Boş eller yere bakan gözlerle duruyorum yaşamın ve
ölümün eşiğinde
Ve sesini duyduğum deniz boğulanları geri vermeyen
bir denizdir zaman
Ve benden sonra dağıtacaklar ruhumu ezik düşlerim
kurtulamayacak açık arttırmadan
Sözlerim şimdiden ıslak dudağımda bir yaprak gibi
Ve sesini duyduğum deniz boğulanları geri vermeyen
bir denizdir zaman
Ve benden sonra dağıtacaklar ruhumu ezik düşlerim
kurtulamayacak açık arttırmadan
Sözlerim şimdiden ıslak dudağımda bir yaprak gibi
kuruyor işte
Bu dizeleri kollarım sonuna kadar açıkken yazacağım
duyulsun kalbimin orda dört kez çarptığı
Geçeceğim boğazımı ve sesimi nefesimi ve şarkımı ölümü
göze alarak
Biçmekten sarhoş olan orakçıyım ben yaşamını ve tarlasını
yıkarak
Ve kaybedince de nefes nefese tozunu silkeler gibi vurur da
vurur tırpanını
Bendim seçen bu çarmıha germe boyutunu vermeyi
dizelerime
Ve şans nasıl isterse öyle düşsün üstüme dizelerin
durağındaki bıçak
En sonunda gerekecek ölçüsüzlüğüme uygun bir ölçüye
ulaşmak
Düşlerimle bir manto yapmak için gerçeğin boyutlarına
göre
Yaşam rüzgârların katettiği kocaman hüzünlü bir şato gibi
geçmiş olacak
Kapılar çarpar hava akımlarından ama hiçbir oda kapalı
değil işte
Tanınmamış zavallı ve yorgun kişiler oturur kimi silahlı
nedense
Otlar bürümüş hendekleri parmaklık hep yukarıda kalacak
Bu evde kim ne derse desin eskiler veya yeniler kendi
evimizde değiliz
Yolu niye buraya düşmüştür kimse bilmez belki her şey
Bu dizeleri kollarım sonuna kadar açıkken yazacağım
duyulsun kalbimin orda dört kez çarptığı
Geçeceğim boğazımı ve sesimi nefesimi ve şarkımı ölümü
göze alarak
Biçmekten sarhoş olan orakçıyım ben yaşamını ve tarlasını
yıkarak
Ve kaybedince de nefes nefese tozunu silkeler gibi vurur da
vurur tırpanını
Bendim seçen bu çarmıha germe boyutunu vermeyi
dizelerime
Ve şans nasıl isterse öyle düşsün üstüme dizelerin
durağındaki bıçak
En sonunda gerekecek ölçüsüzlüğüme uygun bir ölçüye
ulaşmak
Düşlerimle bir manto yapmak için gerçeğin boyutlarına
göre
Yaşam rüzgârların katettiği kocaman hüzünlü bir şato gibi
geçmiş olacak
Kapılar çarpar hava akımlarından ama hiçbir oda kapalı
değil işte
Tanınmamış zavallı ve yorgun kişiler oturur kimi silahlı
nedense
Otlar bürümüş hendekleri parmaklık hep yukarıda kalacak
Bu evde kim ne derse desin eskiler veya yeniler kendi
evimizde değiliz
Yolu niye buraya düşmüştür kimse bilmez belki her şey
bir düştür
Kimi açtır kimi üşümüş çoğu onları kemiren bir sırra
gömülmüştür
Arada sırada yüzü olmayan krallar geçer önlerinde
Kimi açtır kimi üşümüş çoğu onları kemiren bir sırra
gömülmüştür
Arada sırada yüzü olmayan krallar geçer önlerinde
çökülür diz
Gençken meleklerin zaferi yakındır diye söz edilirdi bana
Ah nasıl inanmışım nasıl da kanmışım sonra yaşlandım işte
Gençlik çağı düşen bir perçemdir hep onların gözlerine
Ve ihtiyarlara kalan çok ağır ve çok kısa öyle ki rüzgâr
başka türlü eser onlara
Öze değgin olan'la ilgili sorular sorarlar kendi kendilerine
Ne kadar da azdır yapıp ettikleri görürler geçerken bu
terkettikleri şantiyeden
Kurbana tercih edilen gölge ey zavallılar kimse medet
ummasın gelecekten
Sokakta oynayan küçük çocuklar sonsuz acıyorum sizlere
Görüyorum önünüzdeki her şeyi mutsuzluğu kanı ve usancı
Hatalarımızdan hiçbir şey anlamamış olacaksınız
düşlerimizden hiçbir şey öğrenemeyeceksiniz
Hiçbir işinize yaramamış olacağız bedelini kendiniz
ödeyeceksiniz
Omzunuzun çöktüğünü görüyorum Alnınızdaki
alışkanlıkların kırışıklıklarını
Elbette elbette diyeceksiniz bana durum hep böyle ama bu
yüzden
Düşünün hele bir kez canlı parmaklarını etten ellerini çarka
sokanları
Durum değişsin diye ve düşünün işte kafeslerini bile
tartışmayanları
İnsanın hakkı olabilir umutsuzluğa bir anlık duraklama
hakkı yokken
Ve bir gün gelir de zaferin anlamsız güneşi üstünüzde
olursa
Hatırlayın biz de biliyorduk bunu kölelik bayrağını
indirmek için
Başkalarının Akropol'e çıkışını ve hâlâ nefes alan kendileri
ile ünlerinin
Atılışını tarihin toplu mezarına
Düşünün hiç bitmeyeceğini savaşın ve değersizliğini
yenginin
Ve her şey altüst olabilir insan insandan sorumlu ise
Büyük olaylar yaratıldı gördük ama korkunç olanları da
vardı içlerinde
Zira her zaman kolay değildir ayırdedilmesi kötü ile iyinin
Siz de geçtiğimiz yerden geçeceksiniz açık bir kitap gibi
okuyorum içinizi
İçinizde çarpan bu kalbi duyuyorum bir kalp nasıl
çarpıyorsa benim içimde
Onu nasıl eskiteceğinizi biliyorum ve nasıl sönüp sustuğunu
içinizde
Sonbaharın makyajını nasıl sildiğini ve bir kış gülünün
çevresindeki sessizliği
Moral bozmak için söylemiyorum bunu hiç'e bakmak
gerekir
Yüzyüze onu yenebilmek için Şarkı yitirmedi güzelliğini
eksilse de
Bir başka yerde dinlemeli ki bir yankı gibi tekrar doğar
tepelerde
Yalnız değiliz dünyada şarkı söylemek için ve oyunsa
şarkıların tümü demektir
Oyunda rol yapmasını bilmeli ve bir sesin susmasını bile
Bilin bunu derin koro tekrarlar hep yarım kalan cümleyi
Şarkıcı yapsın sonuna kadar ne varsa elinden geleni
Ne önemi var bir varsayım gibi beni yanyolda terketseniz de
Ben de terkediyorum sizi son kez ayağa kalkan bir oyuncu
gibi
Sitem etmeyin ona gözlerinde taşıdığı gölgeden bir şeyler
yansırsa dışarıya
Artık bir armağan veremem size bu karanlık ışıktan başka
Yarının insanları üfleyin mangaldaki kömürü
Siz söyleyin görüp geçirdiklerimi
Gençken meleklerin zaferi yakındır diye söz edilirdi bana
Ah nasıl inanmışım nasıl da kanmışım sonra yaşlandım işte
Gençlik çağı düşen bir perçemdir hep onların gözlerine
Ve ihtiyarlara kalan çok ağır ve çok kısa öyle ki rüzgâr
başka türlü eser onlara
Öze değgin olan'la ilgili sorular sorarlar kendi kendilerine
Ne kadar da azdır yapıp ettikleri görürler geçerken bu
terkettikleri şantiyeden
Kurbana tercih edilen gölge ey zavallılar kimse medet
ummasın gelecekten
Sokakta oynayan küçük çocuklar sonsuz acıyorum sizlere
Görüyorum önünüzdeki her şeyi mutsuzluğu kanı ve usancı
Hatalarımızdan hiçbir şey anlamamış olacaksınız
düşlerimizden hiçbir şey öğrenemeyeceksiniz
Hiçbir işinize yaramamış olacağız bedelini kendiniz
ödeyeceksiniz
Omzunuzun çöktüğünü görüyorum Alnınızdaki
alışkanlıkların kırışıklıklarını
Elbette elbette diyeceksiniz bana durum hep böyle ama bu
yüzden
Düşünün hele bir kez canlı parmaklarını etten ellerini çarka
sokanları
Durum değişsin diye ve düşünün işte kafeslerini bile
tartışmayanları
İnsanın hakkı olabilir umutsuzluğa bir anlık duraklama
hakkı yokken
Ve bir gün gelir de zaferin anlamsız güneşi üstünüzde
olursa
Hatırlayın biz de biliyorduk bunu kölelik bayrağını
indirmek için
Başkalarının Akropol'e çıkışını ve hâlâ nefes alan kendileri
ile ünlerinin
Atılışını tarihin toplu mezarına
Düşünün hiç bitmeyeceğini savaşın ve değersizliğini
yenginin
Ve her şey altüst olabilir insan insandan sorumlu ise
Büyük olaylar yaratıldı gördük ama korkunç olanları da
vardı içlerinde
Zira her zaman kolay değildir ayırdedilmesi kötü ile iyinin
Siz de geçtiğimiz yerden geçeceksiniz açık bir kitap gibi
okuyorum içinizi
İçinizde çarpan bu kalbi duyuyorum bir kalp nasıl
çarpıyorsa benim içimde
Onu nasıl eskiteceğinizi biliyorum ve nasıl sönüp sustuğunu
içinizde
Sonbaharın makyajını nasıl sildiğini ve bir kış gülünün
çevresindeki sessizliği
Moral bozmak için söylemiyorum bunu hiç'e bakmak
gerekir
Yüzyüze onu yenebilmek için Şarkı yitirmedi güzelliğini
eksilse de
Bir başka yerde dinlemeli ki bir yankı gibi tekrar doğar
tepelerde
Yalnız değiliz dünyada şarkı söylemek için ve oyunsa
şarkıların tümü demektir
Oyunda rol yapmasını bilmeli ve bir sesin susmasını bile
Bilin bunu derin koro tekrarlar hep yarım kalan cümleyi
Şarkıcı yapsın sonuna kadar ne varsa elinden geleni
Ne önemi var bir varsayım gibi beni yanyolda terketseniz de
Ben de terkediyorum sizi son kez ayağa kalkan bir oyuncu
gibi
Sitem etmeyin ona gözlerinde taşıdığı gölgeden bir şeyler
yansırsa dışarıya
Artık bir armağan veremem size bu karanlık ışıktan başka
Yarının insanları üfleyin mangaldaki kömürü
Siz söyleyin görüp geçirdiklerimi
Louis Aragon
Mutlu Aşk Yoktur