Şiir, Sadece: Karanlıktaki Anayurduma Yeni Yıl İlahisi
Karanlıktaki Anayurduma Yeni Yıl İlahisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Karanlıktaki Anayurduma Yeni Yıl İlahisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Kasım 2014 Cumartesi

Acı Çekmedim

Fakat acı çektim mi? Acı çekmedim. Sadece halkımın
acı çekmesinden ötürü acı çekiyorum. Yaşıyorum
içinde, yaşıyorum anayurdumda, bir hücre gibi
o sonsuz ve alazlı kanda.
Zamanım yok kendi acılarıma.
Kimse acı çekmemi sağlayamaz
bana temiz güvenlerini veren bu hayatlar olmadan,
ve bir hain gibi bıraktı ölü mağaranın
dibine vursun diye, ne ki geri döneceğiz
oradan ve yükselteceğiz gülü.

Cellat benim yüreğimi yargılasın diye
baskı yaptığında yargıçlara,
açtı o kararlı kitle,
halkım, o muazzam labirentini,
aşklarının uyuduğu o bodrumu,
ve orada tuttular beni, gözetleyerek
ışık ve hava gelinceye dek.
Söylemişlerdi: "Borçlusun bize,
sensin koyacak o soğuk işareti
o kötücül kirli isme."
Acı çektim, sadece acı çekememekten ötürü.
Biraderlerimin karanlık hapishanelerinden
geçememekten ötürü,
bütün acılarımla bir yara gibi,
ve her bir topallayan adım yetişti bana,
senin sırtına inen her bir darbe paraladı beni,
senin şehadetinden her bir damla kan
kanayan şarkıma sızdı gitti.


Pablo Neruda
Karanlıktaki Anayurduma Yeni Yıl İlahisi

15 Kasım 2014 Cumartesi

Anayurt, Bölmek İstiyorlar Seni

“Şilili deniyor ona” diyor benim hakkımda bu solucanlar.
Çekip almak istiyorlar ayaklarımın altından anayurdu,
parçalamak istiyorlar seni, kesip biçmek kirli bir
iskambil oyununda ve dağıtmak istiyorlar seni kötü et gibi.
Sevmiyorum onları. Sanıyorlar ki şimdiden ölmüşsün,
kesip biçilmişsin, ve onların kirli emellerinin sefahat âleminde
çarçur ediyorlar seni efendiymişler gibi. Sevmiyorum onları.
Bırak seveyim seni toprağında ve halkında, bırak izleyeyim
denizle sarmalanmış düşümü karla kaplı sınırlarında,
bırak toparlayayım yolumda yürürken
bir kapta taşıdığım bütün o acı kokunu,
fakat onların yanında duramıyorum, bunu isteme benden,
omuzlarını silkelediğin zaman ve düştüklerinde yere
çürümüş hayvanlardan filizleriyle birlikte,
isteme benden inanmamı, onların senin oğlun olduklarına.
Halkımın kutsal tahtası başka bir çeşit.
Yarın
senin dar teknenin ufacık mekanında
arasında karın ve okyanusunun iki gelgiti arasında
en çok sevilen olacaksın, ekmek, toprak, oğul.
Gündüzleri kurtarılmış zamanın ayini,
geceleri göğün yıldız berrağı yaratığı.


Pablo Neruda
Karanlıktaki Anayurduma Yeni Yıl İlahisi
Evrensel Ballad

6 Kasım 2014 Perşembe

Benimle Konuşmadan Önce

Bundan bir zaman önce dolanıyordum bu yabancı
topraklarda: ışıklanmıştı anayurdumun adı
gizemli takımyıldızlar gibi göklerinde.
Bütün enlemlerde kovalanmış, kör
ve tehditle ve rezaletle korkutulmuş,
tuttu ellerimden ve dedi ki bana: “Şilili”
umutla dolu bir sesle. O zaman
bir ilahinin yankısını taşıyordu sesin, senin kumlu
ellerin küçüktü, anayurt, fakat sakladı
birden fazla yarayı, salıverdi
birden fazla avuntusuz ilkbaharı.
Bütün bu umudu koruyorsun,
barışında hizaya getirilmiş, toprağın altında,
bereketli tohum her bir insan için,
yıldızın emin dirilişi.


Pablo Neruda
Karanlıktaki Anayurduma Yeni Yıl İlahisi
Evrensel Ballad

27 Ekim 2014 Pazartesi

Bu Zamanda

İyi yıllar... Bugün olduğu gibi
her iki tarafta da mutlusun ülkemde, birader.
Ben seven sürgün bir oğulum.
Yanıt ver, düşün ki yanındayım
ve soruyorum sana, düşün ki Ocak ayının rüzgârıyım
Puelche rüzgârı, o eski rüzgâr dağlardan
ki, açtığın zaman kapını, ziyaret eder seni
girmeksizin içeri, eserek sorar o hızlı sorularını.
Söyle bana, hiç dolandın mı arpa ya da buğday ekilmiş bir tarlada,
mısırın altın gibi durduğu? Konuş benimle eriklerin bir gününü.
Şili’nin çok uzağında düşünüyorum yuvarlak bir günü,
dut renkli, şeffaf, salkımlarında şekerle
ve sık, mavi mısır damlayan
kadehine şirinlikle dopdolu ağzımda.
Söyle bana, bugün geçirdin mi dişlerini bir şeftalinin
temiz beline ve doldurdun mu kendini ölümsüz tanrı yiyeceğiyle,
sen de toprağın kaynağı olana dek,
meyve meyve bırakılan dünyanın parıltısına?



Pablo Neruda
Karanlıktaki Anayurduma Yeni Yıl İlahisi
Evrensel Ballad

29 Mart 2014 Cumartesi

Gonzáles Videla

Ama kimdi? Kimdi o? Nerede olursam olayım
soruyorlar bana
mülteci olarak dolandığım yabancı ülkelerde.
Şili’de kimse sormuyor, yumruklar sıkılmış rüzgâra karşı,
madenlerdeki gözler dikilmiş bir noktaya,
onlarla ağlayan utanmaz bir haine doğru,
tahta çıkabilmek için onların oylarını tartakladığında.
Gördüler onu, Pisagua’dan bu adamlar, kömürün
cesur savaşçıları: gözyaşı dökmüştü o,
dişlerini göstermiş ve vaatler vermişti,
şimdi kendisinin kumlu çıban izini
yıkayan çocukları kucaklayıp öpmüştü o zamanlar.
Halkımın arasında, memleketimde, tanıyoruz onu. İşçi
uyuyor ve düşünüyor ne zaman nasırlı elleri
kavrayacak o yalancı köpeğin boğazını,
ve maden işçisi karanlıkta kaygılı mağarasında
uzatıyor ayağını ve düşlüyor ezdiğini
o zararlı, o alçaltan ve doymaz biti.

Biliyor kimin konuştuğunu ardında süngülerden
bir perdenin, pazardaki hayvanların
ya da yeni esnafların ardında,
fakat kendisine başvuran halkın değil asla
bir saat bile konuşmuyor için onlarla.

Çaldı umudu halkımdan, gülümseyerek
sattı onu karanlıkta en fazla fiyat verene,
ve yeni evler ve özgürlük yerine yara aldı halk,
madenlerin gırtlaklarında dövüldü,
havan toplarının arkasında emredildi maaşı,
yalaka bir şirket hükümetteyken ve dans ederken
keskin dişleriyle gecesel timsahlar gibi.


Pablo Neruda
Karanlıktaki Anayurduma Yeni Yıl İlahisi
Evrensel Şarkı


Not:
Gabriel Gonzáles Videla, 1946-52 yılları arasında Şili Devlet Başkanı. Komünistlerle seçim ortaklığı yaptı, ama devlet başkanı seçildikten sonra A.B.D.’nin baskısı sonucu 1949 yılında ”demokrasiyi savunma yasası” ile birlikte Şili Komünist Partisi’ni yasakladı, parti liderlerini tutukladı ve amansız bir takibe girişti. Kuzey Şili’deki İquique kentinin kuzeyindeki çölde bulunan Pisagua’ya sürüldü tutuklananlar. Komünist Partisi’nden milletvekili seçilmiş bulunan Neruda önce saklanmak, daha sonra da Şili dışına çıkmak zorunda kalmıştır.

25 Ocak 2014 Cumartesi

Hiçbir Özür Verilmez

Talep ediyorum toprağı, ateşi, ekmeği, şekeri, unu,
denizi, kitapları, herkese bir anayurdu, bu yüzden
dolanıyorum bir mülteci olarak: hainin yargıçları
takip ediyor beni ve terbiye edilmiş maymunlar gibi
onların yardakçıları deniyorlar benim anımı boğmaya.
Onunla gittim ben, onunla oraya, madenin çıkışı
civarında bekleyen o unutulmuş şafağın çölüne,
onunla gittim ve dedim benim yoksul biraderlerime:
“Artık taşımayacaksınız bu tel tel olmuş paçavra elbiseleri,
artık ekmeksiz bir gününüz olmayacak, sizlere
anayurdun çocuklarına davranıldığı gibi davranılacak”.
“Şimdi artık paylaşacağız güzelliği, ve kadınların gözleri
artık ağlamayacak oğullarınız için”.
Fakat onlar paylaşılan sevgi yerine
gecede açlığa ve acıya sürüldüğünde,
kendisine kulak verdikleri tarafından, heybetli bir ağacın
şefkatini ve gücünü sunacağını söyleyen tarafından,
o zaman yanında değildim o küçük satrapın,
fakat adsız olan o adamın yanındaydım, halkımın.
Talep ediyorum ülkemi halkım için, talep ediyorum
anayurdumun yelesinde alazlanan
eşit olarak dağılmış ışığı,
talep ediyorum günün ve pulluğun sevgisini,
silmek istiyorum nefretle dolu olanların
halkın ekmeğini elinden almak için çektikleri çizgiyi,
ve gardiyanlar teslim edebilsin diye
anayurdumun sınırlarını silmiş zincirlerle,
yaralansın diye anayurdumu satana
ne övgü dizebilirim ne de umursamadan geçip gidebilirim,
onun numarasını ve adını
alçaklığın duvarına çivileyeceğim.


Pablo Neruda
"Evrensel Şarkı"nın "Karanlıktaki Anayurduma Yeni Yıl İlahisi" adlı bölümünden

20 Ocak 2014 Pazartesi

Kahramanlar

Félix Morales, Ángel Veas,
Pisagua’da katledilmişler,
iyi yıllar, biraderler,
sevdiğiniz ve savunduğunuz bu katı
toprağın altında yatıyorsunuz bugün.
Temiz adınızı fısıldayan
tuz gölcüklerinin altında,
güherçilenin altında yayıldı
güller, sonsuz çölün zalim
kumu altında.

İyi yıllar, biraderlerim,
ne kadar sevgi öğretmiştiniz
bana, nasıl da sınırsız şefkati
kucaklamıştınız ölümde!

Ansızın doğan adalar gibisiniz
okyanusun ortasında,
dinlenerek uzayda
ve su altındaki oyuğunda.

Öğrendim sizlerin dünyasını:
saflığı, sınırsız ekmeği.
Gösterdiniz bana hayatı, tuzun
ülkesini, yoksulun mısırını.
Geçtim çölün hayatını
bir tekne gibi karanlık denizde
ve gösterdiniz bana yanı başımda
insanın nasıl yaptığını, dünyayı,
çökmek üzere olan evi, sefilliğin
yaylalar üzerindeki çığlığını.

Félix Morales, anımsıyorum
senin bir resim yaptığını, yüksek ve güzel,
narin ve genç, taze
tamaruga çalısı gibi pampanın
susayan ıssız topraklarında.

Senin yabanıl yelen savruldu
soluk alnın üzerinde, boyadığında
resmini bir demagogun
önümüzdeki seçimden önce.

Anımsıyorum nasıl hayat
verdiğini resme, yükseğinde
merdivenin, bütün bu güzel
gençliğin dile gelen resmi.

Celladının gülüşünü
boyadın tuvale,
beyaz ekledin, ölçtün,
üzerine ışık düşürdün senin
ölüm savaşı emrini veren o ağzın.

Ángel, Ángel, Ángel Veas,
pampanın işçisi, yeraltından çıkarılan
metal gibi temizsin,
katlettiler seni, Şili topraklarının efendileri,
şimdiden onların olmasını
istedikleri yerdesin sen:
çıplak ellerinle sık sık
azamete kaldırdığın
aç gözlü taşlar altında.

Hiçbir şey daha temiz değil hayatından.

Sadece havanın gözkapakları.

Sadece suyun anneleri.

Sadece erişilmez metal.

Bütün hayatım boyunca getireceğim
sana onuru bastırarak
senin soylu, savaşan eline.

Durulmuşsun sen, ağaçsın sen,
öğrenmişsin acılarda
tümüyle alet edevat olmayı.
Anımsıyorum İquique’deki
Şehir İdaresi onurlandırdığı zaman seni,
işçi, çilekeş, biraderim benim.

Ekmek ve un eksikti. O zaman
uyandın şafaktan önce
ve dağıttın ellerinle
ekmeği herkese. Büyüklüğünün
doruğuna eriştin, ekmektin sen,
halkın ekmeğiydin, toprağa karşı
senin yüreğinle açık.

Ve günün geç saatlerinde
geri döndüğünde sürüyerek
o dehşet kavganın tüm gününün terazisini,
un gibi güldün,
tırmandın içine ekmeğin barışının,
ve bölüştürdün yeniden,
uyku tekrar toparlayana dek
senin dağıtılmış yüreğini.


Pablo Neruda
"Evrensel Şarkı", "Karanlıktaki Anayurduma Yeni Yıl İlahisi"

18 Ocak 2014 Cumartesi

Karanlıktaki Anayurduma İyi Yıllar

İyi yıllar, bu yıl, sana, bütün
insanlara ve dünyaya, sevdiğim Arukanya’ya.
Senle benim hayatım arasında duruyor bu yeni gece
Ayıran bizleri ve ormanları ve ırmakları ve yolları.
Fakat sanadır, küçük anayurdum benim,
kara bir at gibi dörtnala koşması yüreğimin:
sürüyorum atı senin saf coğrafyanın çöllerinde,
geçiyorum üzümün yeşil alkolünü,
salkımlarının denizini toparladığı o yeşil vadileri.
Geliyorum kapalı denizleriyle şehirlerine senin,
kamelya çiçekleri gibi beyaz, o biçimli kokusunda
şarap mahzenlerinin, ve titreyen
ve köpüklenen dudaklarla şakıyan
ırmakların suyuna sızıyorum tahta bir çubuk gibi.

Anımsıyorum yollar boyunca, bu zamanda belki
ya da daha doğrusu sonbaharları, nasıl da
evlerde asılıyor altın mısır koçanları
kurusun diye,
ve bütün o seferlerde gördüm sevinçli bir çocuk olarak
altını fakirlerin damlarında.

Sarmalıyorum seni, fakat şimdi
geri dönmeliyim saklandığım yere. Sarmalıyorum seni
tanımadan seni: söyle kim olduğunu, tanıyor musun
sesimi doğumların korosunda?
Çevreleyen her şeyin arasında işitiyorsun
sesimi, hissetmiyor musun nasıl kuşatıyor seni
dalgalanan şarkım toprağın doğal suyu gibi?

Sarmalayan benim bütün bu muhteşem yüzeyi,
anayurdumun çiçeklenen kuşakları, ve çağırıyorum seni
ki konuşalım birlikte tükenirken sevinç,
ve sunuyorum sana bu anı kapalı bir çiçek gibi.

İyi yıllar karanlıktaki anayurduma.
Haydi birlikte gidelim, dünya taçlanmış buğdayla,
o derin gökyüzü kayıp gidiyor ve eziyor
kendi yüksek, ışıklı taşını geceye karşı: tam şimdi
doluyor yeni kireç bizi taşıyan zamanın akımıyla
birleşecek olan bir dakika ile.
Bu zaman, bu kireç, bu toprak senindir:
al onları ve duy şafağın doğacağı yeri.


Pablo Neruda
"Evrensel Şarkı"nın "Karanlıktaki Anayurduma Yeni Yıl İlahisi"

25 Ekim 2013 Cuma

Ormandaki Kurtçuklar

Bir şey düştü o eski ormanda, belki fırtınaydı
bitkilerin ve humusun arasından süpüren,
ve düşen ağaç gövdelerinde mayalandı mantarlar,
salyangozlar çekti kusturan iplerini,
ve yücelerden düşen ölü ağaç
doldu deliklerle ve korkutan larvalarla.
İşte böyle senin böğrün, anayurt, böceklerden oluşan
o felaket hükümet kaynaşıyor yaralarında,
dikenli telleri kemiren o şişko satıcılar,
Saray’dan gelen kuyumcular,
mikroplar ve zürriyetini birleştiren kurtçuklar,
dans ederken o coşkun sambasını, örtünmüş
hainin paltosuyla seni kemirenler,
arkadaşlarını hapse tıkan gazeteci,
hükümeti kuran o menfur muhbir,
yaganes yerlilerinden soyduğu altınlarla
bir bulvar gazetesinin patronu olan züppe,
bir talaş parçası gibi aptal amiral, kendi vasalları
üzerine dolarlarla dolu bir cüzdanı boşaltan gringo.


Pablo Neruda
"Evrensel Şarkı"nın "Karanlıktaki Anayurduma Yeni Yıl İlahisi"nden

18 Eylül 2013 Çarşamba

Pisagualı Adamlar

Fakat seni okşayan el tereddüt ediyor
çölün yakınında, kenarında hemen deniz kıyısının,
ölümün takip ettiği bir dünyada.
Sen misin, anayurdum, sen misin, bu senin yüzün mü?

Bu şehadet, tuzlu su içindeki
paslanmış dikenli tellerin bu kızıl tacı?
Pisugua şimdi senin yüzün mü?
Kim taciz etti seni, nasıl delik deşik edebildiler
senin çıplak balını bir bıçakla?

Herkesten önce gidiyor selâmlarım
adamlara, o acıların oyuklarına,
kadınlara, manio ağacının dallarına,
çocuklara, solgun okul çocuklarına,
Pisagua’nın sahilinde olduğu gibi
takip edildi anayurt, sevdiğim
bu ülkenin bütün onuru.
Yarın sürüklenecek
kutsal onuru kumsallarında,
Pisagua: terörün gecesinde
yakalandı ansızın
sefil bir hainin emriyle
ve fırlatıldı kireç beyazı cehennemine
savunmak için insanın değerini.

Asla unutmayacağım senin ölü kıyını
düşman denizlerden pis dişler
acıların duvarını ısırırlarken,
ve nasıl da o çıplak, iblissi yüceliklerin
iskeleleri ayağa kalkıyor dikine:
asla unutmayacağım nasıl baktığınızı suya
sizin yüzlerinizi unutan bir dünyaya karşı,
asla unutmam, döndürdüğünüz zaman
soru soran ışıkla dolu gözlerinizi
kurtlar ve hırsızların denetlediği
Şili’nin solgun toprağına.
Biliyorum nasıl fırlattıklarını size yiyeceği,
uyuz itlere atılır gibi, o çıplak toprakta,
ta ki sizler küçük, boş konserve kutularından
tabak yapana dek kendinize:
biliyorum nasıl sıra sıra dizildiğinizi,
direngen ve cesur,
aldınız çok sık olarak kuma fırlattığınız
o bozulmuş fasulyelerden.
Biliyorum, nasıl aldığınızı elbiseleri
ve yiyecekleri topluca
bütün anayurdun yayılmış hükümranlığından,
gururla hissettiniz
ki belki, belki sizler yalnız değildiniz.
Sizler cesur insanlar, toprağa yeni
bir anlam veren pekişmiş hemşeriler:
seçtiler sizleri avlayarak
sizin şahsınızda bütün halk
sürgün çöllerde acı çeksin diye.
Cehennemi bulmak için, baktılar
ülkenin haritalarına, en sonunda buldular
tuzla çerçevelenmiş bu hapishaneyi, yalnızlığın
bu duvarlarını, korkutan kaygıyı,
ezilsin diye başınız
o sefil tiranın ayakları altında.

Fakat kendilerine benzeyenleri bulamadılar:
o çürümüş gübreden yapılmadınız sizler,
kurtçukların yediği hain gibi: onların bilgilendirmeleri
yalan söylüyordu, buldular
halkın metalik inadını,
bakırın yüreğini ve sessizliğini.

Bu metal temeli oldu anayurdun
kumda yitik halktan esen rüzgâr
kovarken kirin kaptanını.

Kararlı biraderler, kararlı,
sizler asmaydınız geceleri
saldırılmıştı size kulübelerinizde,
hoyratça çekilip alınanlar,
kolları çelik tellere dolanmışlar,
hâlâ uykuda, tümüyle şaşırtılmışlar
ve eziyet görmüşler, kamyonlarla sürüklenmişler
Pisagua’ya silahlı gardiyanlar eşliğinde.

O zaman dövülürken çocuklar
geri geldiler
ve korunmasız ailelerle tıkış tıkış kamyonlar.

Ve bir kez daha yükseliyor çölün gecesinde
bir uysal çocuk hıçkırığı, bir hıçkırık
binlerce çocuk ağzından,
bir koro gibi arıyor o sert rüzgârı
işitmemiz için, unutmamamız için.


Pablo Neruda
"Evrensel Şarkı"dan "Karanlıktaki Anayurduma Yeni Yıl İlahisi"

10 Ağustos 2013 Cumartesi

Savaşmalısın

Bu yeni yıl, ey köylü, senindir.
Zamandan daha çok senden doğmuştur, seç
en iyisini hayatından ve sun onu kavgada.
Bir ölü gibi mezara giden bu yıl
dinlenemez hem sevgiyle hem de korkuyla.
Bu ölü yıl suçlayan acılarla dolu bir yıldır.
Ve acı kökleri, sevincin zamanı geldiğinde,
gecede, çözülür ve düşer
ve bir yeni kristal yükselir, senin hayatınla azar azar
dolacak bilinmez bir yılın boşluğuyla,
sun ona anayurdumun talep ettiği o saygıyı,
kendinin, volkanlardan ve asmalardan o dar kuşakların saygısını.
Artık kendi ülkemde bir yurttaş değilim ben: haber aldım ki
Cumhuriyet’in yasasını binlerce kişinin adıyla birlikte
oluşturan adım silinmiş ülkemi yöneten
utanmaz palyaço tarafından.
Artık varolmayayım diye silmişler adımı,
hapis deliğinin hiddetli kavrayışıyla
o hayvansı idarecilerin dayakları ve işkencesi
hükümet bodrumlarında eşlik etsin diye,
uyum sağlasın diye tam güvenlik içindeyken onlar,
idarecileri, görevlileri, ortakları
anayurdu satan o esnafın.
Mülteciyim ben, hapisten ve çiçekten, insandan
ve topraktan, uzakta yaşamanın kaygısını duyuyorum,
fakat savaşmalısın sen dönüştürmek için hayatı.
Savaşmalısın uzaklaştırmak için bu gübre yığınını
haritadan, savaşacaktır onlar hiç şüphesiz
ölsün diye zamanın utancı
ve halkın hapishaneleri açılsın ve ihanet edilmiş
utkunun kanatları yükselsin diye göğe.


Pablo Neruda 
"Evrensel Şarkı"nın "Karanlıktaki Anayurduma Yeni Yıl İlahisi" adlı bölümünden

8 Ağustos 2013 Perşembe

Selam

Karanlıktaki anayurdum, Şilililer, iyi yıllar,
iyi yıllar herkese, biri hariç herkese,
çok azız bizler, iyi yıllar, hemşeriler, biraderler,
erkekler, kadınlar, çocuklar, bugün uçuyor sesim
Şili’ye, sizlere, kör bir kuş gibi çarpıyor
camına ve çağırıyor seni uzaklardan.

Anayurt, yaz örtüyor senin uysal, sert bedenini.
Karların kızgın dudaklarla dörtnala okyanusa doğru
terk ettiği dağ dorukları
görülüyor yücelerde gökyüzünün kömürü mavi gibi.
Bugün belki, bu zamanda, giymişsin yeşil bir tuniği
seviyorum, ormanları, suları ve buğdayı hayat pahasına.
Ve denizler boyunca, sevdim denizin taşıdığı anayurdu,
yuvarladım gökkuşağı renkli evreni
kumlu kıyılardan, istiridyelerden.

Belki, belki... Kimim ben, ki değiyorum uzaklardan
senin gemine, senin rayihana? Senden bir parçayım ben:
gizli bir yıl yüzüğü ağacın, ansızın bulunmuş ağaçlarında,
uysal orman gibi sessiz bir büyüme,
senin yeraltı ruhunun mırıltılı külü.
Terk ettiğimde seni, takip ediliyordum ve sakallarım
uzamıştı ve fakirlik, giysisiz, kağıtsız
bütün hayatım gibi o harflere, bir küçük
çuvaldan başka bir şey değildi, iki kitap eklemiştim ben
ve körelmiş akdikeni, yeni koparılmış ağaçtan.
(Kitaplar: bir coğrafya
ve Şili’nin kuşları hakkında Kitap) .

Her gece okuyorum ırmaklarından betimlenişini senin:
arıyorlar uykumu, sürgünümü, sınırımı.
Dokunuyorum sana, trenlerine, atıyorum elimi saçlarına,
ikircikliyim senin coğrafyanın
demirli derisini düşünme konusunda, indiriyorum gözlerimi
çatlaklardan ve kraterlerden ay yüzeyine senin,
ve uyurken dolanıyorum sessizliğimde Güney’e doğru,
sarılmışım senin tuzla çökmüş son şimşeğine.

Uyandığımda (başkadır hava, ışık, cadde
başkadır, tarla, yıldızlar) beni izleyen
o körelmiş akdikeni eziyorum,
Melipilla’da kesilmiş bir ağaçtan hediye verilmişti bana.

Ve akdikenin zırhlarında görüyorum adını,
acımasız Şili, anayurt, ağaç kabuğundan yürek,
senin biçiminde, toprak gibi katı, görüyorum
sevdiklerimin yüzlerini, uzatmışlardı bana ellerini
akdikenler gibi,
çölün, güherçilenin ve bakırın halkı.

Dikenli ağacın yüreği
bir çemberdir parlatılmış metal gibi düz
koyu sarı renkli bir leke gibi katılaşmış kan,
sarmalanmış kükürt sarısı ağacın süsenine,
ve sıyırdığımda ben bu yaban ormanın temiz mucizesini,
anımsıyorum düşmansı, buruşmuş çiçeklerini
onların gücünün şiddetli kokusu savururken seni
o dikenli ve sık sarmaşıklar arasında.
Ve işte böyle izleyeceğim ülkemin hayatını ve koklayacağım,
yaşayacağım onunla, yakacağım onların inatçı alazlarını
içerimde, yok eden ve salıveren.
Başka ülkelerde bakıyorum giysilerim arasından,
Bir lamba gibi görüyorum kendimi caddeler boyunca dolanan,
Onların kapılarından denizden bir ışığı yayarak:
Bana verdiğin alazlı kılıçtı bu, sakladığım,
akdiken gibi temiz, muhteşem, boyun eğmez.


Pablo Neruda 
"Evrensel Şarkı"nın"“Karanlıktaki Memleketime Yeni Yıl İlahisi" adlı bölümünden
1949

1 Temmuz 2013 Pazartesi

Söylenmeli Adları

Yazı yazarken kınıyor beni sol elim.
Diyor ki: neden anıyorsun onların adını? nedir onlar?
anlamı nedir onların?
Neden bırakmıyorsun kalsınlar anonim olarak
kış çamurlarında, atların işediği o çamurlarda?
Ve cevap veriyor sağ elim: “Doğmuşum ben
çalmak için kapıları, kavramak için kavgaları,
o zehirli örümceğin asalaklaştığı
en son tenha gölgeleri yakmak için”.
Söylenmeli adları. Anayurt, sen vermedin bana
senin şebboylarında ve köpüğünde
senin adını söylemenin o nefis ayrıcalığını sadece,
bana sözcükleri vermedin sen, anayurt, sadece altından,
çiçektozlarından, rayihadan adlarla çağırmak için seni,
emreden siyah yelenden düşen
çiyden damlalar seçmek için:
senin karnında kımıl kımıl bu soluk solucanların adlarını
söylemek için gereken heceleri
bana sütle ve etle verdin,
senin kanına eziyet edenleri ve hayatını yağmalayanları.


Pablo Neruda
"Evrensel Şarkı'nın" "Karanlıktaki Anayurduma Yeni Yıl İlahisi" adlı bölümünden

8 Haziran 2013 Cumartesi

Şili’nin Sesleri

Daha önce Şili’nin sesi özgürlüğün
metalik sesiydi, rüzgârdan ve gümüşten,
daha önce işitildi taze yara izlerinde
gezegenimizin yüceliklerinde,
yabanıllığın ve kentarosun girdiği
Amerika’mızda.
El değmemiş kara dek, uykusuzlukta,
yükseldi saygın yaprakların korosu,
özgür suların şarkısı ırmaklarında,
senin güzelliğinin mavi görkemi.
İsidoro Errázuriz boşaltmıştı
kendi savaşan, kristal berrağı yıldızını
karanlığın üzerine, elleri arkadan bağlı halka,
fırtınalı küçük bir gezegen gibi
alnıyla Bilbao’ydu,
uyarılar ve mısır tohumuyla şişen
sonsuzca yeşillenen yapraklarını
getiren Vicuña Mackenna’ydı,
pencerenin ışığı dışarıda bıraktığı
başka halklara. Girdiler içeri
ve yaktılar gecede lambayı,
ve diğer halkların acı gününde
en yüksek ışığı oldular karın.



Pablo Neruda
"Evrensel Şarkı"nın "Karanlıktaki Anayurduma Yeni Yıl İlahisi" adlı bölümünden

7 Haziran 2013 Cuma

Şili’ye Karşı Emir Alırlar

Fakat herkesin arkasında aramalılar, bir şeyler var
arkasında hainlerin ve kemiren farelerin,
bir imparatorluk var donatan masayı,
yemeği ve mermileri sunan.
Yunanistan’da yapmayı başardıklarını yapmak istiyorlar sana.
O küçük Yunan efendileri ziyafette ve mermiler
dağlardaki halk için: durdurmalılar o yeni
Samothrake zaferinin kaçışını dünyaya, asmalılar,
öldürmeliler, israf etmeliler, New York’ta sapı kavranılan
katil bıçağını saplamalılar; ateşle yok edilmeliydi
gururları o ortaya çıkan insanda
kanla sulanmış topraktan
her yerde doğan.
Chiang’ı silahlandırmalıydı ve o sefil Videla’yı,
para verilmeliydi onlara hapishaneler için, uçak kanatları
bombalamak için köylüleri, verilmeliydi onlara
ancak bir ekmek kırıntısı, biraz dolar, geri kalanı onlar halleder,
yalan söylerler, yozlaştırırlar, ölülerin üzerinde dans ederler,
ve onların karıları en pahalı elbiselerle dolaşırlar.
Halkın ölüm kalım savaşının önemi yok, bu şehadet
gerek duyar bakırın efendilerine: bulunur yeterli kanıt:
generaller terk ediyor orduyu ve çalışıyor
Chuquicamata Ofisi’nde asistan olarak,
ve güherçilede emir veriyor “Şilili”
general kılıcıyla pampanın oğlu
ne kadar maaş alacak diye.
Böyle emir veriliyor yukarıdan, doların kesesinden,
böyle emir alıyorlar o sefil sürüngenler,
böyle üstleniyor generaller polis rolünü,
böyle çürüyor anayurdumun ağaç gövdesi.


Pablo Neruda
"Evrensel Şarkı"nın "Karanlıktaki Anayurduma Yeni Yıl İlahisi" adlı bölümünden

4 Mayıs 2013 Cumartesi

Yalan Benzeri

Bugün adları Gajardo’dur, Manuel Trucco’dur,
Hernán Santa Cruz’dur, Enrique Berstein’dir,
Germán Vergara’dır, para karşılığı
konuşanlardır bunlar, ey anayurt, senin kutsal
adınla ve ileri sürüyorlar seni savunduklarını
atarlarken senin yapraklarının mirasını pisliğe.
Hainin eczanesindeki haplar gibi
yuvarlanan cüceler, tahmini hesaplamanın
fareleri, küçük ve sefil
yalancılar, bizim gücümüzle palazlanmışlar, harap
çıraklar açılmış kollarıyla
ve iftira atan tavşan dilleriyle.
Onlar benim anayurdum değil, gittiğim ülkelerde
beni dinlemek isteyen herkese anlatıyorum bunu:
güherçilenin soylu adamları değil onlar,
berrak halk tuzu değil onlar,
tarımın heykelini yapan
sakin eller değil onlar,
değiller, yoklar onlar, yalan söyleyip lakırdı yapıyorlar
var olmamak için, satın alınmak için.


Pablo Neruda
"Evrensel Şarkı"dan "Karanlıktaki Anayurduma Yeni Yıl İlahisi"