Fâ'ilâtiin/Fâ'ilâtsün/Fâ'ilâtün/Fâ'ilün
1. Ey mezâk-ı cana cevrün şehd ü şekker tek lezîz
Dem-be-dem zehr-i gamun kand-i mükerrer tek leziz
2. Âteş-i berk-i firâkun nâr-ı dûzah tek elim
2. Âteş-i berk-i firâkun nâr-ı dûzah tek elim
Cür'a-i câm-ı visâlün âb-ı kevser tek lezîz
3. Şerh ahvâlüm sana meste nasihat kimi telh
3. Şerh ahvâlüm sana meste nasihat kimi telh
Telh güf târun mana mahmura sağar tek leziz
4. Dâğ-ı ışkun derdi zevk-i saltanat tek dİl-pezîr
4. Dâğ-ı ışkun derdi zevk-i saltanat tek dİl-pezîr
Hâk-i kuyun seyri feht-i heft kişver tek lezîz
5. N'ola bulsam zevk köydürdükçe göğsüm üzre dâğ
5. N'ola bulsam zevk köydürdükçe göğsüm üzre dâğ
Ehl-i derde dâğ olur bî-derde zîver tek lezîz
6. Taze taze dâğ-ı derdündür dil-i sûzânuma
6. Taze taze dâğ-ı derdündür dil-i sûzânuma
Fi'l-mesel hn-s ehline cem'iyyet-i zer tek lezîz
7. Ey Fuzûlî âlemün gördüm kamu ni'metlerin
7. Ey Fuzûlî âlemün gördüm kamu ni'metlerin
Hiç ni'met görmedüm dîdâr-ı dilber tek lezîz
Fuzuli
1. Ey cefa ve çevrin can damağına bal ve şeker gibi tatlı gelen (sevgin)! Her an gamının zehri tekrar tekrar kaynatılmış şeker gibi lezzetlidir.
Mezâk: Zevk alma, tat duyma; tad alma yeri, damak; zevk, tat anlamlarına gelir. Arapçada bu kalıpla yapılan kelimelere • mastar-1 mimi; mimli mastar» denir. İsim - fiil, yer ve zaman adları yapılır. Burada canın tat alma yeri olarak kullanılmıştır.
2. Ayrılığının yıldırımının ateşi cehennem ateşi gibi elem vericidir. Vuslatının kadehinin bir yudumu Kevser suyu gibi lezzetlidir.
Ayrılık ateşi düştüğü yeri yakıp yok eden yıldırıma benzetilmiştir. Kevser: Cennete akan tatlı bir su. Ateş ve su tezadlıdır.
3. Durumumu sana açıklamak sarhoşa nasihat vermek gibi acı gelir. Senin acı sözün bana baş ağrısı çeken sarhoşa şarap içmek gibi tatlıdır.
Mahmur: Sarhoşluğun verdiği humar denen başağrısı ve sersemliktir. Sarhoş, başındaki ağrıyı ve sersemliği şarap içerek gidermek istediği için acı sözün mahmura şarap gibi tatlı gelir denmiştir. Şarabın tadı acı olmakla birlikte sarhoşa tatlı gelir. Sevgilinin acı sözü de şair için mahmura şarap içmek gibi tatildir. Acı ile tatlı arasında tezat sanatı vardır. Kadeh anlamına gelen sağar kelimesiyle kadehin içindeki şarap kastedilmiş olup mecaz-ı mürsel sanatı yapılmıştır.
4. Aşkının yarasının derdi saltanat zevki gibi gönül çekicidir. Köyünün toprağını gezip dolaşmak, yedi ülke fethetmek gibi tatlıdır.
5. Göğsümün üzerine kızgın dağ vurulmasından zevk alsam buna şaşırmamalı. Dertliye yara, dertsize süs gibi zevk gelir.
Dâğ, yanık yarası demektir. Kızgın demirle damga vurulurken meydana gelen yara. Şiirde aşk ateşinden meydana gelen yaradır. Damga yarası, şeklinden ve kırmızılığından dolayı güle benzetilir. Burada Fuzûli aşk yarasının meydana getirdiği yaranın vücudunu süslemesinden zevk aldığını söylüyor.
6. Aşk ateşiyle yanan gönlüme senin derdinin taze taze yaraları bu hırslı insana altın biriktirmek gibi tatlı gelir.
Ateşle dağlamak suretiyle meydana gelen yara, şeklinden ve kırmızılığından dolayı altın paraya benzetilmiştir.
7. Ey Fuzûli! Dünyanın bütün nimetlerini gördüm. Sevgilinin yüzü gibi tatlı hiç nimet görmedim.
Mezâk: Zevk alma, tat duyma; tad alma yeri, damak; zevk, tat anlamlarına gelir. Arapçada bu kalıpla yapılan kelimelere • mastar-1 mimi; mimli mastar» denir. İsim - fiil, yer ve zaman adları yapılır. Burada canın tat alma yeri olarak kullanılmıştır.
2. Ayrılığının yıldırımının ateşi cehennem ateşi gibi elem vericidir. Vuslatının kadehinin bir yudumu Kevser suyu gibi lezzetlidir.
Ayrılık ateşi düştüğü yeri yakıp yok eden yıldırıma benzetilmiştir. Kevser: Cennete akan tatlı bir su. Ateş ve su tezadlıdır.
3. Durumumu sana açıklamak sarhoşa nasihat vermek gibi acı gelir. Senin acı sözün bana baş ağrısı çeken sarhoşa şarap içmek gibi tatlıdır.
Mahmur: Sarhoşluğun verdiği humar denen başağrısı ve sersemliktir. Sarhoş, başındaki ağrıyı ve sersemliği şarap içerek gidermek istediği için acı sözün mahmura şarap gibi tatlı gelir denmiştir. Şarabın tadı acı olmakla birlikte sarhoşa tatlı gelir. Sevgilinin acı sözü de şair için mahmura şarap içmek gibi tatildir. Acı ile tatlı arasında tezat sanatı vardır. Kadeh anlamına gelen sağar kelimesiyle kadehin içindeki şarap kastedilmiş olup mecaz-ı mürsel sanatı yapılmıştır.
4. Aşkının yarasının derdi saltanat zevki gibi gönül çekicidir. Köyünün toprağını gezip dolaşmak, yedi ülke fethetmek gibi tatlıdır.
5. Göğsümün üzerine kızgın dağ vurulmasından zevk alsam buna şaşırmamalı. Dertliye yara, dertsize süs gibi zevk gelir.
Dâğ, yanık yarası demektir. Kızgın demirle damga vurulurken meydana gelen yara. Şiirde aşk ateşinden meydana gelen yaradır. Damga yarası, şeklinden ve kırmızılığından dolayı güle benzetilir. Burada Fuzûli aşk yarasının meydana getirdiği yaranın vücudunu süslemesinden zevk aldığını söylüyor.
6. Aşk ateşiyle yanan gönlüme senin derdinin taze taze yaraları bu hırslı insana altın biriktirmek gibi tatlı gelir.
Ateşle dağlamak suretiyle meydana gelen yara, şeklinden ve kırmızılığından dolayı altın paraya benzetilmiştir.
7. Ey Fuzûli! Dünyanın bütün nimetlerini gördüm. Sevgilinin yüzü gibi tatlı hiç nimet görmedim.