Carlos Pellicer'e
Ta buralara geldim
Yazarak bu çizgileri,irademin dışında:
Yeşilli-mavili bir cami,
Altı yassılmış minare,
İki ya da üç mezar,
Ermiş bir şairin anıları,
Timurla soyunun adları.
Rastgeldim yüzgünlerin rüzgarına.
Kumla örttü tüm geceleri,
Kamçıladı kaşımı, kavurdu gözkapaklarımı
Şafak:
Kuşların saçılması
Ve taşlar arasında köylülerin ayaksesleri olan
Suyun söylentiler yayan sesi.
(Ancak su da aldı tozdan nasibini.)
Ovada homurtular,
Görünüşler
Yitişler,
Kil şansı kasırgalar
Düşüncelerim gibi aslı astarı olmayan.
Dönüyor, dönüyorlar ·
Otelin bir odasında, tepelerde:
Bir develer mezarlığı bu diyor
Ve benim düşüncelere dalışımda
Hep aynı çöken suratlar.
Rüzgar, o harabeler efendisi mi
Benim tek ustam?
Aşınmalar:
Git gide serpilip büyüyen parçacıklar.
Bir çivi çaktım,
Ermiş'in türbesinde,
Kurumuş ağacın derinine,
Öylesine değil
Diğerleri gibi, kem göze karşı:
Kendiminkine karşı.
(Bir şeyler söyledim:
Rüzgarın alıp götürdüğü sözcükler.)
Bir akşam yükseltiler geldi bir araya'.
Kavaklar gezindi
Değiştirmeksizin yerlerini
Menevişli damlarda güneş
Apansız bahar havaları.
Hanımlar Bahçesi'nde
Tırmandım firuze kubbeye.
Sembollerle döğmelenmiş minareler:
Ve o küfı elyazması ışıldadı
Anlamının daha ötesinde.
İmgesiz görüntülerim olmadı benim,
Yitene dek döndüklerini görmedim biçimlerin
Durgun bir açıklık içinde,
Maddesiz varolmasında Sufi'nin.
İçmedim doluluğu hiçlik içinde
Ne de gördüm iki ve otuz işaretini
Bodisatva'nın elmas bedeninin.
Bir mavi gök gördüm ve tüm mavi tonlarını.
Beyazdan yeşile
Tüm kavaklar yelpazesi
Ve bir çamın üstünde, kuştan çok gök olmuş,
aklı-karalı karatavuk.
Dünyanın dinlediğini gördüm kendinde
Görüntüleri gördüm.
Ve tam şu saatin buçuğuna ünledim:
Ölümlünün kusursuzluğunu.
Octavio Paz
Çeviren: Adnan Özer