Nay, Lord, not thus! white lilies in the spring,
Sad olive-groves, or silver-breasted dove,
Teach me more clearly of Thy life and love
Than terrors of red flame and thundering.
The hillside vines dear memories of Thee bring:
A bird at evening flying to its nest
Tells me of One who had no place of rest:
I think it is of Thee the sparrows sing.
Come rather on some autumn afternoon,
When red and brown are burnished on the leaves,
And the fields echo to the gleaner’s song,
Come when the splendid fulness of the moon
Looks down upon the rows of golden sheaves,
And reap Thy harvest: we have waited long.
Oscar Wilde
Sonnet On Hearing the Dies Irae Sung in the Sistine Chapel
Selected Poems
Sonnet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sonnet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
27 Ocak 2020 Pazartesi
7 Mart 2017 Salı
Sonnet
Paris’te evler cilalanmış gibidir
Özellikle güneşi öğle sonlarında
Paris, ısınmış taşlıklarına
Baygın, beyaz bir kadın gibi serilir...
Sonra ilk kıpırtılar, ilk insanlar
Ve bu, bir akşam rüyasına dönüşecektir...
Paris, tuhaf, çapraşık, anlaşılmaz şehir.
Paris, kör, kalpsiz, canavar...
Ve Eyfel, ejderha gövdesinin üstünde
Yumruk kadar ufak bir beyin taşır...
Bön, sersem gözleriyle yaklaşıp uzaklaşır...
İstersen yıkıl oraya, aşktan, ümitsizlikten;
Bağır, çıldır, geber istersen...
Bu şehir seni her an aşacaktır...
Özellikle güneşi öğle sonlarında
Paris, ısınmış taşlıklarına
Baygın, beyaz bir kadın gibi serilir...
Sonra ilk kıpırtılar, ilk insanlar
Ve bu, bir akşam rüyasına dönüşecektir...
Paris, tuhaf, çapraşık, anlaşılmaz şehir.
Paris, kör, kalpsiz, canavar...
Ve Eyfel, ejderha gövdesinin üstünde
Yumruk kadar ufak bir beyin taşır...
Bön, sersem gözleriyle yaklaşıp uzaklaşır...
İstersen yıkıl oraya, aşktan, ümitsizlikten;
Bağır, çıldır, geber istersen...
Bu şehir seni her an aşacaktır...
Ataol Behramoğlu
Yarım Yüzyıldan Şiirler
1973
16 Mayıs 2016 Pazartesi
Sonnet
Çekemezsin bir yere sineden başka.
Biliyorum günler hep böyle geçecek.
Ne akşamleyin komşu, ne bir akraba,
Ne bir dost, oturup karşılıklı içecek..
Yalnızlık sade şurda burda değil,
Düşüncede, hatırada ve dilekte.
Hangi taşı kaldırsan, nerde 'of! ' çeksen,
Bir dudağı yerde, bir dudağı gökte..
Bilmem rengi nasıldır, boyu ne kadar.
Biçen her kimse yıllardır yanlış biçiyor.
Bir elbise ki, alabildiğine dar..
Nedir bir türlü sırrını anlamadık,
Kimdir bizimle böyle şaka ediyor,
Hangi cebini karıştırsan yalnızlık..
Biliyorum günler hep böyle geçecek.
Ne akşamleyin komşu, ne bir akraba,
Ne bir dost, oturup karşılıklı içecek..
Yalnızlık sade şurda burda değil,
Düşüncede, hatırada ve dilekte.
Hangi taşı kaldırsan, nerde 'of! ' çeksen,
Bir dudağı yerde, bir dudağı gökte..
Bilmem rengi nasıldır, boyu ne kadar.
Biçen her kimse yıllardır yanlış biçiyor.
Bir elbise ki, alabildiğine dar..
Nedir bir türlü sırrını anlamadık,
Kimdir bizimle böyle şaka ediyor,
Hangi cebini karıştırsan yalnızlık..
Turgut Uyar
Divan
8 Şubat 2007 Perşembe
Sonnet XLVII
Betwixt mine eye and heart a league is took,
And each doth good turns now unto the other:
When that mine eye is famish'd for a look,
Or heart in love with sighs himself doth smother,
With my love's picture then my eye doth feast
And to the painted banquet bids my heart;
Another time mine eye is my heart's guest
And in his thoughts of love doth share a part:
So, either by thy picture or my love,
Thyself away art resent still with me;
For thou not farther than my thoughts canst move,
And I am still with them and they with thee;
Or, if they sleep, thy picture in my sight
Awakes my heart to heart's and eye's delight.
William Shakespeare
Anlaşıp birleştiler benim gözümle gönlüm.
Karşılıklı iyilik yaparlar gerek varsa:
Bir bakışa acıkıp azap çekerse gözüm
Ya da seven kalbimi hıçkırıklar boğarsa.
Gözlerim. sevgilimin resim şölenindedir.
Gönlümü çığırırlar renklerin cümbüşüne;
Güzlerim de gönlüme konuktur arada bir
Ve candan ortak olur bu sevdanın düşüne.
Ya resminle bendesin ya benim aşkımla bak.
Sen hep can evimdesin uzaklara gitsen de.
Kalamazsın bendeki düşüncelerden uzak.
Ben hep onlardayım ya. onlar her zaman sende.
Onlar uyusalar da resmin işte karşımda
Gözü gönlü uyutmaz şölen yapar canımda.
Sonnet XLVI
Mine eye and heart are at a mortal war
How to divide the conquest of thy sight;
Mine eye my heart thy picture's sight would bar,
My heart mine eye the freedom of that right.
My heart doth plead that thou in him dost lie --
A closet never pierced with crystal eyes --
But the defendant doth that plea deny
And says in him thy fair appearance lies.
To 'cide this title is impanneled
A quest of thoughts, all tenants to the heart,
And by their verdict is determined
The clear eye's moiety and the dear heart's part:
As thus; mine eye's due is thy outward part,
And my heart's right thy inward love of heart.
William Shakespeare
Savaşır gözlerimle gönlüm öldüresiye
Senin güzelliğinin ganimeti yüzünden:
Gözüm kovar gönlümü seni görmesin diye
Gönlüm ister gözüme pay vermemek yüzünden.
Gönlüm bildirir senin orada yattığını
Öyle bir hücrede ki giremez billur gözler;
Gözüm inkâra kalkar gönlün anlattığını
Güzel yüzünün ona sığındığını söyler.
Gönlü dinleyip karar vermek için toplanır
Düşünceler kurulu: soruşturur hakçası
Kurulun yargısıyla bir karara bağlanır
Seven gözün payıyla duyan gönlün parçası:
Senin dış güzelliğin olur gözümün payı
Gönlüm kazanır aşkın gönlündeki dünyayı.
7 Şubat 2007 Çarşamba
Sonnet XLV
The other two, slight air and purging fire,
Are both with thee, wherever I abide;
The first my thought, the other my desire,
These present-absent with swift motion slide.
For when these quicker elements are gone
In tender embassy of love to thee,
My life, being made of four, with two alone
Sinks down to death, oppress'd with melancholy;
Until life's composition be recured
By those swift messengers return'd from thee,
Who even but now come back again, assured
Of thy fair health, recounting it to me:
This told, I joy; but then no longer glad,
I send them back again and straight grow sad.
William Shakespeare
Öbür ikisi hafif hava paklayan ateş
Ben nerdeysem onlar da hep seninle beraber:
Birisi düşünceme öteki arzuma eş;
Bir vardır bir yok: böyle hızla kayıp giderler.
Bu uçucu maddeler yel yeperek yol alır.
Aşk elçileri gibi. sevecenlikle sana;
Canım dört maddedendir. o ikisiyle kalır
Üzgün yürekle düşer ecelin kucağına.
Tüm varlığım kavuşur öz yapısına derken:
O hızlı haberciler senden dönmüştür işte –
Onlar bana müjdeler getirmiştir gelirken
Senin sağ sapasağlam olduğunu görmüş de.
Duyunca mutluyumdur sonra sevincim söner;
Yine elçi yollarım hüzün kalbime döner.
Sonnet XLIV
If the dull substance of my flesh were thought,
Injurious distance should not stop my way;
For then despite of space I would be brought,
From limits far remote where thou dost stay.
No matter then although my foot did stand
Upon the farthest earth removed from thee;
For nimble thought can jump both sea and land
As soon as think the place where he would be.
But ah! thought kills me that I am not thought,
To leap large lengths of miles when thou art gone,
But that so much of earth and water wrought
I must attend time's leisure with my moan,
Receiving nought by elements so slow
But heavy tears, badges of either's woe.
William Shakespeare
Düşünceye dönüşse benim etim kemiğim
Yolum kurban gidemez hoyrat mesafelere;
Ben tüm uzaklıkları aşıp erişeceğim
Sınırsız ötelerden senin olduğun yere.
Varsın sımsıkı basın ayağım topraklara
Dünyada bir köşede senden uzak mı uzak
Çevik düşünce sıçrar dinlemez deniz. kara
Ulaşır özlediği yere hayal kurarak.
Ben düşünce değilim: ah düşündükçe bunu
- Sen gittin ben uçamam - bu öldürüyor beni;
Alt tarafı varlığım biraz toprak biraz su:
İnleyerek beklerim geleceğin keyfini.
Bu iki som maddeden birbirinin yasına
Nişan takan o ağır yaşlar kalacak bana.
6 Şubat 2007 Salı
Sonnet XLIII
When most I wink, then do mine eyes best see,
For all the day they view things unrespected;
But when I sleep, in dreams they look on thee,
And darkly bright are bright in dark directed;
Then thou, whose shadow shadows doth make bright,
How would thy shadow's form form happy show
To the clear day with thy much clearer light,
When to unseeing eyes thy shade shines so?
How would, I say, mine eyes be blessed made
By looking on thee in the living day,
When in dead night thy fair imperfect shade
Through heavy sleep on sightless eyes doth stay?
All days are nights to see till I see thee,
And nights bright days when dreams do show thee me.
William Shakespeare
Apaçık görüyorum gözlerimi yumunca.
Bütün gün gördüklerim taşımaz hiçbir değer
Ama düşlerde sen varsın uyku boyunca;
Göz karanlıkta ışır karanlıkları deler
Başka bütün gölgeler gölgende ışık bulur;
Bedeninin gölgesi mutluluğu gösterir
Işıl ışıl gündüze saçarak daha çok nur
Senin gölgen nasıl da kör gözlere fer verir.
Gözlerim kutlu olur seni seyrettikçe ben
Canlı gün aydınlanır sendeki ışıklarda
En karanlık gecede belirsiz güzel gölgen
Derin uykuda sönmüş gözlere can katar da.
Seni görmeyince benim günüm her gece;
Geceler gündüz olur düş seni gösterince.
Sonnet XLII
That thou hast her, it is not all my grief,
And yet it may be said I loved her dearly;
That she hath thee, is of my wailing chief,
A loss in love that touches me more nearly.
Loving offenders, thus I will excuse ye:
Thou dost love her, because thou knowst I love her;
And for my sake even so doth she abuse me,
Suffering my friend for my sake to approve her.
If I lose thee, my loss is my love's gain,
And losing her, my friend hath found that loss;
Both find each other, and I lose both twain,
And both for my sake lay on me this cross:
But here's the joy; my friend and I are one;
Sweet flattery! then she loves but me alone.
William Shakespeare
O kadın senin oldu: derdim değil yalnız bu;
Onu eşsiz bir aşkla seviyordum doğrudur;
Ama sen onun oldun yas'a boğdun rûhumu:
Sevgi yok olup gitti beni kahreden budur.
Bağışlarım çünkü aşk suça iter seveni.
Sen onu seviyorsun ben seviyorum diye;
O da benim uğruma aldatıyor ya beni
Hatırım için razı dostumdaki sevgiye.
Ben seni yitirirsem kaybım aşkımın kârı
Ve onu yitirirsem dostumun kazancı var;
İkisi birleşti de ben yitirdim onları
Gönlümü almak için bana haç çıkardılar.
Sevinçliyim yine de: dostumla tek varlığız;
Ne hoş düzen! O kadın beni seviyor yalnız.
5 Şubat 2007 Pazartesi
Sonnet XLI
Those petty wrongs that liberty commits,
When I am sometime absent from thy heart,
Thy beauty and thy years full well befits,
For still temptation follows where thou art.
Gentle thou art and therefore to be won,
Beauteous thou art, therefore to be assailed;
And when a woman woos, what woman's son
Will sourly leave her till she have prevailed?
Ay me! but yet thou mightest my seat forbear,
And chide try beauty and thy straying youth,
Who lead thee in their riot even there
Where thou art forced to break a twofold truth,
Hers by thy beauty tempting her to thee,
Thine, by thy beauty being false to me.
William Shakespeare
Ben kalbinden uzakken fırsat kaçırmayarak
Yaptığın şu sefahat şu çapkınlıklar var ya:
Hepsi de güzelliğin gençliğin için bir hak
Çünkü nereye gitsen arzu koşar oraya ..
Herkes seni kazanmak ister cömertsin diye;
Sen afet bir güzelsin: sevaptır güzel sevmek.
Kadın karar vermişse ağına düşürmeye
Anasından doğmuş mu ondan kaçacak erkek?
Ah yine de kalbinden kovmazsın belki beni;
Güzelliğini hoppa gençliğini kınarsın
Onlar sefahatte de bırakmazlar peşini:
Zorlanırsın ve çifte ihanete kalkarsın
Güzelliğinle çekip aldığın kadına da
O güzellikle beni aldatarak sana da.
Sonnet XL
Take all my loves, my love, yea, take them all;
What hast thou then more than thou hadst before?
No love, my love, that thou may'st true love call;
All mine was thine before thou hadst this more.
Then if for my love thou my love receivest,
I cannot blame thee for my love thou usest;
But yet be blamed, if thou thyself deceivest
By wilful taste of what thyself refusest.
I do forgive thy robbery, gentle thief,
Although thou steal thee all my poverty;
And yet, love knows, it is a greater grief
To bear love's wrong than hate's known injury.
Lascivious grace, in whom all ill well shows,
Kill me with spites; yet we must not be foes.
William Shakespeare
Hepsini al sevgilim ne sevgi varsa bende
Çoktan senin olmayan ne sevgi sağlarsın ki?
Gerçek der misin ona eline geçirsen de
Sevdiklerimin hepsi sende değil mi sanki?
Sevgilimi alırsan gerçek sevgim uğruna
Ses çıkarmam onunla keyif sürdüğün için;
Sevgime sırt çevirip el uzatırsan ona
Kendini aldatırsan suçun büyüğü senin.
Tatlı hırsız yine de bağışlarım suçunu
Sen varımı yoğumu alırsan bile benden;
Oysa daha acıdır sevenler bilir bunu
Sevginin haksızlığı nefretin sillesinden.
Güzel sürtük kötülük iyi görünür sende;
Biz düşman olmayalım can evimi söksen de.
2 Şubat 2007 Cuma
Sonnet XXXIX
O, how thy worth with manners may I sing,
When thou art all the better part of me?
What can mine own praise to mine own self bring?
And what is't but mine own when I praise thee?
Even for this let us divided live,
And our dear love lose name of single one,
That by this separation I may give
That due to thee which thou deservest alone.
O absence, what a torment wouldst thou prove,
Were it not thy sour leisure gave sweet leave
To entertain the time with thoughts of love,
Which time and thoughts so sweetly doth deceive,
And that thou teachest how to make one twain,
By praising him here who doth hence remain.
William Shakespeare
Ah nasıl efendice övgüler sunsam sana?
Hep senin değerindir bende varsa bir değer
Kendimi övmek sanki ne kazanç sağlar bana?
Böbürlenmektir sana söylediğim türküler.
Sırf bu yüzden bile biz yaşamalıyız ayrı;
Tek diye bilinmesin güzel aşkız artık:
Sana verebilirim salt hakkın olanları
Hele bir gerçekleşsin aramızda ayrılık.
Ah yokluk sen kimbilir ne korkunç bir işkence
Olurdun uzaklığın acısı sağlamasa
Sevgi düşünceleri gibi hoş bir eğlence
Zaman ve hayal gücü yüreği dağlamasa;
Sen öğretmiş olmasan nasıl çift olurmuş tek
Burda bulunmayanı var gücünle överek.
Sonnet XXXVIII
How can my Muse want subject to invent,
While thou dost breathe, that pour'st into my verse
Thine own sweet argument, too excellent
For every vulgar paper to rehearse?
O, give thyself the thanks, if aught in me
Worthy perusal stand against thy sight;
For who's so dumb that cannot write to thee,
When thou thyself dost give invention light?
Be thou the tenth Muse, ten times more in worth
Than those old nine which rhymers invocate;
And he that calls on thee, let him bring forth
Eternal numbers to outlive long date.
If my slight Muse do please these curious days,
The pain be mine, but thine shall be the praise.
William Shakespeare
Çeker mi benim Esin Perim konu kıtlığı
Sen şiirime sebil ettikçe soluğunu
Yanında kaba kâğıt kalemin kof kaldığı
Hoş varlığın oldukça bana en tatlı konu?
Ah tüm teşekkürleri övgüyü kendine sun;
Varsa al yazdığımda değerli gördüğünü.
Sen yaratıcılığa ışıklar saçıyorsun.
Sanki kim dilsiz kalıp yazamaz ki övgünü.
Sen onuncu Peri ol kötü ozana gelen
Yaşlı dokuz Periden on kat yüksek değerin;
Gür esinlerle dolu Peridir sana gelen:
Bu günü aşan sonsuz dizeleri getirsin.
Bu deney çağına hoş gelirse Esin Perim
Üzgüsü benim olsun övgüsü senin derim.
1 Şubat 2007 Perşembe
Sonnet XXXVII
As a decrepit father takes delight
To see his active child do deeds of youth,
So I, made lame by fortune's dearest spite,
Take all my comfort of thy worth and truth.
` For whether beauty, birth, or wealth, or wit,
Or any of these all, or all, or more,
Entitled in thy parts do crowned sit,
I make my love engrafted to this store:
So then I am not lame, poor, nor despised,
Whilst that this shadow doth such substance give
That I in thy abundance am sufficed
And by a part of all thy glory live.
Look, what is best, that best I wish in thee:
This wish I have; then ten times happy me!
William Shakespeare
Seyredip haz duyar ya çökmüş bir baba hani
Kabına sığamayan delifişek oğlandan
Ben de kaderim yaman sakat edeli beni
Huzur duyarım senin erdeminden vefandan.
Güzellikle soyluluk servet akıl hep sende
Bunlardan biri ya da hepsi ondan da fazla.
Hakçası bu: başına taç oldu onlar; ben de
Bu eşsiz hazineye katılıyorum aşkla.
Ne sakat ne zavallı ne acıklıyım artık
Bana öyle yaman güç verdikçe senin gölgen
Yeter de artar bile senden aldığım varlık:
Görkeminden bir parça alıp yaşıyorum ben.
Dilerim senin olsun en iyi ve en kutlu;
Bu dileğimle bile olurum on kat mutlu.
Sonnet XXXVI
Let me confess that we two must be twain,
Although our undivided loves are one:
So shall those blots that do with me remain
Without thy help by me be borne alone.
In our two loves there is but one respect,
Though in our lives a separable spite,
Which though it alter not love's sole effect,
Yet doth it steal sweet hours from love's delight.
I may not evermore acknowledge thee,
Lest my bewailed guilt should do thee shame,
Nor thou with public kindness honour me,
Unless thou take that honour from thy name:
But do not so; I love thee in such sort
As, thou being mine, mine is thy good report.
William Shakespeare
İtiraf edeyim ki ikimiz apayrıyız
Birleşik olsa bile bölünmeyen sevgimiz:
Bu utanç lekeleri bende kalacak yalnız
Bana nasib olacak çile doldurmak sensiz.
Duyduğumuz sevgiler birdir bir bakıma
Yaşamımızı bölen acıklı ayrılıklar
Sevginin birliğini altüst edemez ama
Sevişmenin tadından tatlı saatler çalar.
Sevgilim olduğunu açıklamam artık ben
Yanıp yakıldığım suç lekelerdiye seni
Bana iyilik edip şeref veremezsin sen
Feda etmeden kendi adının şerefini:
Sakın buna kalkışma; öyle ki sana sevgim
Benim olduğun için iyiliğin de benim.
31 Ocak 2007 Çarşamba
Sonnet XXXIV
Why didst thou promise such a beauteous day,
And make me travel forth without my cloak,
To let base clouds o'ertake me in my way,
Hiding thy bravery in their rotten smoke?
'Tis not enough that through the cloud thou break,
To dry the rain on my storm-beaten face,
For no man well of such a salve can speak
That heals the wound and cures not the disgrace:
Nor can thy shame give physic to my grief;
Though thou repent, yet I have still the loss:
The offender's sorrow lends but weak relief
To him that bears the strong offence's [cross].
Ah! but those tears are pearl which thy love sheds,
And they are rich and ransom all ill deeds.
William Shakespeare
Öyle güzelim bir gün vaad edip sanki neden
Pelerin giydirmeden yola çıkarttın beni
İndi de kem bulutlar yarı yola gelmeden
Hain duman gizledi senin alıp görkemini
Bora görmüş yüzümü yağmurlar ıslatınca
Yetmez bulutu delip kurulamağa koşman:
Övgü olmaz yarayı iyi eden ilâca
Utanç denen illete olamıyorsa derman.
Senin utanman benim yüreğimi dağlamaz;
Sen pişmanlık duysan da olanlar yalnız bana;
Suçlunun üzüntüsü pek teselli sağlamaz
O suçun çarmıhını sırtında taşıyana.
Ah sevginden dökülen o inci gibi yaşlar
Onlarda şerre fidye illetlere deva var.
Etiketler:
34. Sone,
Sonnet,
Sonnet 34,
William Shakespeare,
William Shakespeare soneleri
30 Ocak 2007 Salı
Sonnet XXXIII
Full many a glorious morning have I seen
Flatter the mountain-tops with sovereign eye,
Kissing with golden face the meadows green,
Gilding pale streams with heavenly alchemy;
Anon permit the basest clouds to ride
With ugly rack on his celestial face,
And from the forlorn world his visage hide,
Stealing unseen to west with this disgrace:
Even so my sun one early morn did shine
With all triumphant splendor on my brow;
But out! alack! he was but one hour mine,
The region cloud hath mask'd him from me now.
Yet him for this my love no whit disdaineth;
Suns of the world may stain when heaven's sun staineth.
William Shakespeare
Ne görkemli şafaklar görmüşümdür hükümdar
Gözleriyle dağlara koyar en şanlı süsü
Altın yüzü öptükçe yemyeşil olur kırlar
Soluk sulara yaldız kaplar kutsal büyüsü.
Ama birden bırakır gökten inmiş yüzüne
Saldırsın diye hınzır bulutların yığını
Sonra saklar yüzünü üzgün dünyadan yine
Batıya kaçıp gizler kararan varlığını;
Sevgili güneşim de doğup ruhuma doldu
Bir sabah zaferlerle görkemlerle erkenden
Ah sonra gitti ancak bir saat benim oldu
Kara bulutlar onu yine gizledi benden.
Bu yüzden ona karşı sevgim kapılmaz hınca
Yerdekiler solmaz mı gökte güneş solunca?
Gözleriyle dağlara koyar en şanlı süsü
Altın yüzü öptükçe yemyeşil olur kırlar
Soluk sulara yaldız kaplar kutsal büyüsü.
Ama birden bırakır gökten inmiş yüzüne
Saldırsın diye hınzır bulutların yığını
Sonra saklar yüzünü üzgün dünyadan yine
Batıya kaçıp gizler kararan varlığını;
Sevgili güneşim de doğup ruhuma doldu
Bir sabah zaferlerle görkemlerle erkenden
Ah sonra gitti ancak bir saat benim oldu
Kara bulutlar onu yine gizledi benden.
Bu yüzden ona karşı sevgim kapılmaz hınca
Yerdekiler solmaz mı gökte güneş solunca?
Etiketler:
33. Sone,
Sonnet,
Sonnet 33,
William Shakespeare,
William Shakespeare soneleri
Sonnet XXXII
If thou survive my well-contented day,
When that churl Death my bones with dust shall cover,
And shalt by fortune once more re-survey
These poor rude lines of thy deceased lover,
Compare them with the bettering of the time,
And though they be outstripp'd by every pen,
Reserve them for my love, not for their rhyme,
Exceeded by the height of happier men.
O, then vouchsafe me but this loving thought:
'Had my friend's Muse grown with this growing age,
A dearer birth than this his love had brought,
To march in ranks of better equipage:
But since he died, and poets better prove,
Theirs for their style I'll read, his for his love.'
William Shakespeare
Benim ömrüm bitince hâlâ yaşıyorsan sen
Hoyrat ölüm gömünce kemiklerimi yere
Talihin cilvesiyle bir göz atmak istersen
Ölmüş dostundan kalan zavallı dizelere
Karşılaştır hepsini bugünkü yapıtlarla:
Çok gerisindedirler ustaca yazanların:
Onları şiir diye değil aşk için sakla:
Katına çıkamazlar bahtiyar ozanların.
İçinden geliyorsa bana söyle şunları:
“Güçlenseydi dostumun Esin Perisi hele
Yaratısı aşardı aşkından doğanları.
Allı pullu yürürdü yüksek rütbelilerle.
Ama o öldü yeni ozanlar ondan üstün:
Onlarda sanat dostta aşk okuyorum bugün.”
Hoyrat ölüm gömünce kemiklerimi yere
Talihin cilvesiyle bir göz atmak istersen
Ölmüş dostundan kalan zavallı dizelere
Karşılaştır hepsini bugünkü yapıtlarla:
Çok gerisindedirler ustaca yazanların:
Onları şiir diye değil aşk için sakla:
Katına çıkamazlar bahtiyar ozanların.
İçinden geliyorsa bana söyle şunları:
“Güçlenseydi dostumun Esin Perisi hele
Yaratısı aşardı aşkından doğanları.
Allı pullu yürürdü yüksek rütbelilerle.
Ama o öldü yeni ozanlar ondan üstün:
Onlarda sanat dostta aşk okuyorum bugün.”
Etiketler:
32. Sone,
Sonnet,
Sonnet 32,
William Shakespeare,
William Shakespeare soneleri
29 Ocak 2007 Pazartesi
Sonnet XXXI
Thy bosom is endeared with all hearts,
Which I by lacking have supposed dead;
And there reigns love and all love's loving parts,
And all those friends which I thought buried.
How many a holy and obsequious tear
Hath dear religious love stolen from mine eye,
As interest of the dead, which now appear
But things remov'd, that hidden in thee lie!
Thou art the grave where buried love doth live,
Hung with the trophies of my lovers gone,
Who all their parts of me to thee did give;
That due of many now is thine alone:
Their images I lov'd I view in thee,
And thou (all they) hast all the all of me.
William Shakespeare
Ölüp gitti sanarak özlediğim tüm dostlar
Senin güzel göğsünde bir araya geldiler;
Orda hem aşk hem aşkın varlığı hükümdar
Hem toprağa düştü sandığım sevgililer.
Yürekten inandığım sevgili yürekten çaldı
Yalvaran yaşlarımı nice cenazelerde
Ama bak onlar sende kaldılar göçseler de
Sen gömülü sevginin yaşadığı mezarsın
Yitirdiğim dostlardan kalma andaçlar orda
Benden ne aldılarsa hep senin olsun varsın:
Artık yalnız senindir neler varsa onlarda.
Hepsi birleşmiş sende; hepten seninim bende
Senin güzel göğsünde bir araya geldiler;
Orda hem aşk hem aşkın varlığı hükümdar
Hem toprağa düştü sandığım sevgililer.
Yürekten inandığım sevgili yürekten çaldı
Yalvaran yaşlarımı nice cenazelerde
Ama bak onlar sende kaldılar göçseler de
Sen gömülü sevginin yaşadığı mezarsın
Yitirdiğim dostlardan kalma andaçlar orda
Benden ne aldılarsa hep senin olsun varsın:
Artık yalnız senindir neler varsa onlarda.
Hepsi birleşmiş sende; hepten seninim bende
Etiketler:
31. Sone,
Sonnet,
Sonnet 31,
William Shakespeare,
William Shakespeare soneleri
Sonnet XXX
When to the sessions of sweet silent thought
I summon up remembrance of things past,
I sigh the lack of many a thing I sought,
And with old woes new wail my dear time's waste:
Then can I drown an eye, unus'd to flow,
For precious friends hid in death's dateless night,
And weep afresh love's long since cancell'd woe,
And moan the expense of many a vanish'd sight:
Then can I grieve at grievances foregone,
And heavily from woe to woe tell o'er
The sad account of fore-bemoaned moan,
Which I new pay as if not paid before.
But if the while I think on thee, dear friend,
All losses are restor'd and sorrows end.
William Shakespeare
Bazan geçmiş günlerden kalanları anarım
Bir araya gelince hoş sessiz düşünceler;
Aradığım şeylerin yokluğuna yanarım
Gönlümü yitenlerle çektiğim yaslar deler:
Yaş bilmeyen gözlerim boğulur da yaşlara
Ölüm gecesindeki sevgili dostlar için
Depreşir yüreğimde nice kapanmış yara
Yitip gitmiş yüzlere inlerim için için.
Geçmiş yaslar yeniden beni yürekten vurur
Acıları saydıkça bir bir içim kan ağlar;
Gönlüm eski dertleri anıp çile doldurur.
Borcum bitmemiş gibi yine keder borcum var.
Ama sevgili dostum seni andım mı yeter:
Bütün yitenler döner bütün acılar biter.
Bir araya gelince hoş sessiz düşünceler;
Aradığım şeylerin yokluğuna yanarım
Gönlümü yitenlerle çektiğim yaslar deler:
Yaş bilmeyen gözlerim boğulur da yaşlara
Ölüm gecesindeki sevgili dostlar için
Depreşir yüreğimde nice kapanmış yara
Yitip gitmiş yüzlere inlerim için için.
Geçmiş yaslar yeniden beni yürekten vurur
Acıları saydıkça bir bir içim kan ağlar;
Gönlüm eski dertleri anıp çile doldurur.
Borcum bitmemiş gibi yine keder borcum var.
Ama sevgili dostum seni andım mı yeter:
Bütün yitenler döner bütün acılar biter.
Etiketler:
30. Sone,
Sonnet,
Sonnet 30,
William Shakespeare,
William Shakespeare soneleri
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)