Şiir, Sadece: Mihail Lermontov
Mihail Lermontov etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Mihail Lermontov etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Şubat 2013 Çarşamba

Yalnızım Gecenin Issızlığında

Yalnızım gecenin ıssızlığında,
Taşlı bir yol ışıldar durur siste;
Çevre suskun, kulak vermiş Tanrı'ya,
Yıldızlar konuşur birbiriyle.

Gökyüzünde görkemli bir şölen var!
Toprak, mavi bir ışıkta dinlenir ...
Kimi bekliyorum, aradığım ne?
Yüreğimi böyle daraltan nedir?

Beklediğim hiçbir şey yok yaşamdan,
Geçmişten de pişmanlık duymuyorum;
Özgürlük ve huzurdur aradığım!
Unutmak ve uyumak istiyorum!

Ama benim uyumak istediğim
O soğuk uykusu değil ölümün ...
Yaşam da uykuya dalsın içimde,
Usul usul inip kalkarken göğsüm;

Gündüz gece, tatlı ezgileriyle
Bir ses türküsünü söylesin aşkın ...
Yeşil dallarıyla ulu bir meşe
Eğilsin üstüme ve hışırdasın ...


Mihail Lermontov
Çeviren: A. Behramoğlu

5 Şubat 2013 Salı

Hançer

Seviyorum seni çelik hançerim,
Parlak ve soğuk arkadaşım.
Bir Gürcü, öç gününe dövdü seni örste,
Özgür Çerkez, kanlı bir savaşta biledi.

Zambak bir el taşıdı seni bana
Ayrılık anında, anmalık olarak
Ve ilk kez kan değildi üstünden akan
Acının inciden gözyaşlarıydı, parlak.

O kara gözler, dikilen üstüme,
Gizemli bir tasayla doluydular:
Çeliğin gibi senin, titrek bir alevde,
Ansızın bulanıyor, parlıyordular.

Aşkın dilsiz güvencesi ve yol arkadaşımsın sen,
Seni hep örnek olarak göreceğim:
Değişmeyeceğim ben de ve ruhum hep
Senin gibi sert kalacak, demirden dostum benim.


Mihail Lermontov
Türkçesi: Ataol Behramoğlu

4 Şubat 2013 Pazartesi

Şair

Parlıyor altın işlemesi hançerimin.
Gövdesi kusursuz ve sağlamdır.
Gizemli direnci çeliğinin
Doğunun savaşçılığındandır.

Dağlarda bir dağlıya çalıştı yıllarca
Hizmetine karşı ücret beklemedi.
Açtı birçok göğüste birçok korkunç yara
Deldi birçok çelik giysiyi.

Eğlenirken bir köleden de uysaldı, ama
Çınlardı bir söz kırdı mı onurunu.
O günler, oymalı, zengin bir süs ona
Yabancı, utanç verici bir giysi olurdu.

Onu, yiğit bir Kazak, Terek nehri ötesinde
Soğumuş ölüsünden almıştı sahibinin.
Sonra fırlatılmış, yatıp durdu uzun süre
Gezici dükkanında Ermeni'nin.

Şimdi öz kınlardan, savaşta hırpalanmış,
Yoksundur zavallı yoldaşı kahramanın.
Altın bir oyuncak halinde, şerefsiz ve zararsız
Parlayıp duruyor üstünde duvarın.

Artık özenli, alışkın bir elle
Onu silen, okşayan kalmadı.
Ve dua ederek şafaktan önce
Okumuyor kimse üstündeki yazıtı.

Şair! İşte bu gevşek çağda sen de
Böylesin! Yitirdin önemini!
O altınla değiştirdiğin kudrete
Dünya saygıyla kulak verirdi.

Güçlü sözcüklerin ölçülü sesiyle
Savaşçı ateşlenirdi savaşa.
Tütsü dua saatine nasıl gerekliyse
Kadeh şölene nasıl, gerekliydin halka.

Şiirin tanrısal bir ruh gibi kalabalığın üzerinde-
Uçup dururdu ve soylu düşünceler, yankılanan-
Çınlardı o çan gibi halkın bayram ve yıkım günlerinde
Kurultay kulesi üstünde çalan ...

Yalın ve onurlu bir dil sıkıyor bizi şimdi, yalnız;
Eğleniyoruz parlak pullar ve aldatılarla.
Yıpranmış bir güzellik gibi ki yıpranmış dünyamız
Alışkındır kırışıklıklarını gizlemeye allıklar altında.

Ey alay edilmiş peygamber, yeniden uyanacak mısın?
Ya da intikam çağrısına hiçbir zaman-
Altın kınlardan çıkarmayacak mısın
Kılıcını, hakaret pasıyla kaplanan?..


Mihail Lermontov
Türkçesi: Ataol Behramoğlu