Şiir, Sadece: Gülten Akın Şiirleri
Gülten Akın Şiirleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Gülten Akın Şiirleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Aralık 2018 Pazartesi

Gülten Akın

Gülten Akın




Gülten Akın Cankoçak doğumu 23 Ocak 1933, Yozgat, ölümü 4 Kasım 2015. Türk şair ve yazar.


Yaşamı

Yozgat’ın Sorgun ilçesinde ilköğrenimini tamamladı. 1940’lı yıllarda memleketi Yozgat’tan Ankara’ya göç etti ve ortaöğrenimini Ankara Atatürk Anadolu Lisesi'nde tamamladı. 1955'te Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi.

1956’da Yaşar Cankoçak'la evlendi; bu evlilikten beş çocuk sahibi oldu.Kaymakam olan eşinin görevi nedeniyle 1958-1972 arasında Anadolu’nun çeşitli ilçelerinde yaşadı. Gevaş, Alucra, Gerze, Saray ilçelerinde ve Kahramanmaraş'ta yardımcı avukatlık, avukatlık ve öğretmenlik yaptı.

1972'de Ankara'ya yerleşerek Türk Dil Kurumu Derleme ve Tarama Kolu'nda çalıştı. Kültür Bakanlığı Yayın Danışma Kurulu üyeliğinde bulundu. Demokratik kitle örgütlerinin yeniden kuruluşu çalışmalarına katıldı. İnsan Hakları Derneği, Halkevleri, Dil Derneği gibi örgütlerde kurucu ve yönetici olarak görev aldı. 1978'de emekliye ayrıldı. 1980’lerde Ankara’da bir banka soygununa katıldığı gerekçesiyle tutuklanan ve dosyası Şentepe Devrimci Yol davasıyla birleştirilerek önce müebbet hapse mahkûm edilen sonra cezası Yargıtayca bozulan oğlunun cezaevi günlerinde yaşadıklarını şiirine yansıttı. 42 gün (1986) adlı kitabında Mamak Cezaevi'nde süren açlık grevini anlattı. Yaşamını Balıkesir’in Burhaniye ilçesinde sürdürdü.

4 Kasım 2015’te tedavi görmekte olduğu hastanede hayatını kaybetti. Cenazesi 6 Kasım 2015 cuma günü Kocatepe Camii'nden kaldırılarak Karşıyaka Mezarlığı'na defnedildi.


Edebi Yaşamı

Son Haber gazetesinde ilk şiiri 1951'de yayımlandı. Ardından Hisar, Varlık, Yeditepe, Türk Dili, Mülkiye gibi dergilerde çıktı. Başlarda şiirlerinin konusu doğa, aşk, ayrılık, özlem iken, daha sonraları ise toplumsal sorunlar ağır bastı. 1980 öncesinde halkın yaşadıkları, onun da hayatına ve şiirine yansıdı. Daha sonraki şiirlerinde toplumsal sorunlara yöneldi. Gezip gördüğü yerlerden aldığı esinle zenginleşen ve coşkulu bir insan sevgisiyle yoğrulan şiiri, toplumsal sorunları, yaşam-halk ilişkisini öne çıkardı.

Şiirlerinde büyük ölçüde folklor öğelerinden yararlandı. Şiir üzerine yazılarını bir araya getiren "Şiiri Düzde Kuşatmak" (1983) kitabında, halk kaynağına inme isteğini, "Halkta var olan öz ve biçimi diyalektik olarak yükseltmek, şiiri yükseltirken halkın yaşamının ve yaşam biçimlerinin yükselmesine yardımcı olmak" sözleriyle açıklar. Şiirleri pek çok dile çevrildi ve kırktan fazla şiiri bestelendi. Bestelenen şiirlerinden biri, Sezen Aksu'nun 1993 tarihli albümüne adını veren Deli Kızın Türküsü’dür.

2008’de Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın ölümünden sonra Milliyet gazetesinin yaptığı yaşayan en büyük şair araştırmasında en çok oyu alan Gülten Akın, şiirinde bir doruk noktası olarak nitelenen Beni Sorarsan’ı 2013’te yayımlamış ve bu kitabı ile Metin Altıok Şiir Ödülü’ne layık görülmüştür.

Akın, şiir dışındaki edebi türlere fazla ilgi göstermedi ancak yedi adet kısa oyun yazdı. Ürettiği tiyatro metinlerinde kadın, evlilik, düzene yönelik eleştiriler, yoksulluk, yalnızlık, yaşlılık ve yabancılaşma gibi konular üzerinde durdu.

Fazıl Hüsnü Dağlarca, Behçet Necatigil etkileri taşıyan ilk şiirlerinde simgeci, dolaylı bir şiir dilini
benimseyen Gülten Akın, Sığda'da, kendine özgü, başarılı bir şiire ulaşmış, Kırmızı Karanfil'de, halkın konuşma dilinden, ağıtlardan ve türkülerden başarıyla yararlanarak özgün bir sentez yaratmıştır. Ağıtlar ve Türküler ve Seyran Destanı, halk kültürü ve dilini özümseme alanında bilinçli bir çabanın özgün ve değerli ürünleridir. Özellikle Seyran Destanı'nda Nazım Hikmet'in epik şiir dilinin özümsenerek yeniden değerlendirilişi gözlemleniyor. İkinci Yeni şiirinin yeniden önemsettiği alegori, simge, v.b. biçim ögelerinden toplumcu bir şiir kurma yönünde başarıyla yararlanan Gülten Akın, bu ögeleri halk dili ve kültürüyle kaynaştırma becerisiyle; etkili, özgün ve inandırıcı ses tonuyla, çağdaş şiirimizde toplumcu bir yönelişin önemli ve seçkin bir temsilcisidir.

1950’li yıllarda yazmaya başladığı şiirleriyle, kısmen İkinci Yeni çizgisinde görülen, ancak 1970’li yıllardaki şiirlerinden itibaren bireysellikten toplumculuğa yönelen bir şairdir.

Şiirleri pek çok dile çevrilen ve kırktan fazla şiiri bestelenen Gülten Akın, Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın 2008 yılındaki vefatından sonra Milliyet gazetesinin yaptığı bir araştırmada en fazla oyu alarak "Yaşayan En Büyük Türk Şairi" olarak gösterildi. Şiirinde bir doruk noktası olarak nitelenen Beni Sorarsan’ı 2013’te yayımladı. Akın aynı zamanda Aksu Bora'nın annesidir.


Eserleri

Şiir Kitapları

  • Rüzgâr Saati (1956)
  • Kestim Kara Saçlarımı (1960)
  • Sığda (1964)
  • Kırmızı Karanfil (1971)
  • Maraş'ın ve Ökkeş'in Destanı (1972)
  • Ağıtlar ve Türküler (1976)
  • Seyran Destanı (1979)
  • İlahiler (1983)
  • Sevda Kalıcıdır (1991)
  • Sonra İşte Yaşlandım (1995)
  • Sessiz Arka Bahçeler (1998)
  • Uzak Bir Kıyıda (2003) 


Bestelenmiş Şiirleri

  • Büyü Yavrum - Grup Yorum (1987), Edip Akbayram, Kemal Sahir Gürel (1988)
  • Deli Kızın Türküsü - Sezen Aksu (1993)
  • Siyah Beyaz (1989) -Sevinç Eratalay
  • Beni Unutma (1989) - Sevinç Eratalay
  • Ertuğrul'a Ağıt-Grup Yorum 


Ödülleri

  • 1955 - Varlık şiir yarışmasında birincilik ödülü
  • 1965 - Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü, Sığda ile
  • 1972 - TRT Sanat Ödülleri Yarışması'nda Başarı Ödülü, Maraş'ın ve Ökkeş'in Destanı ile
  • 1976 - Yeditepe Şiir Armağanı, Ağıtlar ve Türküler ile
  • 1991 - Halil Kocagöz Şiir Ödülü
  • 1992 - Sedat Simavi Edebiyat Ödülü
  • 1999 - Akdeniz Altın Portakal Şiir Ödülü
  • 2003 - Dünya gazetesi Yılın Telif Kitabı Ödülü
  • 2008 - Erdal Öz Edebiyat Ödülü
  • 2014 - Metin Altıok Şiir Ödülü

14 Şubat 2018 Çarşamba

Havada Kar Kokusu

Terziler ufacık iğneleriyle
"Bir yılbaşı gecesi dayanır"
Şekerden ve buzdan kuklalar dikiyorlar
"Takma kirpikli dünya"

Denizlerden içerde
Ortalarda doğularda
Açlık kol geziyor
Varıp ocaklarda duruyor
Alimenin oğlu eriyor
Hem vallaha hem billaha
Gözlerimin gözlerimin önünde
Gerzeden cici berber
Kepengini indirmeden yürüyor
Çıldırmış ufalmış bir çocuk kadar kalmış
Gazeteler keskin kalemleri ve flaşlarıyla
Uzağı uzağı gösteriyorlar
Etyopya Bengaldeş, Bengaldeş Etyopya

Havada kar kokusu
Bu yıl yaman kışlayacak
Söyledi cevizler alıçlar
Kuşları görmeliydik
Hiç olmazsa kuşları
Aklımızda kanatları sesleri
Olmadık yerde patlayan.
Küçük kahkahalar biçiminde
Göremedik
Kuşlar büyük kentlerin göğünden
Artık hiç geçmiyor

Havada kar kokusu
Engizekten Elbistanın oralardan
Gavur dağlarından düzlere inenler
Kıl çadırlarını, toprak kaplarını
Derleyip dürdüler çoktan
Sımsıkı kapanmış avcunu açıp
Kağıt para bozuk para
Yazı sayacaklar

Ne denli sündürse ne denli uzatsa
Bir yaz bir kış etmiyor
Şaşkın bebelere bakıyor
Hayvanlara bakıyor
Geçmişim diyor ben benden

Buralarda
Sus sus sus sus
Dan başka bir ses duyulmuyor
Yazanlar ozanlar kardaşlar
Niye, biz ölmüşmüyük


Gülten Akın
Ağıtlar ve Türküler

Pas

Doğduğum kente gittimdi bazı pasları silmeye
Yerinde görmeğe bazı taşları, bazı oyukları, v.b.
Saçlarımı yine uzun tuttumdu bir ağırlık olsun diye
Dışarıklı bir pabuç giydimdi
Yitmesin gelişim diye tozda toprakta

Beni kentin dışında durdular karşılamaya
Çevirip yöremi ayrıladılar
Sanmazdım konuk olayım çocukluğuma
Geri göndermenin ilk adımı olsun hiç sanmazdım
Yengelerim için karşılama

Sanmazdım çocukları asfalta ve parka başlatsınlar
Oteller hanlar yapsınlar canım viraneliklere
Pastalar vitrinler çiğdem pilavına karşı
Sanmazdım kar yerine buzdan dondurma
Bir tek çapanoğlu kalmasın Yozgatta

Dedem ölmüş ninem ölmüş annem ölmüş
Giremedim eski evimize
Dedem ki karşı durmuştu yıllarca
Tütünün ve ağıdın yıkımına
Ninem ki karşı durmuştu yıllarca
Yokluğun ve dedemin yıkımına
Annem ki karşı durmuştu yıllarca
Onulmaz bir inceliğin yıkımına

Gülteni Yozgatlı demesinler bundan böyle
Nerde ölürsem oralı olayım
Doğularda yolsuz dağların değişmez dağların
Soğuk suların başında öleyim.


Gülten Akın
Kırmızı Karanfil

Güz

"Güz geldi. Gözlerim karmakarışık. Körüm ben
Güz geldi. Bunu saçlarımın döküldüğünden.
derler ki yaylada doğmuşum, denizin ardında
iniştir, yokuştur, geçer dizlerimden."

Gazel düştü Derelere ay yarim
Kavga bitti. silahını duvara as
başladı Ocağın kırallığı, Ormana git
baltanı al köşeden, Çocuklarımızı öp.

"Uçurtma salıvermiş göğe aşağıdakiler, havasıdır.
Çocuklar aşağıdakileri okuyor, ben körüm
ne güzel kokuyor Gazeteleri Kitapları
insem bir koklasam kendileri nasıl"

ben burada bağlıyım ay Yarim
Körüm ve Yaşlıyım otuz yaşında
Çocukları al, in aşağıya
dileğimdir, onlar görsünler

"Güz geldi, açıksın Yarim Yarim
ben neyse, ben körüm. Dereden öteyi bilmedim
ama bilirim bir koca yaz çabaladığımız
Patatesin sana bir parça şayak etmediğini"

Sor bakalım adam diye Kaydımız var mı?
ben körüm, biz eski, Çocukları yazdır
Patatesi alıcıya götür ver yirmibeşe
eşeğine bin türkü söyle dönüşte

dünyalık şeylere dünyanın parası gerek
Oysa topraktan çıkardın yirmi beş liracık
Kefenimizi al, sabununu lifini unutma
bir cennet ayırt Hoca parasıyla birlikte

"Bu güz öleceğim. bütün işlerimi bitirdim
Derede yıkandım. cevize tırmandım. kuş ürküttüm
Kaçırdılar on iki çocuk doğurdum. beledim gözledim
Oğlan everdim. kız yetirdim. otuzuma vardım"

"Ağlama kız, deme incinirim yar yar
ben ağlamam dağlar taşlar ağlasın
Körüm, çelimsizim, göğnüğüm, hastayım.
sebebolanları nerde bulayım
adamdan içerli kuşlar ağlasın"


Gülten Akın
Kırmızı Karanfil

12 Şubat 2018 Pazartesi

Oyun

Bazı adamların aşk
Bazı kadınları sokaklardan
Çekip alınası karanlığa

Bazı kadınların aşk
Üşüyen burnunun kulağının
Parmak ucunun göz kapağının
Öpüle hohlana ısıtılması

Bazı adamların kadınların
Aşk. yürüne yürüne yıpranmış
Ayakkabısının havasından
Günde yaşamasından kurtulması

Ama dışarda bir izmarit
Bir deniz bir ağ bir sandal
Bir akşam üstü seyredilecek.

Ama dışarda geçilecek
Bir köprü elinden tutulacak
Bir çocuk tutup sallanacak
Bir erik dalı -Bir erik dalı-
Ama dışarda -Ben anlatamam-

Bazı adamlar aşkı
İtip odalara karartır
Bazı kadınlar için aşk
Şöyle bir rüyasız sere serpe
Şöyle bir korkmadan uyumadır

Onlar deniz nedir bilmezler
Ağaç ne serin ne mavi ne
Oltanın ucunda balık nedir


Gülten Akın

7 Haziran 2011 Salı

Eller İlahisi

Ellerini görsem oğlumun
Uzun esmer parmaklı ellerini
Onları özlüyorum
Üç yaşına yağan karda
Kızarmış, ısıttım öpe hohlaya
Ozanda el-ücra çağrışımı yapan
Alucra kışları
Bir elim elinde sabahadek
Öteki yorganının üstünde
Üşümezdi artık örttüm sardım ya

Görsem ellerini oğlumun
Ardında bağlı durmasa
Kalmasa Alucra sisler içinde
Gevaşa kurtlar inmese
Cano kızak yap oğluma
Uçar gider göle doğru

Çığ düşer, Artosa salma
Ellerini görsem oğlumun
Dizgini tutarken atının üstünde
Sağrısı yelesi al ürpermede
Ferhan usul usul titrese

Ellerini görsem oğlumun
Yeşil söğüt dalını incelikle
Kuş sesleriyle değiştiğinde
Beş yaşında çalışkan ellerini
Uçtu gitti kitapların ardında
Uçtu gitti kalemlerin ardında


Gülten Akın
İlahiler, 1983

Ayvaz Ağıdı

Basmış da gölgesi çökmüş de sisi
Şu karşıki dağlar Köroğlu dağı
Kesti ışığını Bolunun beyi
İki kaşın arasına ay düştü

Su yürümeyince, dağ uçmayınca
Sevdiğin Şirini sarabilmezdin
Oyun oynar gibi ölüme gittin
Gencidin tezidin sıra bilmezdin
Biridin peşine bir alay düştü

Palazıdın şahin gibi konması
Dostları ardına varır sanması
Yol olmuştur en yiğidin yanması
Bu ateşten sana çokça pay düştü


Gülten Akın
Ağıtlar ve Türküler

6 Haziran 2011 Pazartesi

Yağmur Yağmur

Yağmur, yağmur.. Bu neyi anlatır?
Bunca siste bunca ıslak serçe
Hüznü bir köşesinden tutup kaldırmıştır.

Yağmur, yağmur.. Bu neyi anlatır?
Son yaz derlenmiş, son ateş sönmüş
Düz yollara inen son kaçkın, son eşkiya
Hüznü bir köşesinden tutup kaldırmıştır.

Yağmur, yağmur.. Bu neyi anlatır?
Oyun biter, o kesin güz çizgileri
Sevgi, bir de ölümle örselenmiş
Aklı bir köşesinden tutup kaldırmıştır.


Gülten Akın
Sığda

Bir Kayığa Biner Geceleri

Tadını, yağmura duygulanmanın
Paylaşır kuşlarla biri gizlice
Gülmesini tutamamış bir sincap
Sallanır utanç bahçelerinde

Yalnız atlar yıkılır düzlerde suya özlemlerinden
Bir ben miyim yalnızlığa yenilen, sen, sen, sen

Uzun sokakların ucunda evleri
İlk denemelerden geri dönülmüştür
İtildikçe, içe durduğu bilinen
Bazı dostları yitirmeye gidilir

Yalnız atlar yıkılır düzlerde suya özlemlerinden
Bir ben miyim yalnızlığa yenilen , sen, sen, sen

Bir kayığa biner geceleri
Sığlıkta o kadın tek başına
Dua biçiminde inceltir korkuyu
Sunar içtenliksiz, tanrısına

Yalnız atlar yıkılır düzlerde suya özlemlerinden
Bir ben miyim yalnızlığa yenilen sen, sen sen


Gülten Akın
Sığda

Eskiyen Karısı Adamın

Ben onu ne iyi yavaş yavaş
Dokunsam saklasam eskitsemdi
Nerden nasıl görmemle birlikte
Bunca kişi kullanıp eskitti

Eskimesi öyle yoğun öyle hızlı
Dökülür bir dokunsam nerelerine
İncelmiş bir yeri alıp kondukça ellerine
Usa bir çin vazosu getirmeli

Bir baba özenle silinir bazen
Bir kukla bacıyla salına salına
Girerdi az kişili soylu oyunlara

Birden kendi başını karıştırırdı
Yıpranmış derisinden içeri
Kızgın karanfil parmaklarıyla

- Çocuk sevgilerimin yergilerimin anası
Geçim evli buz evli kor evli
- Çık gel tasa göllerin de sana ben -
Karımdı nasıl söylemeli.


Gülten Akın
Kestim Kara Saçlarımı