Fe'ilâtün/Fe'ilâtün/Fe'ilâtün/Fe'ilün
1. Penbe-i merhem-i dâğ içre nihandur bedenüm
1. Penbe-i merhem-i dâğ içre nihandur bedenüm
Diri oldukça libâsum budur ölsem kefenüm
2. Cam canan dilemiş virmemek olmaz ey dil
2. Cam canan dilemiş virmemek olmaz ey dil
Ne niza' eyleyelüm ol ne senündür ne benüm
3. Daş deler ahum om şehd-i lebün şevkinden
3. Daş deler ahum om şehd-i lebün şevkinden
N'ola zenbûr evine benzese beytül-hazenüm
4. Tavk-ı zencîr-i cünun dâ'ire-i devletdür
4. Tavk-ı zencîr-i cünun dâ'ire-i devletdür
Ne reva kim meni andan cihara za'f-i tenüm
5. Işk ser-geştesiyem seyl-i sirişk içre yiriim
5. Işk ser-geştesiyem seyl-i sirişk içre yiriim
Bir habâbem ki hevâdan doludur pîrehenüm
6. Bülbül-i gam-zedeem bâğ u bahârum sensin
6. Bülbül-i gam-zedeem bâğ u bahârum sensin
Dehen ü kadd ü ruhun gönce vü serv ü semenüm
7. İdemen terk Fuzûli ser-i kuyun yânın
7. İdemen terk Fuzûli ser-i kuyun yânın
Ne kadar zulm yiri ise mana hoşdur vatanum
Fuzuli
1. Bedenim, vücudumdaki aşk yaralarının üzerine konan mer-hemli pamuklar içinde gizlidir. Vücudumu kaplayan bu pamuklar, diri oldukça elbisem, ölürsem kefenimdir.
2. Ey gönül! Canı, cânân istemiş, vermemek olmaz. Ne için kavga edelim. O, ne senindir ne de benim.
3. Bal gibi tatlı dudağının arzusuyla ettiğim ahimin oku taşı deler. Bu yüzden hüzünlerle dolu evim arı peteği gibi delik delik olsa buna şaşılmaz.
Beytü'l-hazen: Hüzünler evi demektir. Yukarıda külbe-i ahzan, hüzünler kulübesi şeklinde de geçti. Yakup Peygamberin, oğlu Yusuf'un hasretiyle kederler içinde yaşadığı evine denir. Fuzûli'nin taşı delen âh okları, hüzünler içerisinde yaşadığı evin duvarlarını, tavanını arı peteği gibi delik deşik etmiştir. Şehd (bal) ile, zenbur (arı) arasında tenasüp vardır.
4. Boğazıma geçirilen delilik zinciri, benim için bir mutluluk halkasıdır. Vücudumun zayıflığı beni o halkadan çıkarsın istemem.
Eskiden delileri boyunlarından veya ayaklarından zincir ile bağlarlardı. Şair, vücudunun zayıflayıp inceierek zincirin halkasından çıkıp kurtulacağından korkmaktadır. Çünkü o aşkla zincire vurulmuş bir deli olmaktan memnundur. Daire-i devlet tamlaması tevriyelidir. Daire, halka anlamıyla şair için bir mutluluk halkası olduğu gibi, devlet dairesi anlamında da kull anılmıştır. Çünkü o zaman devlet dairesinde bulunmadı rahatlık ve mutluluk içerisinde yaşamak demekti.
5. Aşktan avare dolanıp duruyorum. Yerim, gözyaşları seli içinde olup gömleğim aşk havasıyle dolu bir su kabarcığıyım.
Habab, içinde hava bulunan, su üzerindeki kabarcıktır. Beyitte hava kelimesi tevriyeli kullanılmıştır. Hem su kabarcığının içindeki hava, hem de aşk arzusu ve hevesi demektir. Şair, kendisini, gömleği aşk arzusuyla dolmuş olarak gözyaşı seli üzerinde bir kabarcığa benzetmiştir.
6. Gamlı bir bülbülüm, bahçem ve baharım sensin. Goncam, ağan; servim, boyun; yaseminim de yanağındır.
7. Fuzûli, yarin köyünü terkedemem. Orası her ne kadar zulüm yeri ise devatanım bana güzeldir.
2. Ey gönül! Canı, cânân istemiş, vermemek olmaz. Ne için kavga edelim. O, ne senindir ne de benim.
3. Bal gibi tatlı dudağının arzusuyla ettiğim ahimin oku taşı deler. Bu yüzden hüzünlerle dolu evim arı peteği gibi delik delik olsa buna şaşılmaz.
Beytü'l-hazen: Hüzünler evi demektir. Yukarıda külbe-i ahzan, hüzünler kulübesi şeklinde de geçti. Yakup Peygamberin, oğlu Yusuf'un hasretiyle kederler içinde yaşadığı evine denir. Fuzûli'nin taşı delen âh okları, hüzünler içerisinde yaşadığı evin duvarlarını, tavanını arı peteği gibi delik deşik etmiştir. Şehd (bal) ile, zenbur (arı) arasında tenasüp vardır.
4. Boğazıma geçirilen delilik zinciri, benim için bir mutluluk halkasıdır. Vücudumun zayıflığı beni o halkadan çıkarsın istemem.
Eskiden delileri boyunlarından veya ayaklarından zincir ile bağlarlardı. Şair, vücudunun zayıflayıp inceierek zincirin halkasından çıkıp kurtulacağından korkmaktadır. Çünkü o aşkla zincire vurulmuş bir deli olmaktan memnundur. Daire-i devlet tamlaması tevriyelidir. Daire, halka anlamıyla şair için bir mutluluk halkası olduğu gibi, devlet dairesi anlamında da kull anılmıştır. Çünkü o zaman devlet dairesinde bulunmadı rahatlık ve mutluluk içerisinde yaşamak demekti.
5. Aşktan avare dolanıp duruyorum. Yerim, gözyaşları seli içinde olup gömleğim aşk havasıyle dolu bir su kabarcığıyım.
Habab, içinde hava bulunan, su üzerindeki kabarcıktır. Beyitte hava kelimesi tevriyeli kullanılmıştır. Hem su kabarcığının içindeki hava, hem de aşk arzusu ve hevesi demektir. Şair, kendisini, gömleği aşk arzusuyla dolmuş olarak gözyaşı seli üzerinde bir kabarcığa benzetmiştir.
6. Gamlı bir bülbülüm, bahçem ve baharım sensin. Goncam, ağan; servim, boyun; yaseminim de yanağındır.
7. Fuzûli, yarin köyünü terkedemem. Orası her ne kadar zulüm yeri ise devatanım bana güzeldir.