Şiir, Sadece: Nihat Behram
Nihat Behram etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Nihat Behram etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Haziran 2018 Cumartesi

Kundak

Boyun eğmiş olarak
ya da suskun, silik, uzlaşmış
çekip gitmek istemem bu karanlık alemden..
Alınmamış öcün duygusu bu,
sorulmamış hesabın,
gecesinde gündüzünde dişler durur insanı...
işte yine o duygunun
kefenden daha soğuk örtüsü altındayım..
Ölmek istemem açıkçası
O örtüyü yırtmadan ...
Yaşarken, içimdeki ateşi saçarak yaşamalıyım.

Doğduğu gün tutunduğu ışığı
kıran, çelmeleyen tuzaklar karşısında
insanı ancak kavgası yatıştırır,
sıyrılıp canında sınanmış acılardan
karanlığa karşı söndürmeden taşımak içindeki ateşi...
Korkak da yılgın gibi kirlidir benim için ...
Ne teslim ne ihanet,
ne zulüm ne kölelik ...
Başkaldırmış olanın mirascısıyım ...
Binlerce sızının bağrında bilediğim bu çığlık
tutuşmak için sabırsızlanan
yaşama sevincinin sesidir ...
Aydınlığın özlemi solumalı sesimden kendi sesini ...
İnsanı kulu kılan her şeyin kundakçısıyım ...
Öcüm var, sorulacak hesabım.

Kolu olan savursun ne bulursa üstüne,
benzin, fitil, çivilenmiş kutular,
hayatı karartanların ...
Geçtiğim her sokakta,
manşetinde aldığım her gazetenin
zorbalık ve sinişin,
talan ve yoksulluğun yankılandığı
bir dünyanın can çekişen bakışları var ..
Başka çare kalmadı,
ne bulursam üstüne bu karanlık alemin
savuracağım...
Avuçlarımda çıralar, kıvılcımlar... yüreğim,
barut, dinamit, zehir ...
Kanım böyle ısıtmalı gövdemi,
atacaksa böyle atmalı nabzım ...
Böyle direndim ayrılık günlerinde,
sevdiklerimle böyle kucaklaşmalıyım ...
Durulmayı özleyen ırmaklar için,
filizin şarkısıyla dokuduğu dallarda
yuvaları dağıtılmış sakalar,
kahır dolu bakışlar, ağıtlar için,
süzgün gözleri için yoncaları kurutulmuş tayların,
korkutulmuş gülüşler, küskün anışlar için,
sevda için, aşk için yaşamalıyım ...
Dorukların rüzgarından köz alıp, yalanın inadına,
mazluma zincirle, kırbaçla saldıranların inadına,
yavruları diyar diyar göçer olmuş analar için,
başağı yağmalanmış tarlalar,
deşilmiş, mayınlanmış çayırlar için,
kanlı pusuların, talanın inadına, yangınlar başlamalı.

Nankörün, hilekarın, arsızın kuşattığı değil,
üzülen, seven, acıyan, insanların savunduğu
bir dünyamız olmalı ..
Başka çare yok, yangınlar başlamalı ardı ardına ..
Zalim, saklanacak karanlık bulamamalı ...
Öyle ki, gökyüzü bile çıldırsın sevincinden
alev alev kanatlanan yangınlar karşısında
bir ucundan bir ucuna ufkun, sancılanıp,
yıldırımlarla dünyayı alkışlasın.

Sabahı sabah gibi solumak istiyorum,
güveni güven, merakı merak,
güzü güz, baharı bahar olarak ..
Dokunup koklamak istiyorum büyüdüğüm şehrimi,
gençlik günlerimi şarkılar söyleyerek aramak ..
Çocuğum dönüşümden kaygılı gözlerle bakmasın istiyorum
giderken arkamdan, bu beni kahrediyor ..
Babamın bir ömür boyu yüreğinde koruduğu incelik
yaralanmamalı,
aldatılsam da aldatmayacağım, ona sözüm var,
bu borcu ödemeden nasıl yaşarım?

Yoksul da olsalar, onurlu insanlar doldursun sokakları..
Aşkın da ayrılığın da içten yankılanan
sahici şarkıları duyulsun ...
Bölüşmek isteğinin tomurcuğuna uzanamasın kimse
koparmak için ..
Yanılmak korkunç olmasın,
ürkmesin birbirinden insanlar.

Yangınlar başlamalı başka çare yok ...
Düşlerimi karartacak kadar koyulaşan bu karanlık
dağılmalı ..
Durmalı ekrandaki o yılışık uluma,
o çürüyüş, o şımarık saltanat,
azdıkça yaygınlaşan kabalık, kalpazanlık,
o sahte kahkahalar ..
Kanlı dişleri tırnaklarıyla
aşımızda, düşümüzde yuvalanan
seçkinler sürüsü efendiler, çetebaşları
ve onların el pençe kapıkulları,
şen şakrak soytarıları kadar
köleliğin prangası o sessizlik de
kül olup ufalanmalı.

Kolu olan ne bulursa savurmalı üstüne
bu karanlık alemin,
mazot, moloz, ateşlenmiş paçavra,
katran, zift, cam kırıkları...
Alçaklık kimsenin yanına kar kalmamalı ..
Hırsız ki işini hüner sayacak kadar pervasız,
katil ki katlettikçe katmerleşiyor,
yağması şımartıyor yağmalayanı,
nasıl başka çare aranır?

Ey dünyanın sahibi,
onu sen buldun, söndürme elindeki ateşi,
tutuştur ufkunu karartan kara perdeyi,
kaderini değiştir!


Nihat Behram
Ağustos 1999

Bir Veda Havasında Aysız Sevinçsiz Kelimeler

Yıllarımın en acar
en uçarı
duyguları
nasıl da
yüreğimin en kırçıl
en acımsı
yaraları oldular.
Bu ne yaman
bir rüzgar?
Sanki gök
bir uçurum..
Bulutlar
kırlangıçsız
ışıksız..
Kırağı vurdu kıra..
Dal sızlanıp kurudu..
Köreldi
kökleri nanelerin.
Itır
kokusundan soğudu..
Bu ne sakar bir duygu?
Bir yanı
yangınlanır
parıldar
bir yanı
canatar solgunluğa..
Kırağı vurdu..
Söndü ateş böceği,
dağıldı ürpertisi ruhuma..

Bir kararıdır artık
en körpe tomurcuğun
en narin gözeneği..
Elveda nazlı bebek...
Elveda kelebeğim..
Yüzünü gecelerin
ıssız boşluğuna gizleyip
için için ağlayan
yanık gelin
elveda..
Yazık ki
bağrımda uğuldayan
huysuz
uykusuz kelimelerle
bu son tutuşum seni,
bu sana son bakışım..
Geçip gidiyor işte
günler
hiç durmadan..
Dilerim
tozlanmasın yeniden
özlemindeki uyum,
o hırçın inceliğin
karlanmasın birdaha..
Ne benimle acılan
ne ömrün acılansın..
Bağrımda uğuldayan
aysız
sevinçsiz kelimelerle
bu son tutuşum seni
bu sana son bakışım..
Elveda mavi çiçek
Elveda tarla kuşum.


Nihat Behram
Irmak Boylarında Turaç Seslerinde
1978

1 Haziran 2018 Cuma

Hatırlayışlar III

O aşk ki
bana yalnız narinlik
kırağı, mahmuz,
tarçın serpilmiş bir göz
o aşk ki
beni yalnız fıskiyeden damıtmış süzgecine

Ağzım - ki yaralardan
koparılmış kabuk -
parmaklarım - ki bataklıklara
saplanmış sazlardı -
ve her biri tek tek duygularımın
açılmış sonradan
titreşim ve gülümseyişle

O aşk ki
bana yalnız yabanlık
endam, benek,
başıboş azı dişleri
o aşk ki
beni yalnız
uyuşmuş dizlerimle kaçırmış
yapışıp bir atın yelesine
uçurum diplerinden
tan vaktine


Nihat Behram
Hayatımız Üstüne Şiirler

Yürüyüşler III

Güneşin ışıktan kollarını yakalıyor gök
ağır ağır çekiyor dağın sırtına
tepelerde yangınlar başlıyor
alaca bir kuş
halkalar çiziyor ilk avının üstünde

Kavaklar
gecenin gözcüleri gibi dimdik
yelin hışırtısı
saksağan sesleriyle bölünüyor dallarında
söğütler dereyle fısıldaşıyor
cevizler ilkel adamlar gibi kabasaba

Şehre doğru eserken
eksiliyor rüzgarın uğultusu
kenar semtlerde işçiler
küme küme
fabrikalara doğru akıyor
keser
ve kesik kesik
türkü sesleri geliyor inşaatlardan

Ana caddelerde perdeler örtük
bankaların
ve gıda pazarlarının vitrinleri
çelik çubuklarla örülmüş

Aydınlık
gizemli adımlarla
şehre doğru sokuluyor
ilk ışıkla birlikte
denize açılan balıkçılar
martılar topluyor uzaklara

Gemiler
boğulan bir adamın
sesiyle uyanıyor
trenler
isli bir kılıcı biliyor gökte

Üç arkadaş
güneşin eflatun bakışıyla
bir mermerin kalbine
çizerek şehrin krokisini
ayrılıyoruz

Patlasa
rahatlayacak bir uyku gibi şehir
kıvranıyor kuyusunda


Nihat Behram
Hayatımız Üstüne Şiirler

Yürüyüşler I

Mandalin bahçeleri ilkin kokuyla büyülenir
bir kuş vardır güneyde
sıçrayıp daldan dala
incirlerin olmasını bekler

Yapraklar arasından fışkıran nar çiçekleri
sanki senin avcuma düşecek gibi duran
dudaklarındır

Limon fidanları
toprağında nazlanır
portakallar
boy ölçüşemez yüksekteki çamlarla,
muzlar
duvağına düşkün
bir gelin gibidir.

Dağların denize bakan yamaçlarında
seni düşünerek dolaştıysam
ay gömleğime sürtünecekti elbet
yörük gençlerinin
boynunda gibi ışıldayan yıldızlar da

Meşelerin altında
binbir renk kuşanmış
bir sürü kuş cıvıldaşır
deniz
ıslak bir rüzgar olup
dağları sevgiyle sarar,
ıssız ormanlarda
geceleri çamlarla konuşaraktan
sevişen böcekler vardır

Daha goncadayken
üzümle anlaşan yağmur
serin yaylalarda
yeni doğmuş
kuzu seslerine yağıyor

Sanki yanımdan geçiyorsun bunları anlatırken
turuncu entarinde çırpman bir keklik kanadı
bileklerinde kıvır kıvır asma sürgünleriyle


Nihat Behram
Hayatımız Üstüne Şiirler

10 Ocak 2015 Cumartesi

Dörtlükler XVIII

-
Yorgunum, çünkü yorgunluğumun
Yaşamak gibi bir anlamı var
Yine de yaşamaktan duyduğum mutluluğun
Tadına düşmanlarım ulaşamazlar


-
Seni nice acılardan soluyup aldım
İstedim ki büyüsün ellerin ellerimde
İstedim ki bebeğim
Gözlerin gözlerimde umutlar gibi taze kalsın


-
Bir kuş çiz yavrum yüzüme gözyaşınla
Bir kuş tel tel kirpiklerin kanat olsun
Bir kuş çırpınan kalbi dudağımda
Bir kuş yavrum sıcaklığın beni bulsun


-
Dünyanın neresinde mazlumlar ayaklansa
Yankılanır sesleri dağa taşa oyulur
Tutuşur senin de acıların yaralı Anadolu'm
Gün olur haykırışın uzaklardan duyulur


-
Zorbalar, cinayet orduları, caniler onlar
İçleri yarasa ve örümcek dolu
Toplanmış arsızca kemiriyorlar
Baygın uykusunda Anadolu'yu


Nihat Behram
Dörtlükler

Dörtlükler XVII

-
Nedense hafifseyen bir edayla bakarlar
Korkununi mızmızlığın insan yüzlü putları
Sanki ben değilmişim gibi rüyaların dudağı
Ben değil onlar bulmuş kuşları ırmakları


-
Tomurcuğum güne durmuş
Dal üstünde hızlanır
Düşmanları pusu kurmuş
Kan içinde gizlenir


-
Yaşıymış
Gözündeki özleminin yaşıymış
Kütüğünde gençliğine kayıtlı
Kavga yaşı insanlığın yaşıymış


-
Sen insanlık katında yücelirken
Seni dişleyenler cüce kaldılar
Sende bilgi, sende duygu, sende direnç bilendi
Bilmem ki sana saldıranlar nice kaldılar


-
Beni dövüşlere kırbaçladı hayatım
Yüreğimi koşar adım taşımaya alıştım
Yüreğim ki ne o bensiz çiçektir
Ne de ben yüreğimsiz arıyım


Nihat Behram
Dörtlükler

Dörtlükler XVI

-
Bilimin peşinde yürü
Yobazın dinbazın değil
Yoksulun düşünde büyü
Hırsızlık işinde değil


-
İnsan ol sevgiyle dolaş
Kafire küfürle değil
Cennete dünyada ulaş
Ahrete seyirle değil


-
Kimi zaman külhandık
Kimi zaman şakacı
Her şey öyle ciddi ki
Yitirdik bu havayı


-
Adamın haline bakan
Sanır ki dünyanın sahibi odur
Oysa ki ciğeri beş para etmez
Yüreği çalıdan bodur


-
Yüzünde gözyaşının tadı var
Koynunda hüzünler yuvalanır
Bilmem ki arasında aşıkların
Neden için için ağlanır


Nihat Behram
Dörtlükler

9 Ocak 2015 Cuma

Dörtlükler XV

-
Göğermeden nar olmaz
Solumadan yar olmaz
Döş yarası iy'olur
Düş yarası iy'olmaz


-
Kaşların karasından
Öpseydim arasından
Günde bir gülüm soldu
Ayrılık yarasından


-
Kuş dalı gönlendirir
Yar gönlü yönlendirir
İlişmeyin derdime
Dert beni dillendirir


-
Aysız gök yüze ağmaz
Tansız gün tez ağarmaz
Dağlar bile sağılır
Benim derdim sağılmaz


-
Şahinim yüksek uçsun
Yemini kendi seçsin
Şahinle ava çıkan
Onulmaz derde düşsün


Nihat Behram
Dörtlükler

Dörtlükler XIV

-
Kuşun sevinci kanadında
Arı balında şarkılaşır
Sevinci sönükleşen insanın
Direnci kötürümleşir


-
Nabzım çarptığınca nabzım
Sabrım bittiğince benimdir
Yağmur yağdığınca yağmur
Sular aktığınca serindir


-
Ellerim dokunduğum kadar ellerim
Kollarım sardığım kadar benimdir
Irmak aktığı kadar ırmak
Ufuk baktığım kadar derindir


-
Dağlar sesi
Acılar dağlar sesi
Sevdayla dövüşenin
Yenilmez dağlar sesi


-
Gülden yana
Sar beni gülden yana
Goncadan gül yolanın
Elleri gülden yana


Nihat Behram
Dörtlükler

Dörtlükler XIII

-
Sıla diye bilendim, gurbetin yüzünü duydum
Kabalığa ilendim, acının tizini duydum
Yurt bensiz etmez derdim, algısı ayazı geçti
Tenimde candan uçsuz yolların tozunu duydum


-
Sevdalara oyalandım
Hayatı duymak için
Kavgalara kuyulandım
Işığa varmak için


-
Filiz filiz harelendim
Dallara uymak için
Irmaklarda durulandım
Dağları duymak için


-
Denizlerde dalgalandım
Taşları oymak için
Doruklara sevdalandım
Işığa doymak için


-
Gökyüzünden yıldız sağdım
Geceyi yarmak için
Ufuklara yuvalandım
Yeniden doğmak için


Nihat Behram
Dörtlükler

8 Ocak 2015 Perşembe

Dörtlükler XII

-
Bağrı çağıl çağıl şarkı dolu ormanın
Bağrı bağrış, gülümseyiş, uyku, uyanış
En derin, en sıcak yuvası canlıların
Koynu gülüş dolu, kuş, kelebek, direniş


-
Toprakta tohumun anlamı neyse
Hayatta insanın anlamı odur
Topraksız tohumlar nasıl kurursa
Sevdasız hayatlar o kadar bodur


-
Olgunlaşınca dalından düşen meyveye bak
Toprağın mıknatısı gizli çekirdeğinde
Can ve ölümden sağıyor kendine sonsuzluk
İnsan da toprağa ulaşır kendi közünde


-
Değişmez gerçekliğidir insanın ölüm
Onu da ömrünün izi sayabilirsin
Ancak o zaman toprağın suçsuzluğuna
Hayatın uçsuzluğuna varabilirsin


-
İçimdeki sızının adını dallara sordum
Ayrılık yarasının uluması dediler
Ayrılık mı cana sızı taşır, can mı ayrılığa
Ayrılığın yarası taştan daha ağır dediler


Nihat Behram
Dörtlükler

Dörtlükler XI

-
Yitirilen şeyin öz sahibi ancak
Boşluğunun buzunda sızıyla tüter
Şiir sesi de böyledir şair için
Yokluğunun kuyusu zindandan beter


-
Acı, çaba ister durulmak için
Bebek ebe, ömür can, harman yaba
Ateş çıra ister tutuşmak için
Sular dere, toprak su, hasret yuva


-
Seyrettiğim şu ırmak beni duysun isterim
Hasretin içimdeki şarkısına dönüşüp
Kuşlar ötsün gün boyu, gece yıldızlı olsun
Alıp gitsin gönlümü köpüğüyle bölüşüp


-
Teslimiyet dövüşmeyi başarır mı
Korkuyla kazanılmış zafer mi varmış
Katranla sulanan tohum yeşerir mi
Hangi bulut rüzgarsız göğü dolanmış


-
Kafesin kanadı dişleyen hırsına bak
Öyle bak ki, kuş yüreğinde kanatlansın
Öyle bak ki, kafes kafes olduğundan
Kafes yapan el el olduğundan utansın


Nihat Behram
Dörtlükler

Dörtlükler X

-
Şiirinin duygusu yitivermiş bir şair gibi
İçin için acılanıp sızıyla kurudu fidan
Artık ne kekre dudağı var, ne nazenin kolları
İncinip düştü körpe canı ömrünün şarkısından


-
Yoruldukça baygın düşsün isterim
Bakışlarım sürgün vermiş asmaya
Damağımdaki ekşisi korukların
Başlasınlar yelden önce esmeye


-
Bulutta toprağın hazzı saklı
Korukta asmanın nazlı sazı
Dorukta rüzgarın hızı saklı
Hasrette yolların tozlu izi


-
Özlemin yürekteki sisini düşünürken
Süzülüp şiir kuşu kondu dudaklarıma
Kanatları çıradan, gagasında kıvılcım
Soluğumla yarışıp onu sardım canıma


-
Bilginin de tohumu var öfkenin de
Can, umut ve coşkunun çekirdeğidir
Toprakla sağanak nasıl sevişirse
Düşler de insanda öyle dirileşir


Nihat Behram
Dörtlükler

7 Ocak 2015 Çarşamba

Dörtlükler IX

-
Kuş olsam düşü kıskanırdım
Işıktan hızlı uçan,
Kış olsam yazı kıskanırıdm
Geceden yıldız biçen


-
Gün yüzünde açmış böğürtlenimsin
Bir tadımlık bakışına al beni
Çölde vardım kaynağının başına
Bir yudumluk akışına sal beni


-
Öyle muhteşem ki çağıltısı çağlayanın
Yaratılmış olamaz, gücü yetmez buna tanrının
Hele ki dinledikçe softanın sudan fetvasını
Daha içten inanıyorum gücüne çağıltının


-
Yeni doğmuş bebeciğin içimdeki coşkusunu
Sarsam Kuzey rüzgarına, ufka kuşlar yuvalanır
Dilerim ki o körpecik yüreciği çağıl çağıl
Sevinçlerden sevinçlere Deniz olur dalgalanır


-
Cesaret kumlaşmaz sertliğini sordu kayalıktan
"Bağrım, dedi kaya, rüzgar ve dalgalarda bilenir"
Merhamet narinliğini sordu ketençiçeğine
"Dudağım, dedi çiçek, aydınlıkta kelebeklenir"


-
Sürüsünün içinde her biri yalnız
Kuşların avazıyla aradım seni
Derisinin içinde ayaz mı ayaz
Canların alazıyla soludum seni


Nihat Behram
Dörtlükler

Dörtlükler VII

-
Rüzgarla sevişen deniz nasıl dalgalıysa
Sevdayla tutuşan yürek öyle sonsuzlaşır
Ne deniz yorgun düşer dalgalanmaktan
Ne sevdalı insanın bakışı donuklaşır


-
Dilimde bütün sözcükler yetersiz kaldı
Uçuşan bir çift kelebeği seyrederken
Özendim onların o yalın sevdasına
Sözcüklerin ininde böyle tökezlerken


-
Salkım saçak bulutlarınla da güzelsin
Ey gök, çırılçıplak masmavi teninle de,
Gündüzleri kınsız ufkunla da güzelsin
Ey gök, yıldızınca ıssız gözlerinle de


-
Kuru dalı gözyaşımla ıslayasım gelir
Acılıya, sızılıya sevinç ekleyesim
Yavrulamış köpek görsem besleyesim gelir
Çaresizin umudunu başucunda bekleyesim


-
Bir bakışta kuyulandı gözlerim
Bu, göz ile avunacak can değil
Gönül dalda tomurcuğun oynaşır
"Bu, dil ile söylenecek hal değil!"


-
Dalgalar halkı anımsatıyor bana
Her birinde suyun dipsiz uğultusu
Haykıran halk da insanlık denizidir
Onun da derinden gelir gürültüsü


Nihat Behram
Dörtlükler

6 Ocak 2015 Salı

Dörtlükler VI

-
Dalgın bir bakışı var mutluluğun
Suçsuz, yalın, kandırılmaya yatkın
Uykudaki çocukta böyle bakar
Kanatlı düşüyle uçmaya yetkin


-
Bilmem ki sahibi kim yabanelin
Bunca özlem neresinde toplanır
Sarmaz buzda donsan, yansan soğutmaz
Bilmem, sızı canda nasıl saklanır


-
Benim olsaydı şu gökyüzü eğer
Sevgiye verirdim sonsuzluğunu
Benim olsaydı eğer yıldırımlar
Mazluma verirdim kınsızlığını


-
Yeter ki yüreğinle kulak ver tomurcuğa
Damlanın sevinçli şarkısını duyacaksın
Yeter ki tenin gibi dokun nazlı toprağa
Her sabah koynunda çiçekle uyanacaksın


-
Hayata tene ten en yakın sözü bul bana
O sözle yankılansın dudakları sancımın
Yıldızlar uzaktan kıskansın parıltısını
Yüreğim, yan ki yansın kanatları hıncımın


Nihat Behram
Dörtlükler

Dörtlükler V

-
Her gönlün ayrı dili var
Her dilin ayrı gönlü
Her hüznün ayrı gizi var
Her gizin ayrı hüznü


-
Kendime kendi dışımdan baktığımda
İrkildim açıkçası öfke selimden
Zulmü düşündüm sonra, hayatımızı
Köpürüp taştı yine canım tenimden


-
Şu dünyaya sanki bir an için gelmişim
Ey ömür nasıl da çarçabuk geçiverdin
Oysa ki kolumda zincir, hücrede bile
En geçmez günleri canımla seslendirdim


-
Yarışsalar insanda 'yalan' mı kazanırdı 'doğru' mu
Gerçeklik hafızaya hayalden önce ulanır mıydı
Sahtesi mi daha cazibeli bir şeyin sahisi mi
İnsanoğlu su olsaydı yine böyle bulanır mıydı


-
Gevezelik dili yoğursa da aklı yoğurmaz
Tarafsızlık şahsı kayırsa da halkı kayırmaz
Kibirlilik görgüsüzün tafralanma maskesi
Boş güzellik gözü doyursa da ruhu doyurmaz


Nihat Behram
Dörtlükler

Dörtlükler IV

-
Yağmura ve toprağına tutunup, savaşarak
Kazanır gün altında rengarenk bağrını çiçek
Ağzında sertleşen tohum zaferin şarkısıdır
O şarkıyla dönüp durur çevresinde kelebek


-
Ey haylaz huyu özgürlük tutkusunun
başarmanın hırsıyla çınlayan avaz
Ey direnci ateşli kılan haklılık
Kavuşmanın örsünde dövünen alaz


-
Çırılçıplak baksan bile bir insana
O yine de ruhun örtüsüyle durur
Sevgiyle çal ki açasın kapısını
İnsanın gizini yalnız sevgi bulur


-
Düşler kanatlanmış nehire benzer
Bulana dek uçmak ister denizi
Denizler birikmiş düşlere benzer
Saklar derinliğin sisli gizini


-
Ah ki, şu yoksul halk nasıl böyle habersiz
Yalanla talanla sarıldığından,
Kapandaki ceylanın bile haberi var
Zorlanan zincirin kırıldığından


Nihat Behram
Dörtlükler

5 Ocak 2015 Pazartesi

Dörtlükler III

-
Umut durduk yerde gerçekleşmez kendiliğinden
Kamçılanıp, öfke ve arzuyla azmayı gözler
Uslanmayı, puslanmayı, tasmalanmayı değil
Köpürüp rüzgarıyla yarışan dalgayı özler


-
Işık zulme karşı dövüşende parıldar
Öfkesinden alır ateşlenme gücünü
Kendini zalime kapı mumu kılansa
Üleşir karanlığı maskeleme suçunu


-
Bir an bile unutma insan olduğunu
Kendini kinle, hasetle yoğurma sakın,
İnsan olmanın bilinciyle yaşayanlar
Aydınlığa karanlıktan çok daha yakın


-
Her can kendi ömrünün yemişidir
Isınınca açan, vaktinde göçen,
En hüzün vereni insanınkidir
Kendini hırsının kurbanı seçen


-
Ey içimdeki heves, buluş mucizenle
Hıza dön dudaklarımda, sözüne kavuş
Yıldızlar kendinin sansınlar ışıltını
Tanımınla çağlayanınmış gibi tutuş


Nihat Behram
Dörtlükler