Fecrin bütün semâsını birden kucaklayan
Bir pencerede, sahne-i hâverle rû-be-rû,
Yıllarca bundan evvele râci', bugün yavan
Bir ser-güzeşt, o günler için macera dolu
Bir ömre nasb-ı fikr ile daldım...Bugünkü ben
Kim der o yirmi beş sene evvelki gölgeyim?
Bir çeyrek asra öyle uzaktan bakıp gülen
Simaya şimdi ben bile bî-gâneyim... O kim?
Kimdir hakikaten şu beyaz bir gelin kadar
Hassas u suh akasyaların gölgesinde gah
Bağıran, gülen, koşan, tepinen; bâzı pür-vekaar
Bir tavr-ı iktinâh ile, bir yanda bir siyah
Cildin zılâl-i lâl-i sütûrunda gaybolan
Cevval u muhteriz çocuk?.. Ey me'men-i sebâb,
Ey me'men-i sebâb ü zekâ, ben de bir zaman
Ettim geniş kanatların altında ihticâb.
Sen sakladın bu ruhu muhitin ziyâ-siken,
Muhnik soluklarından; evet, sen kucakladın,
Tuttun, önüm bütün uçurum, hep sukuut iken.
Cehlin, ta'assubun dudağından kaçan adın.
Gel dinle, ruhumuzda ne hurrem teraneler
Canlandırır, ne hâtıralar titretir, ne saf
Efsâneler, ne mudhikeler güldürür, neler
İkaaz eder, neler yaşatır!.. Fikr için matâf,
Ümmîd için melâz olan âguus-i müşfikin,
Ey pir-i muhteşem, medeniyyet perisine
Bir kehf-i bî-riyâ; ona en mahrem, en yakın
Bensin; biraz düşünme ve kurtulma hissine
Sâhib vatan çocukları hep sende beslenen,
Senden hayât alanlar; en atesli hak sesi
Senden kopar koparsa bu boşlukta bağteten
Sensin cihân-ı fikretin en canlı ma'kesi...
Garb istiyâk-ı fikre açık bir ufuk, ve sen
Şarkın bu ufka ilk açılan bir derîçesi!
Tevfik Fikret
Haluk'un Defteri
* Fikret, orta öğrenimini Mekteb-i Sultâni'de (şimdiki Galatasaray Lisesi) yapmış, daha sonra da oraya müdür olmuştur. Bu şiiri de müdürlüğü sırasında (Ocak 1909-Nisan 1910) yazmıştır. (Bak: Salih Keramet Nigar, İnkılâp Şairi Tevfik Fikret, 1943, s. 14).
Günümüz Türkçe'siyle
Tan yerinin bütün göğünü birden kucaklayan
Bir pencerede, karşımda gündoğuşu,
Yıllarca öncesiyle ilgili, bugün yavan
Bir yaşantı, o günler için serüven dolu
Bir hayatı düşünmeye daldım... Bugünkü ben
Kim der ki o yirmi beş yıl önceki gölgeyim?
Bir çeyrek yüzyıla öyle uzaktan bakıp gülen
Yüze şimdi ben bile yabancıyım... O kim?
Kimdir gerçekten şu bir ak gelin gibi
Duygulu ve şen, akasyaların gölgesinde bazan
Bağıran, gülen, koşan, tepinen; ağırbaşlı,
Anlayışlı bir davranışla, bir yanda karakaplı
Bir kitabın dilsiz satırlarının gölgesinde yiten
Atılgan, çekingen çocuk?.. Ey gençliğin sığınağı,
Ey gençlikle zekânın barınağı, bir zaman
Ben de gizlendim altında geniş kanatlarının.
Sen sakladın ruhumu çevrenin ışığı karartan
Boğucu soluğundan; evet, sen kucakladın
Tuttun, önüm bütün uçurum, ben düşmekteyken.
Bilmezliğin, softalığın dudağından kaçan adın,
Gel dinle, ruhumuzda ne sevinçli ezgiler
Canlandırır, ne anılar titretir, ne akpak
Efsaneler, ne güldürüler söyletir, neler
Uyandırır, neler yaşatır!.. Düşünceye korunak,
Umuda sığınak olan sevecen kucağın,
Ey görkemli pir, ikiyüzlü olmayan bir ocak
Uygarlık perisine; ona en sırdaş, en yakın
Sensin; biraz düşünme ve kurtulma duygusu
Taşıyan yurt çocukları hep sende beslenen,
Senden hayat alanlardır. En ateşli hak sesi
Senden kopar koparsa, bu boşlukta ansızın;
Düşünce dünyasının en canlı aynası sensin...
Düşünce özlemine açık bir ufuktur Batı,
Sen ise Doğunun bu ufka ilk açılan kapısı!
Bir pencerede, sahne-i hâverle rû-be-rû,
Yıllarca bundan evvele râci', bugün yavan
Bir ser-güzeşt, o günler için macera dolu
Bir ömre nasb-ı fikr ile daldım...Bugünkü ben
Kim der o yirmi beş sene evvelki gölgeyim?
Bir çeyrek asra öyle uzaktan bakıp gülen
Simaya şimdi ben bile bî-gâneyim... O kim?
Kimdir hakikaten şu beyaz bir gelin kadar
Hassas u suh akasyaların gölgesinde gah
Bağıran, gülen, koşan, tepinen; bâzı pür-vekaar
Bir tavr-ı iktinâh ile, bir yanda bir siyah
Cildin zılâl-i lâl-i sütûrunda gaybolan
Cevval u muhteriz çocuk?.. Ey me'men-i sebâb,
Ey me'men-i sebâb ü zekâ, ben de bir zaman
Ettim geniş kanatların altında ihticâb.
Sen sakladın bu ruhu muhitin ziyâ-siken,
Muhnik soluklarından; evet, sen kucakladın,
Tuttun, önüm bütün uçurum, hep sukuut iken.
Cehlin, ta'assubun dudağından kaçan adın.
Gel dinle, ruhumuzda ne hurrem teraneler
Canlandırır, ne hâtıralar titretir, ne saf
Efsâneler, ne mudhikeler güldürür, neler
İkaaz eder, neler yaşatır!.. Fikr için matâf,
Ümmîd için melâz olan âguus-i müşfikin,
Ey pir-i muhteşem, medeniyyet perisine
Bir kehf-i bî-riyâ; ona en mahrem, en yakın
Bensin; biraz düşünme ve kurtulma hissine
Sâhib vatan çocukları hep sende beslenen,
Senden hayât alanlar; en atesli hak sesi
Senden kopar koparsa bu boşlukta bağteten
Sensin cihân-ı fikretin en canlı ma'kesi...
Garb istiyâk-ı fikre açık bir ufuk, ve sen
Şarkın bu ufka ilk açılan bir derîçesi!
Tevfik Fikret
Haluk'un Defteri
* Fikret, orta öğrenimini Mekteb-i Sultâni'de (şimdiki Galatasaray Lisesi) yapmış, daha sonra da oraya müdür olmuştur. Bu şiiri de müdürlüğü sırasında (Ocak 1909-Nisan 1910) yazmıştır. (Bak: Salih Keramet Nigar, İnkılâp Şairi Tevfik Fikret, 1943, s. 14).
Günümüz Türkçe'siyle
Tan yerinin bütün göğünü birden kucaklayan
Bir pencerede, karşımda gündoğuşu,
Yıllarca öncesiyle ilgili, bugün yavan
Bir yaşantı, o günler için serüven dolu
Bir hayatı düşünmeye daldım... Bugünkü ben
Kim der ki o yirmi beş yıl önceki gölgeyim?
Bir çeyrek yüzyıla öyle uzaktan bakıp gülen
Yüze şimdi ben bile yabancıyım... O kim?
Kimdir gerçekten şu bir ak gelin gibi
Duygulu ve şen, akasyaların gölgesinde bazan
Bağıran, gülen, koşan, tepinen; ağırbaşlı,
Anlayışlı bir davranışla, bir yanda karakaplı
Bir kitabın dilsiz satırlarının gölgesinde yiten
Atılgan, çekingen çocuk?.. Ey gençliğin sığınağı,
Ey gençlikle zekânın barınağı, bir zaman
Ben de gizlendim altında geniş kanatlarının.
Sen sakladın ruhumu çevrenin ışığı karartan
Boğucu soluğundan; evet, sen kucakladın
Tuttun, önüm bütün uçurum, ben düşmekteyken.
Bilmezliğin, softalığın dudağından kaçan adın,
Gel dinle, ruhumuzda ne sevinçli ezgiler
Canlandırır, ne anılar titretir, ne akpak
Efsaneler, ne güldürüler söyletir, neler
Uyandırır, neler yaşatır!.. Düşünceye korunak,
Umuda sığınak olan sevecen kucağın,
Ey görkemli pir, ikiyüzlü olmayan bir ocak
Uygarlık perisine; ona en sırdaş, en yakın
Sensin; biraz düşünme ve kurtulma duygusu
Taşıyan yurt çocukları hep sende beslenen,
Senden hayat alanlardır. En ateşli hak sesi
Senden kopar koparsa, bu boşlukta ansızın;
Düşünce dünyasının en canlı aynası sensin...
Düşünce özlemine açık bir ufuktur Batı,
Sen ise Doğunun bu ufka ilk açılan kapısı!