Şiir, Sadece: Rüzgar
Rüzgar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Rüzgar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Şubat 2017 Pazartesi

Esma'nın Hikayesi

Esma'yla çocukluğumda
Sokakta oynadığım zamanlar
Dizge çorap giyerdi,
Yalınayak gezerdim.

Bir koku vardı Esma'nın
Çamurlu çatlak ellerinde ..
Bir ışık yanar sönerdi şimşek gibi
Eteğinin çoraplarına değdiği yerde .. .
Tahta gibi, dümdüz, göğüslerimiz
Kollarımız ince ...
Aynı kalaylı tastan
İçerdik, su içince ...

Bir bakışı vardı Esma'nın
Kavak yaprakları gibi pırıl pırıl...
Koynundan çıkardığı çağlayı
Yemesi başka olur ...

Efendime söyleyim, bir gün
Kızı bırakmadılar dışarı
Cihanda tek başıma kalmıştım
Düşünerek Esma'yı ...

Bir yandan rüzgar estikçe
Mısırlar inim inim iniler
Püsküller yüzüme dökülürdü,
Bir yanda yaralı mahzun kalbim
Kendi kendine türkü söyler ...

Ondan sonra çok zaman geçti,
Caddeler geçti kentin ortasından,
Delik tastan akan su gibi
Esma da çocukluğum da kaynayıp gitti ...

Dün akşam parkın önünde
Alaca karanlıkta onu gördüm,
Gitti bir sıraya oturdu,
Gittim yanına oturdum.

Çorapları gibi, güzel gözleri,
Zayıfyanakları solgundu,
Ne ben konuşabildim
Ne de o bir şey sordu.

Anladım ki gidişi gidiş değil
Hali duruşu bir hoş.
Küçücük, tozlu, eski
Pabuçlarında gezen bakışlarımız
Yaralı kalplerimiz gibi bomboş ...

Öyle saatlerce oturduk
Bir çift söz edemedik.
Ayağımızın dibinde, yaprakların içinde
Bir şey yitirmiş gibiydik ...


Cahit Külebi
Rüzgar

15 Ağustos 2016 Pazartesi

Kuşun Hikayesi

Evin önünde hark vardı,
Harkın önünde alçacık köprü,
Köprünün üstündeki çocuklar
Hayalet gibi bir kuş gördü.

Eğilip baktık tahtalar arasından
Uzaklardan gelme bir garip kuş.
Kuzgun gibi,balıkçıl gibi birşey,
Köprünün altına yorgun düşmüş.

Kutupların, denizlerin, romanların,
Sihrini taşıyordu.
Biz ona bakıyorduk, o bize
Korkusuyla karanlık ormanların.

Kimimiz deynekle dürte dürte...
Kimimizde kaynar su döktük,
İşedik bir güzelce üstüne,
Garip kuşu öldürdük.

Yaralı bir gemi gibi yüze yüze
Köprünün dışına çıktı.
Vura vura eğlendik,
Attık birbirimize.

Uzaklardan gelme garip kuş
Mürekkep rengi gözlerinle
Artık dünyamızı göremezsin!
Bağrışmamız gitmez kulaklarına,
Yaprakların arasında güneşe karşı
Çiftleşemezsin.
Dişiysen yumurtlayamazsında!

Böyle deyip kuşun dört yanında
Akşama kadar hora teptik
İnsan olduğumuzu iyice
Garip kuşa öğrettik


Cahit Külebi
Rüzgar

İstanbul'daki

İstanbul'da bir sevdiğim vardı
Keçi yavrusuna benzer,
Rüzgar eserdi hafiften gözlerinde
Halden anlardı.

Bütün Şehzadebaşı bilir hikayemizi,
Gülhane parkı bilir, gemiler bilir,
Gelip geçen bakardı.

Yanakları güz elmasına benzer
Soğuk havalarda.
Ormanlar gibi bakışları;
Çocuktu, aceleci, bir hali vardı.
Bahar günleri geldi miydi
Saçları uzardı.

Adını bile unuttum
Yüzünü de, gemileri de,
Yalnız ara sıra aklıma geliyor
Sabah akşam iş başında
Ve asfalt caddelerde.


Cahit Külebi
Rüzgar

29 Ekim 2014 Çarşamba

Rüzgar

kadın kum tanesinden bile küçüktü 
daha küçüktü deniz kadındaki acıdan 

esip duruyordu o eski rüzgâr 
denize ve Samayolu'na aldırmadan 

ve kadın yürüyordu çıplak anılarıyla 
kumlara ve yıldızlara basmadan


Ayten Mutlu

9 Ocak 2014 Perşembe

Rüzgar

Koş, bir burnu tutmaya koş.
Koş, bir omuzu ısırmaya
altı halkalı bir gözü derlemeye koş.
Koş, bir yüze, çeneye 
dokunup geçmelisin.
Koş, pazar rüzgârı,
beyaz sayfalar gibi
koyunları toparlamaya koş. 
Çıplak kollarımı aldın,
sana dolanan bacaklarımı
ve yitirdin.
Yüz buruşturmalarımı sakla hiç olmazsa.


Alain Bosquet

24 Eylül 2011 Cumartesi

Rüzgar

Üstünlük için çırpınıyor Rüzgâr..
Köpürüp patlıyor dalgalar...
«Suyun şamar sesidir» diyor
Sahildeki yıpranmış kayalar
Direklerdeki gacırtılar
Sanki konuşuyor palangalar
Güverte altında köpürterek
Çamaşır yıkıyor hırçın kadınlar.
«İçindeyiz acı bizlere» diyor
Bütün çeşitli balıklar.
Ama hep bunlardan
Gururlanıyor «Sebebiyim»
Diyerek rüzgâr.


R…T…B…
Akıl Hastalarının Yazdıkları Şiirler, İnilti