Fâ'ilâtün/Fâ'ilâtün/Fâ'ilâtün/Fâ'ilün
1. Âlem oldı şâd senden men esîr-i gam henüz
1. Âlem oldı şâd senden men esîr-i gam henüz
Âlem itdi terk-i gam mende gam-ı âlem henüz
2. Can bağışlardı lebün izhâr-ı güf târ eyleyüp
2. Can bağışlardı lebün izhâr-ı güf târ eyleyüp
Urmadm îsî lebi cân-bahşlıkdan dem henüz
3. Secdegâh itmişdi ışk ehli kaşun mihrabını
3. Secdegâh itmişdi ışk ehli kaşun mihrabını
Kılmadın hayl-i melâ'ik secde-i Âdem henüz
4. Cana derdün cisme peykânun revân itmişdi hükm
4. Cana derdün cisme peykânun revân itmişdi hükm
Cism ile cân irtibatı olmadm muhkem henüz
5. Eşk sarf eyler felekden kâm hâsıl kılmağa
5. Eşk sarf eyler felekden kâm hâsıl kılmağa
Bu güher kadrini bilmez dîde-i pür-nem henüz
6. Perde-i çeşmüm makam itmişdi bir tersâ-beçe
6. Perde-i çeşmüm makam itmişdi bir tersâ-beçe
Olmadın mehd-i Mesîhâ dâmen-i Meryem henüz
7. Ey Fuzûlî eyledi her derde derman ol tabîb
7. Ey Fuzûlî eyledi her derde derman ol tabîb
Bir menüm zahmumdur ancak bulmayan merhem henüz
Fuzuli
1. Sen bütün âlemi sevindirdin. Ben ise henüz senin gamının esiriyim. Herkes gamdan kurtuldu, bende hâlâ dünyanın gamı var.
2. İsa'nın dudağı henüz can bağışlayıcıliktan dem vurmadan senin dudağın konuşup can bağışlardı.
İsa'nın nefesi ile ölüleri diriltmesine telmih vardır. Dem vurmak deyimindeki dem kelimesi nefes anlamına da geldiğinden tevriyeli kullanılmıştır. Burada sevgili Tann'dır.
3. Melekler henüz Âdem'e secde etmeden aşıklar senin kaşının mihrabına secde etmişlerdi.
Tanrı ilk insan Âdem'i topraktan yarattığında bütün melekler Âdem'e secde etmiş, yalnız âteşten yaratılmış olan şeytan secde etmemiştir. Beyitte açıklardaki aşkın ezelî olduğu anlatılıyor.
4. Can ile beden henüz birbirine iyice bağlanmadan cana derdin, vücuda da oklarının temreni gelip hükmetti.
5. Yaşla dolu göz, (döktüğü) gözyaşı incisinin değerini henüz bilmez, onu felekten murat almak için harcar.
6. Meryem'in eteği henüz Mesiha'ya beşik olmadan bir Hıristiyan çocuğu gözümün perdesinde yer edinmişti.
Müslümanlıkta şarap haram olduğu için eskiden meyhaneler Hıristiyan (tersa) veya ateşe tapan (mecusî, muğ) kimseler işletirlerdi Meyhanede şarap dağıtan çocuğa tersa-beççe veya muğ-beççe denir. Tasavvufta ilâhî ilham demektir. Beyitte Meryem, İsa, tersa kelimeie riyle müraat-ı nazir sanatı yapılmıştır. Bu beyitte de Fuzûlî, aşkının ezeli olduğunu söylüyor.
7. Ey Fuzûlî! O doktor her derde derman buldu. Ancak bir benim yaram hâlâ merhem bulmadı.
2. İsa'nın dudağı henüz can bağışlayıcıliktan dem vurmadan senin dudağın konuşup can bağışlardı.
İsa'nın nefesi ile ölüleri diriltmesine telmih vardır. Dem vurmak deyimindeki dem kelimesi nefes anlamına da geldiğinden tevriyeli kullanılmıştır. Burada sevgili Tann'dır.
3. Melekler henüz Âdem'e secde etmeden aşıklar senin kaşının mihrabına secde etmişlerdi.
Tanrı ilk insan Âdem'i topraktan yarattığında bütün melekler Âdem'e secde etmiş, yalnız âteşten yaratılmış olan şeytan secde etmemiştir. Beyitte açıklardaki aşkın ezelî olduğu anlatılıyor.
4. Can ile beden henüz birbirine iyice bağlanmadan cana derdin, vücuda da oklarının temreni gelip hükmetti.
5. Yaşla dolu göz, (döktüğü) gözyaşı incisinin değerini henüz bilmez, onu felekten murat almak için harcar.
6. Meryem'in eteği henüz Mesiha'ya beşik olmadan bir Hıristiyan çocuğu gözümün perdesinde yer edinmişti.
Müslümanlıkta şarap haram olduğu için eskiden meyhaneler Hıristiyan (tersa) veya ateşe tapan (mecusî, muğ) kimseler işletirlerdi Meyhanede şarap dağıtan çocuğa tersa-beççe veya muğ-beççe denir. Tasavvufta ilâhî ilham demektir. Beyitte Meryem, İsa, tersa kelimeie riyle müraat-ı nazir sanatı yapılmıştır. Bu beyitte de Fuzûlî, aşkının ezeli olduğunu söylüyor.
7. Ey Fuzûlî! O doktor her derde derman buldu. Ancak bir benim yaram hâlâ merhem bulmadı.