Arturo Carrion
(Denizci, İquiqe kenti)
Haziran 1948. Sevgili Rosaura, ben burada,
İquiqe'de hapisteyim; bir gömlek
ve biraz tütün gönder. Bilmiyorum
bu tantana daha ne kadar sürer.
Glenfoster gemisine bindiğimde
seni düşündüm, canları nasıl çekiyorsa
insanların üzerine öylece ateş ettikleri
Cadiz kentinden yazdım sana, o zamandan beri
Atina'da durum daha da kötüleşti;
o sabah kurşuna dizdiler hapiste ikiyüzyetmişüç delikanlıyı:
duvarların dışına taştı kan,
gördük Yunan subaylarının
Kuzey Amerika'lı şefleriyle dışarı çıktıklarını,
sırıtıyorlardı:
onların hoşlarına gidiyordu halkın kanı,
Ne ki kentin üzerindeki kara bir duman gibi
kapladı ağlayış ve acı, saklanmıştı üzünç,
sana bir kartpostal mahfazası aldığım Chiloe'de
bir hemşehriye rastladım,
küçük bir aşevi işletiyordu, ve zamanlar kötü
dedi bana, nefret büyüyor:
sonra Macaristan'da durum daha iyi olmuş,
köylüler toprak sahibi olmuş orada,
kitap dağıtılıyormuş orada, senin mektubun
elime New York'da ulaştı, ne ki herkesin düşündüğü
tek şey, kuyusunu kazmak yoksul insanın,
anlayacağın, yaşlı bir denizci gibi alınmak sarakaya
ve ben sendikaya üye olduğumdan ötürü
dalga geçemediler benimle güvertede,
aptalca sorular sorup tutuklamadan önce beni,
polis her yerde,
ve sonsuz gözyaşları ta bozkıra dek:
bu durum daha ne kadar sürecek diye
soruyor herkes, bugün patlıyor
dayak ve kötek yoksulun başında,
söylüyorlar ki ikibin kişiler Pisagua'da,
bu nasıl dünya diye soruyorum kendi kendime,
ama böyle bir soru sormaya hakkın yok
böyle diyor işte polis;
tütünü unutma,
hapiste değilse eğer Rojas'la konuş, ağlama,
o kadar çok gözyaşı var ki dünyada,
gözyaşından daha başka şeyler gerek bize,
ve şimdilik görüşmek üzere diyorum, öpüyorum
ve kucaklıyorum seni, ben Arturo Carrion,
İquiqe cezaevindeki, seni seven
kocan senin.
Pablo Neruda
La tierra se llama Juan
Canto General
(Denizci, İquiqe kenti)
Haziran 1948. Sevgili Rosaura, ben burada,
İquiqe'de hapisteyim; bir gömlek
ve biraz tütün gönder. Bilmiyorum
bu tantana daha ne kadar sürer.
Glenfoster gemisine bindiğimde
seni düşündüm, canları nasıl çekiyorsa
insanların üzerine öylece ateş ettikleri
Cadiz kentinden yazdım sana, o zamandan beri
Atina'da durum daha da kötüleşti;
o sabah kurşuna dizdiler hapiste ikiyüzyetmişüç delikanlıyı:
duvarların dışına taştı kan,
gördük Yunan subaylarının
Kuzey Amerika'lı şefleriyle dışarı çıktıklarını,
sırıtıyorlardı:
onların hoşlarına gidiyordu halkın kanı,
Ne ki kentin üzerindeki kara bir duman gibi
kapladı ağlayış ve acı, saklanmıştı üzünç,
sana bir kartpostal mahfazası aldığım Chiloe'de
bir hemşehriye rastladım,
küçük bir aşevi işletiyordu, ve zamanlar kötü
dedi bana, nefret büyüyor:
sonra Macaristan'da durum daha iyi olmuş,
köylüler toprak sahibi olmuş orada,
kitap dağıtılıyormuş orada, senin mektubun
elime New York'da ulaştı, ne ki herkesin düşündüğü
tek şey, kuyusunu kazmak yoksul insanın,
anlayacağın, yaşlı bir denizci gibi alınmak sarakaya
ve ben sendikaya üye olduğumdan ötürü
dalga geçemediler benimle güvertede,
aptalca sorular sorup tutuklamadan önce beni,
polis her yerde,
ve sonsuz gözyaşları ta bozkıra dek:
bu durum daha ne kadar sürecek diye
soruyor herkes, bugün patlıyor
dayak ve kötek yoksulun başında,
söylüyorlar ki ikibin kişiler Pisagua'da,
bu nasıl dünya diye soruyorum kendi kendime,
ama böyle bir soru sormaya hakkın yok
böyle diyor işte polis;
tütünü unutma,
hapiste değilse eğer Rojas'la konuş, ağlama,
o kadar çok gözyaşı var ki dünyada,
gözyaşından daha başka şeyler gerek bize,
ve şimdilik görüşmek üzere diyorum, öpüyorum
ve kucaklıyorum seni, ben Arturo Carrion,
İquiqe cezaevindeki, seni seven
kocan senin.
Pablo Neruda
La tierra se llama Juan
Canto General