Şiir, Sadece: La arena traicionada
La arena traicionada etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
La arena traicionada etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Kasım 2014 Perşembe

Belki

Belki, belki toprak üstündeki bir katman gibi unutuş
çoğaltır bitkileri ve (ola ki) besler hayatı
ormanın karanlık humusu gibi.

Belki, belki koşar gelir insan bir demirci gibi
ocağa, demirin demirle olan savaşına,
kör kentlerine dalmaksızın kömürün,
bakıp duran gözlerini kapamadan düşer belki
uçurumlara, sulara, minerallere, felaketlere.
Belki, fakat benim öğünüm başkadır; benim besinim başka
gözlerim kemirmeye geldi unutuşu:
Dudaklarım açılır her zamana, ve her zaman,
yalnızca bir parçası değildi ellerimde aşınan.

Bu yüzden konuşacağım senle
çekmek istemediğim acılar hakkında,
zorlayacağım yeniden seni yaşamaya
yangın yaraları arasında,
bir garda yolculukta gibi barınmak için değil,
toprağa alınla vurmak için değil
ya da doldurmak için yüreklerimizi suyla,
fakat bilerek ilerlemek için, aklığı paklığı fethetmek için
her zaman anlamlı kararlarla,
sevinç için katılığın bir şart olması için,
böylelikle yenilmez olacağımız için.


Pablo Neruda
La arena traicionada
İhanete Uğramış Kum
Canto General

21 Ekim 2014 Salı

Chimbarongo'da Seçim

Şili'de, Chimbarongo'da kısa süre önce
bir senato seçiminde bulunuyordum.
Gördüm nasıl seçildi,
bu vatanın destekleri.
Öğleden önce saat onbirde
gelirdi arabalar tarladan
ırgatlarla dolu olarak.
Kıştı; ıpıslak,
kir pas içinde, aç, çıplak ayaklı
iniyorlar Chimbarongo'nun
köleleri arabalardan aşağıya.
Korkunç bir manzara: terden sırsıklam, paçavralar içinde,
koşturuluyorlar hep birden ve ellerinde
bir kağıt gönderiliyorlar geriye,
gözetleniyorlar; üst üste yığılmışlardı,
geliyorlar geriye ücretlerini almaya,
ve yeniden gönderiliyorlar
arabaya
atlar gibi, sıra sıra.
Sonra
ayaklarının önüne et ve şarap attılar
kendi hallerine bırakana dek onları, aşağılayarak onları
hayvanlar gibi, ve unuttular sonra onları.

Sonra işittim
bu yöntemle seçilmiş senatörün sesini:
"Bizler, Hırıstiyan yurtseverler,
bizler, düzenin savunucuları,
bizler, ruhun oğulları."
Ve uluyan eski zamanların
karanlık mağaralarındaki
bir mamut hortumu gibi
çarparak kayalara
göbeğini titretti
konyak sıcağı öküz sesi.


Pablo Neruda
La arena traicionada (İhanete Uğramış Kum)
Canto General

20 Ekim 2014 Pazartesi

Çağırırım Onları

Teker teker konuşacağım onlarla bu akşam.
Teker teker canlanacaksınız belleğimde,
burada bu akşamda, bu meydanda.

Manuel Antonio Lopez,
yoldaş.

Lisboa Calderon,
ihanet etti diğerleri sana,
yolundan yürüyoruz biz senin.

Alejandro Gutierrez,
seninle düşen bayrak
yükseliyor bütün dünyada.

Cesar Tapia,
yüreğin senin, yaşıyor bu bayraklarda,
çarpıyor bugün bu meydandaki rüzgarda.

Filomeno Chavez,
hiç sıkmadım elini,
ne ki burada senin elin:
ölümün öldüremediği eşsiz bir el.

Ramona Parra, parıldayan
genç yıldız,
Ramona Parra, narin kahraman,
Ramona Parra, kanla yıkanmış çiçek,
sen bizim arkadaşımız ve ey korkusuz yürek,
örnek alınası kız, altın partizan:
senin adına and içeriz ki bu kavgayı sürdüreceğiz
böylelikle dökülen kanın çiçeklenecek.


Pablo Neruda
La arena traicionada
Canto General

28 Haziran 2014 Cumartesi

Düşmanlar

Geldiler barut dolu
tüfekleriyle, verdiler acımasız kıyım emrini,
burada şarkı söyleyen bir halk bulmuşlardı,
sevda ve yükümlülükle birleşmiş bir halk,
ve düştü incecik kız bayrağıyla birlikte,
ve yanına düştü O'nun
gülümseyen genç adam,
öfke ve acı içinde gördü
halkın korkusu ölülerin düşüşünü.
Ama burada
ölülerin düştüğü burada
yere düştü bayraklar kanda yıkanmak için
ve yeniden kaldırıldı canilerin çehresine doğru.

Bu ölülerin, bizim ölülerimizin adına,
intikam almak istiyorum.

Memleketi kanla lekeleyenlerden
intikam almak istiyorum.

Bu ölüm emrini veren cellattan
intikam almak istiyorum.

Böylesi bir cürümle yükselen hainden
intikam almak istiyorum.

Bu ölüm savaşı için emir verenden
intikam almak istiyorum.

Bu cürmü savunanlardan
intikam almak istiyorum.

Onların bana, kanlarımızı emmiş ellerini
uzatmalarını istemiyorum.
İntikam almak istiyorum.
Onları evlerinde güven içinde otururken
ya da Büyükelçi olarak görmek istemiyorum,
burada görmek istiyorum onları, bu meydanda,
bu yerde, yargılanmışlarken.

İntikam almak istiyorum.


Pablo Neruda
La arena traicionada
Canto General

10 Mart 2014 Pazartesi

Güçlülerin Yasalarını Bildirmesi

Yurtsever olduklarını söylediler.
Kulüplerde nişanlar verdiler birbirlerine
ve tarihlerini yazdılar.
Parlamento dolup taştı
Şatafattan, o günden beri
bölüştürüyorlar toprağı, yasayı,
en güzel caddeleri, havayı,
üniversiteleri ve ayakkapları.

Onların alışılmadık girişimleri
acımasız aldatılarla süslü yöntemleriyle
kurulmuş bir Devlet oldu.
Konuşup durdular bunu her zaman
eğlencelerde ve resmi ziyafetlerde,
önceleri tarım bölgelerinde
subaylar ve avukatlarla.
Ve en sonunda getirdiler Kongre'ye
en yüce Yasa'yı, ünlü,
saygın, dokunulmaz,
Güçlülerin Yasası'nı.
Kabul edildi böylece yasa.

Tıklım tıklım ziyafet sofrası zenginlere.

Yoksullara çöpleri.

Zenginlere para.

Yoksullara iş.

Zenginlere büyük evler.

Yoksullara sefil baraka.

Ayrıcalık büyük hırsıza.

Hapis bir ekmek çalana.

Paris, Paris şövalyelere.

Madene, çöllere yoksul olan.

Senyor Rodriguez de la Crota
konuştu Senato'da bal gibi tatlı
ve lezzetli sesiyle:
"Bu yasa en sonunda gerçekleştiriyor
zorunlu hiyerarşiyi
ve her şeyden önce Hristiyanlığın
bütün ilkelerini.
Bu yasa, su kadar gerekliydi.
Yalnızca cehennemden geldiği bilinen
komünistler karşı çıkarlar, bilge ve katı olan
bu Eşitsizliğin yasa kitabına.
Fakat alt-insana özgü
bu Asya muhalefetini ezmek
çok basit: hepsini hapse atmak yeter.
Toplama kampları var,
böylece yalnız biz kalacağız geriye,
biz harika şövalyeler
ve Radikal Parti'nin
sevimli uşakları."

Bir alkış koptu
aristokratların sırasından:
ne konuşma yeteneği, ne kadar da ruh dolu,
ne büyük düşünür, ne ruhsal ışık!

Ve herkes fırladı dışarı
doldurmak için ceplerini iş yerlerinde,
biri sütü tekelleştirdi,
öbürü çelik tellerle yolsuzluk yaptı,
başka biri şekerle,
ve hepsi yüksek sesle yurtsever dedi
kendi kendilerine, yurtseverlikte de
tekelleşerek, ve en güçlünün Yasa'sına sığınarak.


Pablo Neruda
La arena traicionada
İhanete Uğramış Kum
Canto General

8 Mart 2014 Cumartesi

Güherçile Adamları

Esmer kahramanların yanında, güherçiledeydim,
gezegenin katı kabuğunu
gübreleyen ince kar'ı kazanın yanındaydım,
ve gururla sıktım topraklı ellerini O'nun.

Dediler ki bana: "Bak kardeş, nasıl
yaşıyoruz biz,
burada Humberstone'de, Mapocho'da,
Ricaventura'da, Paloma'da,
Pan de Azucar'da, Piojillo'da. Nereye gidersen git,
anlat bu işkenceleri,
kardeş, anlat aşağıda,
Cehennem'de yaşayan kardeşini."


Pablo Neruda
La arena traicionada
Canto General 


Not: Güherçile, potasyum nitrat.

22 Ocak 2014 Çarşamba

İşte Buradalar

Şimdi çağırmalıyım onları buradaymışlar gibi.
Kardeşler: bilin ki kavgamız
sürecektir yeryüzünde.

Sürecektir fabrikada, tarlada,
sokakta, güherçile madeninde.

Yeşil ve kızıl bakırın yarıklarında,
kömürde ve kömürün korkunç mezarında.
Kavgamız sürecektir her yerde,
ve ölümünüze tanık olan bu bayraklar,
kanlarınızla sulanmış bu bayraklar
sonsuzca çoğalacaklar yüreklerimizde
bir ilkbahar yaprağı gibi.


Pablo Neruda
"La arena traicionada", "Canto General"den

16 Ocak 2014 Perşembe

Kıyımlar

Ne ki saklandı kan o zaman
altında köklerin, suyla yıkanıp yok ettiler
ve inkar ettiler kanı
(çok uzun zaman önceydi bu) ,
Güney'in yağmuru yıkayıp yok etti kanı topraktan
(çok çok uzağa götürdü kanı) ,
güherçile yedi bitirdi kanı bozkırda
ve halkın ölümü her zaman nasıl ise öyleydi:
sanki kimse ölmedi, hiçkimse,
sanki kayaydı düşen toprağa
ya da suydu düşen suya.

Taşla ezildikleri ya da yakıldıkları
Kuzey'den Güney'e dek
gömüldü ölüler karanlıkta
ya da yakıldı geceleyin göze çarpmadan,
bir çukurda yığıldı külleri
ya da atıldı dalgalara:
kimse bilmiyor nerede olduklarını şimdi,
yok onların mezarları, işkence edilmiş parmakları
ve kurşunlardan parçalanmış yürekleri
dağılmış dört bir yana
memleketin kökleri arasında:
Şili'lilerin gülüşü
bozkırın yiğit erkekleri,
sessizliğin kaptanları.
Kimse bilmiyor bu bedenleri
katillerin nereye gömdüğünü,
ama topraktan doğrulacaklar yeniden
ve dökülen kanın hesabını soracaklar
halkın diriliş gününde.

Bu cürüm bulvarın tam ortasında işlendi.

Ne bir çalı gizleyebildi ne de bozkırın kumu içebildi
halkın temiz kanını.

Kimse ört bas edemedi bu cürmü.

Bu cürüm bulvarın tam ortasında işlenmişti.


Pablo Neruda
"La arena traicionada", "Canto General"den

9 Kasım 2013 Cumartesi

Nasıl Doğar Bayraklar?

Bugüne dek hep böyle var olageldi bayraklarımız:
Bütün şefkatiyle halk işlemiştir onları,
dikmiştir parçalarını bütün acılarıyla.

Halk iliştirdi yıldızı yanan elleriyle.
Ve kesmiştir bir parçayı ya gömlekten ya da gökkubbeden
Memleketin mavi yıldızı için.

Ama kırmızı renk damla damla doğmuştur.


Pablo Neruda
"La arena traicionada", "Canto General"den

28 Ekim 2013 Pazartesi

Oligarşiler

Hayır, daha kurumamıştı bayraklar,
uyumamıştı askerler henüz,
özgürlük giyitlerini değiştirdiğinde
ve dönüştürdüğünde kendini mülke:
yeni ekilmiş topraklardan yükseldi,
yeni bir kast doğdu,
kalkanlı, polisli ve hapisli
yeni zengin bir güruh doğdu.

Çektiler kara bir çizgi:
"Biz burada, Meksika'nın
porfiristleri (*) , Şili'nin
'şovalyeleri', işsiz güçsüzleri
Buenos Aires Jokey Kulübü'nün,
süslü püslü 'özgürlük savaşçıları' Uruguay'ın,
Ekvador'un uyuşukları,
kiliseye ait yamalar her taraftan.>Şeytan canımızı alsın, proleterler, kansız kızılderililer,
Meksika'lı yoksul canlar, melezler,
domuz ağıllarında üst üste yığılmışlar,
acizler, yamalılar,
bitliler, domuzlar, ayaktakımı,
iradesizler, sefiller,
kirliler, tembeller; yani halk."

Her şey bu kara çizgiye göre kuruldu.

Başpiskopos vaftiz etti bu duvarı
ve afaroz etti
bu kast duvarını tanımayan isyancıyı.
Cellat elleriyle yaktı Bilbao kitaplarını.
Polis gözetime aldı duvarı, ve o kutsal mermere
yaklaşan aç adamın
başında paraladı sopayı
ya da hapse koydu
ya da askere aldı tekme tokat.

Dinginlikte ve güvenlikte hissettiler kendilerini.
Kayboldu caddelerde ve tarlalarda halk
yaşamak için tıkış tıkış, penceresiz
tabansız, gömleksiz,
okulsuz, ekmeksiz.

Amerika kıtamız boyunca bir hayalet geziyor
çöple beslenen, cahil,
gezgin, her bir enlem ve boylamda aynı,
bataklığın mahpuslarından yeni salıverilmiş,
ayyaş ve serseri biri; giysiler, düzenler ve kravatlar
arasında boğulan o korkunç hemşehrisinin işaretlediği.

Meksika'da pulque (**) yapıyorlar
O'nun için, Şili'de
mor renkli litre-şarabıyla (***)
zehirlediler O'nu, kemirdiler ruhunu
bedeninden parça parça,
kitabı ve ışığı yasakladılar O'na,
toz toprağa düşene kadar,
iki büklüm eğildi veremin tavan arasında,
ve dinsel törenle gömülmedi:
O'nun için yapılan tören, çıplak cesedini
adsız diğer cesetlerin arasına atmaktı.


Pablo Neruda
"La arena traicionada", "İhanete Uğramış Kum", "Canto General"den


Notlar: 
(*) Porfirist: 1876-1911 yılları arasında yaşamış Meksika devlet başkanı Porfirio Diaz'ı destekleyen kimse.
(**) Pulque: Amerika kıtasında yetişen sabır otundan yapılan ve Meksika'ya özgü bir çeşit konyak.
(***) Litre: Şili'de yetişen, yaprakları zehirli, şnaps yapımında kullanılan bir ağaç.

17 Ekim 2013 Perşembe

Ölüm

Halkım, burada karar vermiştin
bozkırın ezilen işçisine elini uzatmaya, ve çağırmıştın
bir yıl önce adamı, kadını, çocuğu
bu Meydan’a.

Ve burada aktı kanın.
Anayurdun ortasında döküldü kanın
önünde sarayın, ortasında caddenin,
görsün diye bunu bütün dünya,
ve silmesin diye kimse kanı,
ve onun kızıl lekeleri kalsın diye
baş eğmez gezegenler gibi.

Bu olduğunda bütün Şilililerin elleri
açtı parmaklarını bozkıra doğru
ve onların sözcüklerinin birliği
dalgalandı dürüst bir yürekten:
sen o zaman, halkım, başladın
gözyaşlarıyla, umutla ve acılarla dolu
eski bir şarkıyı söylemeye:
işte o zaman gelmişti celladın eli
ve boğmuştu alanı kana.


Pablo Neruda
"La arena traicionada", "Canto General"den

15 Mayıs 2013 Çarşamba

Utkulu Halk

Yüreğim bu kavgada,
Kazanacak halkım. Bütün halklar
kazanacak bir bir.
Bu acılar
sıkılacak mendiller gibi
Ta ki bütün gözyaşları akana dek
çöllerin yeraltı dehlizlerinde, mezarlarda,
insan şehadetinin merdiven basamaklarında.
Fakat utkunun saati yakın.
Bırak nefret ayarlasın
cezanın ellerinin titremesini,
bırak saati çalsın temiz lahzanın
ve bırak halk doldursun boş sokakları
yeni ve keskin boyutlarıyla.

O gün için alın benim hoşgörümü.
Biliyorsunuz. Başka bayrağım yok benim.


Pablo Neruda
"La arena traicionada" / "Canto General"den "İhanete Uğramış Kum"

2 Mayıs 2013 Perşembe

Yargıçlar

Peru'nun yücelerinde, Nikaragua'da,
Patagonya'da, kentlerde
hiç bir hakkın yoktu senin, hiç bir şeyin yoktu senin:
sen, sefilliğin çanağı, terkedilmiş
oğlu Amerika'nın, hiçbir yasa yok
hiçbir yargıç yok koruyan toprağını senin
mısırlı küçük evini senin.

Memleketlilerinin kastları geldiğinde,
efendilerinin kastları, unutulmuştu çoktan
pençeleri ve bıçaklarıyla o çok eski düş,
gelmişti yasa göğünü ıssız koymaya,
sevdiğin toprağını senden çekip koparmaya,
ırmakların suyunu senden çalmaya,
ağaçların ülkesinden seni yoksun bırakmaya.
Sana karşı tanıklık yaptılar, gömleğine
numaralar koydular, yaprak ve kağıtlarla
astarladılar yüreğini,
gömdüler seni soğuk fermanlara,
ve uyandığında en titrek mutsuzluğun sınırında
yağmalanmış, yapyalnız, huzursuz
attılardı seni zindana, bağladılardı seni
prangaladılar ellerini ki yoksulların suyunu
yüzerek geçemeyesin,
ama debelenerek boğulasın diye.

Aziz yargıç okuyor senin için
paragraf dörtbinden üçüncü satırı,
senin gibi düşmüş diğerlerinden kurtarılmış
bu mavi coğrafyada kullanılan aynı yasayı,
ve vasiyetine yaptığı ekle
bitli bir köpek gibi yapıyor seni ansızın.

Soruyor sana: kan nasıl karıştırılır
zenginle yasa diye? Hangi kükürtlü demirden
dokunmuş kumaşla nasıl sürüklenir
yoksullar mahkemeye?

Nasıl acılaşır dünya
taş ve acılarla disiplinli bir şekilde yetiştirilmiş
oğulları için zavallının?

İşte böyle oldu, işte böyle yazılı dursun diyorum.
Hayatlar böyle yazılmıştı alnıma.


Pablo Neruda
"La arena traicionada" (İhanete Uğramış Kum); "Canto General"den