Her taşı tarih kokan bir şehir...
Bir dağın yamacında tüm haşmetiyle ve kartal yuvasını andıran görüntüsü ile,
Yukarı Mezopotamya'nın ilk yerleşim yerlerinden biri Mardin...
Neredeyse bütün kültürlerin uğrak yeri, 6500 - 7000 yıllık bir insanlık mirası Mardin...
Yaşlı kentin yüzyıllardır süregelen tarihi dokusu renkli, canlı, zengin ve karmaşık...
İçinde değişik din, dil, ırk ve renkten insanın kapı komşu yaşadığı, tarih boyunca hep önemli bir şehir Mardin...
Sünni'nin, Kameri'nin, Musevi'nin, Ermeni'nin, Süryâni'nin, Katoliğin, Yezidi'nin, Alevi'nin hoşgörü ve kardeşlik duygusuyla dolu, hiçbir baskı altında kalmadan halen de içice yaşadığı eşsiz şehir Mardin...
Ve yerleşik hayatın yanı sıra göçebe hayatın da topraklarına yüz sürüp, dostluk ve kardeşliğe adım attığı şehir Mardin...
Ezan ve çan seslerinin birbirine karıştığı dar sokaklarda birçok tarihi yapının mağrur ve ihtişamlı kapıları açılır.
Ulu Camii, Deyr'ül Zaferan Manastırı, Arap Camii, Artukoğlu Camii, Mar Yakup Manastırı, Mardin Kalesi...
Önem ve değerinin asla unutulmayacağını bilerek, bunları bir sonraki kuşağa gururla devretmek...
Mardin'i tanımak, görmek ve anlatmak bu kenti, insanlarını, doğasını, ihtişamını tanımlamaya ne yazık ki yetmiyor...
Bir Mardin'i! olarak, Mardin'i anlatmak ancak "O'nu" konuşturarak olur diyebilirim.
Tek bir şey söylemese bile, hemen yanından "Dicle" akar tüm heybetiyle, onu konuşturun,
Mardin'e kardeştir...
Her damla suyunda efsane gizli "Dicle"...
Ve Mardin insanları...
Nusaybin Çarşısında bir esnaf, bakırcı dede, çaylarını yudumlayan iki kalaycı,
Mar Yakup Manastırı'nm rahibi...
Hepsi birbirine kardeş, hepsi sanki bir bedende tek...
Kimse kimsenin suyunu kesmez, kimse kimsenin güneşini engellemez, diline, dinine, rengine karışmaz...
Yüzyıllardır süregelen bu kural, güzel duygular, sevgi ve saygı çerçevesinde hep altın yaldızla kazılıdır...
O güzel yamaçtan yıldızlara merhaba demeye başladığım günden beri, her sabah uyandığımda bir deniz gibi sınırsızca daha fazla bağlandım bu şehre ve o zaman anladım ki;
"Mardin" sevgidir, dostluktur, kardeşliktir, insanlıktır, hoşgörüdür ve ihtişamdır...
Gururluyum, çünkü ben " Mardin"liyim.
Bitmez o şehrin bekleyişi, bir çift âşığın mehtabı seyretmesi için hep hazırdır o yamaçta...
Sevgi, saygı, hoşgörü ve insanlık dolu güzel duygularla...
Güneş doğarken ve batarken, yıldızlar ışığıyla binbir çeşit yakamoz bırakır "Mardin" semalarında...
Ve her mevsim bir başka seyre lâyıktır Mardin'de..
Kadircan Keskinbora
Bir dağın yamacında tüm haşmetiyle ve kartal yuvasını andıran görüntüsü ile,
Yukarı Mezopotamya'nın ilk yerleşim yerlerinden biri Mardin...
Neredeyse bütün kültürlerin uğrak yeri, 6500 - 7000 yıllık bir insanlık mirası Mardin...
Yaşlı kentin yüzyıllardır süregelen tarihi dokusu renkli, canlı, zengin ve karmaşık...
İçinde değişik din, dil, ırk ve renkten insanın kapı komşu yaşadığı, tarih boyunca hep önemli bir şehir Mardin...
Sünni'nin, Kameri'nin, Musevi'nin, Ermeni'nin, Süryâni'nin, Katoliğin, Yezidi'nin, Alevi'nin hoşgörü ve kardeşlik duygusuyla dolu, hiçbir baskı altında kalmadan halen de içice yaşadığı eşsiz şehir Mardin...
Ve yerleşik hayatın yanı sıra göçebe hayatın da topraklarına yüz sürüp, dostluk ve kardeşliğe adım attığı şehir Mardin...
Ezan ve çan seslerinin birbirine karıştığı dar sokaklarda birçok tarihi yapının mağrur ve ihtişamlı kapıları açılır.
Ulu Camii, Deyr'ül Zaferan Manastırı, Arap Camii, Artukoğlu Camii, Mar Yakup Manastırı, Mardin Kalesi...
Önem ve değerinin asla unutulmayacağını bilerek, bunları bir sonraki kuşağa gururla devretmek...
Mardin'i tanımak, görmek ve anlatmak bu kenti, insanlarını, doğasını, ihtişamını tanımlamaya ne yazık ki yetmiyor...
Bir Mardin'i! olarak, Mardin'i anlatmak ancak "O'nu" konuşturarak olur diyebilirim.
Tek bir şey söylemese bile, hemen yanından "Dicle" akar tüm heybetiyle, onu konuşturun,
Mardin'e kardeştir...
Her damla suyunda efsane gizli "Dicle"...
Ve Mardin insanları...
Nusaybin Çarşısında bir esnaf, bakırcı dede, çaylarını yudumlayan iki kalaycı,
Mar Yakup Manastırı'nm rahibi...
Hepsi birbirine kardeş, hepsi sanki bir bedende tek...
Kimse kimsenin suyunu kesmez, kimse kimsenin güneşini engellemez, diline, dinine, rengine karışmaz...
Yüzyıllardır süregelen bu kural, güzel duygular, sevgi ve saygı çerçevesinde hep altın yaldızla kazılıdır...
O güzel yamaçtan yıldızlara merhaba demeye başladığım günden beri, her sabah uyandığımda bir deniz gibi sınırsızca daha fazla bağlandım bu şehre ve o zaman anladım ki;
"Mardin" sevgidir, dostluktur, kardeşliktir, insanlıktır, hoşgörüdür ve ihtişamdır...
Gururluyum, çünkü ben " Mardin"liyim.
Bitmez o şehrin bekleyişi, bir çift âşığın mehtabı seyretmesi için hep hazırdır o yamaçta...
Sevgi, saygı, hoşgörü ve insanlık dolu güzel duygularla...
Güneş doğarken ve batarken, yıldızlar ışığıyla binbir çeşit yakamoz bırakır "Mardin" semalarında...
Ve her mevsim bir başka seyre lâyıktır Mardin'de..
Kadircan Keskinbora