Şiir, Sadece: Gurbet
Gurbet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Gurbet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Temmuz 2016 Çarşamba

Gurbet

Değerli katınızadır ..
Yazan Pötürgeli Hamzadır
Alan gurbette Abdülkerim ..
Evvela mahsus selam eder
İki gözlerinden öperim.
Elhamdülillah ki sağız!
Dört nala koşuyor zaman
Günün birinde konuşacağız.
Nasılsınız?
Nasıl Ahmet?

Tütüm tütüm tüter gurbet
Siz orda biz burada
Gurbet bıçaktır yarada
İstanbulda sıkıyönetim
Örfidare Ankarada ..

Nasılsınız Sabiha Hanım,
Nasılsınız Zikri Ağabey?
Ölüm değil bir şey
Ayrılık zor!

Orada İslam mezarlığı var mı,
Yabancılar nereye gömülüyor?
Kaçınız öldü kaçınız sağ? ..
Sağ kalanlar.. hiç olmazsa
Gönderin resminizi!

Çok değiştinizse eğer
Resme yazın isminizi
Küçüktüm İtalyayı gördüm
Kayalar maviliklere uzanıyordu;
Özlem özlem yanıyordu
Deniz fenerlerinde şey ...
Nasılsınız yiğit Mehmet,
Nasılsın Zikri Ağabey?

Sonrasını hatırlamam
Nereye geçti vapur,
Nereden su içti vapur
hatırlamam ...

Simirna'da incir üzüm
Kilikya'da çeltik pamuk;
Ana avrat çoluk çocuk
Sattılar üç batmana!

Altıncı filo yoldadır.
Müslüman evlerinde
Naylon kadın külotları biçiliyor ...
Ölmek değil bir şey,
Satılmak zor!

Hatırlıyorum ki hürdük,
Tepelerde yükselen ayı görürdük,
Bakracımız bakırdandı ay gibi
Evlere taze süt götürürdük.
İskambil oynardık altı kol,
Fasulye pişirirdik elimizle;

Burnunu silerdik helal çocukların
kendi mendilimizle.

O ne yoldu göklere açılan yol!
O ne tatlı şeydi ümit!
Açıl be paslı kilit!

Bir vatan ki
Çığlık çığlık
Akardı şarkılar caddelerinde çığ gibi.
Bir vatan ki
Şimdi
Çemberi paslı
Üç kaburga kemiği kırılmış
Eski bir şarap fıçısı gibi.
Gurbetteyiz gurbet!

İşte böyle yiğit Ahmet,
İşte böyle Abdülkerim!

Tekrar selam eder
İki gözlerinden öperim.

Elhamdülillah ki sağız;
Dört nala koşuyor zaman
Yakında bulaşacağız

Dağlarda ateş yakan çobanlar
Artık atom enerjisinde ısınır
Fildişi parmaklarından akar zamanlar
Milyonca ve milyonlarca asır

Tek bir ülke ve tek bayrak,
Ne sınır, ne sınıf, ne diktatör,
Bizimdir bu deniz, bu gök, bu toprak
Duy ve düşün ve gör.

Duy ve düşün Kerim!
Sondan bir öncesidir bu,
Gözlerinden yanaklarından öperim!.


İlhami Bekir Tez

28 Haziran 2016 Salı

Gurbet

Gurbet o kadar acı
Ki, ne varsa içimde
Hepsi bana yabancı
Hepsi başka biçimde

Eriyorum gitgide
Elveda her ümide!
Gurbet benliğimi de
Bitirdi bir biçimde

Ne arzum ne emelim
Yaralanmış bir El’im
Ben gurbette değilim
Gurbet benim içimde


Kemalettin Kamu

10 Ekim 2015 Cumartesi

Gurbet

Dağda dolaşırken yakma kandili,
Fersiz gözlerimi dağlama gurbet!
Ne söylemez, akan suların dili,
Sessizlik içinde çağlama gurbet!

Titrek parmağınla tutup tığını.
Alnıma işleme kırışığını
Duvarda, emerek mum ışığını,
Bir veremli rengi bağlama gurbet

Gül büyütenlere mahsus hevesle,
Renk dertlerimi gözümde besle!
Yalnız, annem gibi, o ılık sesle,
İçimde dövünüp ağlama gurbet!..


Necip Fazıl Kısakürek

24 Nisan 2015 Cuma

Gurbet

I

Bir kuş tanıyorum ki, baharda,
Salkımlar açan bahçemin üstünde uçar da
Akşamların ürperdiği bir sesle öterdi.

Besbelli, bu iklime yabancı,
Nerden koparak geldiği meçhul,
Endamı uzun, tüyleri parlak, sesi vahşî
Bir kuş.

Akşamla yatan köyde sadâlar durulunca,
Mehtaba yakın, gölgeli bir nokta bulunca,
Hicranla kısılmış, heyecanlarla boğulmuş
Bir sesle öterdi.

Öttükçe uğuldardı sesinde
Âvâre kuşun duyduğu hasret
Bir bilmediğim kıt'ada, bir dağ tepesinde,
Binbir çölün ardında kalan yurduna dâir.

Öttükçe o, hasretle genişlerdi, duyardım,
Korkunç uçurumlar gibi ruhumda derinlik.
Hergün daha bir parça yakından sevişirdik:
Ben şâir, o şâir.

Birgün camı açtım ki, ufuk bir kara perde;
Sahrayı beyazlar bürümüş, yollar uyuşmuş;
Gördüm ki, o gurbet kuşunun gezdiği yerde
Cansız bir avuç tüy yatıyor... Baktım: O kuşmu

II

Ey gözlerinin çevresi mor, benzi tutuşmuş,
Akşamladığım yolları yalnız gezen âfet!
Kaç yıl geçecek, böyle hazîn, böyle habersiz,
Sen Marmara'nın göl gibi durgun bir ucunda
Ben böyle atılmış gibi yurdun bir ucunda,
Sen benden uzak, ben sana hasret?

Sarmış beni gurbet,
Sarmış beni Mecnun diye zincir gibi dağlar;
Bir türbe ki ruhum, gelen ağlar, giden ağlar!

Her şey bana bîgâne bu yerde,
Herkes gibi her şey:
Sessiz dereler, solgun ağaçlar, sarı güller;
Dillenmiş ağızlarla tutuk dilli gönüller...

Hattâ bana insanlara nisbetle yakındır
Bahçemde ölen kuş,
Bahçemde kefensiz gömülen kuş.

Herkes bana bîgâne bu yerde...
Bir yer ki, sevenler, sevilenlerden, eser yok;
Bezminde kadeh kırdığımız sevgililer yok;
Yok... yok!

Karşımda hayâlin, diyorum ki,
Bir fırtınanın kahrına kurban
Kuşlar gibi, derdinle bugün, darmadağındır
Kalbimde güneş, sevgi, emel, neş'e, ne var

Karşımda hayâlin, diyorum ki,
Birgün bu dudaklar beni hasretle anarsa,
— Rabbim, ne dudaklar:
Kül benzinin üstünde birer damla kıvılcım!
Birgün bana ağlarsa bu gözler,
Beyhude değildir, bunu bilsin;
Bilsin ki bugün, bir sen eziyyette değilsin:
Gurbet yayının okları geçmiş de içinden,
Günlerce uzakta,
Yorgun biri uzlet gibi yalnız yaşamakta.
Yorgun biri uzlet denilen kabre gömüldü:
Ölmeden öldü.


Faruk Nafiz Çamlıbel
Han Duvarları
1923