Bak geliyorlar, geliyorlar işte, şimdi geliyorlar,
bak gemilere, ey yüreğim,
Magdelena ırmağındaki gemilere,
Gonzalo Jimenez'in gemilerine,
şimdi yaklaşıyorlar işte, işte yaklaşıyor gemiler,
durdur onları, ey ırmak, kapat
iştahlı sahillerini,
batır onları nabız atışlarında,
gaspet açgözlülüklerini onların,
fırlat ateşli hortumunu onlara karşı,
senin kana susamış omurgalı hayvanlarını,
gözleri emen yılan-balıklarını,
bırak yara almaz timsahın kessin yollarını
çamur renkli dişleri
ve eski zırhıyla,
ger onu bir köprü gibi
kumlu dalgalarının üstüne,
fırlat jaguar'ın ateşini
ağaçlarından boy atmış mısırtohumlarından,
ey ırmak-ana,
fırlat kan-sineklerini onlara doğru,
bağla onları kara hayvan gübresiyle,
batır onları yarıkürende,
nehiryatağının karanlığında
bağla sıkıca onları köklere,
ve bırak çürüsün bütün kanları
ıstakozlar tüketirken
onların ciğerlerini ve dudaklarını.
Şimdiden sızmışlar korunun içine:
yağmalıyorlar şimdi onlar, paramparça ediyorlar, öldürüyorlar
şimdi onlar.
Ey Kolombiya! Savun gizem dolu
kızıl ormanının peçesini.
Şimdiden kaldırdılar bıçağı
İraka'daki küçük kiliseye karşı,
şimdi yakalıyorlar başrahibi,
ve bağlıyorlar şimdi O'nu.
'Sökül bakalım eski tanrının takılarını, ' diyorlar
O'na,
Kolombiya'nın şafağındaki çiy'de
parıldayıp çiçeklenmişti
o takılar.
İşkence ediyorlar şimdi de prens'e.
Kellesini kopardılar, hiçkimsenin
kapatamayacağı gözleriyle bakıyor
kafası bana, çıplak yeşil yurdumun
sevdiği gözlerdi onlar.
Yakıyorlar işte şölen evini,
ve atlar izliyor sonra,
işkenceden, kılıçlardan
yalnızca köz kalıyor geriye,
ve külde kapatmamış gibi
gözlerini prens.
bak gemilere, ey yüreğim,
Magdelena ırmağındaki gemilere,
Gonzalo Jimenez'in gemilerine,
şimdi yaklaşıyorlar işte, işte yaklaşıyor gemiler,
durdur onları, ey ırmak, kapat
iştahlı sahillerini,
batır onları nabız atışlarında,
gaspet açgözlülüklerini onların,
fırlat ateşli hortumunu onlara karşı,
senin kana susamış omurgalı hayvanlarını,
gözleri emen yılan-balıklarını,
bırak yara almaz timsahın kessin yollarını
çamur renkli dişleri
ve eski zırhıyla,
ger onu bir köprü gibi
kumlu dalgalarının üstüne,
fırlat jaguar'ın ateşini
ağaçlarından boy atmış mısırtohumlarından,
ey ırmak-ana,
fırlat kan-sineklerini onlara doğru,
bağla onları kara hayvan gübresiyle,
batır onları yarıkürende,
nehiryatağının karanlığında
bağla sıkıca onları köklere,
ve bırak çürüsün bütün kanları
ıstakozlar tüketirken
onların ciğerlerini ve dudaklarını.
Şimdiden sızmışlar korunun içine:
yağmalıyorlar şimdi onlar, paramparça ediyorlar, öldürüyorlar
şimdi onlar.
Ey Kolombiya! Savun gizem dolu
kızıl ormanının peçesini.
Şimdiden kaldırdılar bıçağı
İraka'daki küçük kiliseye karşı,
şimdi yakalıyorlar başrahibi,
ve bağlıyorlar şimdi O'nu.
'Sökül bakalım eski tanrının takılarını, ' diyorlar
O'na,
Kolombiya'nın şafağındaki çiy'de
parıldayıp çiçeklenmişti
o takılar.
İşkence ediyorlar şimdi de prens'e.
Kellesini kopardılar, hiçkimsenin
kapatamayacağı gözleriyle bakıyor
kafası bana, çıplak yeşil yurdumun
sevdiği gözlerdi onlar.
Yakıyorlar işte şölen evini,
ve atlar izliyor sonra,
işkenceden, kılıçlardan
yalnızca köz kalıyor geriye,
ve külde kapatmamış gibi
gözlerini prens.
Pablo Neruda
"Los conquistadores"den, "Canto General"