Omuzlarında aziz ikonalarıyla
sayısızdılar, dut renkli fosfor parıltısında
bir nehir ağzı gibiydi
kalabalık
bu büyük insan topluluğu.
Fırladılar ve dans ettiler
kasvetli küçük davullarla
ve yemek kokularına karışan
törensi, kesintisiz bir mırıltıyla.
Menekşe yelekler, menekşe
ayakkabılar ve şapkalar
doldurdu caddeleri mor lekelerle
katedralin anlamsız camlarına
dökülen irin dolu
hastalıklı bir ırmak gibi.
Tütsü gibi, anlatılamaz
kasvetli bir şey, çıbanların sonsuzca
yığılması gibi,
yaraladı gözleri, kaynaştılar birlikte
doluşan insan ırmağından
yayılan kösnül alazlarla.
Şişman toprak sahibinin
terlediğini gördüm tören gömleğinde
ve kutsal spermanın büyük damlalarını
ellerinde ovuşturduğunu.
Çorak dağların
sefil solucanını gördüm,
içki maşrapasında kaybolmuş yüzüyle
yerliyi, uysal lamaların
çobanını, papaz odalarının
huysuz kızlarını,
mavi, aç yüzleriyle
köy öğretmenlerini.
Erguvan kızılı tunik giyinmiş
uyuşturulmuş dansözler gibi
görünmeyen trampetleri
teperek geçti zenciler.
Bütün Peru yaralandı
göğsünden ve bakakaldı
gök mavisi ve gül pembesi
süslü püslü kadının anıtına
yöneldi bütün başlar,
titreşerek geçti şekerlemeden gemisinde
ağır terden havada.
sayısızdılar, dut renkli fosfor parıltısında
bir nehir ağzı gibiydi
kalabalık
bu büyük insan topluluğu.
Fırladılar ve dans ettiler
kasvetli küçük davullarla
ve yemek kokularına karışan
törensi, kesintisiz bir mırıltıyla.
Menekşe yelekler, menekşe
ayakkabılar ve şapkalar
doldurdu caddeleri mor lekelerle
katedralin anlamsız camlarına
dökülen irin dolu
hastalıklı bir ırmak gibi.
Tütsü gibi, anlatılamaz
kasvetli bir şey, çıbanların sonsuzca
yığılması gibi,
yaraladı gözleri, kaynaştılar birlikte
doluşan insan ırmağından
yayılan kösnül alazlarla.
Şişman toprak sahibinin
terlediğini gördüm tören gömleğinde
ve kutsal spermanın büyük damlalarını
ellerinde ovuşturduğunu.
Çorak dağların
sefil solucanını gördüm,
içki maşrapasında kaybolmuş yüzüyle
yerliyi, uysal lamaların
çobanını, papaz odalarının
huysuz kızlarını,
mavi, aç yüzleriyle
köy öğretmenlerini.
Erguvan kızılı tunik giyinmiş
uyuşturulmuş dansözler gibi
görünmeyen trampetleri
teperek geçti zenciler.
Bütün Peru yaralandı
göğsünden ve bakakaldı
gök mavisi ve gül pembesi
süslü püslü kadının anıtına
yöneldi bütün başlar,
titreşerek geçti şekerlemeden gemisinde
ağır terden havada.
Pablo Neruda
"Evrensel Şarkı"dan
"Evrensel Şarkı"dan
1947