Kardeşim Hasan,
bu harup ağacı kollarını açmıştı
bizi zorba temmuz güneşinden korumak için
bardağın elde ve tabaktaki demet umudun
bulunduğu bir zamanda
(kim ağlarsa-dedin-kendi gömütünü kazar)
Yuvamız oldu o
ve erincimiz vardı
ve sürdürmek istedik bunu.
Dün gece yastık diye bir toprak tümseğinde uyurken ben
bombaların güneşi kararttığını gördüm yine
ve sayamadım ölüleri
kattım senin oğlunu da
kattım benim oğlumu da
daha dün
orak makinesini kullanmayı öğrettiğimiz
ve birlikte tarla kuşu avladığımız.
Dün gece sen uyumadın kardeşim Hasan
yerim sertti deme bana
karpuz tarlalarındayken toprakta bile uyurduk biz.
Köyümüzü anımsamış olmayasın
Senin topların ve benim kurşunlarım
yeryüzünden silip attı
senin camini
ve benin kilisemi
anayurt ve din için savaştığımızı söylemelerine karşın.
Senin yuvan
benim yuvam
bizim tarlalarımız,
senin oğlan
benim oğlan
hangi anayurt, kardeşim Hasan?
Senin yuvan
benim yuvam
senin oğlan
benim oğlan
ve yaşadık biz
hasat zamanı elini uzattın bana
zeytinlerin toplanmasında beni çağırdın yardıma
Beşparmak ve Trodos dağları bekliyorlar
ve anayurtlar arıyoruz biz
ve silahların gölgesinde yaşıyoruz geceleri.
Yaktığın ormanlar
"birlikte yaşamanın olanaksızlığına" inandırmak için bizi
yasadışı silahlarla bezendi şimdi
-Amerikan özgürlüğü işte-
Annen karşılaşsa annemle
"komşu" deyip seslenirler birbirlerine
ve biz de bir şeyler bulabiliriz aslında
-Bu topraklar ve sevgimiz onlara-
bu harup ağacı kollarını açmıştı
bizi zorba temmuz güneşinden korumak için
bardağın elde ve tabaktaki demet umudun
bulunduğu bir zamanda
(kim ağlarsa-dedin-kendi gömütünü kazar)
Yuvamız oldu o
ve erincimiz vardı
ve sürdürmek istedik bunu.
Dün gece yastık diye bir toprak tümseğinde uyurken ben
bombaların güneşi kararttığını gördüm yine
ve sayamadım ölüleri
kattım senin oğlunu da
kattım benim oğlumu da
daha dün
orak makinesini kullanmayı öğrettiğimiz
ve birlikte tarla kuşu avladığımız.
Dün gece sen uyumadın kardeşim Hasan
yerim sertti deme bana
karpuz tarlalarındayken toprakta bile uyurduk biz.
Köyümüzü anımsamış olmayasın
Senin topların ve benim kurşunlarım
yeryüzünden silip attı
senin camini
ve benin kilisemi
anayurt ve din için savaştığımızı söylemelerine karşın.
Senin yuvan
benim yuvam
bizim tarlalarımız,
senin oğlan
benim oğlan
hangi anayurt, kardeşim Hasan?
Senin yuvan
benim yuvam
senin oğlan
benim oğlan
ve yaşadık biz
hasat zamanı elini uzattın bana
zeytinlerin toplanmasında beni çağırdın yardıma
Beşparmak ve Trodos dağları bekliyorlar
ve anayurtlar arıyoruz biz
ve silahların gölgesinde yaşıyoruz geceleri.
Yaktığın ormanlar
"birlikte yaşamanın olanaksızlığına" inandırmak için bizi
yasadışı silahlarla bezendi şimdi
-Amerikan özgürlüğü işte-
Annen karşılaşsa annemle
"komşu" deyip seslenirler birbirlerine
ve biz de bir şeyler bulabiliriz aslında
-Bu topraklar ve sevgimiz onlara-
ya çocuklarımız, kardeşim,
nasıl unutabilirler silahlı askerleri
ne nefretlerini sulayan kandökümünü?
Düşünmedik mi çocuklarımızı
bu dağların doruklarının
bu vadilerin
bu denizin sahiplerini.
Çocuklarımız, kardeş
nereye ekecekler tohumu
-toprak çok küçük
ve o kadar çok parçaladık ki onu -
Analarımız,
ve bizler, kardeş
nasıl unutabildik ki
çocuklarımızı?
Güneşin ellerimizden gitmesine
izin verecek miyiz
güneşin bizden alınmasına
izin verecek miyiz
Hasan, kardeşim?
nasıl unutabilirler silahlı askerleri
ne nefretlerini sulayan kandökümünü?
Düşünmedik mi çocuklarımızı
bu dağların doruklarının
bu vadilerin
bu denizin sahiplerini.
Çocuklarımız, kardeş
nereye ekecekler tohumu
-toprak çok küçük
ve o kadar çok parçaladık ki onu -
Analarımız,
ve bizler, kardeş
nasıl unutabildik ki
çocuklarımızı?
Güneşin ellerimizden gitmesine
izin verecek miyiz
güneşin bizden alınmasına
izin verecek miyiz
Hasan, kardeşim?
Kostas Grekos
Çeviren: Neşe Yaşın