Küba, köpüklenen çiçek, gürleyen
kızılın zambağı, yaseminçalısı,
çiçeklerin örgüleri altında bulmak zor
senin karanlığını, işkence edilmiş kömürünü,
ölümün bıraktığı o eski buruşukluğu,
köpükle örtülmüş yaraizini.
Ama son ağaçkabuklarının çatladığı
Marti'nin eşsiz bir badem gibi dinlendiği
için filizlenen kar'ın
ışıksaçan geometrisi gibi.
Yuvarlanan derinliğinde O havanın,
memleketin mavi merkezinde dinleniyor O,
ve bir su-damlası gibi parıldıyor
uyuyan tohumunun arılığı.
Kristalden O'nu örten gece.
Ağlayış ve acı, zalim damlalar
sızıp gidiyor bir kerede topraktan
sonsuz, uyuyan berraklığın mekânına.
Ara sıra batırıyor halk köklerini
gecenin içine dokununcaya dek
O'nun gizlenmiş harmanisinin durgun suyuna.
Ara sıra yeni biçilmiş tarlaları çiğneyen
öfkeli öç-isteği geliyor,
ve bir ölü düşüyor halkın çanağına.
Ara sıra vızıldıyor gömülmüş kırbaç yeniden
yüksek kubbenin havası içinden,
ve bir taçyaprağı gibi düşüyor kan
toprağa ve batıyor sessizliğe.
Hepsi ulaşıyor o sessiz parıltıya.
En küçük titreyiş vuruyor
gizlenmişin kristal kapısında.
Her bir gözyaşı ulaşıyor O'nun akıntısına.
Her bir ateş O'nun yapısının titremesine yol açıyor.
Ve işte böylece, dinlenen kaledeki,
zuladaki varsıl tohum
yükseliyor adanın savaşçılarına.
Çok özel bir kaynaktan geliyor onlar.
Kristal berrağı durumdan doğuyorlar.
kızılın zambağı, yaseminçalısı,
çiçeklerin örgüleri altında bulmak zor
senin karanlığını, işkence edilmiş kömürünü,
ölümün bıraktığı o eski buruşukluğu,
köpükle örtülmüş yaraizini.
Ama son ağaçkabuklarının çatladığı
Marti'nin eşsiz bir badem gibi dinlendiği
için filizlenen kar'ın
ışıksaçan geometrisi gibi.
Yuvarlanan derinliğinde O havanın,
memleketin mavi merkezinde dinleniyor O,
ve bir su-damlası gibi parıldıyor
uyuyan tohumunun arılığı.
Kristalden O'nu örten gece.
Ağlayış ve acı, zalim damlalar
sızıp gidiyor bir kerede topraktan
sonsuz, uyuyan berraklığın mekânına.
Ara sıra batırıyor halk köklerini
gecenin içine dokununcaya dek
O'nun gizlenmiş harmanisinin durgun suyuna.
Ara sıra yeni biçilmiş tarlaları çiğneyen
öfkeli öç-isteği geliyor,
ve bir ölü düşüyor halkın çanağına.
Ara sıra vızıldıyor gömülmüş kırbaç yeniden
yüksek kubbenin havası içinden,
ve bir taçyaprağı gibi düşüyor kan
toprağa ve batıyor sessizliğe.
Hepsi ulaşıyor o sessiz parıltıya.
En küçük titreyiş vuruyor
gizlenmişin kristal kapısında.
Her bir gözyaşı ulaşıyor O'nun akıntısına.
Her bir ateş O'nun yapısının titremesine yol açıyor.
Ve işte böylece, dinlenen kaledeki,
zuladaki varsıl tohum
yükseliyor adanın savaşçılarına.
Çok özel bir kaynaktan geliyor onlar.
Kristal berrağı durumdan doğuyorlar.
Pablo Neruda
"Los libertadores"den, "Canto General"