Bu küçük, ıslak yüzlü tay,
minik kuyruğu ve ince burnuyla,
fırlayınca ışık içinden, ürperdim:
şaşkın bir bakış yerleşti yüzüme.
Önce bir dizinin üzerinde doğruldu tay,
sonra öbürünün, sonra da ayaklarından birinin;
dünya da böyle doğmuştu kaostan ansızın,
ilk anlarda böyle görünmüştü yeryüzü de.
Her yer kapkaranlıktı yeni doğan tay için
ama duyuyordu varlığını bir ışığın,
ve ağaçları, uzak bir ormandaki,
binlerce yıldırımın gürültüler yaptığı.
Yıldızların gürültüsünde uğulduyor ırmaklar,
canlı otların kokuları ile dopdolu rüzgar
ve onların arasında her şeyden önce Yeryüzü
bir şeyler fısıldayıp duruyor güzel taya.
minik kuyruğu ve ince burnuyla,
fırlayınca ışık içinden, ürperdim:
şaşkın bir bakış yerleşti yüzüme.
Önce bir dizinin üzerinde doğruldu tay,
sonra öbürünün, sonra da ayaklarından birinin;
dünya da böyle doğmuştu kaostan ansızın,
ilk anlarda böyle görünmüştü yeryüzü de.
Her yer kapkaranlıktı yeni doğan tay için
ama duyuyordu varlığını bir ışığın,
ve ağaçları, uzak bir ormandaki,
binlerce yıldırımın gürültüler yaptığı.
Yıldızların gürültüsünde uğulduyor ırmaklar,
canlı otların kokuları ile dopdolu rüzgar
ve onların arasında her şeyden önce Yeryüzü
bir şeyler fısıldayıp duruyor güzel taya.
Ion Alexandru
Türkçesi: Muzaffer Uyguner