Aşkı ve zatürreyi göğsüme nakşeden
şiirimi et ve kemikten yoğuran usta
Bir kış günü. Kendini umuda böleni
şarabı elmaya böleni
aşkı sevdaya böleni
yalnızlığı sese
sesi sessizliğe böleni müjdele
Kalbim acıyla damgalansın
Bir kış günü. Onsekiz yaşında
evleri yıkılanı, aydınlığı kuruyanı
Ondokuz yaşında. Çocukların yağdığını
güvercin yağmadığını, kar yağmadığını
Yirmi yaşında. Yoksulluğu değerlendirilmeyen
yaşlı kızlara sevda ve aşk yağmadığını
Yirmibir yaşında. Halk bahçelerine
hiç gül yağmadığını, umut yağmadığını
Yirmiüç yaşında. Alanlar türkülerle inlerken
dağlanma karanlık ve özgürlük yağdığını anlat
ki elmadan evler oyayım
kırayım zincirleri umutla, sevdayla, aşkla
Kalbim acıyla damgalansın
Su erken uyanır
önce sigara karşılar beni
sonra ev kirası
dertli zeytin
küflü ekmek
kör yalnızlık.
Ve bir kelebek ırmağı
der ki şarap delidir
tütün kıskanç
esrar haindir
rakı yurtsever
eroin kurnaz
votka çalışkandır bir su kenarında
ispirto kuvvetli
nargile çarpıcı
bira hırsızdır
Umut, bulunmaz hanemizde
Kalemi hüzünle yontulmuş
defteri kısa pantolonlu
bir kış günü
gecenin ve gündüzün bedelini ödeyen
ayrılığın bedelini ödeyen
yoksulluğun bedelini ödeyen
akan kanın, işsizliğin faizini
kelepçe ve alınterinin bedelini ödemeyen
ekmeğin ve bağımsızlığın bedelini ödemeyen
toprağın bedelini ödemeyen
şiirimi bulutlar ve kederden damıtan usta
Yurdum uçarken senin şanlı ufkunda
bir kuş tufanına
bir sevinç albümüne müjdele beni
Kalbim acıyla damgalansın
Şehvetle acıkan orospular
namusla doyan pezevenkler
geceye yağan şiir heykelleri
kiralık ovalar
antika dağlar
günah ve sevap şemsiyeleri
saat canbazları
kar fidanları
toprak ağaları
acıyla damgalansın
Karınları kan dolu anne ve babalar
elma tabutları
gül kemikli kardeşler
kirazları olduran yanaklar
dişleri deneyen ayvalar
dudak izleri
hançer dokuyan kirpikler
şehir eskileri
ekmek faizcileri, tefeciler
acıyla damgalansın
Güvercin kadehleri
sigara karakolları
harf demetleri
asker fotoğrafları
Rüzgar
acıyla damgalansın
Genç kızlar
memelerinden akan kanla sürsünler toprağımı
ilk söz kadınları yağmalasın
ilk kelime bir kış günü düşsün avuçlarıma
Dağ erken uyanır
önce sessizlik karşılar beni
sonra ışık kervansarayları
saçları çözülmüş duvarlar
günü geçmiş gömlekler
gelinliği kurumuş ayna
Ve uzun boylu masa
der ki meşe cesurdur
gürgen karanlık
çam münvezidir bir dağ koynunda
kavak cimri
çınar korkak
selvi öfkelidir
akasya şaşkın
söğüt kederli
gül murattır
Umut, bulunmaz hanemizde
Rimel ve sevda
ruj ve ayrılık
rastık ve özlem
gece - gündüz kafileleri
sararmış kalçaları şafağın
üçüncü sınıf mezarlar
perçemli evler
çiçek deltaları
orman ağaları
acıyla damgalansın
Sevda değil
yazı denklemleri
kirli gömlekler
umutsuzluktur bu
Aydınlık değil
namussuz sigara
nemli odalar
yalnızlıktır bu
Kan değil
ödenmeyen borçlar
kız memeleri
yoksulluktur bu
Bir kış günü. Yirmiiki yaşında
çimenlere yağandır kalbim
bu çiçeği açandır
dallara konandır
kuşları uçandır
ırmakları taşlayan
denizleri gözleyen
acıyı avlayandır
Odur saçlarını okşayan ölümün
bu esen rüzgar
yıkılan gecekondu
dağlarımdan damlayan karanlık
yakılan orman
bankalarda biriken alınteri.
Ve odur elbette şiirlere yağan bu beyazlık
Gökyüzü erken uyanır
önce aydınlık karşılar beni
sonra sır vermez perdeler
çileli balkon
sandalye artıkları
ufukla öpüşen pencere.
Ve bir kuş tufanı
der ki elma kasvettir
portakal dalkavuk
kavun akılsız
dut çirkindir
incir masum
üzüm tembeldir bir göl kıyısında
armut çılgın
karpuz hürmetli
hurma sessizdir
Umut, bulunmaz hanemizde
şiirimi et ve kemikten yoğuran usta
Bir kış günü. Kendini umuda böleni
şarabı elmaya böleni
aşkı sevdaya böleni
yalnızlığı sese
sesi sessizliğe böleni müjdele
Kalbim acıyla damgalansın
Bir kış günü. Onsekiz yaşında
evleri yıkılanı, aydınlığı kuruyanı
Ondokuz yaşında. Çocukların yağdığını
güvercin yağmadığını, kar yağmadığını
Yirmi yaşında. Yoksulluğu değerlendirilmeyen
yaşlı kızlara sevda ve aşk yağmadığını
Yirmibir yaşında. Halk bahçelerine
hiç gül yağmadığını, umut yağmadığını
Yirmiüç yaşında. Alanlar türkülerle inlerken
dağlanma karanlık ve özgürlük yağdığını anlat
ki elmadan evler oyayım
kırayım zincirleri umutla, sevdayla, aşkla
Kalbim acıyla damgalansın
Su erken uyanır
önce sigara karşılar beni
sonra ev kirası
dertli zeytin
küflü ekmek
kör yalnızlık.
Ve bir kelebek ırmağı
der ki şarap delidir
tütün kıskanç
esrar haindir
rakı yurtsever
eroin kurnaz
votka çalışkandır bir su kenarında
ispirto kuvvetli
nargile çarpıcı
bira hırsızdır
Umut, bulunmaz hanemizde
Kalemi hüzünle yontulmuş
defteri kısa pantolonlu
bir kış günü
gecenin ve gündüzün bedelini ödeyen
ayrılığın bedelini ödeyen
yoksulluğun bedelini ödeyen
akan kanın, işsizliğin faizini
kelepçe ve alınterinin bedelini ödemeyen
ekmeğin ve bağımsızlığın bedelini ödemeyen
toprağın bedelini ödemeyen
şiirimi bulutlar ve kederden damıtan usta
Yurdum uçarken senin şanlı ufkunda
bir kuş tufanına
bir sevinç albümüne müjdele beni
Kalbim acıyla damgalansın
Şehvetle acıkan orospular
namusla doyan pezevenkler
geceye yağan şiir heykelleri
kiralık ovalar
antika dağlar
günah ve sevap şemsiyeleri
saat canbazları
kar fidanları
toprak ağaları
acıyla damgalansın
Karınları kan dolu anne ve babalar
elma tabutları
gül kemikli kardeşler
kirazları olduran yanaklar
dişleri deneyen ayvalar
dudak izleri
hançer dokuyan kirpikler
şehir eskileri
ekmek faizcileri, tefeciler
acıyla damgalansın
Güvercin kadehleri
sigara karakolları
harf demetleri
asker fotoğrafları
Rüzgar
acıyla damgalansın
Genç kızlar
memelerinden akan kanla sürsünler toprağımı
ilk söz kadınları yağmalasın
ilk kelime bir kış günü düşsün avuçlarıma
Dağ erken uyanır
önce sessizlik karşılar beni
sonra ışık kervansarayları
saçları çözülmüş duvarlar
günü geçmiş gömlekler
gelinliği kurumuş ayna
Ve uzun boylu masa
der ki meşe cesurdur
gürgen karanlık
çam münvezidir bir dağ koynunda
kavak cimri
çınar korkak
selvi öfkelidir
akasya şaşkın
söğüt kederli
gül murattır
Umut, bulunmaz hanemizde
Rimel ve sevda
ruj ve ayrılık
rastık ve özlem
gece - gündüz kafileleri
sararmış kalçaları şafağın
üçüncü sınıf mezarlar
perçemli evler
çiçek deltaları
orman ağaları
acıyla damgalansın
Sevda değil
yazı denklemleri
kirli gömlekler
umutsuzluktur bu
Aydınlık değil
namussuz sigara
nemli odalar
yalnızlıktır bu
Kan değil
ödenmeyen borçlar
kız memeleri
yoksulluktur bu
Bir kış günü. Yirmiiki yaşında
çimenlere yağandır kalbim
bu çiçeği açandır
dallara konandır
kuşları uçandır
ırmakları taşlayan
denizleri gözleyen
acıyı avlayandır
Odur saçlarını okşayan ölümün
bu esen rüzgar
yıkılan gecekondu
dağlarımdan damlayan karanlık
yakılan orman
bankalarda biriken alınteri.
Ve odur elbette şiirlere yağan bu beyazlık
Gökyüzü erken uyanır
önce aydınlık karşılar beni
sonra sır vermez perdeler
çileli balkon
sandalye artıkları
ufukla öpüşen pencere.
Ve bir kuş tufanı
der ki elma kasvettir
portakal dalkavuk
kavun akılsız
dut çirkindir
incir masum
üzüm tembeldir bir göl kıyısında
armut çılgın
karpuz hürmetli
hurma sessizdir
Umut, bulunmaz hanemizde
Ey aşkı ve zatürreyi göğsüme nakşeden
şiirimi et ve kemikten yoğuran usta
Sokakları acıyla dokuyanı
sevdası çeşmelerden akanı
mutluluğu geçmişte kalanı
aydınlığı zincire vurulanı
evlere gün ışığı serpeni müjdele artık
Kalbim acıyla damgalansın
Başımda ışıklı bir rüzgar
göğsümde serin gökyüzü
Yirmidört yaşında. İntihar sürgünü
açayım sıkıntının yelkenini
Yirmibeş yaşında. Yeni bıyıklı
uzun erzurum kasketli ve cömert
güneyden kuzeye serseri
bir kış günü. Yirmialtı yaşında
uzun trenler, kalabalık yaylalarla geçeyim
kürt gelinlerinin bahçelerini ...
şiirimi et ve kemikten yoğuran usta
Sokakları acıyla dokuyanı
sevdası çeşmelerden akanı
mutluluğu geçmişte kalanı
aydınlığı zincire vurulanı
evlere gün ışığı serpeni müjdele artık
Kalbim acıyla damgalansın
Başımda ışıklı bir rüzgar
göğsümde serin gökyüzü
Yirmidört yaşında. İntihar sürgünü
açayım sıkıntının yelkenini
Yirmibeş yaşında. Yeni bıyıklı
uzun erzurum kasketli ve cömert
güneyden kuzeye serseri
bir kış günü. Yirmialtı yaşında
uzun trenler, kalabalık yaylalarla geçeyim
kürt gelinlerinin bahçelerini ...
Refik Durbaş
Kuş Tufanı