Félix Morales, Ángel Veas,
Pisagua’da katledilmişler,
iyi yıllar, biraderler,
sevdiğiniz ve savunduğunuz bu katı
toprağın altında yatıyorsunuz bugün.
Temiz adınızı fısıldayan
tuz gölcüklerinin altında,
güherçilenin altında yayıldı
güller, sonsuz çölün zalim
kumu altında.
İyi yıllar, biraderlerim,
ne kadar sevgi öğretmiştiniz
bana, nasıl da sınırsız şefkati
kucaklamıştınız ölümde!
Ansızın doğan adalar gibisiniz
okyanusun ortasında,
dinlenerek uzayda
ve su altındaki oyuğunda.
Öğrendim sizlerin dünyasını:
saflığı, sınırsız ekmeği.
Gösterdiniz bana hayatı, tuzun
ülkesini, yoksulun mısırını.
Geçtim çölün hayatını
bir tekne gibi karanlık denizde
ve gösterdiniz bana yanı başımda
insanın nasıl yaptığını, dünyayı,
çökmek üzere olan evi, sefilliğin
yaylalar üzerindeki çığlığını.
Félix Morales, anımsıyorum
senin bir resim yaptığını, yüksek ve güzel,
narin ve genç, taze
tamaruga çalısı gibi pampanın
susayan ıssız topraklarında.
Senin yabanıl yelen savruldu
soluk alnın üzerinde, boyadığında
resmini bir demagogun
önümüzdeki seçimden önce.
Anımsıyorum nasıl hayat
verdiğini resme, yükseğinde
merdivenin, bütün bu güzel
gençliğin dile gelen resmi.
Celladının gülüşünü
boyadın tuvale,
beyaz ekledin, ölçtün,
üzerine ışık düşürdün senin
ölüm savaşı emrini veren o ağzın.
Ángel, Ángel, Ángel Veas,
pampanın işçisi, yeraltından çıkarılan
metal gibi temizsin,
katlettiler seni, Şili topraklarının efendileri,
şimdiden onların olmasını
istedikleri yerdesin sen:
çıplak ellerinle sık sık
azamete kaldırdığın
aç gözlü taşlar altında.
Hiçbir şey daha temiz değil hayatından.
Sadece havanın gözkapakları.
Sadece suyun anneleri.
Sadece erişilmez metal.
Bütün hayatım boyunca getireceğim
sana onuru bastırarak
senin soylu, savaşan eline.
Durulmuşsun sen, ağaçsın sen,
öğrenmişsin acılarda
tümüyle alet edevat olmayı.
Anımsıyorum İquique’deki
Şehir İdaresi onurlandırdığı zaman seni,
işçi, çilekeş, biraderim benim.
Ekmek ve un eksikti. O zaman
uyandın şafaktan önce
ve dağıttın ellerinle
ekmeği herkese. Büyüklüğünün
doruğuna eriştin, ekmektin sen,
halkın ekmeğiydin, toprağa karşı
senin yüreğinle açık.
Ve günün geç saatlerinde
geri döndüğünde sürüyerek
o dehşet kavganın tüm gününün terazisini,
un gibi güldün,
tırmandın içine ekmeğin barışının,
ve bölüştürdün yeniden,
uyku tekrar toparlayana dek
senin dağıtılmış yüreğini.
Pisagua’da katledilmişler,
iyi yıllar, biraderler,
sevdiğiniz ve savunduğunuz bu katı
toprağın altında yatıyorsunuz bugün.
Temiz adınızı fısıldayan
tuz gölcüklerinin altında,
güherçilenin altında yayıldı
güller, sonsuz çölün zalim
kumu altında.
İyi yıllar, biraderlerim,
ne kadar sevgi öğretmiştiniz
bana, nasıl da sınırsız şefkati
kucaklamıştınız ölümde!
Ansızın doğan adalar gibisiniz
okyanusun ortasında,
dinlenerek uzayda
ve su altındaki oyuğunda.
Öğrendim sizlerin dünyasını:
saflığı, sınırsız ekmeği.
Gösterdiniz bana hayatı, tuzun
ülkesini, yoksulun mısırını.
Geçtim çölün hayatını
bir tekne gibi karanlık denizde
ve gösterdiniz bana yanı başımda
insanın nasıl yaptığını, dünyayı,
çökmek üzere olan evi, sefilliğin
yaylalar üzerindeki çığlığını.
Félix Morales, anımsıyorum
senin bir resim yaptığını, yüksek ve güzel,
narin ve genç, taze
tamaruga çalısı gibi pampanın
susayan ıssız topraklarında.
Senin yabanıl yelen savruldu
soluk alnın üzerinde, boyadığında
resmini bir demagogun
önümüzdeki seçimden önce.
Anımsıyorum nasıl hayat
verdiğini resme, yükseğinde
merdivenin, bütün bu güzel
gençliğin dile gelen resmi.
Celladının gülüşünü
boyadın tuvale,
beyaz ekledin, ölçtün,
üzerine ışık düşürdün senin
ölüm savaşı emrini veren o ağzın.
Ángel, Ángel, Ángel Veas,
pampanın işçisi, yeraltından çıkarılan
metal gibi temizsin,
katlettiler seni, Şili topraklarının efendileri,
şimdiden onların olmasını
istedikleri yerdesin sen:
çıplak ellerinle sık sık
azamete kaldırdığın
aç gözlü taşlar altında.
Hiçbir şey daha temiz değil hayatından.
Sadece havanın gözkapakları.
Sadece suyun anneleri.
Sadece erişilmez metal.
Bütün hayatım boyunca getireceğim
sana onuru bastırarak
senin soylu, savaşan eline.
Durulmuşsun sen, ağaçsın sen,
öğrenmişsin acılarda
tümüyle alet edevat olmayı.
Anımsıyorum İquique’deki
Şehir İdaresi onurlandırdığı zaman seni,
işçi, çilekeş, biraderim benim.
Ekmek ve un eksikti. O zaman
uyandın şafaktan önce
ve dağıttın ellerinle
ekmeği herkese. Büyüklüğünün
doruğuna eriştin, ekmektin sen,
halkın ekmeğiydin, toprağa karşı
senin yüreğinle açık.
Ve günün geç saatlerinde
geri döndüğünde sürüyerek
o dehşet kavganın tüm gününün terazisini,
un gibi güldün,
tırmandın içine ekmeğin barışının,
ve bölüştürdün yeniden,
uyku tekrar toparlayana dek
senin dağıtılmış yüreğini.
Pablo Neruda
"Evrensel Şarkı", "Karanlıktaki Anayurduma Yeni Yıl İlahisi"
"Evrensel Şarkı", "Karanlıktaki Anayurduma Yeni Yıl İlahisi"