Şiir, Sadece: Metin Eloğlu
Metin Eloğlu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Metin Eloğlu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Ocak 2018 Çarşamba

Kavanozdaki

Kıvırcık kıl ağarıyor hâlâ, dalak kana seğiriyor;
Oyluklarda, İnciklerde dipdiri kıkırdaklar ...
İster misin yokevren'e çiçek-insan'ca bir küfür gibi
Şöyle bir doğruluversin yarın, yarın belki de bahar!
Çocuklar içim yanmış, soğukça suyunuz var mı? desin;
Şu makarnanın üstüne azıcık da peynir ufala.
İşte çeliklenmiş ıtırın, camgüzelinin ilk pabucu bu, ilk çorabı, ilk donu;
İster misin evlensin de bigüzel, çolukçocuk İstanbul'a gitsinler. .
Ya Tanrı, ya insan; dedin miydi, küplere biniyor adam;
Tutup, kavanozda peydahlanmış bir yeniyetme gösteriyorsun,
Petrucci yadigarı;
Türkümsü yüzünde gözleri epeladan.


Metin Eloğlu
Türkiye'nin Adresi

Bakla

Hasan değil sen değil sürahiyi kim kırdı
Eltin mi enişten mi, pekala ben neciyim
Gürledi gitti ulu bahar, şimdi Hasan da uyanır, bir kuş öter yazları
Çat kapı biri gelir, ne kuş kor bende ne Hasan
Yapraktı boşunaydı maviydi ama
Yamayıp yaydığım şu pazen kilim
Bak yorgunsun güzelsin, çık bir hava al istersen
Acıkmıştır o, susamıştır o, o daha bebek
Tırnakların uzamış, baklamız kaldı mı dün geceden


Metin Eloğlu
Horozdan Korkan Oğlan

30 Ocak 2018 Salı

Eşcil

Aşksa bu, ben buna varım, günlerim sığı;
Gündüze de kalasın diye sevdim seni geceden.
Eşcilim ben, ben buyum, ne güzel huy bu;
Bir hız gelsen, hemen olsan, sonra yazlar;
Bunca yıldan tatmadığım bir tırança balığı ...

Belki gözlerinin kıymığı şu denizler!


Metin Eloğlu
Horozdan Korkan Oğlan

Aşklama

Şaraptı rakıydı şuydu buydu
Kişi esrimeyi bir aşkta tatmalı ilkten
Dedim ya ondan gayrı korkuluğa güvenmem
İçtiğim hep aşktı benim gerisi tortu

Sevişik bir keçi yumukgöz oğlağına
Özüne aşk sızmış o sütü emziriyor
Yumurtasını bir kovuğa koyarken
Aşkı da koyuyor anaç zargana

Aşk. mavisi tükendiyse o boşuna denizde
Bil ki diken diken bir çamurla örülüdür sığlığı
Niye enez bu zambak diye sordular mıydı
Aşksız geçen günlerinde örselenmiş, de.

Aşk bürünmeseydi de bak hiç şakır mıydı
Şu bi damla ak isketeyi tâ gagadan kuyruğa
Kişi gönlünü yitirdi mi ne yüzle çıkar sokağa
Yaşamda nesi varsa aşk işte onun adı

Ansıyın, aşkla yağdı da sular
Ondan kokulandı ıtır çekirdeklendi elma
Doğayla elele bizi üreten bir sevgi var
Evrende en soylusu sezdim ki bu çoğalma


Metin Eloğlu
Horozdan Korkan Oğlan

Şişedeki

Şişede durduğu gibi durmaz ki kafir
Tutar insana yaşamayı sevdirir


Metin Eloğlu
Sultan Palamut

29 Ocak 2018 Pazartesi

Varken

Henüz yaşarken bu efendi umut;
Karanlık günlerin aydınlığa döneceği ..
Sakın tavsama, sakın yüksünme;
İnsanın yarası sağken iyileşir,
Sağken omuz silkersin bunca engele;
Ergen'e, ereğ'ine sağken ulaşırsın.
Toprağın bitiminde bir su var, seni iletecek;
Yaz tükendi miydi güz sofraları;
Dağların ardı ova;
Bulanığın sonu duru;
Küfün altı meneviş ...
Etin, nohudun, zerdalinin tadı;
Erkinlik, barışıklık;
Özlemler, kavuşmalar;
Ayışığı, ishakkuşu, Aynalıçarşı;
Sen yaşarken!
İbibikler sen yaşarken tüner üvezin dalına,
Mavilik sen yaşarken o tavanda gezinir.
Sen yaşarken pembeleşir ortancalar ..
İşte aşkın, hürlüğün, tutsaklığın;
Koca beyazlık, günbaşı serinliği;
Sen henüz yaşarken, ölmeden önce!

Son nefesimde; keşke şöyle yapsaydım .. deme;
Aklını başına toplamak elindeydi,
Yüreğini pekleştirmek zaten elinde ..
Söyle;
Diriye, gümraha, düzenliye özenip,
Kötü viran bozuğa gücenemez miydin?
Güzeli çirkini, yalanı, gerçeği tartacak terazi
Yaşarken elindeydi ..

İnsan yaşarken varır bir ölmezliğe.


Metin Eloğlu
Sultan Palamut

Kof Demirli Pencere

Cezaevinde bir kanımlık uykuda düşte
Şuramdan birşey koptu
Bir gün değil beş gün değil ki bu
Canıma tak dedi işte

Gayri umut dürter yürek silkinir
Peşisıra bir özlem ürküsüz ayık
Sen miydin, İstanbul muydu baharda mıydık
Tutsak gözlerim bulanıverir

Ama senin gözlerin hür
İkimiz için görecekler taş çatlasa
Zor ellerim ko kıskıvrak bağlıysa
Seninkiler elbet bir işin ucundan tutar

Ayırsalar öldürseler gene benimsin
Nice ayıbımı örten o eşsiz yama
Etim değil kemiğim değil kanım değilsin ama
Gençliğimsin sağlığımsın hürriyetimsin

Benim dilim boşuna kollarım yitik şimdi
Sen doy sen edin sen tadıver
Artanı birikeni bana da yeter
Bölüşmek senin zaten eski işindi

İnceliğini sarsam öpsem yüreğini
Ben buralarda acıktım çok
Karnım pişirdiğin aşla doyar ancak
Senin suyun arıtır kirlerimi

Hızlan çoğal gülümserliğini takın gene
Sırası gelince hayıflan gocun
Bana varımı yoğumu ileten güvercin
Kon çırılçıplağım üstüme tüne

Elle uzanılmaz kof demirli pencereye
Birgün ışığı dadandı senin için
Duy benim birtanemsin
Bunsuzluk yaraşmaz sana


Metin Eloğlu
Sultan Palamut

Masal Masal Matitas

Bir ara çağdaş çağdaş tüttü;
Caydı, Taşdevrince tüttü ..
Cami-ül Ezber'e devam etti bir ara;
Hac'a gitti, Holivut'a gitti ..
Kah ferace-yaşmak, kah bikini mayo;
Kah kızoğlan kız, kah vesikalı orospu;
Sabahları sırtını sıvazlar Yahya Kemal'in,
Akşamlan Oktay Rifat'ın çenesini okşar;
Doğuya vergi bir duman bu, hinoğluhin!

Şubatlardan arta kalan bir kış gecesi,
Köşede pusu kurup, gözleri kör olası;
İncecik billur pembe köşkte oturan,
Hüseyin Beyin önünü kesti ..
Şöyle bir irkildi Hüseyin Bey
Polis molis olmasın sakın bu zibidi?
Haktanır olmasın, vatansever olmasın?
Baktı ki, duman bir tuhaf kokuyor;
Tereyağında kızarmış koçyumurtası kokuyor,
Kirli çamaşır kokuyor.
Baktı ki, duman dalkavuğun, suçortağının biri;
Yelkenler suya iniverdi seninkinde:
Efendim, bir emriniz mi var? dedi.
Dedi ki duman: Saygıdeğer Hüseyin Beyefendi!
Bizim evde bu gece kimler var, bir bilseniz ..
Masraf Nazırı Hasan Paşa'nın ortanca kerimesi
Fabrikatör Sırrı Bey'in bacanağı;
Vurguncu Sezai Bey var, belki tanırsınız;
Itri'ler, Dede'ler, Leyla Hanım'lar;
Karaborsacı Hidayet Bey'ler
Randevucu Müjgan Hanım'la hemşiresi...
Sizin evde ne var, anlıyalım yani?
Lahavleveliikuvveteillaabillahilaliyülazim
Bizim ev sizinkine benzer mi, a evladım?
Bizim ev dokuz göbekten asiller evi;
Çerkestavuğu eksik olmaz ki bizim evden;
Hele patlıcaıılı horhor kebabı,
Saray usulü sebzeli yahni,
Şahane usulde erişte gıraten,
Garnitürlü amavut ciğeri,
Kıraliçe çorbası,
Safranlı İstanbul pilavı ...
(Açaçına bunları yazmak öyle gücüme gidiyor ki)
Muska böreği,
Bülbül yüreği ..
Tatlılardan ne var, peki?
Dilberdudağı,
Hanımgöbeği ..
Ekşilerden?
Yani iş inada bindi!
Açtı ağzını yumdu gözünü Hüseyin Bey:
Biz bugün ahretliği dövdük, siz dövebildiniz mi?
Biz faizle para veririz, siz verebilir misiniz?
Karım bahçıvanla kırıştırır, sen kırıştırabilir misin?
Oğlum yoksul kızları iğfal eder, sen edebilir misin?
Kızım günaşırı çocuk aldırır, sen aldırabilir misin?
Meğer, Hicran Hanım yatrığı yerde kulak kabartırmış;
Don-gömlek sokağa uğrayıverdi:
A düzenbazoğludüzenbaz,
A Divan Şiiri kılıklı herif,
A Demokratın dikalası!
Harpten önce neyiniz vardı ulan?
Bir kat çamaşırı yıkar yıkar giyerdiniz,
Sofranıza tok oturan aç kalkardı ..
Tam o esnada ukala bir barış kuşu,
Dumanın karanlığından süzülüp,
Sokağın ışığına tüneyiverdi:
Gün ışır, hani bir tavanda mavilikler uçuşur,
Bulutlar o maviliğin peşisıra uçuşur gider ..
Kızılcıklar takınmış bir ağaç iner ovaya,
Böcekler böceklerle ekmeğini bölüşür,
Dallar, tanyelinin hızınca kuşanır çiçeğini,
Çiçek şıpınişi, beyazım edinir;
İnsan kısmının kulağına eğilir çağanlar,
Birşeyler fısıldar tazeliğince ..
Siz neyin nesisiniz,
Şu gözleriniz, kulaklarınız ne?
Bacak kadar piç, bana akıl vermiye utanmıyorsun değil mi?
Asıl sen, sıkıysa bizim evden içeri adımını atsana!
Merdiven başında dokuz tane köpek var;
Seni çiğ çiğ yerler alimallah!
Gerdanını biri yer,
Döşünü biri;
Gümüş tasmalısı ciğerini yer,
İkisi böğrünü bölüşür;
Düşük kulaklısı kıçım çimdikler,
Yeşil beneklisi kasıklarını gıdıklar ...
Hadi onları kafese kodun diyelim;
Sofada Kahraman Ağa var;
Azgırak gibi bir Osmanlı uşağı!
Seni çarmıha gerer inan olsun,
Kemiklerini yontar,
Alaturka şarkı dinletir,
Yerli filmlere götürür ..
Diyelim ki, Kahraman Ağaya rüşvet verip kurtuldun;
Şifreli kapıyı açtın,
Zamkinozlu odayı geçtin;
Bir makina-adam dikilir karşına!
Kelkahya içerden düğmeye bastı mıydı;
Elektrikli iskemleye oturtur,
Düdüklü tencerede kaynatır,
Atom şerbeti içirir ..
Akıl ne arasın makina-adamda?
Vicdanı yok ki, namusu yok ki;
Hürlük, barışıklık özlemi yok ki ..
Olur a, sesmez bir yerine dokundun, makina istop etti!
Maymun-adam yetişir, bir ip sarkıtır tavandan;
Kıskıvrak bağlar seni;
Sallasırt edip, doğru candarma karakoluna ..
Meskene tecavüzün cezası ağır;
Kadı fetvayı mühürleyince,
Cellat seni öldürür.


Metin Eloğlu
Düdüklü Tencere

27 Ocak 2018 Cumartesi

Ömür Törpüsü

Yaşamak istiyorum
Yaşamak istiyorsun
Yaşamak istiyor


Böyle şiir olmaz, diyeceksin; biliyorum.
Ama böyle dünya olur mu?
Böyle barış olur mu?
Böyle hürriyet olur mu?
Böyle kardeşlik olur mu?
Biliyorum ki; katlanıver, diyeceksin;
Ama böyle de yaşamak olur mu?


Metin Eloğlu
Düdüklü Tencere

Kaldırım Mühendisi

Günler günleri kovaladı, aylar ayları;
Sabah karanlığında, öğle üstü, geceleyin
Aşk yılları,
Öğrencilik yılları
Pembe yıllar başımın tacı,
Zifiri yılları anama söylemeyin ...
Ham hayaller, olmaz işler peşinde,
Gözüm kime ilişse ben onun yari ..

Kabaetime pıçak sokuluyor aşktan ötürü;
Caket pantol kumara gidiyor aşktan ötürü;
Gençliğimi harcıyorum bir çırpıda;
Bu da mı aşktan ötürü?
Dangalak! dese biri ..
Hayatımın bu parçasını neye benzetsem?
Mesela, mesela, mesela ...
Osmanlı tarihinde Deli İbrahim Devri.

Daha mühendisliğimin ilk yılları
Ahırkapı'dan bir kız alıyorum.
Kız beş vakit namazında,
Söküğümü diker, yatağımı kabartır,
Patlıcanı kızartıp ağzıma verir;
Sonumuz mu?
Sonumuz belli ..

O belli o yalnız günlerimde
Güzel İstanbul'u gezdim dolaştım,
Altımda Tanrı vergisi bir taşıt.
Öyle işler gördüm ki içim parçalandı;
Namussuz namusluya,
İnsan hayvana eşit.

O duvar senin bu duvar benim
Bir güz gecesi eve dönüyorum.
Köşebaşında bizim aile efradı:
Biri kızkardeşim, öteki ninem;
Nermin fingirdeşiyor, ninem dileniyordu;
Bu yaştan sonra yalan söylemem ..
Gözlerim yaşardı, kendimi dar attım postaneye ;
Biricik kardeşim İlyas, diye bir mektup yazdım;
Bana 30 lira gönder acele ,
Senden başka güvenecek kimsem yok ..
Ne dersiniz, şu bildiğiniz İlyas
Cevap bile vermedi hergele ..

Bundan sonrasını kalem yazamaz,
Ne kadar azgın olursa olsun.
Bir bakıyorsunuz iş peşindeyim,
Ekmek, dostluk, hürriyet peşindeyim;
Bir de bakıyorsunuz düşmüşüm mahkemelere ..
Sayın yargıç! diyorum son celsede;
Ben ileriliği iş olsun diye sevdim;
Siz tuttunuz ciddiye aldınız;
Ama artık mapuslara düşmiyeceğim,
Aklımla oturup, aklımla kalkacağım ...


Metin Eloğlu
Düdüklü Tencere

27 Mayıs 2014 Salı

Değerleme

Bu aşk senden önce hürriyete yöneldi
Gecenin ortasında sen sımsıcak bir kadın
İçinde sen varken geceler dile geldi
Barışa yöneldi umudu darmadağın
Onları özlemek belki senden güzeldi
Çünkü sen ancak onlarla vardın
Hayatın mavişliği onlarla vardı.


Metin Eloğlu

26 Mayıs 2014 Pazartesi

Uyan

Hadi uyan
Günışığı çilemeye başladı başucunda
Denizler bir mavilik edindi günden
Seher yeline uyup kuşlar tüneğinden uçtu
Bu türküyü dinlemeyecek misin

Hadi uyan
Aydınlığa çık da çil gözlerin ışısın
İlkyazlar sıcağı biriksin yüreğine
Yoksul olsan da uyan
Garip olsan da uyan
Madem ki güzelsin, güzeli yaşatmak için
Madem ki iyisin, iyiliği yaşatmak için
Madem ki umutlusun; umudu yaşatmak için

Hadi uyan
Denizi dinle yaşamak desin
Toprağı dinle barışmak desin
Göğü dinle sevişmek desin
Bir plak konmuş gibi gramofona
İşte aşk işte özlem işte savaşmak gücü
Uyan diyor uyansana

Hadi uyan
Sevdiğim uyan
N’olur uyan


Metin Eloğlu