Sararmış koltuklarda ihtiyar fahişeler,
Solgun, kaşlar boyalı, tekinsiz, gözler baygın,
Kırıtırlar, ve zayıf kulaklarından düşer
Çınlayan şıngırtısı madenlerin, taşların;
Yeşil halıya yakın dudaksız ne çok yüz var,
Rengi uçmuş dudaklar, dişsiz kalmış çeneler,
Cehennem hummasından gergin düşmüş parmaklar
Boş cebi veya çarpan bir göğsü altüst eder;
Kirlenmiş tavanlarda dizi dizi avize,
Koca lambalarıyla ışıklarını serper
En ünlü şairlerin kara alnı üstüne
Ki her biri kan rengi terini saçmak ister;
İşte kara tablosu rüyamın, sanki gerçek,
Savrulduğunu gördüm keskin gözüm altında,
Dirsek dirseğe, soğuk, dilsiz ve imrenerek,
Bizzat kendimi gördüm bir büyük mağarada,
İmrenerek, inatçı tutkusuna onların,
Yaşlı fahişelerin ölümcül neşesine,
Güzellikleri ile şanını böyle çılgın,
Böylesine şen şakrak satıp tüketmesine!
Ve kalbim ne çok ürktü onlara imrenmekten
Bu sarp uçurum için koşuşan kişilere,
Kendi kanından bıkmış, kısacası yeğleyen
Acıyı ölüme ve cehennemi hiçliğe!
Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri