülmüş perdeleri gülümsemenin
Demek Mardin'de biraz akşammış...

O kent hâlâ albümlerden, Kadir'den ve Lütfü'den
Birisi sevgilisi tutuklu bir genç kız kederinden
Birisi gidilemeyen kentlerden nar mevsiminden söz eder.

Ve yürürüz
Yürümek her bahar papatya kokularıyla sarhoş
Sonra merakla açtığım mektup:
"Çankırı Cezaevi, Görülmüştür", Kadir'den
Zarfta o düğün gecesi Mardinli resim
Ve bir hükümlü merhaba bizden söz eder.

Öylesine çoktuk ki ve çoktu Kadir
Daha çoğaltır kendini taş odalarda
Her geçen gün fire veren bu coğrafyada...


Yılmaz Odabaşı
Bir Ayrılık Bir Yoksulluk Bir Ölüm
1985