Şiir, Sadece: Sergey Yesenin
Sergey Yesenin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sergey Yesenin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Nisan 2013 Pazartesi

Hoşçakal

Hoşçakal dostum benim, hoşçakal artık,
Can dostum, seninle dolu göğsüm.
Çok önceden belirlenen bu ayrılık
Buluşmayı vaat ediyor ilerde bir gün.

Hoşçakal, dostum, el sıkışmadan, konuşmadan,
Hüzünlenme ve eğme kaşlarını, mutsuz;
Yeni bir şey değil ölüp gitmek bu yaşamdan,
Ama yaşamak da daha yeni değil kuşkusuz.


Sergey Yesenin
Türkçesi: Azer Yaran

8 Nisan 2013 Pazartesi

Ozan

Düşmanlarını yıkandır ozan
Ozanın öz gerçeğidir ana
Sever, kardeşidir insan
Ve yanar tüter insan uğruna

Kimsenin harcı olmayanı
O becerir, özgürlüğe vurgun.
Ozandır o, halkın ozanı,
Ozanı anayurdunun!


Sergey Yesenin
Türkçesi: Azer Yaran

5 Nisan 2013 Cuma

Kandırmak İstemem Kendi Kendimi

Kandırmak istemem kendi kendimi,
Ama sisli yüreğimde hep bir kaygı var:
Bilmiyorum niçin bana: O Yesenin rezili...
Bilmiyorum niçin bana: O şarlatan ... diyorlar?

Ne bir cani ne de bir haydudum ben,
Masumları kurşuna da dizmedim dizdirmedim.
Yoldan geçenlere durmadan gülümseyen
Bir sokak serserisiyim o kadar.

Sabahtan akşama değin gezinmekteyim
Moskova yollarında muzip ve mağrur,
İnsan sevmeyen başıboş köpekler
Ayak sesimi işitir işitmez durur.

Kardeşçe başını eğip selamlar beni
Karşılaştığım her uyuz beygir.
Gönül yoldaşıyım tüm hayvanların.
Hastadır: Bir şiir yazarım iyileşir.

İstemiyorum hoşuna gitmek kadınların,
Ahmakça kaygılarla çarpmamalı bu yürek.
Hüznümü boğmak için bana katırların
Önüne serpilmeye bir avuç arpa gerek.

Bambaşka bir aleme gönül vermişim ben
İnsanlara da dostluk duymam asiyim.
Hazırım en güzel kravatımı hemen
Boynuna takmaya şu sersefil köpeğin.

Ancak böyle düzelir, bulurum keyfimi,
Dağılır içimde sis, bir güneş doğar.
Ve işte bundan bana: O Yesenin rezili...
Ve işte bundan bana: O şarlatan ... diyorlar.


Sergey Yesenin
1922
Türkçesi: Attila Tokatlı

4 Nisan 2013 Perşembe

Esridi Dönmekten Altın Yapraklar

Esridi dönmekten altın yapraklar
Pembemsi suyunda havuzun
Ve hafif bir kelebek sürüsü gibi
Uçtular yönünde bir yıldızın.

Bugün sevdalıyım bu akşama,
Sararan ova yüreğe yakın.
Ergen rüzgar omuzlarına dek
Sıyırdı eteğini kayın ağacının.

İçimde ve ovada bir ürperti,
Örtülecek her yer lacivert karanlıkla,
Geçince koyunlar ve son çıngırak
Çalıp sustuğunda, sessizleşen bahçenin kapısı ardında.

Hiçbir zaman böylesine bir özenle
Dinlememiştim akıllı evreni
Ne güzel olurdu, suların pembeliğine
Devrilmek, şu söğüdün dalları gibi.

Ne güzel olurdu, şu ot yığınına
Gülümseyerek, şu ay gibi saman çiğnemek ...
Nerdesin, nerdesin ey sessiz sevincim
Her şeyi sevmek ve hiçbir şey istememek.


Sergey Yesenin
Türkçesi: Ataol Behramoğlu

3 Nisan 2013 Çarşamba

Yoruldum Yaşamaktan Yurdumda

Yoruldum yaşamaktan yurdumda,
İçimde engin kırlara açılma özlemi,
Bırakıp gideceğim kulübemi,
Çekip gideceğim hırsız ve hayta.

Kendime bir barınak arayarak
Gideceğim günün ak pürçeklerinde.
Ve en iyi dostum beni vurmak için
Bileyecek bıçağını çizmesinde.

Çayırlık boyunca kıvrılan sarı yol
İlkbahara ve güneşe bürünmüşken,
Adını kalbimde taşıdığım
Kovacak beni eşikten.

Yeniden döneceğim baba ocağına,
Yadırgı bir sevinçle avunacağım
Ve yeşil bir akşam, altında pencerenin
Koluyla mintanımın kendimi asacağım.

Çit kıyısındaki akça söğütler
Başlarını daha bir sevecen eğecekler
Ve öylece, yıkamadan beni
Köpek uluması altında gömecekler

Ve ay yüzecek durmamacasına
Göllere küreklerini indirerek
Ve sürdürecek yaşamasını Rusya
Avlularda ağlayarak ve hora teperek


Sergey Yesenin
Türkçesi: Ataol Behramoğlu

2 Nisan 2013 Salı

Geziniyorum İlk Karda

Geziniyorum ilk karda
Tutuşan güçlerin inci çiçekleri yüreğimde.
Yolumun üstündeki yıldızı
Akşam, yaktı mavi kandiliyle.

Bilmiyorum, ışık mı bu, karanlık mı?
Rüzgar mı, horoz mu korulukta öten?
Yoksa kış değil de çayırlığa inmiş
Bir kuğu sürüsü mü tarlaları örten?

Oh, ak düzlük, sen ne güzelsin!
Hafif ayazda kızışıyor kanım!
Nasıl istiyorum yaslamak bağrımı
Üryan göğüslerine kayınların.

Oh, ormanların koyu bulanıklığı!
Karla kaplı tarlaların sevinç salması yüreğe!..
Nasıl istiyorum kenetlemek kollarımı
Söğütlerin ağaç kalçaları üstünde ...


Sergey Yesenin
Türkçesi: Ataol Behramoğlu

2 Haziran 2012 Cumartesi

Sergey Yesenin'e

Rus Şair, Sergey Yesenin'in intaharı üzerine 
 
 
Sen gittin,
diyorlar
yukarılarda bir dünyaya.
Sonsuzlaşma-
Uçuyorsun,
parıldayan yıldızlara çarparak.
Ne borç var artık bize,
içki ne de

Ayılma.
Hayır, Yesenin,
oh
çekmek değil benim istediğim.
Görüyorum ben
kesik bileklerinle sendeleyişini
Ve alayla değil
acıyla
düğümleniyor yüreğim.
Görüyorum
bir kemik çuvalı gibi
yere atışını gövdeni.
-Dur! diyorum.
Bırak !
Delirdin mi sen?
Sürer mi ölümü
hiç insan
tebeşir tozu gibi
yanaklarına?

Sen ki çok daha
iyi verirdin ölüme
ağzının payını herkesten.
Yeryüzünde başka
kimsede olmayan
o efece konuşmanla.
Niçin?
Nedeni ne?
Donup kalıyorum şaşkınlıktan.
Homurdanıyor eleştirmenler:
-Bizce,bunun asıl nedeni
Şu...
ya da bu...
ama daha çok,
kopmak toplumdan,
Çok fazla bira
ya da şarapla kafayı çekmesi.
Başka deyişle
satsaydın
bohemleri
işçi sınıfına, diyorlar.
Sınıf bilincin olsaydı,
bak, bu gelmezdi başına.
Oysa işçiler de
kvastan sert içkilerle
kafayı çekiyorlar.
O sınıf da içerek
güzelce sıçıyor kendi ağzına.
Başka deyişle
Parti'den biri
denetleseydi seni
Sağlansaydı böylece
asıl önemi
içeriğe vermen.
Yazardın o zaman
her gün
o dizelerin
yüzlercesini
Uzun uzun
ve sıkıcı
Doronin de gördüğümüz türden
Ama bence
böylesi bir deliliğin içine düşseydin
Sen çok daha önce
son verirdin
yaşamına.
Votkadan gitmek daha iyidir
inan bana
Böylesi sıkıntıdan boğulmaktansa.
Hiçbir zaman söyleyemeyecekler
nedenini bize
seni yitirişimizin.
Şuracıkta duran
çakı mı, yoksa ip mi?
Ama bulunsaydı
mürekkebi, elbette
Angelleterre otelinin
damarlarını kesmen
ve ölüp gitmen
gerekmezdi.
Sana öykünenler çıldırdılar sevinçten:
bir daha, bir daha !
Neredeyse bir yığın insan
zıvanadan çıkıp
öldürdü kendini.
Neden çoğaltmalı
intiharları
böyle sayıca?
Daha kolay değil mi
mürekkeple doldurmak
oteldeki şişeleri!
Sonsuza dek
kilitlendi artık dilin
arkasında dişlerinin.
Benim bu bilmecemsi sözlerim
yersiz
bir bilgiçlik sayılmamalı
Halkımız,
yaratıcısı ve yaşatıcısı o güzel dilimizin,
Yitirdi ölümünle
yansılı sesler üreten
en güçlü çırağını.
Ve o herifler taşıyıp duruyorlar
ölü şiir döküntülerini
Geçmiş,
gömülmüş ölülerden
hemen hiçbir yeniliği olmayan.
Üstüste yığıyorlar
tatsız uyaklarını
mezara toprak atar gibi: daha beterlerini.
Onurlandırmak için oğlunu
Esin Peri'sinin bile
işine yaramayacak olan.
Sana yaraşacak
bir anıt henüz dökülmedi
Hani nerde o anıt,
döğülmüş tunçtan
ya da yontulmuş mermerden?
Oysa çoktan doldurdular
yığın yığın
parmaklarının dibini
Çöplerle,
adama sözcüklerinden, anılardan, o bok püsür şeylerden.
Adın
hıçkırıklarla birlikte doldurdu mendilleri.
Sözcüklerini
geveleyip duruyor Sobinov ağzında
Kıvrılıp oturmuş da
altına suyu çekilmiş bir kayın ağacının-
"Hiçbir şey söyleme,
ah dostum,
içini de çek-me ne olursun."
Ah,
sen onu ne kimbilir nasıl da alaya alırdın,
Şu Leonid Lohengrinski'yi,
baş belası, tanrının!
Ortalığı kimbilir
nasıl da ayağa kaldırırdın:
"izin veremem
şiirsel gargaralarına
anıran eşşeklerin!"-
Sağır ederdin kulaklarını
üç ayaklı ıslıklarınla, sonra,
Yazdıklarının hepsini
kıçlarına sokmalarını söylerdin.
Harcardın bozuk para gibi
o yeteneksiz heriflerin hepsini,
Doldururdun
smokin ceketlerinin
kara yelkenlerini,
Öyle ki savrulurdu
sağa sola
Kogan gibileri,
Süngüleyerek
sivri bıyıklarıyla
gelip geçenleri.
Oysa bu arada
sayısı hiç de azalmadı
bu serserilerin.
Çok zorlu bir iş
onları sayıca geride bırakmak.
Yaşam
yepyeni bir biçimde
yeniden kurulacak.
İşte o zaman
yepyeni şarkılar söylenmeye başlayacak.
Böyle bir çağda
ağırlaşıyor sorunları
kalemin,
iyi ama, gösterin bana
sizi ey zavallı
hortlaklar sürüsü, hadi
Nerede görülmüştür
ve ne zaman
yüce bir kişinin,
Dikenli yolları bırakıp da
gül bahçelerini seçtiği?
Sözcükler
yönlendirir
insanoğlunun güçlerini.
Yürüyün!
Arkamızda
zaman patlasın
bir mayın gibi.
Bizim geçmişe sunacağımız
yanlızca
bukleleri
Rüzgarda
geriye savrulan saçlarımızın.
Eğlenceye ayrılacak yeri yok
gezegenimizin.
Yarınlardan
koparıp
almalıdır mutluluğu
insan.
Şu yaşamda
en kolay iştir ölmek
Asıl güç olan
yepyeni bir yaşama
başlamak. 
 
 
Vladimir Mayakovski 
1926