Şiir, Sadece: Hollanda Şiiri
Hollanda Şiiri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hollanda Şiiri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Aralık 2016 Salı

Geçici Barış Sırasında Yazılmış Satırlar

Ne zaman kalkmak istediysek ayağa
köşelere sindik. korku bürümüştü bir yerlerimizi.

Savaş-kahramanlar olur muydu o olmasaydı.

Uykulu yağmur günlerini koru,
kimsenin sevmediği yeryüzünü.

Kahramanlar-savaş olur muydu onlar olmasaydı.

Söylenmemiş bir şey var yine de
İsveç kırlangıçlarının getirdiği güven gibi.

Barış-kahramanlar olur muydu o olmasaydı.

"Sevdiğim, tavan arasına koy keserimi,
sonradan bir başkasına verirsin."

Kahramanlar-barış olur muydu onlar olmasaydı.


Judith Herzberg
Çeviren: Ülkü Tamer

Seçim

İlerde ne olmak istediğini sordular ona
"Sakat olmak isterdim," dedi, sonra gördü kendini:
kahverengi damalı bir örtü altında bacakları
koltuğunu iten sevgili kocası, solgun oğulları
bir pul bile yapıştıramaz artık,
mektup yazamaz, yolculuk yok.
Evet, özgür olacak sonunda
üzgün görünebilir istediği kadar
sıraya girmez kuyruklarda
geçit törenini en önden izler
güzel elbiseler yok artık
usul usul ağlar akşamları
olmaz dese bile bir şeye, kendisi için değil
başkalarını düşünerek der bunu.
iki oğlu da onunla kalır
ayrılmaz yanından, hiç ama hiçbir zaman
bir
şeycikler olmaz ona
hiç ama hiçbir zaman yıpranmaz.


Judith Herzberg
Çeviren: Ülkü Tamer

26 Aralık 2016 Pazartesi

Kiliseler

Durmadan
Kiliseler yapıyorlar yeni kiliseler
Her yerde. Her zaman birkaç sofu kadın
Bulunur her yerde kiliselerde
Dua ederler: yeğenleri için kendi
Mutlulukları için yani herkes için.

Sessizdir kiliseler, daha sessizdir
Doğanın o yüceler yücesi sessizliğinden
Soğuktur kiliseler, daha soğuktur
Buz tutmuş göllerden. Sessiz ve soğuktur
Kiliseler: Yani kiliseler sakin derler.
Şarkı söylenir belli saatlerde kiliselerde.

Vardır kiliseler köylerde, kasabalarda, kentlerde
Pıtrak gibidirler dünyanın dört bir köşesinde
Sanki benzin istasyonudur mübarekler:
Bir adam
İş tulumu giymiş bir adam yıkar camları
Depoyu benzin1e doldurur alır parasını
Sonra içeri girer ve gazetesini okur.


Remco Cambert
Çeviren: Özdemir İnce

Aşk

Düş görüyorum öyleyse yoğum

Birinin kapıyı kırdığını düşlüyorum
laf olsun diye değil politik cinayet

Düş görüyorum öyleyse yoğum

Öldüğümü düşlüyorum
laf olsun diye değil bir hiç için

Bir tek ben olduğunu düşlüyorum

Yediğimi içtiğimi düşlüyorum
laf olsun diye değil ama senin için biraz da


Lucebert
Çeviren: Özdemir İnce

Şiir Okulu

Sevimli bir düşsel-uyak değilim
aceleci bir değneğiyim aşkın,
alttaki, üstteki kine bak
hepsi oynak bir işlem.

Şiirler dostudur politikanın,
kafa tutuşun yazarıyım ben
ve mistisizmim nazlıdır
hastalanınca kuru ot gibi çiğnenip yutulur.

Derim ki yumuşak şairler
çekingen ve insancıl görünürler.
Bundan böyle heyecanlı ezinçler, müzikli
rekabet, sıcak ütülerin kabarık kordonları.

Ve ben, bu şiir kitabında yaşayan
bir dolaptaki fare gibi başkaldırmanın
ve gürlemenin kalıntısı içindeyim: yarı uyak,
alay, şiir okulunun en sevilen alayı.


Lucebert
Çeviren: Muzaffer Uyguner

24 Aralık 2016 Cumartesi

Yazıyorum

Yazıyorum: kararsızdır geçmiş,
gelecek, kör.

Göz altında tutulan apansız: canlı imgeler
her dakika donuyorlar biraz daha.

Ovada denizde akan aşk fırtınasının
altında ırmaklar.

Yitirdim kendimi ormanda mutluluk ya da delilik için
Uyuyorum ve uyanıyorum bir sessizlik gibi acı

Birbirimizi tamamladığımız tekrarladığımız kentlerde
Birbirimizi terk ettiğimiz izlediğimiz yitirdiğimiz ve bulduğumuz

Her ilkyazda soğuğu sarsan dağlar
Ve şimdi yakalıyor soğuk beni sonbaharda

Öğüt vermiyorum kimseye yol göstermiyorum
Binlerce iz buluşup kesişiyorlar

Gövde siliyor kendini daha iyi gülüşten
Su kutsaldır çölden sonra.


Gerrit Kouwenaar
Çeviren: Özdemir İnce

Gün

Buradayım bugün: yediyi gösteriyor saatler
Balkonda komşularımız barıştan söz ediyorlar
Yangınlar üzerine makalesini yazıyor babam
Annem mutlu mu mutlu bir oğlu var diye

Pastayı kesiyor amcalar bekliyorum aldırmadan
Hemen yanıtlıyor dünya: spor gösterileri
Arabadan geçilmiyor sokaklar, taraftar kalabalığı
Kaynak su taşıyarak sessizce gidiyor halalar

Bisikletli gazete dağıtıcısı selamlıyor doktoru
Kentin gözleri açık duruyor rüzgarın önünde
Çünkü oradayım ben bir asfalt teknesinin içinde
Çünkü oradayım org hafifçe çalıyor uzaktan

Geceleyin eve dönüyor babam yangın kokuyor paltosu
Çıkıp iniyor lastik çizmeleriyle
Balkonda yaprak sigara tüttürüyor
İçki içiyor ve düşünüyor uçmayı biliyorum.


Gerrit Kouwenaar
Çeviren: Özdemir İnce

Özet

Acılıdır bir çamaşır
ipi araştırmak çorapların
bir tekiyle
Hava rutubetli olunca bazen
oraya asarlar onları
gün boyu


Louis Th. Lehmann
Türkçesi: Muzaffer Uyguner

Bombalar

Kent sakin.
Sokaklar
geniş.
Pancur aralıklıklarından bakıyor kangurular.
Bir kadın geçiyor.
Hızla topluyor yankı adımlarını.

Kent sakin.
Bir kedi düşüyor birdenbire pencere pervazından.
Bir külçe gibi yer değiştiriyor ışık.
Sessizce dört bomba düşüyor alana.
Ve üç dört ev sanki bir şey olmamış gibi tasasız
çekiyor kara bayraklarını.


Paul Rodenko
Çeviren: Özdemir İnce

23 Aralık 2016 Cuma

Şubat Güneşi

Yeniden açılıyor dünya bir genç kız odası gibi
Uzak beyazların peçesiyle geliyor kısa gazete haberleri.
Şap elleriyle çalışıyor işçiler
merdivenler, piyanolar, penceresiz evler yapıyorlar.

Öğrenci selamıyla salınıyor kavaklar
kuşlarla yüklü bir balon
ve çok yukarlarda görünmez bir uçak
masmavi çiçekler boyuyor masmavi ipeğin üzerine.

Ayak ucumda oynuyor güneş bir uslu çocuk gibi.
İlkbaharın ilk rüzgarının
tüylü maskesini taşıyorum yüzümde.


Paul Rodenko
Çeviren: Özdemir İnce

İstemek

Karımı alıyorum. Gezmeye çıkıyorum.
Dört açmışım gözlerimi.
Esmerleştiriyorum göğsümü bir düğün davetiyesi gibi.
Işıkla vurmak isterdim
içimde dikilen telgraf direğini:
ışıktan bir bıçak ağzı
budamak için parmak uçlarımdan günleri.
Kırmızı bir totem yontmak isterdim.
Hareketleniyor tutkum bir erden asma gibi
Her gün için bir imge.
Nerede yaşar parmaklar.
Öğrenmeliyim.

Bir insan yaratmak isterdim
kin ve dikenden.
Bir kış adam, yüzü dirseklerden.
O geçerken büzülürdü ağaçlar
Ve bir dakika olsun yaşardı
Kızarırdı yüzü, kızarırdı çocukların gözyaşlarından.
Kırmızı.

Toparlanıyorum gene: her zamanki gibi.
Suya bakıyorum. Aç midemi alıyorum.
Gezmeye çıkıyorum. Bir aşevi görüyorum
yirminci sınıf: duvarları yeterli.
Ama pencereleri eksik.

Dinleyin şunu. Size söylemek isterim.
Zencileri karaya boyuyorlar Florida'da.
Ayıklıyorlar zencileri Florida'da.
Kan kokuyor İspanya.
Kemerden yukarı kendim olmak isterdim.
Bir tohumun bayrağının filizlendiğini görmek isterdim.
Göreceğim fılizlenişti.


Jan G. Elburg
Çeviren: Özdemir İnce

Bir Şiir

bak
neler biliyorum ben
ben hiç ölmemiş olan?

şimdi ölüsün sen
ve ne görüyorsun
benim görmediğim bir şey?

madem ki gözler kapanıyor
ve yöneliyor içe
neredeyim ben
neredesin sen
neredeyiz biz?

bak
seni görüyorum orada
önümdesin
çıkardığım zaman isveç tirbuşonunu
beyazkayın ağacından
açmak için
şarap şişesini

bunu yapan sensin
gözlerin
ellerin
bardak

bak
orada hala
ve aynı güneş
tepelerin üzerinde bir kırmızı balon
güneşte bir leke

her şey senin gibi
sende gördüğüm
her şey


Bert Schierbeek
Çeviren: Özdemir İnce

22 Aralık 2016 Perşembe

Kahvaltıdan Sonra

Bu sabah kahvaltıdan sonra
el yordamıyla aranırken açımladım
tenceremin kapağını
(4 oz net; orta boy)

tam oturmuş, küçük bir Heinz sandviç ezme şişesi
elbette önce denedim
sandviç ezmesinin kapağını
kapamayı tencereye
ve oldu evet oldu


Cees Buddigh
Çeviren: Muzaffer Uyguner

Bilinmez Bir Kadına

Tiz bir kuğurtu çıkardın
sanki şenlik başlıyormuş gibi az sonra
Bir horoz-genç kız büyülenmiş bir akbaba
şaşkın bir Afrika antilopu
şu ya da bu, yabanıl bir şey ama

Raks etmeye başladın bir yabanıl gibi
coşmuş bir derviş gibi bir şaman ya da

Tepeden tırnağa iğne ve titremeler içinde
dört bir yana salladın kalçalarım
ama özellikle bana

Ve gözlerinde unutulmayanın anlamı
ama gene de de atılmadın
kollarıma
Çünkü demedim
Gel aşkım yanıma


Jan Hanlo
Çeviren: Özdemir İnce

Sabah

Saat dört buçuk bir nisan sabahı
yürüyorum ve Saint-Louis-Blues çalıyorum ıslıkla
Kendi bildiğimce çalıyorum ezgiyi
ve çalarken ıslık kendi kendime düşünüyorum:
benziyor mu acaba ıslığım
tombul ardıç kuşunun şarkısına
gerçekten de biraz sonra
benim Saint-Louis-Blues benziyor
tombul ardıç kuşunun şarkısına:
turdus viscivorus


Jan Hanlo
Çeviren: Özdemir İnce

21 Aralık 2016 Çarşamba

En Yakın Akraba

I.

Çizgili elbise giymiş uzun adam.
Yanıyor gözleri yağmurda.
Bir çuvala sokuyor başını.

Açıyor kollarını iki dal gibi
Ve ağaç bir kuş konuyor üzerine.
Düşerken duyuyorum ağaç çatırdısını.


II.

Her gün duman
çıkar bacadan
uzun dalgalar halinde;
Greco figürleri gibi
parmaklar gibi.
Kıvrılır ve dönerler,
yalpalanır, bükülürler,
ölüme doğru.


III.

En yalan akrabasıyım,
yaşayan ölümün,
ayda havlayan köpeğin

Sürünüyorum altında masanın,
avuçlarımın arasında başım,
burnum kanla dolu.


Ed. Hoornik
Çeviren: Muzaffer Uyguner