Fâ'ilâtün/Fâ'ilâtün/Fâ'ilâtün/Fâ'ilün
1. Hîç sünbül sünbül-i zülfün kimi müşgin degül
1. Hîç sünbül sünbül-i zülfün kimi müşgin degül
Nâfe-i Çin'i saçım tek dirler amma çin degül
2. Var gül berginde hem el-hak nezâket birle reng
2. Var gül berginde hem el-hak nezâket birle reng
Lîk can-perver leb-i la'lün kimi şirin degül
3. Mihrban dirler seni ağyara likin men ana
3. Mihrban dirler seni ağyara likin men ana
Bâver itmen kim sana mihr eylemek âyin degül
4. Hûblar mihrâb-ı ebrûsma kılmazsan sücûd
4. Hûblar mihrâb-ı ebrûsma kılmazsan sücûd
Dînüni döndergil ey zâhid ki yahşi din degül
5. Tâ Fuzûli kamet ü ruhsâruna virmiş gönül
5. Tâ Fuzûli kamet ü ruhsâruna virmiş gönül
Mâil-i serv ü hevâ-hâh-ı gül ü nesrin degül
Fuzuli
1. Hiçbir sünbül senin saçının sünbülü gibi misk kokulu değildir. Çin miskini senin saçına benzer derler ama seninki gibi kıvrım kıvrım değildir.
Sünbül kokusu, rengi ve şekli dolayısıyle saça benzetilir, Misk de kokusu, rengi ve şekli dolayısıyle saça ve bene benzetilir. Eskiden koku maddesi olarak kullanılan misk, ahunun göbeğinden çıkardan kuruyup siyahlaşmış kandır. Şekli yuvarlak ve kıvrıktır. Nafe göbek demektir. ! Misk göbekten çıkarıldığı için mecaz-ı mürsel yoluyla göbek denerek içinden çıkarılan misk kastedilmiştir. Çin «ülke» ile çin «kıvrım» cinaslıdır. Çin kelimesi Türkçedeki doğru anlamı da kastedilerek tevriyeli v kullanılmıştır.
2. Doğrusu gül yaprağında da incelik ile renk vardır. Lâkin senin cana can katan la'l renkli dudağın gibi tatlı değildir.
Can-perver, can besleyen, can besleyici anlamında birleşik sofat (vasf-ı terkibi) tır. Türkçede canı besleyen, cana can katan demektir. 3. Senin hakkında başkalarına karşı şefkatlidir, derler; Lâkin ben buna inanmam. Çünkü muhabbet göstermek senin âdetin değildir.
Mihriban (şefkatli), mihr (sevgi ve güneş) kelimelerinde iştikak sanatı vardır.
4. Ey zahit! Güzellerin kaşının mihrabına secde etmiyorsun. Bu güzel! bir din değil, gel dinini değiştir.
Kaş kavisli olması dolayısıyle mihraba benzetilmiştir. Sofu, güzellerin Tanrının Cemal sıfatının bir tecellîsi olduğunu kabul etmediği için Fuzûli ona dinin güzel değil, değiştir diyor.
5. Fuzûlî, boyuna ve yüzüne gönül verdiğinden beri, serviyi istemez, gülü ve nesrini arzu etmez.
Sünbül kokusu, rengi ve şekli dolayısıyle saça benzetilir, Misk de kokusu, rengi ve şekli dolayısıyle saça ve bene benzetilir. Eskiden koku maddesi olarak kullanılan misk, ahunun göbeğinden çıkardan kuruyup siyahlaşmış kandır. Şekli yuvarlak ve kıvrıktır. Nafe göbek demektir. ! Misk göbekten çıkarıldığı için mecaz-ı mürsel yoluyla göbek denerek içinden çıkarılan misk kastedilmiştir. Çin «ülke» ile çin «kıvrım» cinaslıdır. Çin kelimesi Türkçedeki doğru anlamı da kastedilerek tevriyeli v kullanılmıştır.
2. Doğrusu gül yaprağında da incelik ile renk vardır. Lâkin senin cana can katan la'l renkli dudağın gibi tatlı değildir.
Can-perver, can besleyen, can besleyici anlamında birleşik sofat (vasf-ı terkibi) tır. Türkçede canı besleyen, cana can katan demektir. 3. Senin hakkında başkalarına karşı şefkatlidir, derler; Lâkin ben buna inanmam. Çünkü muhabbet göstermek senin âdetin değildir.
Mihriban (şefkatli), mihr (sevgi ve güneş) kelimelerinde iştikak sanatı vardır.
4. Ey zahit! Güzellerin kaşının mihrabına secde etmiyorsun. Bu güzel! bir din değil, gel dinini değiştir.
Kaş kavisli olması dolayısıyle mihraba benzetilmiştir. Sofu, güzellerin Tanrının Cemal sıfatının bir tecellîsi olduğunu kabul etmediği için Fuzûli ona dinin güzel değil, değiştir diyor.
5. Fuzûlî, boyuna ve yüzüne gönül verdiğinden beri, serviyi istemez, gülü ve nesrini arzu etmez.
Kamet (boy) ile servi, ruhsar (yüz) ile gül ve nesrin arasında benzetme ilgisi kurularak leff ü neşr sanatı yapılmıştır.