Tolga Tuyluoğlu için
Hampstead Heath’in ılık bir güne, yorucu kalabalığa açıldığı saatte Merton Lane’de bir
bahçeye oturmuş biramı yudumluyor, güneş gözlüğümle oynaşıyorum:
Sinir sistemimi baştan aşağı etkileyen alerjiye karşı etkisiz bir geciktirici!
Güne Blake’in gözleriyle bakmamı engelleyen iki kara cam! Asit-boyalar
damarlarımda akıyor.
“Blake is Blake.”
NY’ta, 54.Cadde’de, bir apartmanın 15.katında (15D) oturmuş, Kerouac’ın
şiirlerinden, anlatılarından oluşma, müzikle arkalanmış bir CD’yi dinlerken bu tümce
Aysun’la benim yüreğime kargı gibi saplanmıştı.
“Blake is Blake.”
İkimiz de aynı anda salya sümük olmuş, doya doya ağlamıştık.
Bu baştan çıkarıcı üzünç, bu sızı dorukdoyumu Londra’da, bir Pazar günü,
Hampstead Heath göğünü kuşatan anlamsız uçurtmalar arasında peşimi bırakmıyor.
Yaşamın kendi boşunalığı içinde kutsal bir sevinç gibi patlayışını duyumsuyorum.
Allen’ın “Kutsal!” çığlığı cıvıklığını yitiriyor, yeni, güçlü bir tınıya kavuşuyor.
Yaşam var, biz onun içinde bu anın kutsal boşunalığını kaçınılmaz bir yazgı olarak
görüyor, kıvanıyoruz.
Kıvanıyoruz.
C. Hakan Arslan
Londra, 07.06.04
Hampstead Heath’in ılık bir güne, yorucu kalabalığa açıldığı saatte Merton Lane’de bir
bahçeye oturmuş biramı yudumluyor, güneş gözlüğümle oynaşıyorum:
Sinir sistemimi baştan aşağı etkileyen alerjiye karşı etkisiz bir geciktirici!
Güne Blake’in gözleriyle bakmamı engelleyen iki kara cam! Asit-boyalar
damarlarımda akıyor.
“Blake is Blake.”
NY’ta, 54.Cadde’de, bir apartmanın 15.katında (15D) oturmuş, Kerouac’ın
şiirlerinden, anlatılarından oluşma, müzikle arkalanmış bir CD’yi dinlerken bu tümce
Aysun’la benim yüreğime kargı gibi saplanmıştı.
“Blake is Blake.”
İkimiz de aynı anda salya sümük olmuş, doya doya ağlamıştık.
Bu baştan çıkarıcı üzünç, bu sızı dorukdoyumu Londra’da, bir Pazar günü,
Hampstead Heath göğünü kuşatan anlamsız uçurtmalar arasında peşimi bırakmıyor.
Yaşamın kendi boşunalığı içinde kutsal bir sevinç gibi patlayışını duyumsuyorum.
Allen’ın “Kutsal!” çığlığı cıvıklığını yitiriyor, yeni, güçlü bir tınıya kavuşuyor.
Yaşam var, biz onun içinde bu anın kutsal boşunalığını kaçınılmaz bir yazgı olarak
görüyor, kıvanıyoruz.
Kıvanıyoruz.
C. Hakan Arslan
Londra, 07.06.04