(mefâîlûn mefâîlûn feûlûn)
Gel imdî aydayım birkaç nasîhat
Bu akl-ı cüz’îden sâna iyi baht
Kalır daşra bu şardan Akl-ı Ma’ış
Bakar bû yola Akl-ı Cüz’i bakış
Onunçün dost yüzünden gözün ırmaz
Buçuk sâat bu onsuz hiç dem urmaz
Çü dost onun olupdur her nefeste
Ki dostsuz can kuşu durmaz kafeste
Öğüt alır isen sen bû haberden
Gerek hâriciler sürüle şardan
Ki bin er şehr içinde elbiretti
Haricîler sürütüp el bir etti
Şehir bizim olup düşmen sınıktı
Bize tâpu eden yavlak ınıktı
Eğerçi işlenir bûhtan u zaybet
Ser-encâm oldular bunlar melâmet
Ki gıybet cân ile kadimi değil
Ki gıybet kandasa âdemi değil
Çü gıybet mertebesi küfre girür
Nasibi neyise ol ânı alur
Kişinin hayzıdır ağzından gıybet
Ki gıybet söyleyen bulmaya rahmet
Eğer var ise aklın gıybeti ko
Ki gıybet kayanın haznesi dolu
Padişah haznesinde mennâ’ öküş
Uyhûdan ûyanıp tut sözüme gûş
Kişi k’ol kapuya hâcâta vardı
Neyîse maksudu onu başardı
Çü bugz u gıybet ile gîde tâat
Gerek bû îkiden etmek ferâgat
Gerek fânî cihanda dartınasın
Muhâlif işlerinden hep yunasın
İçeri gizlidir cümle yavuz hû
Gider gösterme kimseye onu yu
Gerek sen zengi vü pâsı yuyâsın
Sanâ lâyık mıdır onu kovâsın
Sakın katran kabına koyma bâlı
Ki nâzik yerdedir dostun visâli
Damarlârına cümle saykal urgıl
Ki her birîne bir kulluk buyurgıl
Niçe hâlden hale gerek düşesin
Geçe çok rüzgâr ondan aşâsın
Kaçan gene bûlasın yer kazmayınca
Ye kalp sâfî mi olur kızmayınca
Eğer genç gerek îse renc iletgil
Öğüt tûtâr isen gel gence gitgil
Berî gel genci sâna buldurâyın
Sana buldurmayanı bildireyin
Bulâyım der isen kayyûm u hayy ol
Hazîneye vara bevvâb tâ bul
Dûr û gevher alâsın haznelerden
Buluna cümle sende kân u ma’den
Kolay tertîb ile kim bûla genci
Çün öyle vâramazsın ko sağıncı
Sağınc ile şeker kim yedi ye bal
Bahâsın vermeyince ermedi el
Yükün kim bağladı raygân şekerden
Haber âlâyıdık olsa bulardan
Şeker değildürür bu sözüm ûcu
Ne yediğim bilir ma’nî bilîci
Olur ma’nî sözü şekkerden ırak
Bulayın der isen sükkeri bırak
O şekker sevme kim Mısır’da biter
Neye lâyık ise er ona yeter
Neyi sever isen gözlersin ânı
Sanâ görünmedi şekker cihânı
Dağ u taş oldu bize külli şekker
Dokuz bin kişi onu her dem öğer
Bu âlem şekkerîne benzemez ol
Sebildir cümleye anda şeker bol
Göreyin der isen ka bû cihânı
Tuta öğüdüm ol kim ola cânı
Sanâ ko dediğim gıybetdür ü kîn
Bu îki düşmeni dost sanma sakın
Bu düşmenlerinin sözünü dinle
Ona göre yürü dirliğin eyle
Kamû doğan günün geceye benzer
Neye benzedeyin ye neye benzer
Gözü yok yer içer dünyâyı görmez
Doğar ay u güneş ol ânı görmez
Anunçün gözleri hicâb içinde
Kalır zulmât ile ol hâb içinde
Kulağı îşiden şeklîni görmez
Ki görmek âdı ona uyuvermez
Onu göstermeyen kin ile gıybet
O sağınçtan sanâ heyhât heyhât
Gözün görmez der isem kakıyâsın
O damardan benî hod dokuyâsın
Nice göz ağrısı senin içinde
Yer içer oturur seninle günde
Bakar ölü gibi gözün nuru yok
Özünü görmeyen ne göre ayruk
Sana âkıl deme seni unuttun
Ne dese kîn ü gıybet onu tuttun
Ne işin var senin senden farîda
Amel eyle amel seninle gîde
Niçe bir görmemek açgıl gözünü
Od içinde kodun sen kend’ özünü
Kişi kim ola ol kendiye düşmen
Kegez değil kim onu koya düşmen
Gözü görmez kişi sevgiden ırak
Kanı dost kandasın sen gözün aç bak
Göremeden gözün n’anlâya gönül
Kabûl etmezse göz neyleye gönül
Kamu sevgi dedin evvel göz alır
Pes ondan sevgiyi gönülde kalır
Gözü görmez kişinin sevgisi yok
Gözü olandurur sevgi ile tok
Koyan kıymet göz olur her neseye
Ki kıymetsiz kim ola baha saya
Gözü yok kişi neye kıymet ede
Soğulmuş kuyudan kim sû ilede
Gönül kaabil göze fâyız de mutlak
Erer piş-keş cana öyle olıcak
Gözü yok kîşinin sevmek nesîdir
Gönül kul olsa gözün fitnesîdir
Sûret gözü değil bû göz dediğim
Bilirim ben neden ne istedîğim
Göz oldur kim müdâm ol cânı göre
Farîdadır kula sultânı göre
Bu baş gözü değil ol can gözüdür
Kimin cânı var ise onu görür
Olar kim olalar can yumuşunda
Kaçan hergiz olâ dünyâ işinde
Ulu dirlik gerek ol emr-i câna
Ne dünyâ âhıret onu duyâna
Canı yok kişinin uykusu kanmaz
Ki canlı parmağın uykuya banmaz
Ömür geçti dahı uyanmağın yok
Kin ü gıybet sûyuna kanmağın yok
Üçyüz altmış damarın uykuladı
Gidip kervan yükün yâbanda kaldı
Dahı yuyulmadı ol kin damârı
Yolunda aybının harcoldu varı
Dîlersen gıybeti ben bildireyin
Şakaavet perdesini kaldırayın
Demek gördüğünü gıybet bu mutlak
Ki perdelilere sâbit değil Hak
Dese görmese bühtân-ı azimdir
Buyuran böyle Kur’ân-ı Kadimdir
Farîda her kişiye kendü sözü
Bakar kendü yoluna kendü gözü
Kaçan kim göz gönülden doğru bâka
İşitmez kulağına hakkı çâka
Çü haktan gayrı sözü yoktur ayruk
Hakı duyan kişiler hak ile tok
Kogıl ayruk sözü sen seni gözle
Senin süçun ile sen seni yüzle
Kimesne sûçıla kimse kınanmaz
Kişî ayruk suçunu sûç sanmaz
Sanâ bîgâne sûçundan hatâ yok
Meyil yok kimseye âtâ anâ yok
Ayrığı söyleyen kendin unutur
Ki zira suçludur âsî kulûdur
Söze yol yokdurur kim söylene boş
Meğer söz hak olâ hem hak olâ gûş
Nice söyler isen sen hakkı söyle
İcâzet yokdurur ayruksı meyle
Nice sözün var ise sâna söyle
Sanâsın haklısın nengle gamınla
Ne hâcettir sanâ kimse haberi
Farîda cümleye kendi bazârı
Özünü gözleyen kimseye bakmaz
Dahı n’iş der isen ol yâna akmaz
Ko ayruklar sözünü sen seni güt
Kınâma kimseyi sen îşit öğüt
Sana kimse suçu bir zerre ermez
Sana ayruk yediği çeşni vermez
Sen ayruk yediğiyle doymayâsın
Onunla cisın ü ömrü yuymayâsın
Niçe âvârelikle sâna böyle
Bir iki gün n’olâ olsan seninle
Dahı bîr gün sana sâtaşmadın sen
Dahı bir gün dağından aşmadın sen
N’olâ bir gün eğer küfrün yenesin
Seni şerh eyleyip senî bilesin
İğen âvâresin dölenmeğin yok
Ki kendü kendüni hiç anmağın yok
Eğer görseyidin kendü zevâlin
Kimesne anmağa kalmazdı hâlin
Eğer görsen yarâğın kılayıdın
Hisâbını senin sen âlayıdın
Saâdet olsa Hak verse basîret
Güreydin ne kılur sâna bu gıybet
Niçe yıl bir kişî gıybete uymuş
Ser-encam âkıbet kendüyü duymuş
Peşîmân oldu vu dil–teng ü gam-kîn
Neler etmiş ona bû gıybet û kîn
Deyüp ahvâlini derdin yenîler
Akıl şahenşehinden çâre diler
Kamû vasfı vu arz-i hâli oldu
Akıl ne dedise göz yumdu kaldı
İşî doğruluğa buyurdu akıl
Yürü imdi bunâ ta’cil yari kıl
Kığırdı doğruluk yârenlerini
Özüyle sapmasız varanlarını
Gör imdi doğruluk bir neler eyler
Yıkar gıybet evin karâ yer eyler
Doğurluk cümlesinden yüksek üzer
Doğurluk besleyenler arşta gezer
Mahal mi arş yâ ferş doğrulâra
Verir kendûliğini şeh bulâra
Aşıkdır doğruluğa doğru canlar
Doğurluğu bulur dostu sevenler
Sadıkdur doğrulukta iyü kîşi
Doğurluk eyû ider yâvuz işi
Öğüdü cümle doğruluktan olur
Doğurluk dirliği ebedi kalur
Fidî cânım sanâ ey doğru vâran
Müşâhede bulur onu başaran
Ezel ebed ne olâ doğrulara
Zahir bâtın hicâb olmaz bulâra
İki âlem bir oddur bir nazarda
Ki birdir doğruya imrûz u ferdâ
Ki doğru hâlinî yarına koymaz
Bugün yarın demek ol hâle uymaz
Neyîse zâhirin bâtının oldur
Neyîse endişen ol yana yoldur
Kamuya doğru dersin doğruyısan
Bulunmaz doğruluk sen eğriyîsen
Yolâ gitme sen eğri ey yegâne
Senin dirliğine sensin behâne
Kamûlar göz gibîdir sen bakıcı
Senin gözündürür seni çakıcı
Neye kim bâkar isen yol yüzündür
Kime ne sanur isen kend’ özündür
Eğer bin yol kaçâsın senden ûtmez
Amelindir bile kancasına gitmez
Doğurluk hil’atin ol vakt giyesin
Has u âm harcıya doğru diyesin
Doğurluk göstere göz bâkışına
Ki senden cümle yâvuz iş taşına
Çerâğı yakıcak karanu kaçar
Özü göyner bize nur bâbın âçar
Söze târih yedi yüz yediyîdi
Yunus canı bu yolda fidiyîdi
Çırak yandı delil doğru bulundu
Ev aydın oldu ve ağrı yolundu
Çırak dedüğüm îman nûr-ı mutlak
İmanlıya didârın gösterir Hak
Ol ağrı dediğim Şeytan’dır azar
Ki dem-be-dem içinde fitne düzer
Makaamını yıkarsan tâat île
Murâdına eresin devlet île
İy gaafil bilmedin ömrün geçesin
Ezel eli kamu aybın açasın
Azın-azın bu ömrün geçesîdir
Sorarsın sen bu âyın nîcesîdir
(Temmet’ir – Risâlet’in – Nushıyye bi avn’illâh’il – Melik’is – Samadiyya Hâmiden ve Musalliyanli’llâh)
Yunus Emre
Yunus Emre Hayatı ve Bütün Eserleri
Abdülbaki Gölpınarlı
Gel imdî aydayım birkaç nasîhat
Bu akl-ı cüz’îden sâna iyi baht
Kalır daşra bu şardan Akl-ı Ma’ış
Bakar bû yola Akl-ı Cüz’i bakış
Onunçün dost yüzünden gözün ırmaz
Buçuk sâat bu onsuz hiç dem urmaz
Çü dost onun olupdur her nefeste
Ki dostsuz can kuşu durmaz kafeste
Öğüt alır isen sen bû haberden
Gerek hâriciler sürüle şardan
Ki bin er şehr içinde elbiretti
Haricîler sürütüp el bir etti
Şehir bizim olup düşmen sınıktı
Bize tâpu eden yavlak ınıktı
Eğerçi işlenir bûhtan u zaybet
Ser-encâm oldular bunlar melâmet
Ki gıybet cân ile kadimi değil
Ki gıybet kandasa âdemi değil
Çü gıybet mertebesi küfre girür
Nasibi neyise ol ânı alur
Kişinin hayzıdır ağzından gıybet
Ki gıybet söyleyen bulmaya rahmet
Eğer var ise aklın gıybeti ko
Ki gıybet kayanın haznesi dolu
Padişah haznesinde mennâ’ öküş
Uyhûdan ûyanıp tut sözüme gûş
Kişi k’ol kapuya hâcâta vardı
Neyîse maksudu onu başardı
Çü bugz u gıybet ile gîde tâat
Gerek bû îkiden etmek ferâgat
Gerek fânî cihanda dartınasın
Muhâlif işlerinden hep yunasın
İçeri gizlidir cümle yavuz hû
Gider gösterme kimseye onu yu
Gerek sen zengi vü pâsı yuyâsın
Sanâ lâyık mıdır onu kovâsın
Sakın katran kabına koyma bâlı
Ki nâzik yerdedir dostun visâli
Damarlârına cümle saykal urgıl
Ki her birîne bir kulluk buyurgıl
Niçe hâlden hale gerek düşesin
Geçe çok rüzgâr ondan aşâsın
Kaçan gene bûlasın yer kazmayınca
Ye kalp sâfî mi olur kızmayınca
Eğer genç gerek îse renc iletgil
Öğüt tûtâr isen gel gence gitgil
Berî gel genci sâna buldurâyın
Sana buldurmayanı bildireyin
Bulâyım der isen kayyûm u hayy ol
Hazîneye vara bevvâb tâ bul
Dûr û gevher alâsın haznelerden
Buluna cümle sende kân u ma’den
Kolay tertîb ile kim bûla genci
Çün öyle vâramazsın ko sağıncı
Sağınc ile şeker kim yedi ye bal
Bahâsın vermeyince ermedi el
Yükün kim bağladı raygân şekerden
Haber âlâyıdık olsa bulardan
Şeker değildürür bu sözüm ûcu
Ne yediğim bilir ma’nî bilîci
Olur ma’nî sözü şekkerden ırak
Bulayın der isen sükkeri bırak
O şekker sevme kim Mısır’da biter
Neye lâyık ise er ona yeter
Neyi sever isen gözlersin ânı
Sanâ görünmedi şekker cihânı
Dağ u taş oldu bize külli şekker
Dokuz bin kişi onu her dem öğer
Bu âlem şekkerîne benzemez ol
Sebildir cümleye anda şeker bol
Göreyin der isen ka bû cihânı
Tuta öğüdüm ol kim ola cânı
Sanâ ko dediğim gıybetdür ü kîn
Bu îki düşmeni dost sanma sakın
Bu düşmenlerinin sözünü dinle
Ona göre yürü dirliğin eyle
Kamû doğan günün geceye benzer
Neye benzedeyin ye neye benzer
Gözü yok yer içer dünyâyı görmez
Doğar ay u güneş ol ânı görmez
Anunçün gözleri hicâb içinde
Kalır zulmât ile ol hâb içinde
Kulağı îşiden şeklîni görmez
Ki görmek âdı ona uyuvermez
Onu göstermeyen kin ile gıybet
O sağınçtan sanâ heyhât heyhât
Gözün görmez der isem kakıyâsın
O damardan benî hod dokuyâsın
Nice göz ağrısı senin içinde
Yer içer oturur seninle günde
Bakar ölü gibi gözün nuru yok
Özünü görmeyen ne göre ayruk
Sana âkıl deme seni unuttun
Ne dese kîn ü gıybet onu tuttun
Ne işin var senin senden farîda
Amel eyle amel seninle gîde
Niçe bir görmemek açgıl gözünü
Od içinde kodun sen kend’ özünü
Kişi kim ola ol kendiye düşmen
Kegez değil kim onu koya düşmen
Gözü görmez kişi sevgiden ırak
Kanı dost kandasın sen gözün aç bak
Göremeden gözün n’anlâya gönül
Kabûl etmezse göz neyleye gönül
Kamu sevgi dedin evvel göz alır
Pes ondan sevgiyi gönülde kalır
Gözü görmez kişinin sevgisi yok
Gözü olandurur sevgi ile tok
Koyan kıymet göz olur her neseye
Ki kıymetsiz kim ola baha saya
Gözü yok kişi neye kıymet ede
Soğulmuş kuyudan kim sû ilede
Gönül kaabil göze fâyız de mutlak
Erer piş-keş cana öyle olıcak
Gözü yok kîşinin sevmek nesîdir
Gönül kul olsa gözün fitnesîdir
Sûret gözü değil bû göz dediğim
Bilirim ben neden ne istedîğim
Göz oldur kim müdâm ol cânı göre
Farîdadır kula sultânı göre
Bu baş gözü değil ol can gözüdür
Kimin cânı var ise onu görür
Olar kim olalar can yumuşunda
Kaçan hergiz olâ dünyâ işinde
Ulu dirlik gerek ol emr-i câna
Ne dünyâ âhıret onu duyâna
Canı yok kişinin uykusu kanmaz
Ki canlı parmağın uykuya banmaz
Ömür geçti dahı uyanmağın yok
Kin ü gıybet sûyuna kanmağın yok
Üçyüz altmış damarın uykuladı
Gidip kervan yükün yâbanda kaldı
Dahı yuyulmadı ol kin damârı
Yolunda aybının harcoldu varı
Dîlersen gıybeti ben bildireyin
Şakaavet perdesini kaldırayın
Demek gördüğünü gıybet bu mutlak
Ki perdelilere sâbit değil Hak
Dese görmese bühtân-ı azimdir
Buyuran böyle Kur’ân-ı Kadimdir
Farîda her kişiye kendü sözü
Bakar kendü yoluna kendü gözü
Kaçan kim göz gönülden doğru bâka
İşitmez kulağına hakkı çâka
Çü haktan gayrı sözü yoktur ayruk
Hakı duyan kişiler hak ile tok
Kogıl ayruk sözü sen seni gözle
Senin süçun ile sen seni yüzle
Kimesne sûçıla kimse kınanmaz
Kişî ayruk suçunu sûç sanmaz
Sanâ bîgâne sûçundan hatâ yok
Meyil yok kimseye âtâ anâ yok
Ayrığı söyleyen kendin unutur
Ki zira suçludur âsî kulûdur
Söze yol yokdurur kim söylene boş
Meğer söz hak olâ hem hak olâ gûş
Nice söyler isen sen hakkı söyle
İcâzet yokdurur ayruksı meyle
Nice sözün var ise sâna söyle
Sanâsın haklısın nengle gamınla
Ne hâcettir sanâ kimse haberi
Farîda cümleye kendi bazârı
Özünü gözleyen kimseye bakmaz
Dahı n’iş der isen ol yâna akmaz
Ko ayruklar sözünü sen seni güt
Kınâma kimseyi sen îşit öğüt
Sana kimse suçu bir zerre ermez
Sana ayruk yediği çeşni vermez
Sen ayruk yediğiyle doymayâsın
Onunla cisın ü ömrü yuymayâsın
Niçe âvârelikle sâna böyle
Bir iki gün n’olâ olsan seninle
Dahı bîr gün sana sâtaşmadın sen
Dahı bir gün dağından aşmadın sen
N’olâ bir gün eğer küfrün yenesin
Seni şerh eyleyip senî bilesin
İğen âvâresin dölenmeğin yok
Ki kendü kendüni hiç anmağın yok
Eğer görseyidin kendü zevâlin
Kimesne anmağa kalmazdı hâlin
Eğer görsen yarâğın kılayıdın
Hisâbını senin sen âlayıdın
Saâdet olsa Hak verse basîret
Güreydin ne kılur sâna bu gıybet
Niçe yıl bir kişî gıybete uymuş
Ser-encam âkıbet kendüyü duymuş
Peşîmân oldu vu dil–teng ü gam-kîn
Neler etmiş ona bû gıybet û kîn
Deyüp ahvâlini derdin yenîler
Akıl şahenşehinden çâre diler
Kamû vasfı vu arz-i hâli oldu
Akıl ne dedise göz yumdu kaldı
İşî doğruluğa buyurdu akıl
Yürü imdi bunâ ta’cil yari kıl
Kığırdı doğruluk yârenlerini
Özüyle sapmasız varanlarını
Gör imdi doğruluk bir neler eyler
Yıkar gıybet evin karâ yer eyler
Doğurluk cümlesinden yüksek üzer
Doğurluk besleyenler arşta gezer
Mahal mi arş yâ ferş doğrulâra
Verir kendûliğini şeh bulâra
Aşıkdır doğruluğa doğru canlar
Doğurluğu bulur dostu sevenler
Sadıkdur doğrulukta iyü kîşi
Doğurluk eyû ider yâvuz işi
Öğüdü cümle doğruluktan olur
Doğurluk dirliği ebedi kalur
Fidî cânım sanâ ey doğru vâran
Müşâhede bulur onu başaran
Ezel ebed ne olâ doğrulara
Zahir bâtın hicâb olmaz bulâra
İki âlem bir oddur bir nazarda
Ki birdir doğruya imrûz u ferdâ
Ki doğru hâlinî yarına koymaz
Bugün yarın demek ol hâle uymaz
Neyîse zâhirin bâtının oldur
Neyîse endişen ol yana yoldur
Kamuya doğru dersin doğruyısan
Bulunmaz doğruluk sen eğriyîsen
Yolâ gitme sen eğri ey yegâne
Senin dirliğine sensin behâne
Kamûlar göz gibîdir sen bakıcı
Senin gözündürür seni çakıcı
Neye kim bâkar isen yol yüzündür
Kime ne sanur isen kend’ özündür
Eğer bin yol kaçâsın senden ûtmez
Amelindir bile kancasına gitmez
Doğurluk hil’atin ol vakt giyesin
Has u âm harcıya doğru diyesin
Doğurluk göstere göz bâkışına
Ki senden cümle yâvuz iş taşına
Çerâğı yakıcak karanu kaçar
Özü göyner bize nur bâbın âçar
Söze târih yedi yüz yediyîdi
Yunus canı bu yolda fidiyîdi
Çırak yandı delil doğru bulundu
Ev aydın oldu ve ağrı yolundu
Çırak dedüğüm îman nûr-ı mutlak
İmanlıya didârın gösterir Hak
Ol ağrı dediğim Şeytan’dır azar
Ki dem-be-dem içinde fitne düzer
Makaamını yıkarsan tâat île
Murâdına eresin devlet île
İy gaafil bilmedin ömrün geçesin
Ezel eli kamu aybın açasın
Azın-azın bu ömrün geçesîdir
Sorarsın sen bu âyın nîcesîdir
(Temmet’ir – Risâlet’in – Nushıyye bi avn’illâh’il – Melik’is – Samadiyya Hâmiden ve Musalliyanli’llâh)
Yunus Emre
Yunus Emre Hayatı ve Bütün Eserleri
Abdülbaki Gölpınarlı