Şiir, Sadece: Canfeda
Canfeda etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Canfeda etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Nisan 2013 Perşembe

Haldun Taner'e

Baktım sana Yahya gibi Teşvikiye'den
Çimler seni etmiş olmalı ki teşvik
Küplüceye (taa) gidiyordun...
Yürüyordun aramızda
Yürüyordun aramızdan...

Giderayak
Sen belki de
İnsan Haldun
Çokbigüzel
Çokbigüzel
Çokbigüzel
Yepyeni bir İstan-buldun.


Can Yücel

İki Parça

1.

Tabureyi döndür, dedi yıllardır görmediği hapis
kocası. 40 kiloluk verem kadın döndü üstünde
oturduğu tabureylen. Görüşteki gardiyan sordu
kadına: "Ne halt ediyon?" diye. Kadın: "Kocama
gösteriyorum vücudumu," dedi.

Ve tabureylen döndü allah döndü
On beş dakka bitinceye dek

2.

Bilmiyet, yeni asalet! İlerleme. Dünya ileri ileri
gidiyor! Peki niye dönmüyor ki?


Can Yücel

* Birinci parça "Cumhuriyet" gazetesinde çıkan "Kocasından Ayrı Kalan Kadınlar" dizisinden. İkinci parça da Rimbaud'nun "Cehennemde Bir Mevsim" adlı kitabının "Kanı Bozuk" bölümünün ikinci parçasından.

Bitkisel

Adı Yeşil bir genç kızdı
Çıktı birgün aşkmerdiveninden
   - Yaprakları ince uzun
   İki keçeli basamak
   Sivrilerek uca doğru ışığa -
Çıktı... çıktı...
İnmemek üzre bidaha


Can Yücel

10 Nisan 2013 Çarşamba

Yaklaşan Gelecek

Bir Türk hala bütün Cihana,
Bin Türk Lirası da
Bir Dolara bedel


Can Yücel

Bir Arkadaş Niçin?

Aşağıda yatıyorum
Sokağa bakan pencerenin orda
Bir ses birden olmaz bir olay oluyor
Kulağımın dibinde
Bir bahar dalı cama vuruyor
Tezer


Can Yücel

Amentü

Cahit Külebi'ye


Oturmuşum yay burcunun
İki çeşme meydanına
Ağlıyorum aya doğru
Gülüverin oklarıyla

Ay ki ayıp
Utanmıyor dolunundan
Açıkta kalmış bak kıçı
Töbe diyim gökyüzünün

Yatıyorum şimden geri
İki gözüm ben pusuya
Dönene dek kahpe karı
Ay dördünde bir ayçaya

Diyim ki ben de ona 
Ayı gördüm allah
Amentü billah
Ve öyle bi gülüyüm ki

Şu önümüzdeki aya 
Başım girmeden belaya
Ağlamaya güle güle
Geçeyim öbür dünyaya


Can Yücel

Gelecek Olsun

Beş yıldır damdaymış tüh be
Epiy damlanmış olacak ki
Bizim eve damladı
Dama oynamıya

Biz de Ruhileri çağırdık
Bigüzel demlendik


Can Yücel

9 Nisan 2013 Salı

Denli

Deniz ki pirinç semaver
En sakin deminde çayın
Çınnnn!

Mineli fincan elinde
Kıraathanesine
Yeats ile Pavese'nin
Buyrun!..

Dönis ki Güzel'in sevgilisi
Görmedim dişçiymiş keriz
Kıskancımın dalgaları içinden
Kalan iki köpek dişimi
Damat, siz çeker misiniz?

Deniz ki Güler'le Güzelbahçe'deydik
Patladı Eşek imbatı
Bu poyraz lekesi, bu liken
Dönünce dehşet lodosa
Huu dedim, huuuu
Secdeyettim laciverdiye

Deniz ki Hemingway'den mürebbiye
Saldı mıydı üstümüze aslanlarını
Göynümüzün en hayvan hayvanat bahçesinden
En LİYON'suz yeleleriyle

Aslan olalım hepimiz!
Öfkesiz sevgi
Denizsiz kara
Erkeksiz karı
Eteksiz erkek
Olmayalım,
Öyle ölmeyelim diye!


Can Yücel

8 Nisan 2013 Pazartesi

Susss-Ma!

Bütün bu çıngıldaklar
Pencerenin ağzına asılı,
Bütün bu fırıldaklar
Bütün bu pervaneler
Bütün bu değirmenler,
Bütün bu uçurtmalar ve uçaklar
Poyrazın doğrultusunda...
Gülibrişim mimoza ve manolya, kavak
Yaprakları dahil,
Bütün bu kıpır kıpır insanlar
Elleri kolları ve kulaklarıyla
Ve erken öten bir horozun sesiyle
Kaçmışlar öbür dünyaya şimdiden
Seslerini bırakmışlar geriye
Bu ölümlü dünyaya yadigar...


Can Yücel

6 Nisan 2013 Cumartesi

Ecelen

Sergüzeşti yok artık bu mülkün,
Gitti Rebiyye kalübelaya,
Hediyyesidir sırtımda kürküm...

Ne mi acelem? Karşı helaya...


Can Yücel

Sınıflama

Kademsiz oluyor kimi ağaçlar
Sokak üstüne, ayak altına düşenler
Tozdan, dumandan görmez olmuş yeşil gözleri
Onlar da çam, onlar da çınar ama
Toroslar'daki akranlarıyla aralarında
Epiy bir yükseklik ve hava
E az'cık da bir sınıf farkı var...


Can Yücel

5 Nisan 2013 Cuma

Bukadarcık

Su istemeye geldiler çocuklar,
Kumsalda çimerken farımışlar,
Mayolarıyla geldiler,
En arkada sarışın, şipşirin
Olsun olsun dört yaşında bir oğlan...
Güler su veriyor onlara...

Ben de olsam onlara daha ne verebilirim ki
Musluktan taşan su seslerine karışan
O cıvıl cıvıl seslerini cankulağıylan dinlemekten başka?


Can Yücel

4 Nisan 2013 Perşembe

Neruda Üzre

Varsa Yoksa Ölüm


Ücralarda mezarlar ki
çıtıçıkmaz çene kemikleriyle
çıkıverince karşına,
daraldıkça daralan yüreğin
dalar eninde sonunda
gözgözü görmez bir tünele,
batmakta bir gemi sanki
boğulup için için
geçersin kendi kendinden
bambaşka bir sahile

Mevtalar ki
bata çıka balçıklara
yoğrulmuş ayaklarıyla
uyurlarken ihtiyari bir durakta
sayıklayarak topsağır kulaklarıyla
köpeksiz köylerin ürümesini,
çançiçeklerinin taçyapraklarıyla
dökülürler körkütük bir kuyuya

Göründüler işte gene
yelken açmış pare pare tabutlar
aparmışlar belikleri bölük bölük hatunlarla
melekler kadar beyaz hamurkarları
ve noterlere gelin gitmiş mahzun kızları
aparmış gidiyorlar akıntıya karşı
o eflatun amazondan yukarı,
yelkenleri ölümün ölgün rüzgarıyla fora
gidiyorlar ağır ağır tabutlar

Sis çanları içinden ecel
selamete çıkar sonunda yaya,
gümrükten geçer çabucak
ayaksız bir ayakkabı, gözsüz bir gözlük,
sonra bir yüzük olur, tektaşsız ve parmaksız
vurur kapıya,
canhıraş bir çığlık atar veya
ağızsız, dilsiz ve sessiz bir çığlık,
derken içi boş bir muşambadır mesela
hışır hışır sokakları dolaşır,
huşu içre bir huş ağacı tut ki
yağmayan bir yağmu altında kalmıştır
...

Ne var-ne yok ki ölüm aynı zamanda
tebdil gezer cihanı harıl harıl
lepiska saçlarından bir süpürge halinde
arayarak tarayarak dört iklim dört köşeyi,
bir takip ki ölesiye, ölülerin peşinde,
yel üfürür, su götürür,
yerde tek bir ekmek kırıntısı
tek bir kağıt parçası kalmaya dek
ölüm ortalığı silip süpürür

Pirinç karyolalarda yatar ölüm
ranzalarda da, yer ve kamp yataklarında da
uyku tulumlarında da, portatif somyalarda da
ve örtü-döşek yatıyor derken mübarek
nerden geliyorsa pis bir ses gelir
ve küf kokusu bir nefes
şişirince birden örtüleri, çarşafları, nevresimleri
döşekler yelken açar tekmil
namevcut bir limana...
İşte tam ordadır ölüm,
limanın girişinde dikilmiş yosundan bir kayaya
kuşanmış sırma kaftanlarını
ve morg sakallarını sıvazlaya sıvazlaya
batmış donanmasını bekler kaptanı derya


Can Yücel

3 Nisan 2013 Çarşamba

Şarkı

Yahu, nedir bu bendeki esrarlı ısrar?
Aynı rüyaya dalarmış gibi tekrar tekrar,
Yüzyıllardır seni her gördüğümde çıplak,
Yeşeren gözlerimden düşer oluyor bir yaprak...


Can Yücel

Hayır Dua

N'oluyoruz diye kabaca sordum,
Narin Bey gelecekmiş, onu bekliyorlarmış...
Dört vatandaşımız dinelmiş demir kapının orda,
Allah bağışlasın, dördü de ali-nazik,
Bellerindeki emaneti yokluyorlar ikidebir...
Dobermanlar havlıyor,
Mersedesler gidiyor, Mersedesler geliyor.
Kapılar açılıp açılıp gümm kapanıyor,
Motorlar ısıtılıp, namlular soğutuluyor,
Devriye geziyor kartallar tepemizde,
Pike vaziyetleri...

Bunca külfet, bunca zahmet
Canı tatlı bir muhteremin
Eceliyle ölmesi için...
Başka ne denir, allah muvaffak etsin!...


Can Yücel

2 Nisan 2013 Salı

Uğurlama

Meyanede konuşuyorlardı
Bu hafta kimse bilemedi diye Toto'yu...
Herşey gibi bunun da bir istisnası var:
Ba'sü-badel-mevte samimen inanan Suat Tansuğ
Alkol komasından buldu bu cuma
Hanidir arandığı zigotoyu...

Mübarek olsun dünya-ahret kardeşime
Oralarla Buralar arasında
Yepyeni yaşamlarına doğru çıktığı
Ol allahlık yalnızlığı
Ve yolculuğu!

Buluşuruz belkim bigün, bir gece
Adı YILDIZ, kainatta lokanta
Suret köprünün orda
Çıkmaz sokakta...


Can Yücel

1 Nisan 2013 Pazartesi

Aritmetik

Bir Türk cihana bedeldir, deriz ötedenberi,
Fazla ve az eskileri karıştırmayalım,
Bakarak, şu son günlerde,
Şebinkarahisar'la Gaziantep'te olup bitenlere
- Tabiy gaz'telerin yazdığı doğruysa -
Bazı Türklere işkence edilmiş,
- Nedeni ne olursa olsun -
Ayaklarından tavana asılmışlar,
Elektrik tutulmuş oralarına buralarına, falan filan,
- Tekrar söylüyorum, çıkan haberler doğruysa tabiy -
Ve o milletçe benimsediğimiz buyruksöz üzre
Bir Türk cihana bedelse eğer,
Bizler (yani içimizden bazıları)
- Sayılarını bilemiyoruz -
İçimizden kaç Cihana karşı insanlık suçu işlemişiz,
Kimbilir kaç Cihana
Kimbilir kaç Ahirete karşı!...


Can Yücel

30 Mart 2013 Cumartesi

Tamam Mı?

Sen Öztürkçecisin, diğ'mi kardeşim,
Niye "İnkilap"a, niye "kaide"ye, niye "aşk"a
Kızıyorsun da - Kız, canım hakkındır! -
Niye şu nec-icat lafa,
Niye şu "Tamam mı?" abesliğine celallenmiyorsun?..
Yediden yetmişe dillerde gezen
Hani şu sözün gerisi toparlanmadığında
Boyuna, "Tamam mı?" diye sorulan soruya
Niye köpürmüyorsun, bre Öztürkçeci,
Bre Kemalist Aydın omuzdaşım?..
Bu herbişeyin eksik olduğu ortamda,
Ekmeğin, insan hakkının, emek hakkının
Ufala ufala yok olduğu dönemde,
Ağızlarımıza pelesenk
Hiçdurma sorulan bu "Tamam mı?" sorusuna karşı
Diye soruyorum sana,
Tamam mı?..


Can Yücel

29 Mart 2013 Cuma

Aid Mi, AIDS Mi?

Kısaca, "Amerikan Yardımı" demeye gelen
Ve cümlemizin herbir yanına farşa farşa eden
"AID" sözcüğü, günümüzde ve götümüzde mertek dururken,
İki biçare oğlancığımızın "AIDS" denen hastalığa tutulmuş oluşu
Bu denli ilgilendiriyorsa anlı şanlı gaz'telerimizi
(Kavram olarak bile düşünün!)
Hürrietimiz'i, Milliyetimiz'i ve Ciddiyetimiz'i
Ve tüm vizite Prof'ları Tıbbımızın
Birbirlerine giriyorlarsa,
Bu bütün hastalıklar gibi masum,
Bu ABD Başkanı Reagen'ın dostu aktör
     Rock Hudson'dan dünyaya yayılan hastalığı
Bir zillet olarak kamuya ilan etmek,
Ve böylelikle kişi özgürlüğünü ayaklar altına almak için
Yaşıyorlarsa birbirleriyle

Ve bundan da anlaşılıyorsa
Bir sözcüğün çoğulu
Tekil olanından daha zararlıdır,
İster Amerikanca olsun, ister Türkçe,
Ben sizi bilmem ama,
Ben şahsen
Böyle bir yardımı istemiyorum
İster az, ister çok,
İster tekil, ister çoğul
Ben böyle bir yardımı istemiyorum
Reddediyorum,
Sittirediyorum...


Can Yücel

28 Mart 2013 Perşembe

Sezaryen

Yassos Balıkçısına


Aynalar çatlıyor kendi kendime konuşurken
Oysa yalnızlığım benim sadece postum...
Hele koyunlarla, kuzularla gelecek bahar
Kırkılsın da gör tüyüm tüsüm...
Karnıma inen bir bıçak darbesiyle nasıl
Fırlayacak ortaya o gün
Doğuştandır derunumda saklanan kadim dostum!

Oturmuş Lambo'nun penceresi içine
Uzun ayak uzun ayak üstüne
Çekme boylu bir idare lambası
(Çıngarlara bir işaret feneri)
Bakıyor yarılanmış üçüncü Marmara şişesine önündeki
Bana insanları ne zaman sevdirecek diye bu zıkkım,
Derken çıkarıp göğsünden al mendilini
Siliyor duman olmuş gözlüklerini...

Ah bu pis zampara
Kaldırıma esriklikten bi kalıp serilip de
Elinden tutup kaldırmaya davranan şefkati kadına
Başını kaldırıp kusmuklar içinden
Yarın nerde buluşciğiz, henfendi? diyen!..

Ah bu etyemez, ah bu hayatobur
Ah bu kılçıklarına bi bakışta balıkların
Balıkların silsilesine sayıp döküp,
Dümende bir gemi aslanı gibi oturup Balıkçı Bki'ylen,
Ve Sait'ten sonra en cins Marmara öykülerini yazıp
Ayağını ömrü-billah denize sokmamış reyiz!..
Ah bu Maltepe'den Adalar'a dipten
Çakıllar içinden yürüyen telefon kabloları kadar bükülmez ve sert
Ah bu yumuşak G!..

Ah bu kerih cigolo
Üçotuzunda heykeltıraşilerle
Gıran-parmak-laport karyolalara
Horozundan zerre korkmadan hoplayıp
O levanten ve minet usulleriylen
İcrayi lübiyat ettikten sonra
Aynı kaztüyü döşekten sabahın
Yeni bir küfür, yeni bir umut, yeni bir şiir
Ve yepyeni bir mermer-tıraşiylen kalkan Figaro!

Yüzyıl süren seferberliği gereği
Ölmemiştir bu müzmin asker kaçağı
Ölmemiştir, firar etmiştir yine
Başıbozuk, sivil bir evrene...

Ve niçin olmasın ki
Yazıp kefen defterinin solverisine
Tekmil Beyoğlu'nu, Galata'yı, Tarlabaşı'nı
Çiçek Pasajı'nı, Gümüşsuyu'nu
Tekmil Peraları ve olmayan paralarıyla
Rum garsonları ve laternalarıyla
Henüz kurumamış yağlıboya bir resim sanki
Ha öldü bir hayat tarzını
Urup erguvanlar açmış tabutunun omuzcuğuna,
Doğru Çamlıca'ya!..

Toz olsa da Çakaldağ'da karakurum cesedi
Dinmicek şiirimizin kulak tozunda
Diş ve düş gıcırtıları o öfkeli gencin,
Metin bir metindir çünki
Metin'in düzdüğü metin...


Can Yücel