Şiir, Sadece: Divan Edebiyatı
Divan Edebiyatı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Divan Edebiyatı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Mart 2011 Perşembe

Rubailer

I

1. Ey Feyz-resân-ı Arab u Türk ü Acem 
    Kıldun Arab'ı efsah-ı ehl-i âlem

2. İtdün füsehâ-yı Acem'i Isî-dem
    Men Türk-zebândan iltifat eyleme kem 

II

1. Ey fâ'ide-i ilmüne âlem muhtâc 
    Hâk-i kademim ehl-i hüner basma tâc

2. Her kimde ki gördi himmetün sû'-i mizâc 
    Ol sft'-i mizaca lutf ile kıldı ilâç

III

1. Ta'mîr-i bikâ' ü cem'-i mâl itdün dut 
    Her ârzû itdünse ana yetdün dut

2. Çün ömr bekâsma dutulmaz ümmid 
    Her hâl ile geldügün kimi gitdün dut

IV

1. Biz âlem-i ışk âlem-ârâlanyuz 
    Mey-hâne-i derd dürd-peymâlarıyuz

2. Gül-berg-i nedamet çemenidür âlem 
    Biz bu çemenün bülbül-i şeydâlanyuz

V

1. Kimdür ki gamunda nâle vü zar itmez 
    Derdin sana nâle ile izhâr itmez

2. Feryadına hiç kimsenün yetmezsin 
    Feryâd ki f eryâd sana kâr itmez

VI

1. Cânân ise matlûb tama' candan kes 
    Matlûb ise cân ümid canandan kes

2. Can sevmek ile müyesser olmaz cânân 
    Yâ bundan ümîd yâ tama' andan kes

VII

1. Edvâr-ı zeman dâ'ire-i hayret imiş 
    Esbâb-ı cihan mehâlik-i mihnet imiş

2. Dünyâya heves itmemek itmekden yeğ 
    Çün evveli hırs u âhiri hasret imiş

VIII

1. Mey men'ini eyleyip şi'âr ey vâ'iz 
    Dutdun reh-i ta'n-ı ışk-ı yâr ey \â'iz

2. Terk-i mey ü mahbûb ideniz cennet içün 
    Şerh eyle ki cennetde ne var ey vâ'iz

IX

1. Mecnûn oda yandı şu'le-i âh ile pâk 
    Vâmık suya batdı eşkden oldı helak

2. Ferhâd hevesle yile virdi ömrin 
    Hâk oldılar anlar menem imdi ol hâk

X

1. Efgândur işüm serv-i hırâmânun içün 
    Kandur cigerüm gonce-i handânun içün

2. Işkımda gam u gussa çeküp pîr oldum 
    Men pire terahhum it yiğit cânun içün

XI

1. Didüm lebine la'I-i Bedahşan'dur bu 
    Güldi didi ey fakir bühtandur bu

2. Bir daşa ne reng ile kılursan nisbet 
    Şirin ü şeker-feşân u handandur bu

XII

1. Ruhsâruna ayb itme nigâh itdügümi 
    Gözyaşı töküp nâle vü âh itdügümi

2. Ey pâdişeh-i hüsn terahhum çağıdur 
    Af eyle ki bilmişem günâh itdügümi

XIII

1. Gördüm seni elden ihtiyârum gitdi 
    Bahdum kadüne sabr u karârum gitdi

2. Hâk oldum ü her yana gubârum gitdi 
    El-kıssa kapunda i'tibârum gitdi


Fuzuli


RUBAİLER

I

Ey Arab'a, Türk'e ve Acem'e feyz bağışlayan (tanrı)! Arab'ı dünya halkının en güzel konuşanı yaptın. Acem (İran) fasihlerinin sözlerine İsa'nın nefesindeki tesiri verdin. Dili Türkçe olan benden yar­dımını eksik eyleme.

II

Ey ilminin faydasına âlem muhtaç olan (Muhammed)! Ayağı­nın toprağı hüner ehlinin basma taçtır. Senin himmetin kimde iyi ol­mayan bir yaratılış gördüyse o kötü yaratılışa iyilikle ilâç yaptı.

III

Ülkeler alıp bayındır hale getirdin ve mal mülk topladm farzet. Her arzu ettiğine eriştin farz et. Madem ki, ömrün kalıcı olması ümidi yok­tur. Her ne halde olursa olsun geldiğin gibi gittin farz et.

IV

Biz aşk âlemini süsleyenleriz. Dert meyhanesinin tortu içenleri­yiz. Âlem pişmanlık gülünün çimenliğidir. Biz bu çimenliğin çılgın bül­bülleriyiz.

VI

Senin gamınla feryad etmeyen, inleyerek sana derdini açmayan kim vardır? Hiç kimsenin feryadına yetişmezsin. Feryatlar olsun ki, fer­yat sana tesir etmiyor.

VI

İstediğin canan ise candan ilgini kes. Can istiyorsan, canandan
ümidini kes. Canı sevmekle canana erişilmez. Ya bundan ümidini kes,
ya onu istemekten vazgeç.

VII

Zamanın dönmesi şaşırtıcı imiş. Cihanın geçim sebepleri mihnetli ve tehlikeli imiş. Dünyaya heves etmemek, heves etmekten iyidir. Çünkü onun başı hırs, sonu hasret imiş.

VIII

Ey vaiz! Şarabı men etmeyi kendine şiar eyleyip yârın aşkını ayıp­lama yolunu tuttun. Cennet için şarabı ve sevgiliyi bırakırız. Ey vaiz! Cennette ne olduğunu bir anlat bakalım.

IX

Mecnun, ah alevi ile pak olarak ateşe yandı. Vamık, gözyaşından suya batıp yok oldu. Ferhat, hevesle ömrünü yele verdi. Onlar toprak oldular, şimdi o toprak benim,
X

İşim salınan boyun için feryat etmektir. Gonca gibi gülen ağzın için ciğerim kandır. Aşkında gam ve keder çekerek ihtiyarladım. Yiğit canın için ben ihtiyara acı.

XI

Dudağına bu Bedahşan la'lidir dedim. Güldü ve ey fakir! bu bühtandır, tath, şeker saçan ve gülen bu dudağı bir taşa nasıl benzetirsin dedi. 

XII

Yüzüne baktığımı, gözyaşı döküp inleyip ah ettiğimi ayıplama Ey güzellik padişahı! Acı, merhamet çağıdır. Ben günahımı biliyorum sen affeyle.

XIII

Seni gördüm, ihtiyarım elden gitti. Boyuna bakınca sabrım ve kararım kalmadı. Toprak oldum, tozum her tarafa yayıldı. Kısacası ka­pında itibarım kalmadı.

23 Mart 2011 Çarşamba

Kıt'a

KIT'A

Fâ'ilâtün/Fâ'ilâtün/Fâ'ilâtün/Fâ'ilün

1. Pâdişâhı mülk dinar ü dirhem rüşvet virüp 
    Feth-i kişver kılmağa eyler müheyya leşkeri

2. Yüz fesâd ü fitne tahrikiyle bir kişver alur 
    Ol dahi âsâr-ı emn ü istikâmetden beri

3. Gösteren sâ'atde devrân-ı felek bir inkılâb 
    Hem özi fâni olur hem leşkeri hem kişveri

4. Gör ne sultânam men-i derviş kim feyz-i şuhan 
    Eylemiş ikbâlümi âsâr-ı nusret mazharı

5. Her sözüm bir pehlevândur kim bulup te'yîd-i Hak 
    Azm kıldukda dutar tedriç ile bahr ü beri

6. Handa kim azm itse mersûm ü mevâcib istemez 
    Hansı mülki dutsa değmez kimseye şûr u seri

7. Pây-mâl itmez anı âsîb-i devr-i rüzgâr 
    Eylemez te'sîr ana devrân-ı çerh-i çenberî

8. Kalmasun dünyâda sultanlar mana teklif-i cûd 
    Bes durur başumda tevfîk-i kanâ'at efseri

9. Her cihetden fâriğem âlemde hâşâ kim ola 
    Rızk içün ehl-i beka ehl-i fenânun çâkeri 


Fuzuli


KIT'A

Memleketin padişahı ülkeler fethetmek için altın ve gümüş para­larla rüşvet verip asker hazırlar. Yüz fitne ve fesat çıkartıp bir ülke alır. Aldığı ülkede de emniyet ve doğruluktan eser bulunmaz. Feleğin devri bir değişiklik gösterdiğinde, hem kendisi, hem askeri hem de ülkesi yok olur. Bak, ben yoksul, nasıl bir sultanım ki, sözümün feyzi mutluluğumu başarı eserleriyle elde etmiş. Benim her sözüm bir pehlivandır. Tanrı'nın yardımı ile gittiği bütün karalan ve denizleri yavaş yavaş elde eder. Nereye gitse vergi, maaş istemez» Hangi mülkü alsa kimseye zararı dokunmaz. Devrin dönmesinin felâketi, onu ayak altına almaz. Yuvarlak feleğin dönmesi ona tesir eylemez. Dünyada sul­tanlar bana cömertlik teklifinde bulunmasınlar. Basımdaki kanaat ta­cının yardımı, bana yetişir. Âlemden her bakımdan uzak durdum. Haşat rızk için beka ehli, fena ehlinin kölesi olmamalı.

Kıt'alar VI

KIT'A

Mef'ûlü/Fâ'ilâtü/Mefâ'îlü/Fâ'ilün

1. Ey kadî-i huceste-likâ kim Hak eylemiş 
    Sâhib-serîr-i mesned-i hükm-i kaza seni

2. Cebd eyle kim mülâhaza-i nef'-i dünyevî 
    Hükm-i kazada itmeye ehl-i hatâ seni

3. Makbûl-i halk kılmış iken ilm ü ma'rifet 
    Merdûd-ı Halik eylemeye irtişa seni

KIT'A

Fâ'ilâtün/Fâ'ilâtün/Fâ'ilâtün/Fâ'ilün

1. Çoh tefâhur kılma cem'-i mâl ile ey hâce kim 
    Sim ü zer cem'iyyeti ehl-i gurur eyler seni

2. Bârgâh-ı kurbdan cem'iyyet-i mâl ü menâl 
    Her ne mikdâr olsa ol mikdflr dür eyler seni

3. Gerçi ni'met çoh kifâyetden tecâvüz kılma kim 
    İmtilâ bâr-ı bedendür bî-huzûr eyler seni

KIT'A

Fe'ilâtün/Fe'ilâtün/Fe'ilâtün/Fe'ilün

1. Muttasıl ma'rifet ehlini ayanlara sahip 
    Felek-i şifle kılur mihnet ü gam pâ-mâli

2. Ol ki câhildür idüp cümle murâdm hâsıl 
    İ'tibâr ile kılur mesned ü kadrin âlî

3. Bu sebebden bilübem kim bu cihan avretdür 
    Avretün beyledür evlâdı ile ef 'âli

4. Ulu evlâdı keser südden ü te'dîb virür 
    Süd virüp lutf ile bağlar beşiğe etfâli 


Fuzuli


KITA

Ey kuğu yüzlü kadı! Allah seni kadılık mevkiinin tahtına sahip eylemiş. Hüküm verirken dünya menfaati düşüncesinin sana hata yap­tırmaması için çalış. İlim ve marifetin ile halk tarafından beğenilmiş­ken, rüşvet almak seni halkın gözünden düşürmesin.

KITA

Ey efendi, mal mülk toplamakla çok övünme. Çünkü altın ve gü­müş biriktirme seni gurur sahibi yapar.Mal ve mülk ne kadar çok olur­sa, seni tanrıya yakın olmaktan o derece uzaklaştırır. Her ne kadar yi­yeceğin çoksa da vücuduna yetecek olandan fazlasını yeme. Çünkü mi­deyi doldurmak bedene yüktür, seni rahatsız eder.

KIT'A

Alçak felek, bilgili kişileri daima ayak altına alıp mihnet ve ga­ma çiğnetir. Cahilin bütün muradını verir, itibar göstererek değerini ve mevkiini yüceltir. Bu yüzden anladım ki bu dünya bir kadındır. Kadı­nın çocuğuna yaptığı da böyledir: Büyük çocuğunu sütten keser ve azarlar. Küçükleri de süt verip güzelce beşiğe bağlar.

Kıt'alar V

KIT'A

Fe'ilâtün/Fe'ilâtün/Fe'ilâtün/Fe'ilün

1. Perde çek aybına zulmet kimi halkun dâ'im 
    Ger dilersen ki nasîb ola sana âb-ı hayât

2. Kılma hurşîd kimi ayb-nünıâlık ki felek 
    Yire salmaya setti ba'de ulüvv-i derecât

3. Cehd kıl zâtun ola mazhar-ı âsâr-ı kabul 
    Kılma ol câha tefâhur ki ola hâric-i zât

4. Fazl olur sanma sana menzilet-i asi ü neseb 
    Câh olur sanma sana kesret-i esbâb ü cihât

5. Âriyetden sözüne kılma kamer tek zînet 
    Gayrdan âriyetün nûr ise hem yazıya at

KIT'A

Mef'ûlü/Fâ'ilâtü/Mefâ'îlû/Fâ'ilün

1. Ehl-i kemâle câhil eğer kadr kılmasa 
    Ma'zûr dut melâmetin itmek reva degül

2. Câhil tabîatmde mezâk-i kemâl yoh 
    Her nefse iktidâ-yı tabiat hatâ degül

3. Ülfet hemîşe fer'i olur âşinâhğun 
    Câhil fazilet ehli ile âşinâ degül 

KIT'A

Mef'ûlü/Fâ'ilâtü/Mefâ'îlü/Fâ'ilün 

1. Ey hâce ger kulundan oğulluk murâd ise 
    Şefkat göziyle bah ana dâ'im oğul kimi

2. Ver oğlum umarsan ola sâhib-i edeb 
    Elbette eyle zillete ımı'tâd kul kimi 


Fuzuli


KIT'A

Eğer ölümsüzlük suyundan içmek İstiyorsan, âib-ı hayatı gizleyen karanlık gibi daima halkın ayıbının üzerine perde çekerek ört. Feleğin seni yüce bir mevkie getirdikten sonra yere çalmasını istemiyorsan, gü­neş gibi ayıplan aydınlatıp gösterme. Kendin beğenilen işler işlemeye çalış. lâyık olmadığın mevki ile öğünme Soyun sopun sana fazilet vereceğini sanma. Mevki senin ihtiyaçlarını bol bol sağlar sanma. Baş­kalarının sözünü kendine kemer gibi süs yapma. Başkalarından aldı­ğın nur da Olsa (güneş gibi) dışarıya, yazıya yabana at.

KIT'A

Eğer cahil, olgun kişiye değer vermezse mazur gör, onu ayıpla­mak doğru olmaz. Çünkü cahilin yaratılışında kemal (olgunluk) zevkini tatma kabiliyeti yoktur. Onun için bir insanın kendi yaratılışına uymuş olması hata değildir. Arkadaşlık daima birbirini tanımakla olur. Cahil, fazilet ehlini tanıyamaz.

KITA

Ey efendi! Eğer kölenden oğulluk bekliyorsan (yani kölenin oğlun gibi olmasını istiyorsan) ona daima oğlun gibi şefkat gözüyle bak. Eğer oğlunun terbiyeli olmasını umuyorsan, onu, muhakkak köle gibi aşağı­lanmaya alıştır.

Kıt'alar IV

KIT'A

Fâ'ilâtün/Fâ'ilâtün/Fâ'ilâtün/Fâ'ilün

1. Ey mu'allim âlet-i tezvîrdür eşrâra ilm 
    Kılma ehl-i mekre ta'lim-i ma'arif zînhâr

2. Hile içün ilm ta'lîmin iden müfsidlere 
    Katl-i âm içün virür cellâda tîğ-i âb-dâr

3. Her ne tezvir itse ehl-i cehl ana olmaz sebat 
    Mekr-i ehl-i ilmdür asl-ı fesâd-ı rüzgâr

KIT'A

Fâ'ilâtün/Fâ'ilâtün/Fâ'ilâtün/Fâ'ilün

1. Müdde'î eyler mana taklîd nazm ü nesrde 
    Lîk nâ-merbût elfâzı mükedder lafzı var

2. Pehlevanlar bâd-pâlar seğridende her taraf 
    Tıfl hem cevlân ider amma ağaçdan atı var

KIT'A

Mefâ'îlün/Mefâ'îlün/Mefâ'îlün/Mefâ'îlün

1. Hıred-mendî ki dâ'im âlem-i ilm içre seyr eyler 
    Esâlîb-i fünûn-ı şi'rden elbette gâfildür

2. Mezâk-ı şi'r hem bir özge âlemdür hakîkatde 
    İki âlem müsehhar eylemek gâyetde müşkildür

KIT'A

Fâ'ilâtün/Fâ'ilâtün/Fâ'ilâtün/Fâ'ilün

1. Olsa maksûdunca devrân-ı felek bir nice gün 
    Olma mağrur ey ki hâl-i dehr rûşendür sana

2. Kâtil-i âbâ vü ecdâdun mu'âf itmez seni
Umma andan dostluk resmin ki düşmendür sana 


Fuzuli


KIT'A

Ey muallim! İlim, kötülere fesat aletidir. Hilecilere sakın bilgi öğ­retme. Fesatçılara, hile için ilim öğreten, halkı katletmek için celladın eline keskin kılıç vermiş olur. Cahil ne türlü fesat etse de kalıcı değildir. Zamanın bozulmasının aslı, ilim sahibinin hilesidir.

KIT'A

Benimle iddiada bulunan kimse, nazımda ve nesirde beni taklit eder. Fakat onun irtibatsız sözleri, durulmamış (bulanık ve kederli an­lamlarıyla tevri'yeli) kişiliği vardır. Pehlivanlar her tarafta yel gibi gi­den atlarla koştuklarında, çocuk da onlar gibi koşup dolaşır ama atı ağaçtandır.

KIT'A

Daima ilim âleminde gezen akıllı bir kişi, elbette şiir sanatının üslûplarından habersizdir. Gerçekte şiir zevki başka bir âlemdir, fiti âlemi (ilim ve şiir alemi) de elde etmek çok zordur.

KIT'A

Ey feleğin devri bir süre isteğine uygun olarak dönen kimse! Bu durumdan dolayı gururlanma. Dünyanın hali sana açıktır. Babalarının ve dedelerinin katili olan felek, sana onlardan ayrı davranmaz. Felek­ten dostluk bekleme, o sana düşmandır.

Kıt'alar III

KIT'A

Fâ'ilâtün/Fâ'ilâtün/Fâ'ilâtün/Fâ'ilün

1. Ol sebebden Fârsî lafz ile çohdur nazm kim 
    Nazm-ı nâzük Türk lafziyle inen düşvâr olur

2. Lehce-i Türk! kabûl-i nazm ü terkîb itmeyüp 
    Ekser-i elf âzı nâ-merbût u nâ-hemvâr olur

3. Mende tevfîk olsa bu düşvân âsân eylerem 
    Nev-bahâr olğaç tikenden berg-i gül ihzar olur

KIT'A

Felâtiiin/Fe'ilâtün/Fe'ilâtün/Fe'ilün

1. Her kimün var ise zâtında şerâret küfri 
    Istılâhât-ı ulûm ile müselmân olmaz

2. Ger kara daşı kızıl kan ile rengin itsen 
    Tab'a tağyir virüp la'l-i Bedahşân olmaz

3. Eylesen tûtîye ta'lîm-i edâ-yı kelimât 
    Sözi inşân olur amma özi inşân olmaz

4. Her uzun boylu şecâ'at idebilmez da'vî
    Her ağaç kim boy atar serv-i hırâmân olmaz

KIT'A

Fe'ilâtün/Mefâ'ilün/Fe'ilün

1. İlm kesbiyle pâye-i rif'at 
    Ârzû-yı muhal imiş ancak

2. Işk imiş her ne var âlemde 
    İlm bir kil ü kâl imiş ancak

KIT'A

Fe'ilâtün/Fe'ilâtün/Fe'ilün

1. Nice bir nefs temennâsiyle 
    Yimek ü içmek ola dil-hâhun

2. Eyleyüp zühd ü vera'dan nefret 
    Tâ'at-i Hak'dan ola ikrâhun

3. Ma'bedün matbah ola sam ü seher 
    Müsterâh ola ziyâret-gâhun

4. Bunun içün mi olubsen mahlûk 
    Bu mıdur emri sana Allah'ım 


Fuzuli


KIT'A

Fars dili ile (yazılmış) nazmın çok olmasının sebebi, Türk diliyle ince, güzel nazım söylemek çok zor olduğu içindir. Türk dili nazma uy­gun olmayıp, çoğu sözleri irtibatsızdır, düzgün değildir. Tanrı bana yardım ederse, ilkbahar geldiğinde dikenden gül meydana geldiği gibi, ben de bu güçlüğü kolay hale getiririm.

KITA

Her kimin kişiliğinde kötülük küfürü (karanlık) varsa, ilimleri öğrenmekle Müslüman olmaz. Eğer kara taşı kızıl kan ile boyasan, ya­ratılışı değişip Bedaşan la'to olmaz. Papağana, kelimeleri söylemeyi öğ-retsen, sözü insan olur ama özü insan olmaz. Her uzun boylu yiğitlik iddiasında bulunamaz. Boy atan her ağaç salınan bir servi olmaz.

KIT'A

bir îlim kazanarak yüksek mevki elde etmek ancak olmayacak bir arzu imiş. Âlemde her ne varsa aşk imiş-, ilim, sadece kuru lâftan (denildi dedi) ibaretmiş.

KIT'A

Nefis arzusuyla gönlünün isteği ne zamana kadar yemek içmek olacak. İbadetten nefret edip, Hakk'a kulluktan uzaklaşacaksın. Akşam sabah ibadet yerin mutfak, ziyaretgâhm da hela olacak. Bunun için mi yaratıldın? Allah'ın sana emri bu mudur?

Kıt'alar II

KIT'A

Fâ'ilâtün/Fâ'ilâtün/Fâ'ilâtün/Fâ'ilün 

1. Sarf-ı nakd-i ömr idüp men kesb-i irfan itmişem 
    Ehl-i dünyâ hem kemâl-i cehl ile tahsîl-i mâl

2. Dehr bir bâzârdur her kim metâ'ım arz ider 
    Ehl-i dünyâ sim ü zer ehl-i hüner fazl ü kemâl

3. Kim ki menden nef' bulmaz istemen nef'in anun 
    Ol ki nef 'üm yoh ana nef'i mana olmaz helâl

4. İstemen nâ-dan mana ger virse geaıc-i sim ü zer 
    Kim ivazsuz mâla nâ-dandan tasarruf dur vebal

KIT'A

Mef'ûlü/Fâ'ilâtü/Mefâ'îlü/Fâ'ilün

1. Doğruluğ ile iste ulüvv-i makam kim 
    Geldükçe hâlüne vire devr-i felek revâc

2. Doğruluğ ile harflere sadrdur elif 
    Yâ harfini ayağa bırahmışdur i'vicâc

3. Doğrular ile gez ki seni ser-bülend ide 
    Eğriler ile eyleme elbette imtizaç

4. Yâ ihtilâtı ile serîr oldı pây-mâl 
    Başda makam dutdı elif nusratiyle tâc


Fuzuli

Kıt'alar I

KIT'A

Mefâ'îlün/Mefâ'îlün/Mefâ'îlün/Mefâ'îlün
1. Kef-i hırs ile dâ'im dâmen-i dünyâ-yı dûn tutsan 
    Zemâne şûr-baht eyler seni peyveste derya tek

2. Mülevves olmayup tecrid ile çıhsan bu âlemden 
    Seni zâl-i felek hurşîde cüft eyler Mesîhâ tek

KIT'A

Mefâ'îlün/Mefâ'îlün/Mefâ'îlün/Mefâ'îlün

1. Sadâ-yı ney haram olsun didün ey sofî'i câhil 
    Yile virdün hilaf-ı şer' ile nâmûsın islâmun

2. Bu endam ile vecdiyyâtdan dem urmak istersen 
    İlâhi ney kimi sûrâh sûrfih ola endamım

KIT'A

Fe'ilâtün/Fe'ilâtün/Fe'ilâtün/Fe'ilün

1. Ey ki endişe-i mâl ile serâsime olup 
    Dün ü gün dehrde aşüfte geçer ahvâlün

2. Cem'-i mâl eyledügün rahat içündür amma 
    Râhatün eksük olur her nice artar mâlün

3. Mâlı çoh itme hazer eyle azâbmdan kim 
    Renci artar ağır oldukça yüki hammâlün

KIT'A

Fe'ilâtün/Mefâ'ilün/Fe'ilün

1. Zulm ile akçeler alup zâlim 
    Eyler in'âm halka minnet ile

2. Bilmez anı ki itdügi zulme 
    Görecekdür ceza mezellet ile

3. Müdde'âsı bu kim nzâ-yı İlâh 
    Ana hâsü olur bu âdet ile

4. Cenneti almak olmaz akçe ile 
    Girmek olmaz behişte rüşvet ile 


Fuzuli



KIT'A

Hırs eliyle daima alçak dünyanın eteğine sarılırsan, zamane bah­tını deniz suyu gibi acı eder. Bu âlem pisliklerine bulaşmayıp onlardan kendini kurtarırsan, ihtiyar felek, îsa gibi seni güneşle eş eyler. İsa'nın güneşin bulunduğu göğün dördüncü katında bulunduğuna işaret edilmiştir.

KIT'A

Ey cahil sofu! Neyin sesi haram olsun dedin. Şeriata muhalefet edip İslâmın namusunu yele verdin. Bu boy boşla İlâhi aşktan söz edi­yorsun. İlahi boyun boşun ney gibi delik delik olsun.

KIT'A

Ey mal edinmek düşüncesiyle sersemlemiş olan kişi! Dünya­da gecen gündüzün perişan geçer. Mal toplaman, rahat etmek içindir ama malın ne kadar artarsa rahatın (o kadar) eksik olur. Çok mal yapma, onun azabından sakın. Hamalın yükü ağır oldukça eziyeti de ar­tar.

KIT'A

Zalim (halka) zulm ederek paralar alır. Sonra o para ile iyilik edip halkı minnet altında bırakır. Yaptığı zulme alçaklıkla karşılık göreceğini bilmez. Bu yolla Tanrı'nın rızasını elde edeceğini sanır. Para ite Cennet alınmaz. Rüşvetle Cennete girilmez.

22 Mart 2011 Salı

Murabba

Mefâ'îlün/Mtr^'îlün/Mefâ'îlün/Mefâ'îlün

I

1. Perîşan-hâlün oldum sormadım hâl-i perîşânum
2. Gamımdan derde düşdüm kılmadım tedbîr-i dermânum
3. Ne dirsin rûzgârum beyle mi geçsün güzel hamım
4. Gözüm cânum efendim sevdügüm devletlü sultânımı

II

1. Esîr-i dâm-ı ışkun olah senden vefa görmen
2. Seni her handa görsem ehl-i derde âşinâ görmen
3. Vefa vü aşinalık resmini senden reva görmen
4. Gözüm cânum efendim sevdügüm devletlü sultânum

III

1. Değer her dem vefâsuz cerh yayından mana min oh
2. Kime şerh eyleyem kim mihnet ü endûh u derdüm çoh
3. Sana kaldı mürüvvet senden özge hiç kimsem yoh 
4. Gözüm cânum efendim sevdügüm devletlü sultânum

IV

1. Gözümden dem-be-dem bağrum ezüp yaşum kimi gitme 
2. Seni terk itmezem çün men meni sen dahi terk itme 
3. İnen hem zâlim olma men kimi mazlûmı İncitme 
4. Gözüm cânum efendim sevdügüm devletlü sultânum

V

1. Katı gönlün neden bu zuhn ile bî-dâda râgıbdur 
2. Güzeller sen tegi olmaz cefâ senden ne vâcibdür
3. Senim tek nazenine nazenin işler münâsibdür 
4. Gözüm cânum efendim sevdügüm devletlü sultânum

VI

1. Nazar kılmazsın ehl-i derd gözden ahıdan şeyle 
2. Yamanhkdur işün uşşak ile yahşi mıdur beyle 
3. Gel Allah'ı seversen bendene cevr itme lutf eyle 
4. Gözüm cânum efendim sevdügüm devletlü sultânum

VII

1. Fuzûli şîve-i ihsânun ister bir gedâyundur 
2. Dirildükçe seg-i kuyun ölende hâk-i pâyundur 
3. Gerek öldür gerek ko hükm hükmün rây râyundur 
4. Gözüm cânum efendim sevdügüm devletlü sultânum


Fuzuli



Murabba

I

Senin, perişan halli bir aşığın oldum. Perişan halimi sormadın. Gamından derde düştüm, Derdime derman aramadın. Ne dersin za­manım hep böyle mi geçsin güzel hanım. Gözüm canım efendim, sevdi­ğim devletli sultanım,

II

Aşkının tuzağının esiri olalı senden vefa görmem. Seni her ne­rede görsem dertlilere dost görmem. Vefa ve dostluk âdetini sana uy­gun görmem. Gözüm canım efendim, sevdiğim devletli sultanım.

III

Vefasız feleğin yayından bana her an bin ok değer. Pek çok olan derdimi, kaderimi, mihnetimi kime anlatayım. Bana iyilik yapacak an­cak sensin, Senden başka kimsem yok. Gözüm, canım efendim, sevdi­ğim devletli sultanım.

IV

Daima bağrımı parçalayıp gözümden gözyaşım gibi gitme. Ben seni bırakmam, sen de beni bırakma. Pek o kadar da zalim olma, zulme uğramış olan benim gibi suçsuzu unutma. Gözüm, canım efendim, sev­diğim devletli sultanım.

V

Katı gönlün bu zulüm ile adaletsizliği neden bu kadar çok isti­yor. Güzeller senin gibi olmaz, cefa etmek sana yakışmaz. Senin gibi nazlıya nazik işler yaraşır. Gözüm, canım efendim, sevdiğim devletli sul­tanım. Katı kelimesi tevriyeli olup taş gibi sert ve çok anlamlarındadır.

VI

Delililerin gözünden akıttığı yaşa bakmazsın. îşin âşıklara kötü­lüktür. Böyle yapman iyi midir? Gel Allah'ı seversen kuluna cevr etme, lûtfeyle. Gözüm canım efendim, sevdiğim devletli sultanım.

VII

Fuzûli, senin ne şekilde olursa olsun ihsanını isteyen bir kulun­dur. Diri oldukça mahallenin köpeği, öldüğünde senin ayağının toprağı­dır, îster öldür, ister kov karar senin kararın, fikir senin fikrindir. Gö­züm, canım efendim, sevdiğim, devletli sultanım.

Müseddes

Mefâ'ilün/Fe'ilâtün/Mefâ'ilün/Fe'ilün

I

1. Menem ki kâfile-sâlâr-ı kârbân-ı gamem
    Müsâfir-i reh-i sahrâ-yı mihnet ü elemem

2. Hakir bahma mana kimseden sağınma kemem 
    Fakîr-i pâdişeh âsâ gedâ-yı muhteşemem

3. Sirişk taht-ı revândur mana vü âh alem 
    Cefâ vü cevr mülâzım belâ vü derd haşem

II

1. Ne mülk ü mâl mana virse cerh memnûnem 
    Ne mülk ü mâldan âvâre kılsa mahzûnem

2. Egerçi müflis ü pest ü muhakkar u dûnem 
    Dem-â-dem eyle hayâl eylerem ki Kârûnem

3. Gönülde nakdi vefa genci lîk pinhânî 
    Gözüm hızâne-i lal ü güher velî fâni

III

1. Hayât sarf idüben derd kılmısam hâsıl 
    Sirişk-i âl ü ruh-ı zerd kılmısam hâsıl

2. Zamir gözgüsine gerd kılmısam hâsıl 
    Tabî'at-i seg-i şeb-gerd kılmısam hâsıl

3. İşüm kara gice tâ subh nâle vü feryâd 
    Ne virseler ana şâkir ne kılsalar ana şâd

IV

1. Şirişk-rîz gül-endâmlar hevâsıyile 
    Şikeste-hâl siyeh zülfler belâsıyile

2. Zamane içre gam-ı ışk mâcerâsıyile 
    Hemîşe maşlaha tum özgeler rızâsıyile

3. Ne devr-i gerdiş-i gerdûn menüm murâdum ile 
    Ne gâyet-i emelüm hüsn-i i'tikâdum ile

V

1. Hasûd sûret-i ahvâlüme nazar kılmaz 
    Cefâ kılur men-i bî-çâreye hazer kılmaz

2. Sanur ki nâle vü zârum ana eser kılmaz 
    Anı mürur ile âlemde der-be-der kılmaz

3. Zemâne içre mücerrebdür intikâm-ı zemân 
    Hemîşe yahşıya yahşi virür yamana yaman

VI

1. Hoşem ki hâme-i takdîr-i îzid-i müte'âl 
    Vücûd levhine tasvir idende sûret-i hâl

2. Rakam kılan eğer idbârdur ve ger ikbâl 
    Olur tagayyür ana gayrden bir emr-i muhal

3. Sa'âdet-i ezelî kâbil-i zeval olmaz
    Güneş yir üstine hem düşse pây-mâl olmaz

VII

1. Azîz-i Hak hased-i düşmen ile olmaz hâr 
    Hasûd hilesi ikbâli eylemez idbâr

2. Egerçi gülbüne gâhî hazandan âfet var 
    Tedârük eyler ana âkibet nesîm-i bahar

3. Garaz ki her kim ezelden olursa devletmend 
    Muhâldür yete âsâr-ı devletine gezend

VIII

1. Egerçi bir nice gün iktizâ-yı âlem-i dûn 
    Cihanda eyledi ikbâl râyetini nigûn

2. Zemâne sûret-i ahvâlüm itdi diger-gûn 
    Vefa hatına kalem çekdi çerh-i bukalemun

3. Künûn zemâne ol ahvâlden peşîmandur 
    Egerçi kâfir idi hâliyâ müselmandur

IX

1. Fuzûlî eyledügün ahdüne vefa kılgıl 
    Yeter şikâyet idüp şerh-i mâcerâ kılgıl

2. Vücûdum hedef-i nâvek-i belâ kılgıl 
    Kamu cefâlara sabr eyleyüp du'â kılgıl

3. Kim ola dost rızası hemin sana hâsıl 
    Rızâ-yı döstdur asl-ı temettü' ey gafil


Fuzuli


I

Ben gam kervanının kafile başıyım. Mihnet ive elem sahrası yolu­nun yolcusuyum. Beni hakir görme, herkesten aşağı olduğumu san­ma. Ben padişah gibi fakir, muhteşem bir yoksulum. Bana gözyaşı yü­rüyen taht, âh bayrak, cefa ve cevr yakın adamlarım, bela ve dert askerlerimdir.

II

Felek bana mülk ve mal verse memnun olmam. Maldan ve mülk-den ayırsa mahzun olmam. Her ne kadar parasız, aşağılık, hakarete uğramış ve alçak isem de her an öyle hayal eylerim ki, sanki Karun'um. Gönülde vefa hazinesi var, fakat gizlidir. Gözüm la'l ve gevher hazine­sidir, lakin geçicidir.

III

Hayatımı harcayarak dert elde ettim. Kanlı gözyaşı ile sarı yüz elde ettim. Kalp aynasına toz (keder) kondurdum. Gece dolaşan köpe­ğin huyunu aldım, işim karanlık gecede sabaha kadar inleme ve fer­yattır. Ne verseler ona şükrederim, ne yapsalar ona sevinirim.

IV

Gül endamlı güzellerin aşkıyla gözyaşı saçmaktayım. Siyah saç­lar belası ile hailim perişandır. Bu zamanda halk içinde aşk macerasının gamı ile işim daima başkalarının rızası üzeredir. Ne feleğin dönmesi be­nim muradım üzeredir, ne de bitmeyen arzularım inancımın güzelliği­ne uygun olarak sonuçlanır.

V

Hasetci halimin nasıl olduğuna bakmaz. Ben çaresize çekinmeden cefa eder. Ağlayıp inlemenin ona tesir etmeyeceğini, zamanla onu âlem­de perişan kılmayacağını sanır. Zamanın intikam aldığı tecrübe edil­miştir. O, daima iyiye iyi, kötüye kötü verir.

VI

Yüce Tanrının takdir kalemi vücut levhasına halimin şeklini tas­vir ettiğinde eğer mutsuzluk veya eğer mutluluk yazmış ise, başkasının onu değiştirmesinin mümkün olmadığından dolayı mutluyum. Ezeli saa­det sona ermez, güneş yere düşse de ayak altında çiğnenmez.

VII

Allah'ın aziz etiği kişi, düşmanın hasedi ile hakir olmaz, Hasetçi-nin hilesi mutluluğu mutsuzluğa çevirmez. Her ne kadar gül ağacına bazan sonbahardan afet erişirse de bahar rüzgarı sonunda ona yardım eyler. Maksat şudur ki, bir insan ezelde devletli, muthı ise onun devle­tine zarar gelmesi mümkün değildir.

VIII

Her ne kadar, nice günler alçak felek, her zamanki gibi dünyada mutluluk bayrağım başaşağı etti. Zamane halimi (suret-i ahvali değiş­tirdi. Bukalemun (Bulduğu yere göre renk değiştiren küçük bir hayvan) gibi durmadan değişen felek vefa yazışma kalem çekip sildi ise de şimdi zamane o durumdan pişmandır. Her ne kadar kafir idiyse de şimdi Müslümandır.

IX

Fuzûli, ahdine vefa gösterip verdiğin sözde dur. Maceram anlatıp şikâyet ettiğin yetişir. Vücudunu belâ okuna hedef et. Bütün cefalara sabır gösterip dua et ki. dostun daima rızasını kazanasın. Ey gafil! (Dün­yada) elde edeceğin asıl kazanç dostun rızasıdır.

7 Mart 2011 Pazartesi

Der Nat-i Hazreti Nebevi


Fâ'ilâtün/Fâ'ilâtün/Fâ'ilâtün/Fâ'ilün

1. Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su 
    Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su

2. Ab-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem
    Yâ muhît olmış gözümden günbed-i devvâra su

3. Zevki tîğünden aceb yoh olsa gönlüm çâk çâk 
    Kim mürur ilen bırağur rahneler dîvâra su

4. Vehm ilen söyler dil-i mecruh peykânun sözin 
    İhtiyat ilen içer her kimde olsa yara su

5. Suya virsün bâğban gülzân zahmet çekmesün 
    Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gülzâra su

6. Ohsadabilmez gubârmı muharrer hattuna 
    Hâmenün bahmakdan inse gözlerine kara su

7. Ânzun yâdiyle nemnâk olsa müjgânum n'ola 
    Zâyl' olmaz gül temennâsiyle virmek hara su

8. Gam güni itme dil-i bîmârdan tîgün diriğ 
    Hayrdur virmek karanu gicede bimâra su

9. İste peykânm gönül hecrinde şevkum sakin it 
    Susuzam bir kez bu sahrada menümçün ara su

10. Men lebün müştâkıyam zühhâd kevser talibi
      Nitekim meste mey içmek hoş gelür huşyâra su

11. Ravza-i kûyına her dem durmayup eyler güzâr
      Âşık olmış gâlibâ ol servi hoş-reftâra su

12. Su yolın ol kûydan toprağ olup dutsam gerek
      Çün rakîbümdür dam ol kûya koyman vara su

13. Dest-bûsı ârzûsıyla ger ölsem dostlar 
      Kûze eylen toprağum sunun anunla yâra su

14. Serv ser-keşlük kılur kumri niyazından meğer 
      Dâmenin duta ayağına düşe yalvara su

15. İçmek ister bülbülün kanın meğer bir reng ile 
      Gül budağınun mizâcuıa gire kurtara su

16. Tînet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme 
      İktidâ kamış tarîk-i Ahmed-i Muhtâr'a su

17. Seyyid-i nev'-i beşer deryâ-yı dürr-i istifa 
      Kim sepüpdür mu'cizâtı âteş-i eşrâra su

18. Kılmağ içün taze gülzâr-ı nübüvvet revnakın
      Mu'çizinden eylemiş izhâr seng-i hara su

19. Mu'çizi bir bahri bî-pâyân imiş âlemde kim
      Yetmiş andan min nün âteş-hâne-i küffâra su

20. Hayret ilen barınağın dişler kim itse istimâ'
      Barmağmdan virdüği şiddet güni Ensâr'a su

21. Dostı ger zehr-i mâr içse olur âb-ı hayât
      Hasmı su içse döner elbette zehr-i mâra su

22. Eylemiş her katreden min bahr-i rahmet mevc-hîz
      El sunup urğaç vuzû' içün gül-i ruhsâra su 

23. Hâk-i pâyine yetem dir ömrlerdür muttasıl 
      Başını daşdan daşa urup gezer âvâre su

24. Zerre zerre hâk-i dergâhına ister sala nur 
      Dönmez ol dergâhdan ger olsa pare pare su

25. Zikr-i na'tün virdini derman bilür ehli hatâ 
      Eyle kim def'-i humar içün içer mey-hâre su

26. Yâ Habîba'llâh yâ Hayre'l-beşer müştâkunam 
      Eyle kim leb-teşneler yamup diler hemvâre su

27. Sensen ol bahr-i keramet kim Şeb-i Mi'râcda 
      Şebnem-i feyzün yetürmiş sabit ü seyyara su

28. Çeşme-i hurşîdden her dem zülâl-i feyz iner 
      Hacet olsa merkadün tecdîd iden. mi'mâra su

29. Bîm-i dûzah nâr-ı gam salmış dil-i sûzânuma 
      Var ümidüm ebr-i ihsânun sepe ol nâra su

30. Yümn-i na'tünden güher olmış Fuzûlî sözleri 
      Ebr-i nisandan dönen tek lü'lü'-i şehvâra su

31. Hâb-i gafletden olan bîdâr olanda Rûz-i Hasr 
      Eşk-i hasretden tökende dîde-i bîdâra su

32. Umduğum oldur ki Rûz-i Hasr mahrum olmayan 
      Çeşme-i vaslun vire men tesne-i dîdâra su


Fuzuli


Peygamberin Övgüsünde Kaside 

1. Ey göz! Gönlümdeki ateşlere gözyaşından su saçma, çünkü böyle tutuşan ateşleri su söndürmez.

2. Bilmiyorum dönen kubbe (gökyüzü) mi su rengindedir, yok­sa gözyaşlarım mı gökyüzünü kaplamıştır?

3. Kılıç gibi keskin bakışlarının zevkinden gönlüm parça parça olursa buna şaşılmaz. Çünkü, su aka aka zamanla duvarda yarıklar açar. 

Kılıç yapılırken sağlamlaştırmak ve keskinleştirmek için suya batırılır. Bundan dolayı divan şiirinde kılıç ile su çok defa birlikte kullanıl­mıştır.

4. Yaralı gönül senin ok gibi kirpiklerinin temreninin sözünü
korkarak söyler. Nitekim yarası olan kimse suyu ihtiyatla içer.

Peykân okun ucundaki demirdir ki, temren denir. Şair temreni söyleyerek oku kastetmiştir. Bir şeyin parçası söylenerek bütününün kastedilmesine mecaz-ı mürsel denir. Okun ucundaki demir su ile keskinleştirildiğinden yaralı gönül onun sözünü etmeye korkar.

5. Bahçıvan (boş yere) zahmet çekmesin, gül bahçesini sele ver­sin. O bin gül bahçesine su verse senin yüzün gibi bir gül açılmaz.

6. Kalemin bakmaktan gözlerine kara su inse, yine de gubari yazısını (çok ince yazılan bir yazı çeşidi) senin yüzündeki tahrirli ayva tüylerine benzetemez.

Bu beyitteki «nâmenin» kelimesi, bazı yazmalarda «hâme tek» şeklindedir. Buna göre beytin:

Ohsadabilmez gubârmı muharrir hattuna Hâme tek bahmahdan inse gözlerine kara su

biçiminde okunması gerekir. Anlamı: «Yazanın bakmaktan kalem gibi gözlerine kara su inse, gubari yazısını senin yüzündeki ayva tüylerine benzetemez» dir. Tahrirli, yazıya benzeyen, yazı seklinde demektir.


7. Senin yüzünü anarak kirpiklerim gözyaşından ıslansa ne
olur? Gül elde etmek için dikene su vermek boşa gitmez.

Yüz güle, kirpik dikene benzetilerek leff ü neşr sanan yapılmış­tır.

8. Gam günü hasta gönülden kılıç gibi keskin bakışını esirgeme.
Karanlık gecede hastaya su vermek hayırlı bir iştir, sevaptır.

Yukarıda kılıç ile suyun bir arada kullanıldığını söylemiştik. Bu­rada acık istiare sanatı yapılarak kılıç gibi keskin bakışlarını kendisin­den esirgememesini, hastaya su verilmesi gibi bakışlarının kılıcının su­yu ile susuzluğunu gidereceğini söyler. Su verilmemesi gereken has­taya su verilince hastanın ölmesi gibi, sen de bakışlarını benden esirge-meyip beni öldürerek gamdan kurtar biçiminde de düşünülebilir.

9. Gönül, sevgilinin ayrılığında onun kirpiklerinin oklarını iste, arzunu onlarla yatıştır. 
Susuzum, bu sahrada bir kez de benim için su ara

Okun ucundaki demir (peykân) in keskinleşmesi için verilen suyun şairin susuzluğunu gidermesi.

10. Ben senin dudağını özlüyorum, sofular ise, kevser (cennetteki bir su) istiyorlar. 
Nitekim sarhoşa şarap içmek, ayık kimseye de su iç­mek hoş gelir.

11. Su, galiba yürüyüşü hoş, o servi boylu güzele âşık olmuş ki, durmayıp her zaman onun cennet gibi köyüne akıp gidiyor.

Şair, suyun sevgilinin mahallesine akıp gitmesini ona aşık olduğu sebebine bağlayarak hüsn-i ta'lil sanatı yapıyor.

12. Toprak olup suyun yolunu o köyden kesmeliyim. Çünkü, su rakibimdir. Onu o köye varmaya bırakmam,

13. Dostlar! Sevgilimin elini öpme arzusuyla ölürsem, toprağım­dan testi yapıp onunla sevgiliye su sunun.

14. Servi, kumrunun yalvarmasına karşı dikbakışhlık ediyor. Su servinin eteğini tutsun, ayağına düşsün, yalvarsın da onu dik başlılık­tan vazgeçirsin.

Şair, servi ağacının başının dik olmasını, kumrunun yalvarmasına karşı dikbaşlılık etmesi, suyun servinin dibinden akmasunı da eteğine yapışması biçiminde göstererek hüsn-i ta'lil, teşhis, intak sanatları ya­pıyor.

15. Gül dalı bülbülün kanun içmek istiyor. Su bir hile ile gül dalı­nın damarına girip mizacım etkilerse, bülbülü kurtarabilir.

16. Su, Hz, Peygamber'in yoluna uymakla temiz yaratılışını dün­ya halkına açıkça göstermiştir.

17. Hz. Peygamber, insanların efendisi, seçkin inciler denizidir. Onun mucizeleri kötülerin ateşine su serpmiş, o ateşi söndürmüştür.

18. Hz. Muhammed, peygamberlik gül bahçesinin parlaklığını ta­zelemek için mucizesiyle sert taştan su çıkarmıştır.

19. Onun mucizesi dünyada öyle uçsuz bucaksız bir deniz imiş ki, o denizden binlerce ateşe tapan kâfirlerin ibadethanesine su erişip ateşlerini söndürmüş.

20. Hz. Peygamber, savaş günü parmağından Ensar (Peygamber'e yardım eden Medineliler)a su verdiğini kim işitse, hayretinden parma­ğını ısırır.

21. O'nun dostu eğer yılan zehiri içse, içtiği zehir âb-ı hayat olur. Düşmanı su içse içtiği su, yılan zehirine döner.

22. Hazret-i Peygamber, abdest almak için gül gibi olan yüzüne eliyle su serptiğinde, o suyun her damlasından binlerce rahmet denizi dalgalanmıştır.

23. Hz. Peygamber'in ayağının toprağına (mezarına) erişeyim diye su ömürler boyu başını taştan taşa vurup avare gezer.

Beyitte teşhis ve hüsn-i ta'lil sanatları vardır.

24. Su, onun türbesinin toprağına zerre zerre nur salmak ister.
Su eğer parça parça da olsa o dergâhtan dönmez.

25. Sarhoşun başağrısmı gidermek için su içtiği gibi, günah iş­leyenler de senin na'tinin zikrini daima dillerinde tekrarlamayı dert­lerine derman bilirler.

26. Ey Allah'ın sevgilisi! ey insanların hayırlısı! Susuzluktan, ya­nıp dudağı kuruyanların daima su istedikleri gibi, ben de seni özlüyo­rum.

27. Sen o keramet denizisin ki, Mi'râç gecesinde senin feyzinin çiğ taneleri sabit ve seyyar bütün yıldızlara su eriştirmiştir.

Sabit ve seyyar bütün yıldızlar, Hz. Peygamber'in keramet deni­zinden hasıl olmuş birer çiğ tanesidir denilerek teşbih yapılmıştır.

28. Senin mezarını onaran mimara su lazım olsa, güneş çeşmesin­
den her an bol bol saf ve tatlı su akar.

29. Cehennem korkusu, yanık gönlüme gam ateşi salmıştır. Se­nin ihsan bulutunun o ateşe su serpeceğini umuyorum.

30. Seni övmenin bereketiyle Fuzûlî'nin sözleri, nisan bulutundan
düşüp büyük inciye dönen su damlası gibi birer inci olmuştur.

İstiridyenin kabuğunun içine düşen nisan yağmuru damlalarının inciye dönüştüğüne inanılırmış.

31. (Fuzûlî) Mahşer günü gaflet uykusundan uyanıp gözünden hasret gözyaşı döktüğü vakit,

32. Senin, yüzünü görmeye susamış Fuzûlî'yi vuslat çeşmenden mahrum etmeyeceğini ummaktayım.