(mefâîlûn mefâîlûn feûlûn)
Gel imdî aydayın boşu haberin
Birin - birin sana gönülde varın
Benim ileyime kim katlanısar
Ki hışmından deniz oda yanısar
Nereye kim varam başlar kesilir
Kime boşar isem olukdem ölür
Kim ola bencileyin câna kıyar
Meğer kim ben olam merdâne kıyar
Yaradılmış bana karşı duramaz
Benimle bir nefes hemden alamaz
Hünerime benim kim birikiser
Yahud acel evîne kim giriser
Felek benim işim başaramaya
Melek benim yolumu varamaya
Gözüme yüz bin er zerre görünmez
Hezâr arslan bana berre görünmez
Boşu derler bana key bahadurım
Düzenlik bozmağa her (dem) kadirım
Nereye kim varam ot bitmez onda
Çü nakd oldu kime derd yetmez anda
İşidenler benim kaçar sözümden
Ki ben de korkarım uş kend’ özümden
Sakın bâna uyup sen gaafil olma
Benim sözüm tutup imansız ölme
Dek ayruğa değil benim kılıncım
Beni dahı tutar benim kuluncum
Boşu kimdeyise îmânı gider
İman gerek ise vârını gider
Boşu gelincegiz îman ne olur
Oda düşer yanar yâ can ne olur
Boşu işi heman küfr ü dalâldır
Neûzû billâh ol ayrıksı hâldir
Sakıngıl boşudan ki gizlidir ol
Nerede sezmesen anda vurur yol
Göresin bir kişi sâkin surette
Ne bilir kimse ânı ne sıfatta
Boynunda taylasan eline âsa
Çöpü depretmeye yer şöyle bâsa
Göresin ansızın yol çıkagelir
Üzüp tesbih imâme yıkagelir
Uşattı asayı koptu dırâka
Yüzü kalmâdı hiç kimseye bâka
Suâl ettim sûfî bû nice hâldir
Senin gibi kişîden bû muhâldir
Özür gösterdi kim ben bir kişîyim
Fâlan derler banâ fülan eşîyim
Bilirim ânı iyü âdı yoktur
Ki şerde hiç ahin irşâdı yoktur
Benim gibi kişiye izzet etmez
Cevap verir banâ öğüt işitmez
Asâna urdum (u) yakamı duttu
Banâ karşu durur Hakk’ı unuttu
N’ideyim boşu tutup almış ânı
Ki mahkûm eylemiş boşu divânı
Özünû izlemez ayrığı sınar
Ki doğru kim varısa anı kınar
Sakın hâzırdurur dâim boşûdan
Ki dost esrik idik boşu unûdan
Kişi kim ma’şukaya esrimeye
Dalâlet almış ânı ne demeye
Arı dirlik gerek dost ileyinde
Buguz boşu n’olur ma’şuk yolunda
Kaçan dost gele deyi hâzır olgıl
Sarâyını düzetgil hâzır olgıl
Olup hod-bin oturma döşeğinde
Mûdamî kaaim olgıl eşiğinde
Gafil olma evûne oğrı gele
Katı uyur isen dıvârı dele
Ev ıssı uykuda oğrı kıvanur
Tutar ta’cil işin ûyâna sanur
Nice geldi ise uyanmadı ol
Bilür bellü ki kolayıncadır yol
Ki her kim geldise bildüğün işler
Kimi yıylar u kimi anda kışlar
Ev ısız olıcak oğrı kekince
Girer çıkar bakınmaz kolayınca
Evini kandayidin oğrı aldı
Yer içer oturur ev onun oldı
Olursun daşra sen ol îçerü hoş
Yakındır iş ucu uş göresin uş
Bu ne hâldir sana zulmet içinde
Niçe uyuyasın gaflet içinde
Geçirdin ömrünü sen boşu ile
Heman zulmetdesin işbu huy ile
Eğer senden boşu gitmeye kala
Azrâil ol damardan cânın ala
Nidiverir sanâ elün yuduğun
Senî unutturur mı okuduğun
Sanır mısın öğüdümü dak içün
Nasîhattır sana cümle Hak içûn
Dışın seccâde vu tesbîh u destâr
İçin murdâr u can belinde zûnnâr
Bu vech ile nicesi olısar hâl
Ki hiç eyü amal yok doludur kaal
Geçirmez seni daşrağı taâtın
Arı olmaz ise gizli sıfâtın
Çü bâtın evlerini oğrı aldı
Zahirdeki amel daşrada kaldı
Kamûsından sana ol ola yiğrek
Ki dosta tâatın gizlîsi yiğrek
Nicesi olısar bû iş müyesser
Çü sultan sözü sındı oldu ebter
Ki sultanın önünde öd ölümdür
Eğer zerre ise suçtur delimdür
Gele bir iki tanışık edelim
Ki halvet kandasa âna gidelim
Eyâ uslû kişi sen bir haber ver
Nerede var bize gizlenecek yer
Ki gezdim yeri göğü bulamâdım
Ne var zerre isem dolunamâdım
Niçün bigânesin sen îki baştan
Gerekse sâğışın et îki beşten
Ne böyle cünbiş ile ola dirlik
Ne böyle dirlik ile ola birlik
Ömür geçti hicâbı yırtamâdın
Çü kullûğa edeble yortamâdın
Söz ayrıksı gerek sultan katında
Kim ona lâyık oldur hidmetinde
Kaçan şol bir sipâhî ma’zûl olur
Ki sultan kulluğunda ol kul olur
Nasîhat ne diyeyin gayrı bundan
Kulum deyemeye kulluk unudan
Eğer kul olasın sermâye yeter
Zihî rif’at yedi kat gökten üter
Tamâm olsa işin yer gök senindir
Ne kim dîler isen dîlek senindir
Ki âlem cismine sen can olâsın
Yer ü gök cimaya sensiz dolâsın
Ger öyle olmadın pes kanı ol iş
Gümân ü vehm ile geçti yaz u kış
Nice devran ki anda rıhli urdun
Okuyup aşr u âyet yolda durdun
Niçe ilm ü amel sen bu tapûda
Niçe yıldan beri sen bu kapûda
Sözüm kend’ özümdedir nükte değil
Bilin can birliğ’ îkilikte değil
Hayıf ol kîşiye kala bu yoldan
Edinsin çâre kurtulsun bu halden
Gafillıktır bizî bû yolda koyan
Nite gaafil olur ma’şûku duyan
Süpürmedin sarâyı gele bize
Ne ferraş isteriz kim gele düze
Niçün geçmez aceb yol bû arâdan
Boşu aldı yolu bil her yanâdan
Boşu hayli zamandır yolu almış
Kimesne’ izlemeyip gizlenikalmış
Akıl câsuslara söyler divanda
Yürün bûlun düzenlik safı kanda
Dedi câsus düzenlik hâlin âna
Boşudan dağılıptır değme yana
Çü câsus bu sözü akla irûrdi
Niçe kim vâr idi haber değûrdi
Çü hiç söz kalmadı ulaştı akla
Boşuyu dutmağa iş düstü akla
Akıl fikreyleyip söyledi haber
Buyurdu çâvuşa cem oldu leşker
Divanda söylenür ne buncadır gün
Şikâyet boşudandur sözde her gün
Sabır hani boşu kekince olmuş
Düzeng ile safâ andak bozulmuş
Ayıdın sabra kim tez tutsun anı
Harâb etti il û şehri diyârı
Çıkageldi sabır âna oluk–dem
Sanâsın boşuyu İbrâhim Edhem
Görülmez oldu ol îzi belirmez
Nice îzi ki hiç tozu belirmez
Bu kez gördüm düzenlik ü safâ hoş
Oturup ayş ederler nûş ola nûş
Şunun kim dünyede sabr ola yârı
Safa vu zevk olur her lahza kârı
Fidâ cânım sanâ ey sabr iyesi
Ki sabr oldu benim cânım gıdası
Kaçan kim olasın bû sabr ile sen
Acebdür(ür) olâsın sonra pişman
Kime sabr olsa dünyâda müyesser
Ana Hak veriserdir mülk-i dîger
*
Sabır ahvâlini dinle diyeyin
Sabır al ver kamu bu dünye mâlin
Anunçün sabrdur atayî devlet
Ki sabr eyler kamu müfsidleri mat
Sabır kandayısa iylikdir işi
Mûdâm âzâd ider yâd u bilisi
Sabırlu devleti dâim olısar
Nasîbi sabr olanlar uluyısar
İşittin Yûsuf’ı ol çâh içinde
Dururdu sabr ile ol mâh içinde
Bilinmezdi ne denlidir uzûnu
Çığırsa daşra çıkmaz Yûsuf ünü
Yukarı bakar ol çah ağzı ırak
Aşağada makaamı taş u toprak
Niçe çağırdısa ün daşra çıkmaz
Kodu çağırmağı ayruk çağırmaz
İlâhî ben kulun sûçu var ola
Ki bu iş ben kulun ile yar ola
Çü toprak bendese kanda varam ben
Sabır kılmaz isem ne başaram ben
Der öyle gözleri yukarı bakar
Yenilmez gözyaşı sel gibi akar
O sâatte gerü ökünü derdi
Deşirdi kendüyi vü sabrı gördi
İrürdi devlete ol sabr-ı âlî
Ki sabr ile hoş oldu cümle hâli
Yapıştı koğaya tarttılar ânı
Dedi erişti uş devlet nişânı
Çü çektiler koğayı çıktı daşra
Zıhî devletli kim sabrı başâra
Göre sabrıla Yûsuf neye erdi
Ki sabrın âcısı helvâya erdi
Sabır ıssı bilir ol ne idüğün
Saâdetlü tutar sabrın dediğin
Sabır kimdeyise ol arşa sunar
Ki sabr içre bulunur dürlü hüner
Çü her hâl(e) sana sabır gerek hoş
Sabır ider bu cümle aguyı nûş
Sabır gerek sana her hâl içinde
Sabırsızlar kalıflar kaal içinde
Ki her kimde olursa sabr hâli
Olısar hayr ile ânın meâli
Bırak cümle işi kıl sabr tedbîr
Eren gönlünde olur sabr ile yîr
Nebîdir ger velî yol sabra uğrar
Eğer sen de varırsan sabr ile var
Gözet sabrı ki tâ sen kân bulâsın
Sabır bekler isen mercan bulasın
Sabırsız kişilerin dirliği hâm
Ki sabr ile iyi olur ser–encâm
Öğüt gerek ise sabr ile iş et
Uzâyın derisen sabır ile bit
Ne sarp iş olsa sabr onu bitirir
Kamu yerde saâdetler getirir
Emânet el-emânet koma sabrı
Bulâsın sabr ile Mi’râc u Tûr’u
Sabırla vardı ol Mi’râc’a varan
Dirî iken ölür sabrı başaran
Yunus sen sâdık isen gîr sabra
Katı sâbır gerek sabr ile dura
Sabırda dûranın boşusu kalmaz
Çû sâbır oldu yâvuz hûsu kalmaz
Saâdet istesen sabrı güzin göl
Ki “Vallâhu muîn’us – sâbirin” gör
İşittin sabr hâlin tâ nihâyet
Tutânın cânına olsun beşâret
Uzan olma niçeme yol emindir
Harâmî çok bu yolda der kemindir
*
Eğer dinler isen diyem nasîhat
Hasedle hıkddan sâkın be gayet
Kadimden bû ikîdir mir-i leşker
Yürüyüp her biri bildiğin işler
Hasud bir kişidir dâim o rencûr
Vücûdu sağ iken renc ile makhûr
Mazarrattan niçeme kim o kaçar
Eved tohmunu bitmez yere saçar
Ne iş kim işleye kendüye ziyan
Kim ola kend’üzüne öyle kıyan
Şeker yer ise dadı-dalı yokdur
Ki tatlu dirliği ile hâli yokdur
Hasud eli onunçün ermez işe
Kime kim kuyu kazsa kendû düşe
Diyem sânâ bahıllık neyidüğin
Sakınur kendüden kendü yedügin
Kazancın kendünün kendüye vermez
Eli bağlı durur hayr îşe ermez
Bu ne hâldür sanâ ey faydasız can
Ki yokdur gayretin ey kaydasız can
Göre ne hâldedür cânın u cismin
Ne kimsesin sen ü yâ nedir ismin
Bu ne kûteh-nazar yâ ne firâset
Ki bir dem olmadın kendinle halvet
Muhâldür âkıl olmaklık bahıldan
Ne kimse alkış eder âna dilden
Ko sevme dünyeyi kim kala senden
Dilersen dilemezsen âna senden
Süleyman’dan ilerü olmayasın
Hakıykattir cihanda kalmayasın
Bahîl olmak seni Hak’tan ayırdı
Kanı gayret hamiyyet kanda vardı
Hasseden kişi ne fâide görür
Neye kim lâyık isen Tanğrı verir
Neyî neye gerek ol bîle gerek
O kaadirdir verir kîme ne gerek
Nasîbine senin sen nazar eyle
Anâ göre yarak kıl hazer eyle
Zektâsız hayvan (u) sadakasız mâl
Ne berhurdâr ola bunun gibi hâl
İnanmazsan bana sen kendin özle
Benim dediğimi kendinde gözle
Ne hâcet ben demek çok çıkdı fi’lin
Nişânı oldurur bağlanmış elin
Suçu yok kîşinin bağlanmaz eli
Dolaşır kendiye hem kendi fi’li
Çû suçun bilmez isen bildireyin
Tutup oğrıyı eline vereyin
Çün oğrı yoldaşı başını verir
Hasudluk bil seni yavlak düşürür
Şu kim yoldâşına hıyânet eyler
Kime yoldâş olursa la’net eyler
Sanâ yoldâş olânı sen bilirsen
Seni kurtarasın doğru gelirsen
Doğurluk besleyene bahl ermez
Hased hod kibrdir hiç onu görmez
Hasûdun kanda(sa) belli bazarı
Anın gitmez olur hiç gönlü dârı
Anın çûn dirliği n’îdem içinde
Olur bin kez helâk bir dem içinde
Bil on îki ay anın şadlığı yok
Yese ger yemese kaygu ile tok
Ne söz söyler ise havsalası dar
Ne dense darlığından bin dahı var
Hased odu onun çün yaktı ânı
Yürürken sağ-esen döküldü kanı
Hasudluktan hasûda fâide ne
Gönülden daşra düştü ne ide ne
Hasûd ile bahil sağışda değil
Red oldular bular hiç işde değil
Bulârın birliğe ıkrârı yokdur
Bulâra her ne olsa ârı yokdur
Buların şâhdan korkusu yokdur
Kimesne beğenesi hûsu yokdur
Nerede olsa halk ürker sözünden
Kimesne assı eylemez özünden
Bahîlin gözlerinde ibret olmaz
Kimesneye bulardan himmet olmaz
Ganîdir pâdişeh olânı görmez
Çeker buhl elini nesneye ermez
Yenir ni’metleri şâhın bayâğı
Hiç eksilmez durur dâne darâğı
Niçe yıldan berü ol ni’metî yer
Hak’a bir derse dâhı şirk ile der
Gelir her gün yeni nüzül yeni han
Yeni gelenlere verir yeni don
Yeni subh u yeni ahşam yeni hal
Yeni devran yeni dem yeni vısâl
Kadeh yeni yeni mey yeni meşreb
Yeni ayş u yen’ işret yeni mutrab
Nedir bir kişi belki cümle âlem
Nasîbini alır ne bîş û ne kem
Bahil kandayısa Karun’la kopar
Ki ol da ancılayın mâla tapar
Diyelim dinle Kaarûn’un zevâlin
Verip îmânını vermedi mâlin
Çü Kaar’ûn’a mal içün buyruk indi
Zekâtı vermedi vü dîni döndi
İder feryâd yere ko varâyın
Ki boynumdan vebâlin indireyin
Koyıcak yer malın öşrünü seçti
Kıyâmaz vermeğe cânına geçti
Ayıttı bunca mâlı verimeyim
Yiğ ol kim yeryüzünde yürümeyim
Ko bu mâl eksilince ben öleyim
Gözüm görür iken nîce vereyim
Zekâtın vermedî devleti döndü
Haber bû olıcak yer gene sundu
Tutup eklett’ onu beline değin
Verir kendi evet onun dileğin
Görür evren değil Kaarun sureti
Doyamaz ol azaba işi katı
Gerü feryâd eder bû kez beni kon
Bolay ki olayıdı tâli’im ön
Katı şart eyledi öşrini vire
Bi çârelik nasîbin kim gidere
Koyıcak yer anı gerü yayıldı
Vay ol kişiye kim ol darb uruldı
Peşimân olıcak yer gene tuttu
Boğazına değin Kaarûn’ı yuttu
Boğazına değin tutuldu durur
Kıyâmaz mâla can terkini urur
Katılıktan işi yavlak uzattı
Gözü bâkar iken mal yere battı
Batar kendü dahı mâlı sonunca
Gider her gün yere kendü koyunca
Kıyâmete değin yer boyu gider
Gör imdî kim kıyâmet âna n’îder
Ki oddun zencir eder(ler) malını
Kamû âlem göre anın halını
Olup zencîr mal boynûna düşer
Halâyık hâs u âm hep âna düşer
Diyeler ehl-i mahşer ol bu hâlde
Boyun zencirlü kalmıştır vebâlde
Zekâtın vermeyenin hâli bûdur
Olur boynuna zencir mâlı bûdur
Ne çâredir ki buhlı göre canı
Geçip boynuna dâr oldı cihânı
Gınâdan fâide olmaz bahîle
Geçer yohsul gibi yüz bin mal ile
Erin başlığı mâl ile değildir
Nice mallıya yohsul diyegel dur
Meğer kim gönlünü ıldırum urdu
Ki çevre yânına karanu durdu
Hudâ’dan mühr oruldu himmetine
Gelip kim dinlene onun katına
Nasîhat bin olursa biri sinmez
Küfür söyler dili hiç ağzı dinmez
Çü âciz kendü dâhı kend’ özünden
Ki şâd olan ölür gussa yüzüden
Özünün özgeye yoktur hisâbı
Meğer yok âhıretten feth-i bâbı
Nedir lâ ye belî ol hîç bilmez
Ki bunlâra yarâşır iş kılmaz
Bahıl kandâyısa Kaarun iledir
Güman tutmayısar mutlak biledir
Kişi kim Hak yolundan daşra dûra
Tutup boynuna kendü zincir ûra
Kamu buhl ehlinin işi bu ola
Kadimden kısrnetidir bû nevâle
Kimin kim buhl olduyısa hâli
Elin urmâğa mâla yok mecâli
Kimin kim kendisiyle kadri yoktur
İki gözleri kördür vârı yoktur
Bahil olmuştu ilm ü hüner ıssı
Esirgedi özün ol nazar ıssı
Diler kim buhl elinden kurtula ol
Ayân ola ona Hak’tan yâna yol
Gelip akl önüne yüz yere urdu
Eser etmişti ona buhlun odu
Çü âğaaz etti kim sözünü diye
Kulak tuttu akıl ol keleciye
Öküştür ma’siyet endîşe dâim
Dilerem buhlden ben kurtulâyım
Ömür geçti dırîgaa geç uyandım
Banâ bû dünye bâkıy kala sandım
Dilerim kim banâ feryâd iresin
Güç olmuş kişiye sen dâd iresin
Gör imdi akl âna ne deyîser
Bize gelen hasedden el yuyısar
Akıl bir kîşidir Allâh’a bâkar
Uyarsan akla uy ol buhlu yâkar
Akıl aydur gele bir gözlerin aç
Sahâvet kandayısa ol yanâ kaç
Elin âla sahâvet gide bile
Göresin Hak yolun hoş tertib ile
Denince söz sahâvet dâhı erdi
Atâya perde olânı götürdi
Oluk dem cümle mâlin yağmalattı
Du dünyâ cîfesin ardına attı
O murdar çünkim andan daşra düştü
Bahiller it gibî çep-çevr’ uluştu
Şu kişî kim bugün dünyâsı terkdir
Yakın bilgil onun îmânı berkdir
Sevemez dünyeyi merdan kişiler
Bakıy dirlik nedir onu dilerler
Bakıy âlem göründü gözlerine
Oturdu aşk tozu gözlerine
Anunçün gözleri Hakk’a açıldı
Hudâ’dan cânına rahmet saçıldı
Nesi kim vâr ise terk etti yola
Bu yol ile varan ma’şûhu bûla
Kamû ilm û amel bir berke değmez
Ki terki olmayan bir berke değmez
Velîye vü nebîye terk buyurdu
Helâldır terk ona can terkin urdu
Eğer izzet sevene terk muhâldir
N’ola sızmazsa bunda onda kaldır
Niçe perdedurur dostu görenler
Ye neye kayıka gönül verenler
Kayıkmaz nesneye hiç gönül eri
Kabûl etmeyeler terksiz bulârı
Han ü man bekleyen görmeye ânı
Komâyınca tamam fânî cihânı
Eli doyup kodu sahâvet ıssı
Çün öyle buyurur yolun ulusu
Ki yüz bin yöğrüğü cömerd er uttu
Bu meydan öndülün ol aldı gitti
Ki yüz bin da’vi kılan ona ermez
Onun îzi tozunu kimse görmez
Sahî bir kişidir uçmâğa sığmaz
Ki tâc ü hulleye hûriye akmaz
Onu dûyanlara ne cennet ü hûr
Ki terke gîrene ne hur ne kusur
Onunçün kim tecellî balkır ona
Kayıkmaz zerrece ol değme yana
Müşâhede gören neye kayıksın
Ne var ondan iyi ye neye baksın
N’ider iki cihânı dosta gîden
Işıktur sermaye gel bâzar îden
Araz sermâye olmaz dost katında
Edebdir varlığın şeh hazretinde
Sahâvet îder isen ışk alâsın
Tamam terk olıcak ışkta kalasın
Sahâvet ıvazını ışk bağışlar
Bulunur ışk içinde aceb işler
Açık olâna ne sermâye mi mâl
Dilek îki gönül bir bû ne muhâl
Guzaf yerde değil bû sen dediğin
Bulursun sen seni sen istediğin
Seninle sen danış gör kandasın sen
Senin devletine behânesin sen
Seni senden iyi kim bilebîle
Geçirdin ömrünü bû dirik île
Ne ise dirliğin oldur ölümün
Bugünkü gündürür yarınki günün
Hak’ı duyanlara bûgün yarın yok
İşin bugün bitir gözleme ayruk
Hisâbı her kimin yarına kaldı
Tut öyle kim balığı tâsa saldı
Kimin ahvâli kim yârına kaldı
Eliyle bâşına el kodu oldu
Ki zirâ pâdişâhın bunda hâzır
Ne işin var diye ferdâda âhır
Gözün görür iken gel Hak yoluna
Kamâgıl nefsini kendiliğine
Niçün korsun seni düşvar saate
Kanı aklın göyersin kıyamete
Kamû çiğ işini hep bunda pişir
Yol ûzaktır yükûnü bunda devşir
Ki bunda bitmeyen iş onda bitmez
Sağır mı kulağın niçün işitmez
Cömertler duydu bunda ol zevâli
K’olâra vâsıl oldu Hak visâli
Sehâya sen Yunus vardın ise erk
Ayıt imdî bu yolda n’eyledin terk
Vücûhun yoğısa gönüllere git
Boyun vermez damarlarını seğit
Gönül erîni önden koma elden
O kurtarır senî dürlü fiilden
Öğüt tûtar isen koma eteğin
Tac eyle bâşına âyâğı hâkin
Yunus Emre
Yunus Emre Hayatı ve Bütün Şiirleri
Abdülbaki Gölpınarlı
Gel imdî aydayın boşu haberin
Birin - birin sana gönülde varın
Benim ileyime kim katlanısar
Ki hışmından deniz oda yanısar
Nereye kim varam başlar kesilir
Kime boşar isem olukdem ölür
Kim ola bencileyin câna kıyar
Meğer kim ben olam merdâne kıyar
Yaradılmış bana karşı duramaz
Benimle bir nefes hemden alamaz
Hünerime benim kim birikiser
Yahud acel evîne kim giriser
Felek benim işim başaramaya
Melek benim yolumu varamaya
Gözüme yüz bin er zerre görünmez
Hezâr arslan bana berre görünmez
Boşu derler bana key bahadurım
Düzenlik bozmağa her (dem) kadirım
Nereye kim varam ot bitmez onda
Çü nakd oldu kime derd yetmez anda
İşidenler benim kaçar sözümden
Ki ben de korkarım uş kend’ özümden
Sakın bâna uyup sen gaafil olma
Benim sözüm tutup imansız ölme
Dek ayruğa değil benim kılıncım
Beni dahı tutar benim kuluncum
Boşu kimdeyise îmânı gider
İman gerek ise vârını gider
Boşu gelincegiz îman ne olur
Oda düşer yanar yâ can ne olur
Boşu işi heman küfr ü dalâldır
Neûzû billâh ol ayrıksı hâldir
Sakıngıl boşudan ki gizlidir ol
Nerede sezmesen anda vurur yol
Göresin bir kişi sâkin surette
Ne bilir kimse ânı ne sıfatta
Boynunda taylasan eline âsa
Çöpü depretmeye yer şöyle bâsa
Göresin ansızın yol çıkagelir
Üzüp tesbih imâme yıkagelir
Uşattı asayı koptu dırâka
Yüzü kalmâdı hiç kimseye bâka
Suâl ettim sûfî bû nice hâldir
Senin gibi kişîden bû muhâldir
Özür gösterdi kim ben bir kişîyim
Fâlan derler banâ fülan eşîyim
Bilirim ânı iyü âdı yoktur
Ki şerde hiç ahin irşâdı yoktur
Benim gibi kişiye izzet etmez
Cevap verir banâ öğüt işitmez
Asâna urdum (u) yakamı duttu
Banâ karşu durur Hakk’ı unuttu
N’ideyim boşu tutup almış ânı
Ki mahkûm eylemiş boşu divânı
Özünû izlemez ayrığı sınar
Ki doğru kim varısa anı kınar
Sakın hâzırdurur dâim boşûdan
Ki dost esrik idik boşu unûdan
Kişi kim ma’şukaya esrimeye
Dalâlet almış ânı ne demeye
Arı dirlik gerek dost ileyinde
Buguz boşu n’olur ma’şuk yolunda
Kaçan dost gele deyi hâzır olgıl
Sarâyını düzetgil hâzır olgıl
Olup hod-bin oturma döşeğinde
Mûdamî kaaim olgıl eşiğinde
Gafil olma evûne oğrı gele
Katı uyur isen dıvârı dele
Ev ıssı uykuda oğrı kıvanur
Tutar ta’cil işin ûyâna sanur
Nice geldi ise uyanmadı ol
Bilür bellü ki kolayıncadır yol
Ki her kim geldise bildüğün işler
Kimi yıylar u kimi anda kışlar
Ev ısız olıcak oğrı kekince
Girer çıkar bakınmaz kolayınca
Evini kandayidin oğrı aldı
Yer içer oturur ev onun oldı
Olursun daşra sen ol îçerü hoş
Yakındır iş ucu uş göresin uş
Bu ne hâldir sana zulmet içinde
Niçe uyuyasın gaflet içinde
Geçirdin ömrünü sen boşu ile
Heman zulmetdesin işbu huy ile
Eğer senden boşu gitmeye kala
Azrâil ol damardan cânın ala
Nidiverir sanâ elün yuduğun
Senî unutturur mı okuduğun
Sanır mısın öğüdümü dak içün
Nasîhattır sana cümle Hak içûn
Dışın seccâde vu tesbîh u destâr
İçin murdâr u can belinde zûnnâr
Bu vech ile nicesi olısar hâl
Ki hiç eyü amal yok doludur kaal
Geçirmez seni daşrağı taâtın
Arı olmaz ise gizli sıfâtın
Çü bâtın evlerini oğrı aldı
Zahirdeki amel daşrada kaldı
Kamûsından sana ol ola yiğrek
Ki dosta tâatın gizlîsi yiğrek
Nicesi olısar bû iş müyesser
Çü sultan sözü sındı oldu ebter
Ki sultanın önünde öd ölümdür
Eğer zerre ise suçtur delimdür
Gele bir iki tanışık edelim
Ki halvet kandasa âna gidelim
Eyâ uslû kişi sen bir haber ver
Nerede var bize gizlenecek yer
Ki gezdim yeri göğü bulamâdım
Ne var zerre isem dolunamâdım
Niçün bigânesin sen îki baştan
Gerekse sâğışın et îki beşten
Ne böyle cünbiş ile ola dirlik
Ne böyle dirlik ile ola birlik
Ömür geçti hicâbı yırtamâdın
Çü kullûğa edeble yortamâdın
Söz ayrıksı gerek sultan katında
Kim ona lâyık oldur hidmetinde
Kaçan şol bir sipâhî ma’zûl olur
Ki sultan kulluğunda ol kul olur
Nasîhat ne diyeyin gayrı bundan
Kulum deyemeye kulluk unudan
Eğer kul olasın sermâye yeter
Zihî rif’at yedi kat gökten üter
Tamâm olsa işin yer gök senindir
Ne kim dîler isen dîlek senindir
Ki âlem cismine sen can olâsın
Yer ü gök cimaya sensiz dolâsın
Ger öyle olmadın pes kanı ol iş
Gümân ü vehm ile geçti yaz u kış
Nice devran ki anda rıhli urdun
Okuyup aşr u âyet yolda durdun
Niçe ilm ü amel sen bu tapûda
Niçe yıldan beri sen bu kapûda
Sözüm kend’ özümdedir nükte değil
Bilin can birliğ’ îkilikte değil
Hayıf ol kîşiye kala bu yoldan
Edinsin çâre kurtulsun bu halden
Gafillıktır bizî bû yolda koyan
Nite gaafil olur ma’şûku duyan
Süpürmedin sarâyı gele bize
Ne ferraş isteriz kim gele düze
Niçün geçmez aceb yol bû arâdan
Boşu aldı yolu bil her yanâdan
Boşu hayli zamandır yolu almış
Kimesne’ izlemeyip gizlenikalmış
Akıl câsuslara söyler divanda
Yürün bûlun düzenlik safı kanda
Dedi câsus düzenlik hâlin âna
Boşudan dağılıptır değme yana
Çü câsus bu sözü akla irûrdi
Niçe kim vâr idi haber değûrdi
Çü hiç söz kalmadı ulaştı akla
Boşuyu dutmağa iş düstü akla
Akıl fikreyleyip söyledi haber
Buyurdu çâvuşa cem oldu leşker
Divanda söylenür ne buncadır gün
Şikâyet boşudandur sözde her gün
Sabır hani boşu kekince olmuş
Düzeng ile safâ andak bozulmuş
Ayıdın sabra kim tez tutsun anı
Harâb etti il û şehri diyârı
Çıkageldi sabır âna oluk–dem
Sanâsın boşuyu İbrâhim Edhem
Görülmez oldu ol îzi belirmez
Nice îzi ki hiç tozu belirmez
Bu kez gördüm düzenlik ü safâ hoş
Oturup ayş ederler nûş ola nûş
Şunun kim dünyede sabr ola yârı
Safa vu zevk olur her lahza kârı
Fidâ cânım sanâ ey sabr iyesi
Ki sabr oldu benim cânım gıdası
Kaçan kim olasın bû sabr ile sen
Acebdür(ür) olâsın sonra pişman
Kime sabr olsa dünyâda müyesser
Ana Hak veriserdir mülk-i dîger
*
Sabır ahvâlini dinle diyeyin
Sabır al ver kamu bu dünye mâlin
Anunçün sabrdur atayî devlet
Ki sabr eyler kamu müfsidleri mat
Sabır kandayısa iylikdir işi
Mûdâm âzâd ider yâd u bilisi
Sabırlu devleti dâim olısar
Nasîbi sabr olanlar uluyısar
İşittin Yûsuf’ı ol çâh içinde
Dururdu sabr ile ol mâh içinde
Bilinmezdi ne denlidir uzûnu
Çığırsa daşra çıkmaz Yûsuf ünü
Yukarı bakar ol çah ağzı ırak
Aşağada makaamı taş u toprak
Niçe çağırdısa ün daşra çıkmaz
Kodu çağırmağı ayruk çağırmaz
İlâhî ben kulun sûçu var ola
Ki bu iş ben kulun ile yar ola
Çü toprak bendese kanda varam ben
Sabır kılmaz isem ne başaram ben
Der öyle gözleri yukarı bakar
Yenilmez gözyaşı sel gibi akar
O sâatte gerü ökünü derdi
Deşirdi kendüyi vü sabrı gördi
İrürdi devlete ol sabr-ı âlî
Ki sabr ile hoş oldu cümle hâli
Yapıştı koğaya tarttılar ânı
Dedi erişti uş devlet nişânı
Çü çektiler koğayı çıktı daşra
Zıhî devletli kim sabrı başâra
Göre sabrıla Yûsuf neye erdi
Ki sabrın âcısı helvâya erdi
Sabır ıssı bilir ol ne idüğün
Saâdetlü tutar sabrın dediğin
Sabır kimdeyise ol arşa sunar
Ki sabr içre bulunur dürlü hüner
Çü her hâl(e) sana sabır gerek hoş
Sabır ider bu cümle aguyı nûş
Sabır gerek sana her hâl içinde
Sabırsızlar kalıflar kaal içinde
Ki her kimde olursa sabr hâli
Olısar hayr ile ânın meâli
Bırak cümle işi kıl sabr tedbîr
Eren gönlünde olur sabr ile yîr
Nebîdir ger velî yol sabra uğrar
Eğer sen de varırsan sabr ile var
Gözet sabrı ki tâ sen kân bulâsın
Sabır bekler isen mercan bulasın
Sabırsız kişilerin dirliği hâm
Ki sabr ile iyi olur ser–encâm
Öğüt gerek ise sabr ile iş et
Uzâyın derisen sabır ile bit
Ne sarp iş olsa sabr onu bitirir
Kamu yerde saâdetler getirir
Emânet el-emânet koma sabrı
Bulâsın sabr ile Mi’râc u Tûr’u
Sabırla vardı ol Mi’râc’a varan
Dirî iken ölür sabrı başaran
Yunus sen sâdık isen gîr sabra
Katı sâbır gerek sabr ile dura
Sabırda dûranın boşusu kalmaz
Çû sâbır oldu yâvuz hûsu kalmaz
Saâdet istesen sabrı güzin göl
Ki “Vallâhu muîn’us – sâbirin” gör
İşittin sabr hâlin tâ nihâyet
Tutânın cânına olsun beşâret
Uzan olma niçeme yol emindir
Harâmî çok bu yolda der kemindir
*
Eğer dinler isen diyem nasîhat
Hasedle hıkddan sâkın be gayet
Kadimden bû ikîdir mir-i leşker
Yürüyüp her biri bildiğin işler
Hasud bir kişidir dâim o rencûr
Vücûdu sağ iken renc ile makhûr
Mazarrattan niçeme kim o kaçar
Eved tohmunu bitmez yere saçar
Ne iş kim işleye kendüye ziyan
Kim ola kend’üzüne öyle kıyan
Şeker yer ise dadı-dalı yokdur
Ki tatlu dirliği ile hâli yokdur
Hasud eli onunçün ermez işe
Kime kim kuyu kazsa kendû düşe
Diyem sânâ bahıllık neyidüğin
Sakınur kendüden kendü yedügin
Kazancın kendünün kendüye vermez
Eli bağlı durur hayr îşe ermez
Bu ne hâldür sanâ ey faydasız can
Ki yokdur gayretin ey kaydasız can
Göre ne hâldedür cânın u cismin
Ne kimsesin sen ü yâ nedir ismin
Bu ne kûteh-nazar yâ ne firâset
Ki bir dem olmadın kendinle halvet
Muhâldür âkıl olmaklık bahıldan
Ne kimse alkış eder âna dilden
Ko sevme dünyeyi kim kala senden
Dilersen dilemezsen âna senden
Süleyman’dan ilerü olmayasın
Hakıykattir cihanda kalmayasın
Bahîl olmak seni Hak’tan ayırdı
Kanı gayret hamiyyet kanda vardı
Hasseden kişi ne fâide görür
Neye kim lâyık isen Tanğrı verir
Neyî neye gerek ol bîle gerek
O kaadirdir verir kîme ne gerek
Nasîbine senin sen nazar eyle
Anâ göre yarak kıl hazer eyle
Zektâsız hayvan (u) sadakasız mâl
Ne berhurdâr ola bunun gibi hâl
İnanmazsan bana sen kendin özle
Benim dediğimi kendinde gözle
Ne hâcet ben demek çok çıkdı fi’lin
Nişânı oldurur bağlanmış elin
Suçu yok kîşinin bağlanmaz eli
Dolaşır kendiye hem kendi fi’li
Çû suçun bilmez isen bildireyin
Tutup oğrıyı eline vereyin
Çün oğrı yoldaşı başını verir
Hasudluk bil seni yavlak düşürür
Şu kim yoldâşına hıyânet eyler
Kime yoldâş olursa la’net eyler
Sanâ yoldâş olânı sen bilirsen
Seni kurtarasın doğru gelirsen
Doğurluk besleyene bahl ermez
Hased hod kibrdir hiç onu görmez
Hasûdun kanda(sa) belli bazarı
Anın gitmez olur hiç gönlü dârı
Anın çûn dirliği n’îdem içinde
Olur bin kez helâk bir dem içinde
Bil on îki ay anın şadlığı yok
Yese ger yemese kaygu ile tok
Ne söz söyler ise havsalası dar
Ne dense darlığından bin dahı var
Hased odu onun çün yaktı ânı
Yürürken sağ-esen döküldü kanı
Hasudluktan hasûda fâide ne
Gönülden daşra düştü ne ide ne
Hasûd ile bahil sağışda değil
Red oldular bular hiç işde değil
Bulârın birliğe ıkrârı yokdur
Bulâra her ne olsa ârı yokdur
Buların şâhdan korkusu yokdur
Kimesne beğenesi hûsu yokdur
Nerede olsa halk ürker sözünden
Kimesne assı eylemez özünden
Bahîlin gözlerinde ibret olmaz
Kimesneye bulardan himmet olmaz
Ganîdir pâdişeh olânı görmez
Çeker buhl elini nesneye ermez
Yenir ni’metleri şâhın bayâğı
Hiç eksilmez durur dâne darâğı
Niçe yıldan berü ol ni’metî yer
Hak’a bir derse dâhı şirk ile der
Gelir her gün yeni nüzül yeni han
Yeni gelenlere verir yeni don
Yeni subh u yeni ahşam yeni hal
Yeni devran yeni dem yeni vısâl
Kadeh yeni yeni mey yeni meşreb
Yeni ayş u yen’ işret yeni mutrab
Nedir bir kişi belki cümle âlem
Nasîbini alır ne bîş û ne kem
Bahil kandayısa Karun’la kopar
Ki ol da ancılayın mâla tapar
Diyelim dinle Kaarûn’un zevâlin
Verip îmânını vermedi mâlin
Çü Kaar’ûn’a mal içün buyruk indi
Zekâtı vermedi vü dîni döndi
İder feryâd yere ko varâyın
Ki boynumdan vebâlin indireyin
Koyıcak yer malın öşrünü seçti
Kıyâmaz vermeğe cânına geçti
Ayıttı bunca mâlı verimeyim
Yiğ ol kim yeryüzünde yürümeyim
Ko bu mâl eksilince ben öleyim
Gözüm görür iken nîce vereyim
Zekâtın vermedî devleti döndü
Haber bû olıcak yer gene sundu
Tutup eklett’ onu beline değin
Verir kendi evet onun dileğin
Görür evren değil Kaarun sureti
Doyamaz ol azaba işi katı
Gerü feryâd eder bû kez beni kon
Bolay ki olayıdı tâli’im ön
Katı şart eyledi öşrini vire
Bi çârelik nasîbin kim gidere
Koyıcak yer anı gerü yayıldı
Vay ol kişiye kim ol darb uruldı
Peşimân olıcak yer gene tuttu
Boğazına değin Kaarûn’ı yuttu
Boğazına değin tutuldu durur
Kıyâmaz mâla can terkini urur
Katılıktan işi yavlak uzattı
Gözü bâkar iken mal yere battı
Batar kendü dahı mâlı sonunca
Gider her gün yere kendü koyunca
Kıyâmete değin yer boyu gider
Gör imdî kim kıyâmet âna n’îder
Ki oddun zencir eder(ler) malını
Kamû âlem göre anın halını
Olup zencîr mal boynûna düşer
Halâyık hâs u âm hep âna düşer
Diyeler ehl-i mahşer ol bu hâlde
Boyun zencirlü kalmıştır vebâlde
Zekâtın vermeyenin hâli bûdur
Olur boynuna zencir mâlı bûdur
Ne çâredir ki buhlı göre canı
Geçip boynuna dâr oldı cihânı
Gınâdan fâide olmaz bahîle
Geçer yohsul gibi yüz bin mal ile
Erin başlığı mâl ile değildir
Nice mallıya yohsul diyegel dur
Meğer kim gönlünü ıldırum urdu
Ki çevre yânına karanu durdu
Hudâ’dan mühr oruldu himmetine
Gelip kim dinlene onun katına
Nasîhat bin olursa biri sinmez
Küfür söyler dili hiç ağzı dinmez
Çü âciz kendü dâhı kend’ özünden
Ki şâd olan ölür gussa yüzüden
Özünün özgeye yoktur hisâbı
Meğer yok âhıretten feth-i bâbı
Nedir lâ ye belî ol hîç bilmez
Ki bunlâra yarâşır iş kılmaz
Bahıl kandâyısa Kaarun iledir
Güman tutmayısar mutlak biledir
Kişi kim Hak yolundan daşra dûra
Tutup boynuna kendü zincir ûra
Kamu buhl ehlinin işi bu ola
Kadimden kısrnetidir bû nevâle
Kimin kim buhl olduyısa hâli
Elin urmâğa mâla yok mecâli
Kimin kim kendisiyle kadri yoktur
İki gözleri kördür vârı yoktur
Bahil olmuştu ilm ü hüner ıssı
Esirgedi özün ol nazar ıssı
Diler kim buhl elinden kurtula ol
Ayân ola ona Hak’tan yâna yol
Gelip akl önüne yüz yere urdu
Eser etmişti ona buhlun odu
Çü âğaaz etti kim sözünü diye
Kulak tuttu akıl ol keleciye
Öküştür ma’siyet endîşe dâim
Dilerem buhlden ben kurtulâyım
Ömür geçti dırîgaa geç uyandım
Banâ bû dünye bâkıy kala sandım
Dilerim kim banâ feryâd iresin
Güç olmuş kişiye sen dâd iresin
Gör imdi akl âna ne deyîser
Bize gelen hasedden el yuyısar
Akıl bir kîşidir Allâh’a bâkar
Uyarsan akla uy ol buhlu yâkar
Akıl aydur gele bir gözlerin aç
Sahâvet kandayısa ol yanâ kaç
Elin âla sahâvet gide bile
Göresin Hak yolun hoş tertib ile
Denince söz sahâvet dâhı erdi
Atâya perde olânı götürdi
Oluk dem cümle mâlin yağmalattı
Du dünyâ cîfesin ardına attı
O murdar çünkim andan daşra düştü
Bahiller it gibî çep-çevr’ uluştu
Şu kişî kim bugün dünyâsı terkdir
Yakın bilgil onun îmânı berkdir
Sevemez dünyeyi merdan kişiler
Bakıy dirlik nedir onu dilerler
Bakıy âlem göründü gözlerine
Oturdu aşk tozu gözlerine
Anunçün gözleri Hakk’a açıldı
Hudâ’dan cânına rahmet saçıldı
Nesi kim vâr ise terk etti yola
Bu yol ile varan ma’şûhu bûla
Kamû ilm û amel bir berke değmez
Ki terki olmayan bir berke değmez
Velîye vü nebîye terk buyurdu
Helâldır terk ona can terkin urdu
Eğer izzet sevene terk muhâldir
N’ola sızmazsa bunda onda kaldır
Niçe perdedurur dostu görenler
Ye neye kayıka gönül verenler
Kayıkmaz nesneye hiç gönül eri
Kabûl etmeyeler terksiz bulârı
Han ü man bekleyen görmeye ânı
Komâyınca tamam fânî cihânı
Eli doyup kodu sahâvet ıssı
Çün öyle buyurur yolun ulusu
Ki yüz bin yöğrüğü cömerd er uttu
Bu meydan öndülün ol aldı gitti
Ki yüz bin da’vi kılan ona ermez
Onun îzi tozunu kimse görmez
Sahî bir kişidir uçmâğa sığmaz
Ki tâc ü hulleye hûriye akmaz
Onu dûyanlara ne cennet ü hûr
Ki terke gîrene ne hur ne kusur
Onunçün kim tecellî balkır ona
Kayıkmaz zerrece ol değme yana
Müşâhede gören neye kayıksın
Ne var ondan iyi ye neye baksın
N’ider iki cihânı dosta gîden
Işıktur sermaye gel bâzar îden
Araz sermâye olmaz dost katında
Edebdir varlığın şeh hazretinde
Sahâvet îder isen ışk alâsın
Tamam terk olıcak ışkta kalasın
Sahâvet ıvazını ışk bağışlar
Bulunur ışk içinde aceb işler
Açık olâna ne sermâye mi mâl
Dilek îki gönül bir bû ne muhâl
Guzaf yerde değil bû sen dediğin
Bulursun sen seni sen istediğin
Seninle sen danış gör kandasın sen
Senin devletine behânesin sen
Seni senden iyi kim bilebîle
Geçirdin ömrünü bû dirik île
Ne ise dirliğin oldur ölümün
Bugünkü gündürür yarınki günün
Hak’ı duyanlara bûgün yarın yok
İşin bugün bitir gözleme ayruk
Hisâbı her kimin yarına kaldı
Tut öyle kim balığı tâsa saldı
Kimin ahvâli kim yârına kaldı
Eliyle bâşına el kodu oldu
Ki zirâ pâdişâhın bunda hâzır
Ne işin var diye ferdâda âhır
Gözün görür iken gel Hak yoluna
Kamâgıl nefsini kendiliğine
Niçün korsun seni düşvar saate
Kanı aklın göyersin kıyamete
Kamû çiğ işini hep bunda pişir
Yol ûzaktır yükûnü bunda devşir
Ki bunda bitmeyen iş onda bitmez
Sağır mı kulağın niçün işitmez
Cömertler duydu bunda ol zevâli
K’olâra vâsıl oldu Hak visâli
Sehâya sen Yunus vardın ise erk
Ayıt imdî bu yolda n’eyledin terk
Vücûhun yoğısa gönüllere git
Boyun vermez damarlarını seğit
Gönül erîni önden koma elden
O kurtarır senî dürlü fiilden
Öğüt tûtar isen koma eteğin
Tac eyle bâşına âyâğı hâkin
Yunus Emre
Yunus Emre Hayatı ve Bütün Şiirleri
Abdülbaki Gölpınarlı