Şiir, Sadece: Nikaragua Şiiri
Nikaragua Şiiri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Nikaragua Şiiri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Aralık 2017 Perşembe

Ölü Bir Genç

Ölü bir genç. Bir silahın yüreğini nasıl çevirebilir.
Hiçliğin gölgelerini nasıl yaralayabilir acıyla.
Bir şeyler akıp gidiyor yaralarından,
dönmemek üzere bir daha.

En büyük yalnızlığıdır kahramanın
kendini ölümün kollarına atması.
Sırt çevirmeyin ona.


F. Gordillo Cervantes
Çeviren: Ataol Behramoğlu

Ölü

Ölü, ölü
Destek olacak silahına devrimcinin
Koruyacak kalabalığın sesini
Yol gösterecek sabanına köylünün

Ölü...

Ona kim engel olabilir?..


F. Gordillo Cervantes
Çeviren: A. Behramoğlu

Şimdi Biliyorsun Onun Öldüğünü

Şimdi biliyorsun onun öldüğünü
Biliyorsun nerdedir mezarı kardeşinin
Ve diliyorsun ona bir gömüt töreni yapılmadığını
Çünkü
Kalbindir onu örten tek toprak

Bütün günlerimiz bundan böyle
Onun mezarında filizlenen çiçeklerin içinden fışkıracak


F. Gordillo Cervantes
Çeviren: A. Behramoğlu

30 Ekim 2017 Pazartesi

Saat Sıfır'dan

Orta Amerika'nın tropikal geceleri,
ayın altında güller ve yanardağlar
ve başkanların saraylarında ışıklar,
kışlalar ve hüzünlü boru sesleri
sokağa çıkma yasaklarında.
Ubico bir sigara yakarak,
"İdam kararlarını sigara içerken verdim," diyor,
pembe bir doğum günü pastasına benzeyen sarayında
Ubico nezle olmuş,
Dışarda fosfor bombalarıyla dağıtmışlar halkı.
Gecenin karanlığı altında San Salvador,
odalarda, pansiyonlarda muhbirler
ve çığlıklar karakollarda.
Halk taşa tutmuş Carias'ın sarayını.
Çalışma odasının camı kırılmış
ve polis ateş açmış halka.
Çikolata rengi sarayın pencerelerinden
makineli tüfekler için bir hedef Managua,
sokaklarda kol geziyor çelik yelikliler.

Gözcü, gecenin kaçı?
Gözcü, gecenin kaçı?

Paralarını sombrerolarında saklardı Honduraslı köylüler
toprağı kendileri ektiklerinde
ve Honduraslıların olduğu zaman toprak.
Paraları olduğu zamanlar.
Yabancılara borçları olmadığı zamanlar,
vergilerini Perpont Morgan and Company kesmeden önce,
yemiş şirketi küçük ekiciyi ezmeden önce.
Ama United Fruit Company geldi yan şirketleriyle
Tela Raulroad Company'yle,
Trujillo Railroad Company'yle,
yan kuruluşu Cuyamel Fruit Company'yle.
Vaccaro Brothers and Company'yle,
sonra Standard Fruit and Steamship Corporation'a bağlı
Standart Fruit and Steamship Company'yle:
United Fruit Company'yle,
darbeler düzenlediler ayrıcalıklar sağlamak için
milyonlarca dolarlık ithalatlardan, ihracatlardan
vergi iadeleri sağlamak için
yeniden düzenlemek için eski ayrıcalıkları,
yeni sömürülerine yatırımlar sağlamak için
anlaşmaları bozmak için, bozmak için
Anayasa'yı...
Yükümlülükler vardı ortada
(ulusun yükümlülükleri, Şirket'in değil)
günün birinde eğer
99 yıllığına bedavaya verilmiş
o varlıklara el koyarsa ulus
koşullar vardı (Şirket'in koşulları)...
"işbu anlaşmada imzası bulunan şirketin kurmuş
bulunduğu
ya da ileride kuracağı şirketler de
bu anlaşmanın daha önceki maddelerinde belirtilmiş
haklardan
aynı koşullarla yararlanma olanağına sahiptir..."
(Dili de bozdu Şirket.)
Şirket demiryolu kuracaktı koşullara göre
ama kurmadı,
çünkü katırlar daha ucuzdu demiryolundan Honduras'ta
- ve Zemurray'ın dediği gibi -
"milletvekili katırdan da ucuz"du,
vergi bağışıklığından yararlanıyordu yararlanmasına
Şirket'e armağan edilmiş 175.000 dönümden yararlanıyordu
yararlanıyordu
yapmadığı her mil için para ödeyecekti ulusa
hiçbir şey yapmadı, hiçbir şey ödemedi.
(Diktatör Carias'ın bir rekoru var:
demiryolu yapmama rekoru)
ve sonunda yapıldı demiryolu
ulusa beş paralık yararı yoktu
Trujillo ile Tegucialpa arasında değil,
iki işletme arasında yapılmıştı çünkü.

Dili bozuyorlar, Parlamento'yu.
İşletmelerde çürümeye bırakılıyor muzlar
ya da demiryolu yanındaki vagonlarda çürümeye bırakılıyor
ya da dallarda bekletiyorlar uzun süre onları
rıhtıma gelince geri çevrilsinler
ya da denize dökülsünler diye;
hevenkler zedelenmiş diyorlar, muzlar küçük diyorlar,
kurtlu diyorlar, ham diyorlar, fazla olgun, çürümüş diyorlar:
muzun satış fiyatı düşmesin diye bütün bunlar,
ve kendileri ucuza kapatsın diye.


Ernesto Cardenal
Çeviren: Ülkü Tamer

Güz Dizeleri

Kokuşlanır sana düşende gönlüm;
öyle tatlıdır ki bakışın işler derinlere.
Tanırsın dudaklarında mutluluğunu yeryüzünün,
köpüğün aklığıdır ayaklarının dibinde.

Geçip giden sevdanın güzelliği ne kadar kısa,
sunar aynı yazgıyı neşeye ve kedere de.
Bir saat önce bir ad kazıdım kara;
bir dakika önce söyledim aşkımı kum üstüne.

Sarı yapraklar düşer kayın korusunda,
pek çok aşığın çift çift dolaştığı.
Ve hayali bir şarap kalır gözün kupasında
senin güllerinin, baharın yapraklarının döküldüğü.


Ruben Dario
Çeviren: Adnan Özer

Gri Majör Senfoni

Deniz civalı, uçsuz bir cam gibi
yansıtır levhasını çinko bir gökyüzünün,
uzak kuş sürüleri kirletir
cilalı tabanını solgun grisinin.

Güneş toparlak ve donuk bir vitray gibi
hasta adımıyla yürür doruğa;
dinlenir gölgede deniz rüzgarı
yastığıdır kara trompeti.

Kurşuni karnının dalgaları salınır
iskelenin altında inlercesine.
Düşünür bir denizci, kaf diyarının,
uzak sisli bir ülkenin sahillerini
bir halatın üstüne oturmuş, tüttürürken piposunu.

Şu ihtiyar deniz kurdu. Kavurmuş yüzünü
Brezilya güneşinin yalaz ışınları;
görmüşler içerken bir şişe cinini
Çin denizlerinin yaban tayfunları.

İyot ve güherçileden kötü kokan köpük
tanır öteden beri kırmızı burnunu,
kıvırcık saçlarını, atletik pazularını,
yelken bezinden kepini, pamuklu yeleğini.

Tütünden çıkan duman bulutunun ortasında
görür o ihtiyar uzakları, sisli diyarı,
sıcak ve altuni bir akşam
yelkenleri salınmış çektirgeyle çıktığı.

Tropik siestası. Uyur deniz kurdu.
Ve sarıp sarmalar onu grinin tüm tonları.
Sanki yumuşak devrisi bir gölge kalemi
siler ufuğun kavisli çizgisini.

Tropik siestası. İhtiyar ağustos böceği
dener boğuk sesli, emektar gitarını
ve ses verir çekirge tekdüze bir solodan önce
kemanının tek teli üzerinde.


Ruben Dario
Çeviren: Adnan Özer