Mefâ'îlün/Mefâ'îlün/Mefâ'îlün/Mefâ'îlün
1. Figân kim bağrumun ol lâle-ruh kan olduğm bilmez
Ciğer pergâlesinde dâğ-ı pinhân olduğm bilmez
2. Habîbüm gönlünü cem' eylemez ruhsârı devrinde
2. Habîbüm gönlünü cem' eylemez ruhsârı devrinde
Meğer zülfi kimi hâlüm perişan olduğm bilmez
3. Kılur taksir idüp bir lutf her dem gönlüm almakda
3. Kılur taksir idüp bir lutf her dem gönlüm almakda
Vefa resmin sanur düşvâr âsân olduğm bilmez
4. Güzeller devlet-i vashn bulup mağrur olan âşık
4. Güzeller devlet-i vashn bulup mağrur olan âşık
Neşât-ı vaslda endûh-ı hicran olduğm bilmez
5. Dil-i sad-pâreden bî-dâdı kesmez gamze-i mestün
5. Dil-i sad-pâreden bî-dâdı kesmez gamze-i mestün
Ne gafil pâdişehdür mülki vîrân olduğm bilmez
6. Sanur zâhid özin hâli hayâlinden galatdur bu
6. Sanur zâhid özin hâli hayâlinden galatdur bu
Bu hayran olduğındandur ki hayran olduğm bilmez
7. Fuzûlî hasteye düşmen söziyle dost cevr eyler
7. Fuzûlî hasteye düşmen söziyle dost cevr eyler
Zihî sâde mu'ânz kavli bühtan olduğm bilmez
Fuzuli
1. Feryat ve figan ki, o lâle yanaklı bağrımın kan olduğunu bilmez. Gözlerimden parça parça dökülen ciğer parçasında gizli yara bulunduğunu bilmez.
2. Sevgilim yanağının devrinde gönlümü memnun etmez. Meğer halimin saçı gibi perişan olduğunu bilmiyor.
Devr kelimesinde tevriye vardır. Sevgilinin yanağının güzelliği zamanında anlamı ile birlikte onun yüzünün yuvarlaklığı da kastedilmiştir. Habib ve devr kelimeleriyle Hazret-i Mühammed'e telmih yapılmıştır. Her peygamberin zamanın bir seyyare devrinde geldiği kabul edilir. Hz. Muhammed'in devri ay devri (devr-i kamer) olup son devirdir. Kıyamete kadar sürecektir. Gönlün cem olması yani gönlün toplanması, gönlün rahatlaması demektir. Çünkü aşığın gönlü parça parçadır. Buna perişani-i hatır, yani gönlün dağınıklığı denir. Beyitte cem ile perişan arasında tezat vardır. Ruhsar (yanak, yüz) in aya benzemesi dolayısıyle de istiare yapılmıştır.
3. Lutf edip gönlümü almakta her an kusur eyler. Vefa adetinin zor olduğunu sanır, kolay olduğunu bilmez.
Padişah, mülk, zulm, viran kelimeleri bir araya getirilerek müra-at-ı nazir sanatı yapılmıştır.
4. Güzellerin kavuşma mutluluğuna erişip mağrur olan âşık, kavuşma zevkinde ayrılık kederi bulunduğunu bilmez.
5. Sarhoş yan bakısın yüz parça olmuş gönlümden zulmü kesmez Ne gafil padişahtır, mülkünün viran olduğunu bilmez.
6. Sofu kendisinde sevgilinin hayaJi bulunmadığını sanır. Kendisi hayran olduğu için hayran olduğunu bilmez.
Sofi Tanrı'ya hayrandır. Kendisinde sevgilinin hayalinin bulunmadığını zannederek hata eyler. Oysa sevgili. Tanrı güzelliğinin bir aksidir. Tıpkı esrarkeşlerin sarhoşluğu (hayran) gibi hayal âleminde hayran olup kendi hayranlığını bilmez.
7. Dost, hasta Fuzûlî'ye düşmanın sözüyle cefa eyliyor. (Dost) ne-kadar saf, düşman sözünün bühtan olduğunu bilmiyor.
2. Sevgilim yanağının devrinde gönlümü memnun etmez. Meğer halimin saçı gibi perişan olduğunu bilmiyor.
Devr kelimesinde tevriye vardır. Sevgilinin yanağının güzelliği zamanında anlamı ile birlikte onun yüzünün yuvarlaklığı da kastedilmiştir. Habib ve devr kelimeleriyle Hazret-i Mühammed'e telmih yapılmıştır. Her peygamberin zamanın bir seyyare devrinde geldiği kabul edilir. Hz. Muhammed'in devri ay devri (devr-i kamer) olup son devirdir. Kıyamete kadar sürecektir. Gönlün cem olması yani gönlün toplanması, gönlün rahatlaması demektir. Çünkü aşığın gönlü parça parçadır. Buna perişani-i hatır, yani gönlün dağınıklığı denir. Beyitte cem ile perişan arasında tezat vardır. Ruhsar (yanak, yüz) in aya benzemesi dolayısıyle de istiare yapılmıştır.
3. Lutf edip gönlümü almakta her an kusur eyler. Vefa adetinin zor olduğunu sanır, kolay olduğunu bilmez.
Padişah, mülk, zulm, viran kelimeleri bir araya getirilerek müra-at-ı nazir sanatı yapılmıştır.
4. Güzellerin kavuşma mutluluğuna erişip mağrur olan âşık, kavuşma zevkinde ayrılık kederi bulunduğunu bilmez.
5. Sarhoş yan bakısın yüz parça olmuş gönlümden zulmü kesmez Ne gafil padişahtır, mülkünün viran olduğunu bilmez.
6. Sofu kendisinde sevgilinin hayaJi bulunmadığını sanır. Kendisi hayran olduğu için hayran olduğunu bilmez.
Sofi Tanrı'ya hayrandır. Kendisinde sevgilinin hayalinin bulunmadığını zannederek hata eyler. Oysa sevgili. Tanrı güzelliğinin bir aksidir. Tıpkı esrarkeşlerin sarhoşluğu (hayran) gibi hayal âleminde hayran olup kendi hayranlığını bilmez.
7. Dost, hasta Fuzûlî'ye düşmanın sözüyle cefa eyliyor. (Dost) ne-kadar saf, düşman sözünün bühtan olduğunu bilmiyor.