Sahraların nemli bölgelerindeki Paraná,
titriyor başka ırmaklardan ötürü,
su şebekesi Yababiri’nin ırmakları
Acaray ve İgurey ikiz takılar gibi
boyanmış quebracho ağacıyla,
copal ağacının tacıyla çevrilmiş,
nazaret ağacının dut renkli
baş dönmesini ve kumlu uykularındaki
köklerini curapayen ağacını da beraberine alarak
çağlıyor Atlantik çarşaflara doğru.
Fokurdayan çamurdan, yırtıcı
timsahın arazisine, yabanıl ormanın
bulaşıcı hastalığı ortasından
oturdu Dr. Rodríguez de Francia
Paraguay’ın başkanlık koltuğuna.
Ve yaşadı orada arasında
kırmızı duvarlardan yapılmış pencere süslerinin,
karanlık örümcek ağlarıyla örtülü
kepaze bir Sezar bozuntusu.
Aynalarla dolu salonda
yalnız majesteleri, siyah
korkuluklar kırmızı peluşlarda
ve gecelerde ürkütülmüş fareler.
Sahte sütunlar, sapık
akademi, cüzzamlı bir kral
bilinemezciliğiyle, çevrilmiş
engin çobanpüskülü tarlalarıyla
soğuruyor platonik sayıları
idam edilmişlerin darağaçlarının altında,
konuşmuştu yıldız üçgenleri hakkında,
araştırmıştı gök cisimlerinin anahtarlarını
ve gözetlemişti Paraguay’ın
turuncu korlu şafağını
penceresindeki bir saatle
kurşuna dizilmişin ölüm savaşında,
bir eli zincirlenmiş şafağın sürgüsünde.
Masada bilge yazılar,
gözler gök kubbenin ayartmalarıyla
büyülenmiş, geometrinin
aldatıcı kristalleriyle,
dipçik darbesiyle öldürülmüş adamın
bağırsaklarındaki kan
akıyorken basamaklardan,
yutulmuş yeşil, pırıldayan
sinek akını tarafından.
Kapattı Paraguay’ı bir kuş yuvası gibi
egemenliği için, işkenceyi
yapıştırdı ve kiri sınırlarına.
Silueti geçtiği zaman
caddelerde, çeviriyor yerliler
bakışlarını duvara doğru:
kayıp gidiyor gölgesi ve bırakıyor arkasında
korkudan iki duvarı.
Ölüm gelip karşılaşmak istediğinde
Dr.Francia’yla dilsizdir,
kıpırtısız, kendisinde hapsolmuş,
deliğinde yalnız, bağlanmış sıkıca
felcin darağacı ipine,
ve ölür yapayalnız, kimse gelmeden
odasına: kimse cesaret edemez
dokunmaya hükümdarın kapısına.
Ve yılanlarıyla sırılsıklam bağlanmış,
dilsiz, kendi iliğinde kızartılmış,
ölümle savaşıyor ve acizce ölüyor
sarayın yalnızlığında,
giderken gece
işkenceyle lekelenmiş
sefil kitap bölümlerini
yutan bir kürsü gibi.
Pablo Neruda
Evrensel Şarkı
titriyor başka ırmaklardan ötürü,
su şebekesi Yababiri’nin ırmakları
Acaray ve İgurey ikiz takılar gibi
boyanmış quebracho ağacıyla,
copal ağacının tacıyla çevrilmiş,
nazaret ağacının dut renkli
baş dönmesini ve kumlu uykularındaki
köklerini curapayen ağacını da beraberine alarak
çağlıyor Atlantik çarşaflara doğru.
Fokurdayan çamurdan, yırtıcı
timsahın arazisine, yabanıl ormanın
bulaşıcı hastalığı ortasından
oturdu Dr. Rodríguez de Francia
Paraguay’ın başkanlık koltuğuna.
Ve yaşadı orada arasında
kırmızı duvarlardan yapılmış pencere süslerinin,
karanlık örümcek ağlarıyla örtülü
kepaze bir Sezar bozuntusu.
Aynalarla dolu salonda
yalnız majesteleri, siyah
korkuluklar kırmızı peluşlarda
ve gecelerde ürkütülmüş fareler.
Sahte sütunlar, sapık
akademi, cüzzamlı bir kral
bilinemezciliğiyle, çevrilmiş
engin çobanpüskülü tarlalarıyla
soğuruyor platonik sayıları
idam edilmişlerin darağaçlarının altında,
konuşmuştu yıldız üçgenleri hakkında,
araştırmıştı gök cisimlerinin anahtarlarını
ve gözetlemişti Paraguay’ın
turuncu korlu şafağını
penceresindeki bir saatle
kurşuna dizilmişin ölüm savaşında,
bir eli zincirlenmiş şafağın sürgüsünde.
Masada bilge yazılar,
gözler gök kubbenin ayartmalarıyla
büyülenmiş, geometrinin
aldatıcı kristalleriyle,
dipçik darbesiyle öldürülmüş adamın
bağırsaklarındaki kan
akıyorken basamaklardan,
yutulmuş yeşil, pırıldayan
sinek akını tarafından.
Kapattı Paraguay’ı bir kuş yuvası gibi
egemenliği için, işkenceyi
yapıştırdı ve kiri sınırlarına.
Silueti geçtiği zaman
caddelerde, çeviriyor yerliler
bakışlarını duvara doğru:
kayıp gidiyor gölgesi ve bırakıyor arkasında
korkudan iki duvarı.
Ölüm gelip karşılaşmak istediğinde
Dr.Francia’yla dilsizdir,
kıpırtısız, kendisinde hapsolmuş,
deliğinde yalnız, bağlanmış sıkıca
felcin darağacı ipine,
ve ölür yapayalnız, kimse gelmeden
odasına: kimse cesaret edemez
dokunmaya hükümdarın kapısına.
Ve yılanlarıyla sırılsıklam bağlanmış,
dilsiz, kendi iliğinde kızartılmış,
ölümle savaşıyor ve acizce ölüyor
sarayın yalnızlığında,
giderken gece
işkenceyle lekelenmiş
sefil kitap bölümlerini
yutan bir kürsü gibi.
Pablo Neruda
Evrensel Şarkı