Şiir, Sadece: Serenat
Serenat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Serenat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Nisan 2015 Salı

Serenat

I

Bir nîsan akşamı, serin bir günün,
Şark'ın bu sevimli, güzel köyünün
Cenneti andıran bir akşamıydı.

Sizi ilk balkonda gördüğüm gündü,
Yüzünüz sararmış gibi göründü,
Acaba ruhunuz çok hasta mıydı?

Sordum ki bu kimdir, gülümsediler,
"Eşinden ayrılan bir kız dediler,
"Gezdiği yer işte bu ücra saray..."

Hicran ne anlamış, sevda ne bilmiş,
Ağlatmış, ağlamış, sevmiş, sevilmiş
Bir güzelmişsiniz, isminiz de Ay.

II

Bahardan sâdedir şehnîşininiz:
Ne sütunlarında yeşil bir filiz,
Ne kemerlerinde arapkârî süs.

Uzaktan görenler yine aldanır,
Gözlerde bir hayâl gibi canlanır
Endülüs, Endülüs... Güzel Endülüs!

Gezerken bu yolda ben akşamları
Ruhuma cihanın dolar gamları
Bir kere geçersem görmeden sizi.

Ne ölüm korkutur bizi ne hicran,
Kalbimiz olmasın yalnız ayrılan...
Biz böyle severiz sevdiğimizi!

III

Gölgeler çökerek kararınca su
Yayılır bir serin toprak kokusu:
Bu hasret ne, derim, kalbimiz birse

Bana derdinizken bugün hediye
Gülmeyin beni tez unuttu diye
Bu ziyaretlerim seyrekleşirse...

Bir de bakarsınız büsbütün yokum,
Biliniz, dünyâda ben o gün yokum,
O bana hasretin işlediği gün.

Bu yoldan bir daha dönmezsem geri
Önüme serpilen beyaz gülleri
O zaman kimsesiz kabrime dökün!


Faruk Nafiz Çamlıbel
Han Duvarları
1919

31 Temmuz 2013 Çarşamba

Serenat

Senin alnında dinleniyor gelinciklerin rengi,
yankı buluyor dulların yası, ey halden anlayan:
koşarken sen trenlerin arkasından tarlalarda
dönüyor o zayıf çiftçi sırtını sana,
senin adımlarından filizleniyor titreyerek o uysal kurbağalar.

Anıları olmayan o delikanlı selâmlıyor seni,
soruyor sana unuttuğu isteğini,
elleri kuşlar gibi deviniyor senin yarı kürende,
ve onu çevreleyen nem büyük:
tamamlanmamış düşünceleri dolanıp duruyor,
bir şeylere ulaşmak istiyorlar, ah, seni arıyorlar,
ve solgun gözleri onun senin ağında kırpışıp duruyorlar
apansız parıldayan yitik çalgılar gibi.

Ey anımsıyorum susuzluğun ilk gününü,
karanlık bastırıyor yaseminleri,
kendini çektiğin o derin beden
titremiş olan bir damla gibi.

Fakat suskunlaştırıyorsun o büyük ağaçları,
ve arkasında ayın, uzakta, çok uzaklarda,
gözetliyorsun denizi bir hırsız gibi.
Ey gece, benim korkmuş ruhum soruyor sana
gereksindiği metali umutsuzca.


Pablo Neruda
"Yeryüzünde Birinci Konaklama"dan