Fâ'ilâtün/Fâ'ilâtün/Fâ'ilâtün/Fâ'ilün
1. Kıldı zülfün tek perişan hâlümi hâlün senün
Bir gün ey bî-derd sormazsın nediir hâlün senün
2. Gitdi başımdan gönül ol serv-kaddün sayesi
Ağla kim idbâra tebdil oldı ikbâlün senün
3. Zînet içün cism dîvârında itmezdüm yirün
Çekmeseydi ışk levh-i cana timsâlün senün
4. Tîz çekmezsin cefâ tîğin meni öldürmeğe
1. Kıldı zülfün tek perişan hâlümi hâlün senün
Bir gün ey bî-derd sormazsın nediir hâlün senün
2. Gitdi başımdan gönül ol serv-kaddün sayesi
Ağla kim idbâra tebdil oldı ikbâlün senün
3. Zînet içün cism dîvârında itmezdüm yirün
Çekmeseydi ışk levh-i cana timsâlün senün
4. Tîz çekmezsin cefâ tîğin meni öldürmeğe
Öldürür âhir meni bir gün bu ihmâlün senün
5. Gark-ı hûn-âb-ı ciğer kılmış gözüm merdütnlerin
5. Gark-ı hûn-âb-ı ciğer kılmış gözüm merdütnlerin
Ârzû-yı hâl-i müşgîn ü ruh-ı âlün senün
6. Dâmgâh-ı ışkdan dut bir kenar ey mürg-i dil
6. Dâmgâh-ı ışkdan dut bir kenar ey mürg-i dil
Sınmadın seng-i melâmetden per ü bâlün senün
7. Saye veş çohdan Fuzûlî hâk-i kuyun yasdanur
7. Saye veş çohdan Fuzûlî hâk-i kuyun yasdanur
Ol ümîd ile ki bir gün ola pâ-mâlün senün
Fuzuli
l. Benin, hâlimi saçın gibi perişan etti. Ey dertsiz! Hâlin nedir diye bir gün sormazsın. Hâl (ben) ile hâl (durum) cinaslıdır. Eski yazıda ben noktalı ha, hal noktasız ha ile yazdır. Ben ile zülf siyah renkte ve güzellik unsuru olmaları dolayısıyle ilgilidir. Benin toplu halde olması ile zülfün dağınık olmasmda tezat vardır.
2. Gönül! O servi boylunun gölgesi başının üstünden gitti. Mutluluğun mutsuzluğa döndüğü için ağlamalısın.
Saye kelimesinin gölge ve mecazî olarak koruma, yardım anlamları tevriyeli kullanılmıştır. Sayenin mecazi anlamı idbar ve ikbal ile I ilgili olup iham-ı tenasüp sanatı yapılmıştır. Servi boylu güzelin yanından gitmesiyle onun gölgesinden yani himayesinden mahrum olduğu için mutluluğu mutsuzluğa dönmüştür. 3. Aşk, can levhasına senin resmini yapmasaydı vücudumun duvarında sana süs için yer vermezdim (yani aşk senin resmini ezelde can levhasına yazmış olup âşıklığım ezeldendir.) 4. Beni öldürmek için cefa kılıcını tez çekmezsin. Bu ihmalin sonunda bir gün beni öldürür.
5. Misk kokulu beninin ve kırmızı yanağının arzusu gözümün bebeklerini ciğer kânına garketmiştir.
Yüzdeki ben, kokusu, rengi ve şekli bakımından miske benzetilir. Merdüm insan demektir. Gözle birlikte kullanılırsa, gözbebeği anlamına gelir. Gözbebeği ile ben arasındaki renk ve şekil benzerliği ile kırmızı yüz ile gönül kam arasındaki renk benzerliği dolayısıyle düzensiz (gayr-i müretteb) leff ü neşr sanata vardır.
6. Ey gönül kuşu! Ayıplama taşıyla kanadın kırılmadan aşk tuzağından bir kenara çekil.
7. Ola ki, bir gün üzerine basıp çiğnersin ümidiyle Fuzûli çoktandır köyünün toprağına gölge gibi uzanmıştır.
2. Gönül! O servi boylunun gölgesi başının üstünden gitti. Mutluluğun mutsuzluğa döndüğü için ağlamalısın.
Saye kelimesinin gölge ve mecazî olarak koruma, yardım anlamları tevriyeli kullanılmıştır. Sayenin mecazi anlamı idbar ve ikbal ile I ilgili olup iham-ı tenasüp sanatı yapılmıştır. Servi boylu güzelin yanından gitmesiyle onun gölgesinden yani himayesinden mahrum olduğu için mutluluğu mutsuzluğa dönmüştür. 3. Aşk, can levhasına senin resmini yapmasaydı vücudumun duvarında sana süs için yer vermezdim (yani aşk senin resmini ezelde can levhasına yazmış olup âşıklığım ezeldendir.) 4. Beni öldürmek için cefa kılıcını tez çekmezsin. Bu ihmalin sonunda bir gün beni öldürür.
5. Misk kokulu beninin ve kırmızı yanağının arzusu gözümün bebeklerini ciğer kânına garketmiştir.
Yüzdeki ben, kokusu, rengi ve şekli bakımından miske benzetilir. Merdüm insan demektir. Gözle birlikte kullanılırsa, gözbebeği anlamına gelir. Gözbebeği ile ben arasındaki renk ve şekil benzerliği ile kırmızı yüz ile gönül kam arasındaki renk benzerliği dolayısıyle düzensiz (gayr-i müretteb) leff ü neşr sanata vardır.
6. Ey gönül kuşu! Ayıplama taşıyla kanadın kırılmadan aşk tuzağından bir kenara çekil.
7. Ola ki, bir gün üzerine basıp çiğnersin ümidiyle Fuzûli çoktandır köyünün toprağına gölge gibi uzanmıştır.