O muhteşem denizin göbeğisin, Tepito-te-henúa,
denizin atölyesi, söndürülmüş taç.
Senin lav püskürtülerinden yükseldi insanın
alnı okyanusun yücesinde,
taşın çatlamış gözleri
ölçtü o siklonsu evreni,
ve hayatın beli senin heykellerinin
tamamlanmış boyutunu diken eldi.
Tanrısal kayaların oyuldu
Okyanus’un bütün çizgilerine doğru,
ve insan yüzleri çıktı ortaya,
adaların derinliklerinden yaratılmış,
boş kraterlerden doğmuş,
ayakları sessizliğe dolanmış.
Nöbetçilerdi onlar ve kesmişlerdi
bütün nemli imparatorluklardan
gelen suyun dolaşımını,
ve yüz yüze maskelerle geri tuttu
deniz kendi mavi, fırtınalı ağaçlarını.
Bu yüzlerden başka kimse şeneltemezdi
deniz imparatorluğunun dolaşımını. Dilsizdi
bir gezegenin kapısı gibi,
adanın ağzını geren bu tel.
İşte böyle, denizin dışbükey ışığında
taçlanıyor taşın masalı
ölü madalyalarıyla ölçümsüzlük,
ve o küçük krallar, dalga köpüğünün
sonsuzluğu için,
bütün bu ıssız monarşiyi kuranlar,
geri dönüyorlar denize o görünmez geceden,
geri dönüyorlar tuzdan lahitlerine.
Sadece ay balığı öldü kumda.
Sadece zaman kemiriyor moais tanrılarını.
Sadece sözcükler biliyor
kumdaki sonsuzluğu:
mühürlenmiş ışık, ölü labirent,
boğulmuş kadehin anahtarları.
denizin atölyesi, söndürülmüş taç.
Senin lav püskürtülerinden yükseldi insanın
alnı okyanusun yücesinde,
taşın çatlamış gözleri
ölçtü o siklonsu evreni,
ve hayatın beli senin heykellerinin
tamamlanmış boyutunu diken eldi.
Tanrısal kayaların oyuldu
Okyanus’un bütün çizgilerine doğru,
ve insan yüzleri çıktı ortaya,
adaların derinliklerinden yaratılmış,
boş kraterlerden doğmuş,
ayakları sessizliğe dolanmış.
Nöbetçilerdi onlar ve kesmişlerdi
bütün nemli imparatorluklardan
gelen suyun dolaşımını,
ve yüz yüze maskelerle geri tuttu
deniz kendi mavi, fırtınalı ağaçlarını.
Bu yüzlerden başka kimse şeneltemezdi
deniz imparatorluğunun dolaşımını. Dilsizdi
bir gezegenin kapısı gibi,
adanın ağzını geren bu tel.
İşte böyle, denizin dışbükey ışığında
taçlanıyor taşın masalı
ölü madalyalarıyla ölçümsüzlük,
ve o küçük krallar, dalga köpüğünün
sonsuzluğu için,
bütün bu ıssız monarşiyi kuranlar,
geri dönüyorlar denize o görünmez geceden,
geri dönüyorlar tuzdan lahitlerine.
Sadece ay balığı öldü kumda.
Sadece zaman kemiriyor moais tanrılarını.
Sadece sözcükler biliyor
kumdaki sonsuzluğu:
mühürlenmiş ışık, ölü labirent,
boğulmuş kadehin anahtarları.
Pablo Neruda
"Evrensel Şarkı"dan
"Evrensel Şarkı"dan
Notlar:
Rapa Nui: Polinezya dilinde Paskalya Adası’na verilen isimdir. Paskalya Adası, Şili'ye 3.700 km, Tahiti’ye ise 4000 km uzaklıktaki volkanik bir bölgedir. 2002 yılı itibarıyla 3.791 kişilik nüfusa sahiptir. 1722 yılında Hollandalı denizci Jacop Roggeveen tarafından, Paskalya gününde keşfedildiği için bu isimle anılmıştır ada. Paskalya Adası’nı ilginç kılan özellik ise adada bulunan 974 tane dev heykeldir. Heykellerin boyu 4-22 metre arasında değişiyor. Ağırlıkları ise ortalama 50 ton civarında. Ada yerlilerinin yaklaşık 1000 yıl önce başladıkları ve 600 yıl boyunca sürdürdükleri bu sanatsal aktivitede ürettikleri heykellerden bazıları ayakta bazıları da yere yatmış şekilde bulunmaktadır. Heykellerin bazılarında dövme de bulunmaktadır. Uzun kulaklı başlarının üzerinde taştan yontulmuş silindirlere de rastlanır. Üzerlerinde ki yazılar ise hâlâ çözülememiştir. Heykellerin çoğu korkulu gözlerle deniz ufkuna bakmaktadır.
Tepito-te-henúa: Polinezya dilinde, Paskalya Adası’na verilmiş olan ilk isimdir. “Tepito-te-henúa”, “dünyanın sonu” anlamına gelmektedir.
Moais: Paskalya Adası’ndaki heykellere verilen ad.
Rapa Nui: Polinezya dilinde Paskalya Adası’na verilen isimdir. Paskalya Adası, Şili'ye 3.700 km, Tahiti’ye ise 4000 km uzaklıktaki volkanik bir bölgedir. 2002 yılı itibarıyla 3.791 kişilik nüfusa sahiptir. 1722 yılında Hollandalı denizci Jacop Roggeveen tarafından, Paskalya gününde keşfedildiği için bu isimle anılmıştır ada. Paskalya Adası’nı ilginç kılan özellik ise adada bulunan 974 tane dev heykeldir. Heykellerin boyu 4-22 metre arasında değişiyor. Ağırlıkları ise ortalama 50 ton civarında. Ada yerlilerinin yaklaşık 1000 yıl önce başladıkları ve 600 yıl boyunca sürdürdükleri bu sanatsal aktivitede ürettikleri heykellerden bazıları ayakta bazıları da yere yatmış şekilde bulunmaktadır. Heykellerin bazılarında dövme de bulunmaktadır. Uzun kulaklı başlarının üzerinde taştan yontulmuş silindirlere de rastlanır. Üzerlerinde ki yazılar ise hâlâ çözülememiştir. Heykellerin çoğu korkulu gözlerle deniz ufkuna bakmaktadır.
Tepito-te-henúa: Polinezya dilinde, Paskalya Adası’na verilmiş olan ilk isimdir. “Tepito-te-henúa”, “dünyanın sonu” anlamına gelmektedir.
Moais: Paskalya Adası’ndaki heykellere verilen ad.